hesabın var mı? giriş yap

  • ornek olarak:

    emirates havayollari hostesi yemek servisi yaparken gulumseyerek yaniniza gelip, kulak seviyesine egilerek yumusak bir ses tonuyla: "good evening sir. today we have grilled chicken with roasted vegetables or marinated beef in curry sauce with rice on the side. which one would you prefer?"

    thy hostesi, 5 karis suratla tepeden bakarak: "chicken or pasta". hele yolcu bi anlayamasin ne dedigini. "excuse me" falan diyene bagirarak "offff... chicken or pastaaaa"

    evet rezil amerikan havayollarindan ileride olabilirler. avrupa havayollariyla da bir cok anlamda yarisabilirler. fakat esas rekabet icinde olduklari asya ve ortadogu havayollarinin hosteslerinin ellerine su dokemezler malesef. yok maasti, yok yolcularin tutumuydu falan da adama ozru kabahatinden beter dedirten soylemlerdir. isin bu kardesim yapacaksin. guleryuzlu olmanin, nazik olmanin zor oldugu ortamda sen olacaksin. yonetimin hatasi tabi en basta. koy bakalim belli standartlar bu baglamda. uymayana da bas uyariyi, yaz siciline gor bakalim nooluyo.

  • hiçlik makamı..

    nasreddin hoca’ya sormuşlar: “kimsin? ”
    “hiç” demiş hoca, “hiç kimseyim.”
    dudak büküp önemsemediklerini görünce sormuş: “sen kimsin? ”
    “mutasarrıf” demiş adam, kabara kabara.
    “sonra ne olacaksın? ” diye sormuş nasreddin hoca.
    “herhalde vali olurum” diye cevaplamış adam...
    “daha sonra? ..” diye üstelemiş hoca.
    “vezir” demiş adam.
    “daha daha sonra ne olacaksın? ”
    “bir ihtimal sadrazam olabilirim.”
    “peki ondan sonra? ”
    artık makam kalmadığı için adam boynunu büküp son makamını söylemiş: “hiç.”
    “daha niye kabarıyorsun be adam ben şimdiden senin yıllar sonra gelebileceğin makamdayım: ‘hiçlik makamı’nda.”

    bir de ubûdiyet makamı var, hakîkî manada olanı tabi..

  • biraz önce takriben yirmi dakika kadar babamınkini dinlediğim günlük.

    önce biraz önbilgi verelim. mahkemenin verdiği kararı yargıtay'da temyiz ediyoruz ya, işte yargıtay o kararı bozarsa eğer, "al bu dosyanın şuralarını tekrar incele" deyip aynı mahkemeye geri gönderiyor. mahkeme bu sefer, ya yargıtay'ın bu dediğini yapıp dosyayı tekrar inceliyor, ya da "hayır, yazılanları okudum ve ben haklıyım" deyip önceki kararında direniyor.

    fakat bu direnme kararını almak zordur. mahkemeler genelde yargıtay'a direnmez. şimdi konuya dönelim.

    babamın herhalde 17 senedir filan uğraştığı bir davası var. uzun hikaye. özetle, babam kazanıyor karşı taraf başka bir yoldan yenisini yapıyor. böyle böyle derken işte yıllar oldu. hatta bu yılların birinde, mahkeme babamın aleyhine bir karar aldığında bizimki duruşmada elli saat laf anlatmış, hakimle şöyle bir diyalog geçmiş aralarında:

    - avukat bey, siz bu davanın üzerine çok düştünüz herhalde?
    - hakime hanım, iki çocuk okutuyorum ben!

    nihai karar yine babamın lehineydi, karşı taraf yine temyiz etti, dosya yine mahkemeye döndü. bugün duruşması vardı, ya bozmaya uyma ya da direnme kararı verilecek.

    direnme kararı verilmiş.

    babam o kadar mutlu ki, telefonda yirmi dakika boyunca bu davadan ve mesleki tecrübenin öneminden bahsetti. ki ben istanbul'da olmama rağmen, kendi davam kadar biliyorum artık meseleyi. beş yüz kere filan dinledim çünkü herhalde.

    ve şöyle dedi:

    - kızım, o kadar heyecanlandım ki, duruşmadan sonra kimseyle konuşamadım, müvekkile bilgi bile veremedim. gittim bir bankta oturdum, nefes aldım, ayakkabım da rahat değildi ama te oradan ofise kadar yürüdüm. ancak açıldım. ben bu heyecanı, ancak işte annen evlenme teklifimi kabul ettiğinde filan yaşamıştım.

    42 yıllık avukat bu adam.

    allah bana da yaşatsın.

  • hügo almeida'nın şut atabilen, çalım atabilen, driplingi olan, omuz omuza mücadele edebilen, kafa topuna çıkan(düşmeyen), takım oyunu oynayan, son vuruşu olan, pas özelliği olan, verkaçı bilen, pozisyon bilgisi yüksek, özgüveni yüksek, bire birlerde etkili, bire ikiyelerde daha etkili, iletişimi kuvvetli, kariyerli, finishing özelliği yüksek, namazında niyazında olan versiyonu.

