hesabın var mı? giriş yap

  • insanlara ilgili yakin davrandıkça, bencil umursamaz davranmaları.

    sanırsam insanlar iyi niyetli düşünceli veya saf olmayı bir güçsüzlük göstergesi olarak görüyor. o yüzden kötüye (kişiden kişiye değişir bu algı) gizemliye ilgi duyuyor.

    ve durum böyle gittikçe sende duygularını kaybediyorsun, onlar gibi oluyorsun. uyum sağlıyorsun.

    keşke herkes gerçek duygularını yansıtsa maskelerini atsa.

  • levye amk
    (bkz: half-life)

    "2 saat kaybolduk nolmuş lan?!" editi: okuldan kaçıp internet cafede half-life "atan" ve crossfire'da malum butona basıp sığınakta crossbow ile pusu kuran, ayrıca gene crossfire'da malum butona basmayı yasaklayıp dünyanın ilk nükleer silahsızlaşma antlaşmasını yapan, sıkılınca meydanda toplanıp levye ile birbirine giren ve sis atan tüm oç akranlarıma selam olsun. alayınıza impulse 101 ulan!

  • suriye forumlarına girip, bir kaç arkadaşı ikna ettiğim kampanya . 500 bin kişi olarak gelecekler.
    umarım faydali olmuştur .

  • bana en sevdiğim kitap sorulduğunda, soranın tipine, elindeki silaha ve içki durumuna göre, "sık kullanılan cevaplar" bölümünden gerekeni seçiyorum: kuran, nutuk, halil cibran, suç ve ceza... ama içimden geçen cevap gödel escher bach.

    beni en çok etkileyen kitap olmasına ve pulitzer ödülü olmasına rağmen, en çok önereceğim kitap değil. çünkü konunun tam belli olmaması, açık bir plana göre ilerlememesi ve içeriğin ağır olması, bazı insanları rahatsız edecektir. zaten başlık da biraz yanıltıcı: değişik alanlardan üç meşhur isim var ama bunlardan ikisi, biraz süs diye oradalar ve süs olmayan gödel bile zar zor alakalı. zira kitabın hedef kitlesi, yapay zekacılar, machine-learningciler veya en azından "mühendis kafalı" olanlar. konu ise, geniş anlamıyla, bilinç.

    yazarın ana tezi şu: bilinç, basit yapıtaşlarından oluşan ama yeterince karmaşık biçimde birbirine bağlanmış, özellikle de kendine referans veren bir sistemde ortaya çıkabilir. bu yapılara strange loop diyor (self reference, recursion, fractal geometri gibi kavramlarla yakından alakalı).

    buna basit örnek: kendi ekranına çevrilmiş bir kameranın yarattığı "video feedback loop". yahut birbirine belli bir açıyla bakan aynaların içinde yaratılan görüntü. (bunlarda meydana gelen "tekrarlanan resim" etkisine droste etkisi deniyormuş. pink floyd'un ummagumma albüm kapağındaki gibi). kitabın başlığındaki "süs isimler", aslında daha iyi örnek teşkil ediyorlar, çünkü bu loopların paradoksal yapısına işaret ediyorlar. mesela escher'in drawing hands'inde görülen yumurta-tavuk ilişkisi.

    ***

    bu sistemlerin, bilinç oluşturabilmeleri için, hem milyarlarca kat daha karmaşık looplara sahip olmaları, hem looplar arasında da loop olması (hiyerarşik bir yapı), hem de dışardan gelen etkilerle kendi yapılarını değiştirmeleri gerekli (nöroplastisite). bu yüzden, kendine çevrilmiş bir tv kamerasını 1 milyon yıl da açık tutsak, oradan bir terminatör çıkmaz. ama bunun asıl önemli sonucu: bilinç için, organik nöron yığınları gerekli degil. platform önemli değil (organik, silikon, vs) önemli olan strange loop yapısı.

    dahası, strange loop'lar ne kadar çok ve karmaşıklarsa, bilinç de o kadar keskin olur. yani bilinç, siyah beyaz bir fenomen değil, dereceleri var.

    ***

    bu kadar hızla değişen bir konuda, 35 senelik bir kitabı önermek garip ama bu bir ders kitabı veya popüler bilim kitabı değil, bir sanat eseri, o yüzden onu zamansız görüyorum. anlatmak istediği kavramları, kuru tanımlarla değil de, puzzle benzeri örneklerle ve kelime oyunlarına dayalı fabllarla betimlediği için, yavaş ilerleyeceksiniz ama zevk alarak ilerleyeceksiniz.

    burada bir dil notu geçmek gerek: kitabın elbette türkçe çevirisi de mevcut. ben okumadım. fakat, biraz da kitabın meşhur ettiği "meta" kavramını anlatan kelime oyunlarını, hakkını vererek çevirmeleri zor. yapmışlarsa helal olsun ama ikinci bir emre kadar, kesin ingilizcesini okuyun.

    hofstadter, buradaki kavramları daha düz bir dille anlatmak için "ı am a strange loop" diye bir kitap yazdı sonra. bir de başka bir yazarla ortak giriştiği "the minds i" isimki bir kısa hikaye kolleksiyonu mevcut. her hikayeden sonra onu yorumlamış, ilgili araştırmalardan bahsetmişler. geb kadar teknik değil, belki konuya meraklı olan ama bu tuğladan korkanlara, bu iki kitap daha iyi birer başlangıç noktası olur.

  • dizi oyuncularına aşı önceliği verilmesi gerektiğini savunan insancık. kendi iç dünyasına, o müko hayatına o kadar gömülmüş ki, artık bencillikten gözü bir şeyi görmez olmuştur.
    siz zaten dizilerde oynamasanız da akşama kadar yaptığınız itici reklamlarla hayatta kalırsınız pelin hanım. çocuğuna don alamayanların yaşadığı bir ülkede siz bedava giydiriyorsunuz zaten. sizin üzerinize reklam diye don atacak bir sürü marka var.

    benim kanser hastası annem daha aşı olmamış, dizi oyuncusu mu aşı olacak.

    edit: mesaj atan, iyi dileklerini ileten arkadaşlara teşekkürler, anne haftaya aşı olacak öncelikle belirtmek isterim. ben sadece pelin akil'in öncelik listesine dizi oyuncularını da eklemesine tepki göstermek istedim. sadece kanser hastaları veya kronik hastalar değil daha aşı olamayan öğretmenler, marketlerde biz evdeyken çalışan insanlar ve daha tehlike ile karşı karşıya kalan niceleri var. ben her gün insanlarla iç içe olduğum bir işim olduğu halde kendimi öncelikli görmüyorum, ama pelin akil hanım dizi oyuncusu olduğu için kendini öncelikli görüyor.

    ayrıca aşı tedarik edemiyor diye tepkimi sağlık bakanlığına göstermeyişime takılmış bir yazar var aramızda; bir kaç entry altta kendisi. ''benim annem olmadı, o da olmasın.'' diye düşündüğümü çıkarmış bu yazdıklarımdan, pes doğrusu.
    birincisi tepki göstermediğimi nereden biliyorsun? şu an bir öncelik durumu varsa uymak zorunda değil miyiz zaten her halükarda? ve evet yazar kadeşim influencer furyasından gına geldi, sen bu insanların donu bile bedavaya getirmesinden mutluysan ne mutlu sana!