ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
paratiroid kanseri
-
(bkz: #53434529)
20 şubat 2018 bayern münih beşiktaş maçı
-
allahsiz heynckes soktukca sokuyor robben, ribery sok aminakoyayim sok cagir maradonayi, cantona'yi sok.
buzdolabında kaselerce sütlaç var gerilimi
-
bir tek bizim eve mi mahsus olduğunu merak ettiğim gerilim.
baş sorumlusu
-sütlacı evdeki insan sayısına kalansız bölünecek şekilde hazırlamayan kişi mi?
-süd ürünlerine meraklı obur ev halkı mı?
-ya da eve ortalama üstü bir lezzet/lüks girdi diye aniden beliriveren orta sınıf hırsı, daha fazlasına sahip olmalıyım tümörü mü?
sırf bu gerilim yüzünden aile dağılma noktasına her seferinde.
şaka gibi, sorunları çözen kurum bolulu hasan usta oldu.
gizli gizli oraya gidip süd ürünü yiyorum evdeki gerilime katlanamadım için.
evet gizli gizli! çünkü isterse aylık gelirim 10.000 dolar olsun fark etmez, kadın anam bir kase sütlaca o kadar para verdiğimi duysa yine ağzıma sıçacak.
kadın huzur içinde istediğim kadar sütlaç yemeyi yasakladı arkadaş bana...
kadın anam ne zaman evdeki südü fazla bulur, sütlaç yaparsa eve bir gerilim çöküyor.
buzdolabındaki 10 kase sütlaç sinirlerimi bozuyor.
gidip yiyorum, on dakika sonra yine yiyorum. sonra "lan ya herkes benim gibi ayıysa ve yarım saat sonra kalmazsa" diye üçüncüyü yemeye niyetlenmiş mutfağa gidiyorken abim "hepsini yeme" diye kükrüyor.
"sen kaç tane yidin?" deyince 2 tane diyor.
"e sen de çok yeme" deyince kadın anam "tartışmasanıza ya" diye ünlüyor.
bi gidiyorum 4 tane kalmış. abim doğru söylediyse kadın anam da 2 tane yemiş.
kalan 4 taneyi hane halkı sayısına bölünce 1,3 çıktığını görüyor, iyice geriliyorum.
"2 tane yersem nasıl kendimi adil biçimde savunabilirim?" diye oturup düşünüyorum.
ciddiyetimi gören de sokrat'ın savunmasını yazıyorum sanır mına koyim.
sonuç olarak o sütlaçlar birkaç saat içinde bitmeden evdeki soğuk savaş da bitmiyor.
tabii buzdolabından muz, nutella, fanta 2,5 litrelik eksik olmamış 90 sonrası doğumlu gençler ne demek istediğimi pek anlayamazlar.
not: bu gerilime dayanamadığım için vakti zamanında yaptığım büyük bir hayvanlığı yazmak istiyorum:
10 yaşında falandım. ertesi gün misafir gelecekti. annem 15 kase sütlaç yaptı. yarına kadar dokunmamamı özellikle rica etti.
sinsice mutfağa girip tezgahtaki sütlaçlara baktım ve henüz sıcak olduklarını fark ettim.
"henüz çorba gibiler, 1 kaşık alsam belli olmaz. şekli tam oturmamış zaten." diye düşünüp hepsinden birer kaşık aldım.
odama gittim, uyudum.
bir saat kadar sonra annemin bağırmasıyla uyandım. birer kaşık aldığım tüm sütlaçlar, birer kaşıklık boşluklarıyla donmuşlardı. 15 kasenin hepsinin ortasında büyükçe bir çukur... insan gibi de kaşıklamamışım.
annem delirdi, bağıra çağıra hepsini alıp çöp poşetine attı ve beni gece yarısı çöp poşetini atmaya dışarı yolladı.
yolda birkaç tanesini de avuçlayıp yemiştim, ellerimi de cami avlusunda yıkamıştım. bazı kaseler hunharca poşede konduğu için kırılmıştı, kesilmiş poşetten yere sütlaç damlıyordu.
olan 15 cam kaseye oldu, harçlığımdan kesildi.
bojack horseman
-
aşırı underrated.
şu derinlikte kaç tane dizi var? ve bunu çok çok absürd bir tarzda yapıyor olması inanılmaz takdire şayan.
görüntüde olabildiğince gerçek dışı, renkli ve acaip iken, düşünmeme yol açtıkları en gerçek ve basit haliyle göğsüme öküz oturmuş hissi yaratıyor.
şunları da şuraya bırakalım, yarın bir gün dönüp tekrar takdir ederim.
