hesabın var mı? giriş yap

  • bazı vatan hainleri şunu yapıyorlar:
    xiaomi huawei ve bazı samsung modelleri gibi android telefonlara twrp recovery yüklüyorlar (internette her telefon modeline göre var kurulum)
    şerefsizler işte sonra da; eski, bozuk, kullanılmayan bir telefonun imei numarasını bu twrp yöntemi ile yurtdisindan getirdikleri telefona aktarıyorlar ve bu telefonu hat kullanımına açıyorlar.
    altı üstü 1838tl olan bu ücreti ödemek yerine hainlik yapanları kınıyorum.

    bu hainlerin yaptığı bu ihanetin detayını isteyen meraklı arkadaşlar için edit:

    -bu şerefsizler bunu sadece android cihazlarda yapabiliyorlar ve bazı androidlerde de olmuyormuş.
    -cihazın modelini yazıp cihaza özel twrp kurulum videoları, yazıları internette bulunuyor. (şerefsizler söyledi)
    -recovery denilen şey androidlerde bir tür bios sistemi gibi. genelde ses kısma ve power tuşları ile girdiğiniz kısım varya hani cihaz sıfırlamak için ha orası.
    -twrp dediğimiz şey ise tüm cihazı kontrol edebileceğiniz bir recovery yazılımı. bütün dosyaları değiştirebileceğiniz, bir çok işlem yapılabilecek bir yazılım. yani asıl amacı imei değiştirmek değil ama şerefsizler işte bunun için kullanıyormuş.(twrp ile nasıl imei değişir o da internette bulunur)
    -imei aldıkları cihaz android veya ios fark etmezmiş, çok eski telefon modellerinde 4g desteği olmadığı için sorun çıkabiliyormuş. (bunu da vatan hainlerinden duydum)

    tekrardan kınıyorum kendilerini.

  • "düğün videomuzu tersten oynattıkça sevinçten uçuyorum. yüzükler çıkıyor karım salondan çıkıp arabaya binip gözden kayboluyor."

  • - pardon hanımefendi bebeğinizi düşürdünüz.

    + bu benim değil kendisini ilk defa şimdi görüyorum.

    - ama sizden düştü.

    + öyle mi? dur bi bakiym (karnını kontrol eder). aaaa evet benim galiba. çok teşekkür ederim çok naziksiniz.

    - rica ederim.

  • senin şehrinde kafede oturmandan ne farkı var? suçluyu yanlış yerde aramayın.

    edit: insanların hangi ruh halinde olduklarını bu açıdan nasıl anladınız?

  • bir kutu çekirdek kahvelerinden alınca beleşe verdikleri ufak boy kahve "uygulamasını" kaldırmışlar. gün sonunda lavaboya döktükleri şu bayat filtre kahveden de mi veremiyorsunuz derseniz bile "maaleseff" diye vermiyorlar.
    ama şimdi ne yapıyorum, gidiyorum cafe nero'ya, gloria'ya, carribou'ya, diyorum ki "bu çekirdek kahveden bir kutu alınca starbucks'ta yanına bir kahve hediye ediyorlar". tabi ki yanıt her zaman "ne demek efendim biz de hediye edelim" oluyor.
    yani demem o ki eyy starbucks!! senin sayende hediye kahvemizi her yerden yine alıyoruz, ama bir farkla, kahveyi senden almıyoruz. haberin olsun..

  • -beşiktaşta, kimsenin tencere tava çalmadığı bir sokakta tek başına bir çocuğun pencereye tüneyip bir elinde cezve bir elinde kaşık "sık bakalım sık bakalım biber gazı sık bakalım" ritmini tutması.

    -çarşı'nın açıklamasını dinlerken parkın karşısındaki bir evin balkonundaki tencere çalan yaşlı teyzeyi fark etmem, herkese gösterip teyzeye "beyaz" çektirmemiz.

    -binlerce kişi yürürken, balkondan tencere tava çalan bir dedenin gaza gelip tencereyi kafasına koyup öyle çalması.

    -aynı yolda kafamızın üstünden peçete koleksiyonunu döken küçük kız. maske, gözlük, limon, karbonatlı su atan amca.

    -arkadaşımın gaza gelip "tayyip yeter titriyorum bana biber gazı yolla müptezel oldum" diye çığlık atması. aynı arkadaşımın biber gazı kokuları gelince "komşular uyumayın maske atacağınıza parfüm sıkın şu sokağa" diye bağırması.

    -yolun sonunda çevik ve tomalarla karşılaştığımızda "çevik kuvvet beyaz desene" sloganları atmamız, "kırmızı" diye bağırdığımızda, "beyaaz" cevabını alamamızın üstüne "amirim izin ver beyaz desinler" diye bağırmak değil höykürmemiz.

    gülümseten, gurura gark eden, unutulmaması gereken detaylardır.

  • "gotik mimarinin prensibi, sonsuzluğun hayal edilebilir kılınmasıdır." samuel taylor coleridge

    herbert read'in "tüm zamanların en ruhsal üslubu" olarak adlandırdığı ve gördüğünüz hiçbir şeye şaşırmamanız gereken akıl dışı bir mimari üsluptur. temelde tanrı'ya yükselmeyi esas aldığı için bak bak bitmeyen yükseklikte inşa edilen yapılarda yükselen tonozlar, gökyüzünde süzülen uçan payandalar ve görkemli vitraylarıyla yer çekimine meydan okuyan gotik mimari, yeryüzünde cenneti yeniden yaratmaya çalışır. uhrevi olma iddiasındaki bir üslubun temel amacına uygun olarak, yapıda kullanılan her taşı -oyması kolay olduğu için genellikle kireç taşıdır- dantela gibi örüp yapıyı bedensel ağırlığından arındırmak esastır. ilk bakışta şaşı bak şaşır karmaşıklığında baş döndüren bu süslemeler ritmik bir düzende ilerler ve her süsleme belirli bir konu veya konu gruplarını anlatacak şekilde dizayn edilmiştir.
    chartres katedrali
    amiens katedrali
    köln katedrali

    ziyaretçilerin kendini bamya gibi hissetmesine neden olan ihtişamlı yapıların ezici yüksekliği ve göz kamaştırıcı dekorasyonuyla özellikle 13. yüzyılda ortalığı kasıp kavuran gotik mimari, zamanla yerini insanı merkeze alan ve bütünlüğün daha rahat algılanabildiği rönesansın rasyonel ve ideal estetiğine bırakmıştır.

