hesabın var mı? giriş yap

  • haftasonu izlediğim filmdir. coen kardeşler yine güldürmüştür. filmin içeriği hakkında konuşacak bir şey yok llewyn davis tüm diğer coen kardeşler karakteri gibi bir kaybeden; ya da yetenekli olmasına rağmen "kazanamayan" diyelim. şanssızlıklar peşini bırakmaz... film bir fargo değildir ama oldukça karamsardır. evet hepimiz biraz llewyn davis'iz aslında.. onlardan farklı olduğumuz için başarısız ya da ezik gözükme potansiyelimiz her an vardır. zaten o çok marjinal ünlüler de biraz başarılı olmasa llewyn davis olacaktır sadece şans yüzlerine gülmüştür.

    bu arada film aynı zamanda bir yol hikayesi de barındırmakta. müzikleri ve atmosferi ile oldukça güzel bir film. üzücü olan coen kardeşler yaş ilerledikçe sanırım dünyaya pesimist bakmaktalar. artık umut içermekten ziyade "kaybederiz madem ve zaten, bari ruhumuzu koyup kaybedelim" alt metni ortaya çıkmaya başladı. evet feci ziyade buruk ama bir o kadar da komik bir hikayedir. izlenilmesi tavsiye edilir.

  • "...donanma, hem fransızlarla ingilizleri bize düşman ediyor, hem savaşta bir işe yaramıyordu. faydası olmayan fakat zararı olan bir şeyi muhafaza etmek aklın icabı dışındadır. donanmayı haliç'e çektirdim ve böylece fransız ve ingilizlere, akdeniz'de kendileri ile boy ölçüşmeye niyetimiz olmadığını anlatmış oldum..."

    kaynak: ismet bozdağ,
    (sultan abdülhamid'in hatıra defteri, sayfa 72)

    ikinci abdülhamid'in bu acizlik kokan sözleri, aslında imparatorluğun deniz hak ve çıkarlarından ne kadar uzakta yaşayan vasıfsız biri olduğuna da çok kuvvetli bir delildir.

    balkan savaşları'nı, trablusgarp'ı, çanakkale'yi okuyup anlayan biri, o dönem için güçlü bir donanmaya sahip olmamamızın nelere sebebiyet verdiğini elbet fark etmiştir. bu eksikliğin ne tür yıkım ve acılar getirmiş olduğunu da muhakkak görmüş, üzülmüştür.

    yürür gemi olmadığı için devletin subayları, direnişi örgütlemek için işgal edilen trablusgarp'a binbir güçlük ile zor bela karadan gidebilmiş idi, hatırlarsınız.

    donanmayı haliç'e kitleyip hapsederek çürümeye terk eden, deniz alanlarını ve adaları başıboş ve korumasız bırakan, bu sürecin devamında gelişen hadiselerle mevcut türkiye'nin iki katına varan bir vatan kaybetmemize yolaçan, donanmanın ve denizciliğin felaket devrini yaşatan, nihayetinde türk askeri deniz tarihimizin en başarısız yöneticisi olan ikinci abdülhamid'in adını türkiye cumhuriyeti'nin milli sondaj gemisine vermek, öyle böyle değil dehşetli bir şuursuzluktur.

    bu hakikaten tarih bilmez ümmetçi utanmazlığıdır.

    ki varoşluk, cahillik, eziklik ve pespayeliktir.

    (bkz: siyasal islam)

  • 85 yaşından da bir adam doğum hanenin kapısında beklemektedir.
    doğumhaneden çıkan doktor şöyle bir b...a...kındıktan sonra yaşlı adama sorar:

    doktor- "içerde doğum yapan bayan yakınınız mı?"
    adam- "evet,eşim.”

    doktor- "ama bayan 25 yaşlarında..."
    adam- "tamam işte, eşim o. niye şaşırdınız, baba olamaz mıyım yani?"

    doktor- "yoo, aklıma benim dedem geldi de."
    adam- "nesi varmış dedenizin?"

    doktor- "kendisi av meraklısı idi. sürekli ava çıkardı. ancak yaşlanınca zorlanmaya başladı. bir gün ava çıkacakken kendisini uyardık, aman yapma dedecim, sen yaşlandın, ava gidemezsin diye. kendisi israr etti ve hazırlandı. e, tabi yaşlılık, çıkarken tüfek yerine baston aldı eline. ben de kendisiyle gittim. ormanda bayağı yol yürüdükten sonra bir geyik gördük. dedim ya, dedem yaşlı. bastonu omzuna koydu, doğrulttu ve geyiğe bastonla ateş etti. geyik o anda vurulup yere düştü..."