--- --- --- --- ---
"one day, you’re gonna look around and you’re going to realize that everybody loves you, but nobody likes you. and that is the loneliest feeling in the world."
bir gün etrafına bakacaksın ve fark edeceksin ki herkes seni seviyor ancak kimse senden hoşlanmıyor. ve bu dünyadaki en yalnız duygudur.- bojack
--- --- --- --- ---
things don't become traditions because they're good, bojack, they become good because they're traditions.
geleneğe dönüşen şeyler güzel oldukları için gelenek olmazlar. onlar gelenek oldukları için güzel olurlar. - todd
--- --- --- --- ---
it’s not about being happy, that is the thing. i’m just trying to get through each day. i can’t keep asking myself ‘am i happy? ‘ it just makes me more miserable. i don’t know if i believe in it, real lasting happiness, all those perky, well-adjusted people you see in movies and tv shows ? i don’t think they exist.
konu mutlu olmak değil. ben sadece her günü atlatmaya çalışıyorum. kendi kendime "mutlu muyum?" diye sorarak devam edemem. bu sadece durumu daha da sefil hale getiriyor. bunun gerçekliğine de inanıp inanmadığıma emin değilim. bitmeyen mutluluklar, tüm bu şımarık, filmlerde ve televizyon programlarında gördüğünüz düzgün insanlar? varolduklarını düşünmüyorum.- diane
--- --- --- --- ---
"every day it gets a little easier. but you have to do it every day. that's the hard part. but it does get easier." - jogger
her gün birazcık daha kolay oluyor. ama her gün yapmalısın. zor kısmı her gün yapmak. ama daha kolay oluyor.
--- --- --- --- ---
"the universe is a cruel, uncaring void. the key to being happy isn't a search for meaning. ıt's to just keep yourself busy with unimportant nonsense, and eventually, you'll be dead" - mr. peanutbutter
evren acımasız, umursamaz bir boşluktur. mutluluğun anahtarı, anlam arayışı değildir. kendini önemsiz saçmalıklarla meşgul etmektir ve sonunda, nihayet ölmüş olursun.
--- --- --- --- ---
“ıt takes a long time to realize how truly miserable you are, and even longer to see that it doesn't have to be that way.”
ne kadar mutsuz olduğunu görmek uzun zaman alır ve bu şekilde olması gerekmediğini görmek daha da uzun zaman alır. – cuddly whiskers.
--- --- --- --- ---
bojack: same thing that always happens. you didn't know me. then you fell in love with me. and now you know me.
wanda: when you look at someone through rose-colored glasses, all the red flags just look like flags.
- her zaman aynı şey oluyor. beni tanımıyordun. bana aşık oldun. ve şimdi beni tanıyorsun.
- birine renkli gözlüklerle baktığın zaman, bütün kırmızı ışıklar yalnızca ışık gibi gözüküyor.
https://www.youtube.com/watch?v=huptwcb982o
vedat milor'a yapılan büyük saygısızlık
-
bu adamın naifliği türkiye için çok fazla. şu kibarlığa şu zarafete bakın ya. ayhan sicimoğlu deyişiyle “hastasıyız”
garsona siz diye hitap etmek
-
insanlar tanımadıkları insanlara siz diye hitap eder. bence senin de arkadaşlarına siz deme zamanın gelmiş.
edit: yazar arkadaşla tanıştık merak etmeyin
7 eylül 2022 kırtasiyecilerin eylem yapması
-
"marketler satıyor, bakkal, manav, kasap herkes kırtasiye satıyor; fakat kırtasiyeciler kırtasiye satamıyor"
her şeyi anlatıyor bu söyledikleri! niye satamıyorsun çünkü kazıklamaya çalışıyorsun milleti!
ilk maaşla yapılanlar
-
yaş 21, ekim 2007, 450 tl maaş aldım. anneme, babama, kız kardeşime 50'şer lira verdim ve eve gelmeden önce 100tllik erzak aldım. sonra babamın kredi kartını alıp kendime 6 taksitle nokia n73 telefon aldım. 100 tl daha babama verdim. 100 tl param kalmıştı 2 gün içinde o ilk maaşım bitti. o zaman anladım işte 1 ayın ne kadar uzun bir süre olduğunu, emeğin ise ne kadar değersiz...
yaran facebook durum güncellemeleri
-
orucu son kez ramazan ayinda tutuyor olabilirsiniz. bu adam yakinda onu da "recep" ayina alabilir.
rte'nin öğrenci yurdunda sahur yapması
-
anlasilan anket sonuclari tahminlerimizin cok altinda
çocukken ansiklopedi okumak
-
(bkz: yürek hoplatan başlıklar)
11 yaşındaydım, televizyonu kapatıp ansiklopedileri açtım. bir daha televizyonla ilişkim olmadı. ansiklopedileri de her zaman delice sevdim. bir süre sonra hayatımıza bilgisayarlar girdi ve matbu ansiklopediler "yetersiz" kaldı elbette. ama ben hala google'a sorarken bir tuhaf olurum, uzun süre arayamam bulmaya çalıştığım şeyi, pes ederim kısa sürede. bilgi kirliliğinden bunalırım. bilmek istemediğim şeylere maruz bırakılmaktan rahatsız olurum. mesela bu yeni nesiller bilgi kirliliği deyince boş boş bakarlar. neden? çünkü ansiklopedi karıştırmamışlar! uzun uğraşlarla derlenip, süzüle süzüle kağıda dökülen bilgiyle tanışmamışlar.*
velhasılıkelam, çok güzeldir. çocuk olmak ve torson kadar büyük ansiklopedileri karıştırmak. içlerinde kaybolmak... yürek hoplamasının sebebi de yalnız değilmişim hissidir.