ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
küçük prens'teki türk diktatör atatürk mü
-
cevabı basittir aslında.
kitapda bahsi geçen ifadede (bkz: un dictateur turc) kastedilen kişi atatürk'tür. lakin atatürk diktatör değildir.
yazar, entellektüel seviyesi yüksek bir kişidir. konuya ve olaylara belli bir derecede de hakimdir.
peki yazar neden böyle söylemiştir? yani neden diktatör olarak nitelendirmiştir?
bunun cevabını vermek için yazarı biraz tanımak gerekir;
yazar, ı. dünya savaşını ilk ergenlik yıllarında görmüş, ıı. dünya savaşını ise olgun yaşlarında savaş pilotu olarak bizzat yaşamıştır. fransa ve almanya arasındaki savaşı, yani o 40 günlük kabusu, her gün ölüm tehlikesi geçirerek gerçekleştirdiği keşif uçuşları ile içselleştirmiştir. almanya onun için düşmandır. almanlar, alman askerler olarak değil, bizzat almanyadır düşman.
(ilgilenenler yazarın "savaş pilotu" isimli kitabına bakabilir. küçük prens gibi hayata dair çok başarılı saptamalarla doludur. lakin bu kitapda yaşam ve ölüm teması daha ağır basmaktadır. çıkarımlarımın çoğunluğu bu kitap üzerindendir.)
şimdi irdeleyelim:
ülkesini işgal eden ülke almanyadır. almanya ı dünya savaşında bizim müttefiğimizdir. bizler yazar için düşmanının dostuyuzdur. ya ne diyeceğidi yiğidim? övgü dolu sözler beklememek gerek elbette. kişisel kanaatim, kendine göre epeyce de nazik bir dil kullandığı yönündedir. bundaki sebep ise yazarın hümanist tavrı ve tüm türklere düşman olmamasıdır. almanyanın dostu olan türk devletine düşmandır. ki bunu da anlamak kolaydır. zira kitapta türk önderine diktatör derken, aynı zamanda astroid b 612'nin kaşifi olarak da bir türk astronomu göstermektedir. aslında hepimizde görülen, görülmesi gereken milliyetçi bir tavırdır.
misal aynı kitabı, aynı dönemde bir türk yazsa idi ve astroid b 612'nin kaşifini bir ingiliz olarak gösterseydi, w.churchill için büyük önder demezdi kanaatimce.
yazar, fransanın yenilgisinin ardından amerikaya gitmiştir. "dünya ve insanlar", "savaş pilotu" ve "küçük prens" kitaplarını orada yazmıştır. lakin ülkesinin işgal altındaki durumu ve almanyaya olan düşmanlığı, o'nu yine savaşa yönlendirmiş, ilerlemiş yaşına ve sağlık durumuna rağmen bu kez amerikan ordusunda pilot yüzbaşı olarak görev almıştır. görevi de yine aynıdır. yani alman ordularının hareketini havadan izlemek.
lakin, bu kez şansı yaver gitmemiş ve görev uçuşunda uçağı vurularak denize düşürülmüş ve ölmüştür.
paramparça şarkısındaki inanılmaz mantık hatası
-
2000'de cıkan şarkının 1995'ten önce yazılmış olabileceği olasılığını aklına getirmeyenlerin dert ettiği hatadır.*
akıllı ile zeki arasındaki fark
-
akıllılar aptallardan geçinir, zekiler ise kendi başlarının çaresine bakabilirler.
zaytung'un 20 temmuz 2015 suruç patlaması haberi
-
saygısızca bir şey bulamadığım, ülkemizin durumuna konu üzerinden eleştiri getiren ironik haber.
survivor all-star
-
"doktorların doktoru metin abimiz" dedi acun.
adam 120 gün kırık çıkık yanık yırtık bulantı grip herşeye su ve buzla müdahale etti.
gururlu edit :
bu sene doktor sprey kullanıyor.
ekşinin gücü :)
fatih terim'in 291 bin euro işsizlik maaşı alması
-
daha çok alsınlar, daha çok yesinler. aksırıncaya tıksırıncaya kadar yesinler. bu ülkeden, bu milletten hiçbir halt olmaz. altı ay sonra bu fatih terim'e aslında haksızlık yapıldı denilip galatasaray'ın ya da milli takımın başına yine getirilir. bu seferkinin iki katı para verilir. yiyin ulan, hakkınızdır. hak ettiğimizdir.
2017-2018 sezonu galatasaray futbol formaları
-
ya bu kadar zor mu arkadaş, düz parçalı forma yapmak? şu forma işte ya? yakasını değiştir, kolunu değiştir, başka bişey yap. ama ana dizayna dokunmayın aq. her alanda mı çapsız olur bir yönetim, her alanda mı sıçar ya?
kocası yanındayken esnafla diyaloğa giren kadın
-
kocasının enişte olmasını sağlayacaktır. çünkü bilinir ki pazarcılar kendisiyle sohbet edene göre karar verir kız tarafı ya da oglan tarafı olduguna.
abi ve yenge
abla ve enişte gibi.
karateci mi döver kung fucu mu yoksa aikidocu mu
-
10 yıl karate, 8 yıl boks, 3 yıl okul öncesi öğretmenliği yaptım; milletvekili tanıdığı olan herkesi döver.
nefret edilen küçük ve önemsiz şeyler
-
tuvalet kağıdının yukardan değil de alttan çekilerek koparılacak şekilde ters asılması.
erdoğan'dan üniversitelere ilk 500 tepkisi
-
reis muhalefeti de kimselere bırakma niyetinde değil.
adliye diyalogları
-
doğu anadoluda bir il...ceza mahkemesinde bir davanın ilk duruşması. iki sanık hazır.kimlik tespiti yapılmakta...birinci sanığın künyesi tutanağa yazıldı.sıra ikinci sanıkta :
-adın,soyadın ?
- (cevap yok)
-oğlum adın soyadın ne ?
-(cevap yok üstelik zorlandığı belli,terlemekte)
-oğlum türkçe bilmiyor musun ?
-bilirem
- o halde...adın ne ?
- (yine cevap yok)
bu arada sanık yanındakine döndü,hafif ama duyulabilecek bir sesle hızlı hızlı:
- ula benim adım neydi ?
yanındaki:
-ula adın ........... idi dedi.
insanımız böyledir işte...
ya ilk defa mahkemeye çıkması nedeniyle heyecandan ismini unutmuştur,
ya da ailesi bir ad koyar onunla çağrılır herkes öyle tanır ama nüfusta ismi başka yazılıdır.hatırlıyamaz o ismi..
spikerin cümle sonunda selektör yapıp gülümsemesi
-
haber spikerinin cümlenin sondan ikinci kelimesinde gözünü kapatması, kelimeyi söyledikten sonra gözünü açması ve cümleyi gülümseyerek bitirmesidir. haberin "çocukların eğlenmesi", "maymunların oynaması" gibi temalar işlemesi esastır. lakin esas olan bir şey daha vardır ki, o da spikerin neden donuk bir ifadeyle haberin sonuna kadar gelip de son kelimelerde gülümsediğinin anlaşılamamasıdır. vak'a genelde şu şekilde gelişir:
- ankara bugüne beyazlar içinde uyandı sayın seyirciler. sabaha karşı bastıran yoğun tipi, yolların kapanmasına ve kırsal kesimde yaşayanların mahsur kalmasına yol açtı. ama kar yağışını sevinçle karşılayanlar da vardı. karın tadını doyasıya çıkaranlar yine [kapa göz] çocuklar [aç göz][gülümse] oldu.