  • bugün açıklanan 2016 nisan tus klavuzuyla haberdar olduğumuz rezalet. çok değil daha 6 ay önce yapılan bir önceki sınav 100 lira iken pek sevgili kurumumuz 220 lira yapmışlar sınavı. neyin bedeli allahınızı severseniz bu aradaki 120 lira fark? her sınavda en az 5 tanesi hatalı çıkan sorularınızın mı? 2 ayda sonuç açıklayamamanızın mı? yanlış soruların iptali için açılan davaların paraları mı bunlar? neyin parasını bizlerden çıkarıyorsunuz? nerede görülmüş %120 zam yahu! sınav değil düpedüz soygun!

    edit: hiç sevmem bu edit olayını ancak doktor olup 220 lirayı fazla bulan insanların varlığını gösteren vs. vs. demiş bazı yazar arkadaşlar. şimdi ortada bir rezalet var ve bu rezalet maaştan tamamen bağımsız. konumuz doktor maaşı değil ama madem konu buraya gelmiş benim de söyleyeceklerim var o vakit. yeni mezun oldum ben. 1 yıldır intörn doktordum. pek bilmezsin intörn doktorluğu anlatayım. ayda en az 6-7 gecemi hastanede geçirdim; birçok kez 36 saat boyunca hastanede kaldığım oldu; acilde, serviste, yoğun bakımda, ameliyathanede, poliklinikte her yerdeydim. çocuğun hastalandığında ben bakıyordum, reçetesini yazan bendim, kafanı yardığında dikişini atan da bendim, öykün alınırken sekreterlik yaparak bilgisayara geçiren de bendim. herhangi bir sektörde çalışan herhangi bir insandan daha az çalışmıyordum. hastanede etrafımda benden yaşça küçük hemşireler, personeller, teknikerler vardı. her biri maaşlarını alırken ben 340 lira harçlığımı alıyordum. 2 aydır mezun, işsiz, gelirsiz, sadece tus çalışan bir doktorum. benim gibi yüzlercesi binlercesi var inan bana. 25 yaşındayım babamdan para istemeye utanıyorum. ve sen gelmiş burada bana neden 220 lirayı, %120 zammı çok bulduğumu soruyorsun öyle mi?

    edit 2: doktor olduğunu her yerde belirtme ihtiyacı! demiş bir yazar arkadaş. "tus"la ilgili bir konudan bahsederken benim ve başlıktaki diğer birçok yazar arkadaşın doktor olduğunu anlamasına sebebiyet verdiğimiz için ben şahsım adına bu naif, kırılgan arkadaştan özür diliyorum.

  • bazı serseri ruhlu futbolcular vardır ki iyi oynarlar, yetenekleri yüksektir, değişik kabiliyetleri vardır, stardırlar, piçlik yaparlar, taraftar bu adamları çok sever ama böyle adamlar genelde sorunlu olurlar, kırmızı kart görürler, hocaya posta koyarlar, rakiple dalaşırlar, takım arkadaşlarıyla kavga ederler, özel hayatları yüzünden formlarında iniş çıkışları çok olur, iki güldürür, bir ağlatırlar taraftarı. her şeyin güzel gittiği bir maçta gider kırmızı kart görürler. günün sonunda kârda mıyız zararda mıyız anlamazsın. misal quaresma böyle bir adamdı.
    drogba'yı hatırlayın. büyüklüğü ve katkısı tartışılmaz bir figürdü. ama ucl de chelsea maçlarında frikikte 45 metreden kaleye şut atacak kadar kendine oynardı. egosunu tatmin ederdi.

    icardi, pic mi, evet pic. ırz düşmanı mı, ırz düşmanı.

    ama adama bakıyorsun adam tepeden tırnağa safi efendi takım oyuncusu. sanırsın ergün penbe amk. takım arkadaşlarına çok saygılı, rakibe ve hakemlere karşı zarif, ince. takım şampiyon olmuş, bu gitmiş ankaragucu oyuncularını tek tek tebrik ediyor. okan'ı, okan'ın oğlunu sırtlıyor. bunun çeyreği kadar kariyeri olmayan adamların havasından yanına yaklaşılmaz. en küçük bir kibrini görmedim, sıfır efo, adam dogru dürüst sarı kart bile görmedi. kral top oynadı, örnek sporcu gibi davrandı. güzel izler bıraktı. büyük yetenek, devasa bir karaktermiş hakikaten, üstelik bu adam kiralık olarak bizde, sanırsın metin oktay. öylesine bir aidiyet. dünkü kutlamalara bakın, koca koca adamlar "aşkın olayıım" diye bağırıyor.

    açın maç videolarını durdura durdura futbol uzmanlarına izletin, adam her pozisyonda en doğru kararı veriyor. yüzdeye vursan, 100 pozisyonun 98 inde doğru olanı yapmıştır, o derece rasyonel. pas verilecekse pas verir, şut cekilecekse şut çeker, doğru tercihi hep yapabilen birisi. bu kadar efektif oynayan adam görmedim ben. her hareketi buram buram kalite kokuyor. adamı karısı seviyor, çocukları seviyor, sevgilileri seviyor, milyonlarca taraftar seviyor, rakipler bile seviyor. bir messi sevmiyor. o da karısını kapar diyor korkuyor zahir. neyse dağıtmayalım. buralara gelir, iki gol atar, 3 maç sakatlanır, 5 maç kırmızı görür, rakiple dalaşır, arkadaşlarıyla kavga eder sonra çeker gider diye düşünüyordum, adam korkunç disiplinli ve tutarlı oynadı. bir penaltıda laubalilik yaptı diye hemen yanlışını anladı ve sonraki penaltılarda ağları yırttı.

    neticeten 120 yıllık kulüpte, kusursuz bir performans sergileyip, güzel hatıralar bırakan ender futbolculardan biri oldu.

    abartmıyorum, bugün bile takımdan ayrılsa kendisinin ismini gs tarihinin ilk 10 ismi arasına tereddütsüz yazarım.

    edit: aa debe olmuş aşk adam.
    her şeyin yeterince kötü olduğu ülkede yüz güldüren ender kişi ya da şeylerden biri.
    tekrar edeyim;

    "aşk adam"