  • nevrotik, karanlık, karmaşık rollerin efendisi.

    22 nisan 1937 tarihinde dünyaya gelen sanatçının annesi june frances nicholson, new york’ta 17 yaşında bir dansçıydı. oğlunun doğumundan altı ay önce elkton’da şovmen donald furcillo ile evlenmiş. ancak jack nicholson, anneannesi ethel may ve dedesi john joseph tarafından büyütülmüş. onları 37 yaşına kadar anne babası, gerçek annesini ise ablası bilmiş. jack nicholson'ın hayatını araştıran ve bu durumu ortaya çıkaran time dergisi , nicholson’ın isteğiyle bu olayı 1980’e kadar haber yapmamış. anneannesi 1963’te, annesi de 1970’te vefat eden nicholson babasının kim olduğunu asla bilmedi.

    hollywood’a ilk girdiğinde william hanna ve joseph barbera’nın mgm çizgi film stüdyosunda çalıştı. william hanna ve joseph barbera isimlerini nereden hatırlıyoruz derseniz tom ve jerry, taş devri gibi efsane çizgi filmlerin çizeri olurlar kendileri.

    henüz 21 yaşındayken the cry baby killer isimli filmde rol almıştır. filmin yapımcısı roger corman ile samimi olunca, onun küçük bütçeli birkaç filminde daha oynamış.

    1967’de kendi yazdığı `the trip` filminde yolunun kesiştiği dennis hopper’ın 1969 yapımı `easy rider` filminde oynaması hayatının önemli noktalarından birisidir ki bu filmde hayat verdiği sarhoş avukat karakteri ile ilk kez en iyi yardımcı erkek oyuncu oscar’ına aday gösterildi. bundan bir yıl sonra bob rafelson’ın five easy pieces isimli filminde eroica dupea karakterini canlandırdı. bu rolle bu kez en iyi erkek oyuncu oscar ödülüne aday gösterilmiştir.

    milos forman’ın 1974’teki guguk kuşu yani one flew over the cuckoo’s nest filmi ise nicholson'ın zirve performanslarından birisidir. akıl hastanesindeki `randle patrick mcmurphy` adında bir deliyi izleyenleri neredeyse gerçek bir deli olduğuna inandıracak şekilde oynamıştır. hatta rolüne hazırlanırken, çekimlerin yapılacağı hastaneye bir ay önceden takma isimle yattığı bile rivayet edilir. bu performansıyla o yıl en iyi erkek oyuncu oscar’ını kazanmıştır. “bu ödül her yerde olduğu gibi, akademi’de de pek çok delinin bulunduğunun ispatıdır.” demiştir.

    1980 yılında stanley kubrick’in stephan king’in romanından uyarladığı the shining filminde jack torrance rolüyle hafızalara kazındı. o ve ailesi sırlarla dolu otelde kar yüzünden mahsur kaldığında, jack yavaş yavaş delirirken her mimiğiyle izleyicileri kabuslara boğdu. otelin labirent gibi koridorlarındaki kovalamacalar sinema tarihinin en heyecanlı sahneleri arasındadır.

    1989’da sinema tarihinin en ikonik kötü kahramanı joker rolüyle karşımıza çıktı. tim burton’ın müthiş gotham evreninde aslında başta joker’i oynaması için james woods, willem dafoe, david bowie ve tim curry gibi isimler düşünülmüş. ama batman’in yaratıcısı bob kane ve 1979’da filmin haklarını alan michael uslan’ın tercihi jack nicholson'dan yana olmuş.

    1997’de obsesif kompülsif bozukluğa sahip yazar melvin udall’ı canlandırdığı as good as it gets, filmi ile üçüncü ve son oscar ödülünü kazandı.

    usta sanatçı aday gösterildiği oniki oscar ödülünün üçünü almıştır. nicholson, 1975'te one flew over the cuckoo’s nest ve 1997'de as good as it gets filmleri ile en iyi erkek oyuncu; 1983 yılında terms of endearment ile de en iyi yardımcı erkek oyuncu kategorisinde oscar’ın sahibi oldu ayrıca onaltı kez aday gösterildiği altın küre’nin de yedisini kazanmıştır. 1994 yılında amerika film enstitüsü’nden ömür boyu başarı ödülü’nü aldığında bu ödüle sahip olan en genç oyuncu olmuştur.

    jack nicholson'ın, reddettiği pek çok büyük yapım yer alıyor. bunlardan sanırım en önemlisi the godfather filmindeki michael corleone karakteridir. bunun dışında rol almayı reddettiği filmler arasında caligula, nixon; reddettiği büyük roller arasında da three kings‘de george clooney‘nin canlandırdığı karakter, one hour photo‘da robin williams‘ın canlandırdığı karakter ve bob thornton’ın bad santa‘da canlandırdığı karakter yer alıyor.

    koyu bir los angeles lakers taraftarıdır, tüm maçlarını ön sıradan izler.

    daha detaylı bilgi için:
    https://tr.qwe.wiki/wiki/jack_nicholson?