    adam- "olur mu, başkası vurmuştur onu."
    doktor- "ben de onu demeye çalışıyorum işte .. başkası vurmuştur

  • ege (6,5) geceleri yatarken hala biberonla süt içmektedir, herkesin bir keyfi, tiryakiliği olduğu için bu durum anlayışla karşılanır. evde süt bitmiştir ve çocuklar meyve suyuna ikna edilir...

    ege: ama elma suyu istemem, kayısı suyu koy biberona.
    romica: kayısının posası biberonu tıkar, içemezsin.
    ege: posa ne ki?
    romica: hani içerken ağzına lifleri dokuları pütürtülü geliyor ya, o işte...
    ege: pütürtü ne demek?
    romica: böyle minicik parçalar, bak mesela fırının kapağı cam olduğu için kaygan, dolabın kapağı ise o kadar kaygan değil, elini sürersen anlarsın, aynı bunun gibi elma suyu posasız olduğu için daha akışkan, biberonun deliğini tıkamıyor.
    ege: nereden biliyorsun elma suyunun posasız olduğunu?
    romica: bak biberona, arkasını görebiliyorsun, su gibi saydam, kayısı suyuna bak, arkası görünmüyor, saydam değil.
    ege: saydam yerine cam gibi desen olmuyor mu?
    romica: bazen olur bazen olmaz, elma suyu istiyor musun?
    ege: ya süt ver ya da kayısı suyu! çok uykum var ve beni posa mosa kandırıyormuşsun gibi geliyor!

  • bunu bir yazar çok detaylı olarak 1 ay önce kadar açıklamıştı. o yazara buradan ciddi ciddi saygılarımı iletiyorum

    edit: (#124278114) valla araştırdım buldum, bu adam tam bir sherlock. kahvenizi alın okumaya başlayın.

    edit2: entry sahibi yazar bir kadınmış. sevgiler, saygılar.

  • bilmem haberiniz var mı ancak 18 yaşını doldurmuş her bireyin seçilme hakkı vardır. ne sıfatla aday olacak diye soran olmuş. adam vekilin olmak istiyor başka sıfata gerek var mı. illa işadamı, mafya vs. olmasına alışmışsınız. normal insanların da milletvekili olabileceği gerçeği çok uzak gelmiş belli ki.

  • artırılmalıdır. boşa duyar kasmaya gerek yok, bir ilçede tek bir restoran var ve buraya çocuk alınmıyorsa, çocuklu insanların isyan etme hakkı var ancak şehirlerde böyle bir durum olmadığından, herkes herekese saygı göstersin bu saçma konu artık kapansın. ebeveynlerin bu durumda yaptıkları; "vegan restoranda köfte yiycaaaam banane banane" demeye benziyor.

    ps: çocuklu saygıdeğer insanların bir sorunu da şu, çok sevdikleri evlatlarını herkes de sevmek zorundaymış gibi inanıyorlar, çocuksuz hayata devam etmek isteyenleri de kendilerine ve çocuklarına hakaret olarak algılıyorlar, baya patetik bi durum var ortada. evladınızı sevin, ona güzel bir gelecek vermeye çalışın, herkese sevdirmek ve kabul ettirmek için harcadığınız efor baya gereksiz.

    ps plus: allah kimseyi vedat milöre beleş yemek kovalıyor diyecek kadar akıl tutulmasına sürüklemesin, park ile restoranın arasındaki farkı iyi bir eğitim sistemi zaten kendisine öğretir. ayrıca veday bey'in kendisi de bir babadır yani bu konuda konuşma hakkı her ebeveyn kadar vardır.

  • zamaninda $arkilarindan birinde 'kapansin camiler,açilsin meyhaneler' cümlesi geçtigi için kasetleri toplatilan ve bu yonünü de çogu kimsenin bilmedigi arabeskçimiz,babamiz.

    $u yukardaki cümleyi en keskin radikal tavuklar bile soyleyemedi diye biliyorum ben,yanli$im varsa düzeltin agam.