hesabın var mı? giriş yap

  • 1.5 yıl baykuş besledim. yuvasından düşmüş, annesi terk etmiş bir yavruydu. uzun süre ben besledim, büyüdüğünde gözü hep dışarıdaydı. açıkcası pek dışarıya salmak istemiyordum çünkü ev kuşu olmuştu.
    iyi dedim madem çok istiyorsun, ne olur ne olmaz diye ayağına bilezik ve hafif zincir bağladım, omzuma oturttum. 1 ay kadar hiç hareket etmeden omzumda dolaştı, sürekli etrafı izledi. mahalleli ekşisözlük halkı gibi çok korkuyordu. cesaret edenlerin sevmesine eğer o izin veriyorsa ben de izin veriyordum. seçiciydi. sonra yavaş yavaş hareketlendi, bisiklet sürerken ön sepete tüneyip kanatlarını açıyordu. yakında evden ayrılacağını ikimiz de biliyorduk, orman bölgesinin nerede olduğunu bile gösterdim ona.
    bölgesini benimle gezerek tanıdıktan sonra rahatlamaya başladı. ayağındaki zinciri çıkarttım. öğle vakti ben okuldayken evde uyuyor, akşam geldiğimde biraz oyun oynadıktan sonra dışarı çıkmak istiyordu. iyii dedim, açtım pencereyi, oturdu pencerenin dışına. ilk defa kendi başına dışarı adım atmış oldu. bunu bir hafta kadar yaptıktan sonra da ilk defa yalnız başına mahallede uçtu.
    her akşam beraber yemek yerdik ama uçuşları başladıktan sonra yemek yemez oldu. karnına baktım, paşam yemiş “bir şeyler” karnı tok, güzeelll.
    1 ay kadar süre de oğlanı her gece dışarı saldım, sabah ışıklarında da eve geri uyumaya aldım. bazen eve erken geliyordu, cama tık tık yapmazsa imkanı yok gelişini duyamam. çook sessiz uçuyordu. baykuşla yaşadığımı bilen misafirlerim pencereden dışarı baktığında içeriyi gözetleyen bir çift gözü görünce korkarlardı.
    sonrasında da ikimizin de beklediği o gün geldi. nasıl anladık bilmiyorum ama ikimiz de birbirimizle vedalaştık. pencereyi açtım, bana uçarken hünerlerini sergiledi ve gitti.
    3 ay gibi uzuuun bir sürede hiç denk gelmedik. belki de geldi ama uzaktan izledi, ben görmedim. bir gece odamda takılırken bir baykuş sesi, cama tık tık, yatağımdan zıplarken ağlayacaktım neredeyse. evett paşam gelmiş hem de misafiriyle. yanında tanımadığım daha küçük boyutlarda bir baykuş daha vardı ama o bana hiç yaklaşmadı, 5 metre ileride ağaç dalında benim oğlanı bekliyordu. oğlan sevgilisini tanıştırmaya getirdi galiba. eve çağırdım, gelmedi.
    sonrasında bazen hanımla, bazen yalnız, ayda bir ziyaretime geldi. o herkesin korktuğu sesi, cama iki tık tık sedini duymak ve kocaman gözlerini görmek için sabırsızlanıyordum.
    arada bir pencereme hediyeler geliyordu, sahibini biliyorum ama görüşemiyorduk.
    gelelim kalıcı ayrılışımıza, okulum bitti. evi alttan dersi olan arkadaşıma devrettim. sırf onu son kez görmek için mezun olduğum halde gelmesini günlerce bekledim ama gelmedi, denk gelemedik. veda edememiş olmak beni gerçekten üzüyor. onu çok özlüyorum. ben gittikten sonra arkadaşıma 2 sefer hediye bırakmış, sonra bırakmış bir daha da gelmemiş.

    çok hayvan baktım, çok hayvanla beraber yaşadım ama baykuş tanıdığım en ilginç en özel hayvandı. saniyesinde vahşi bir yırtıcı olabilirken bir saniyede bebek moduna geçebiliyordu. eğer yaşıyorsa bu sene 7 yaşına girmiş oldu. batıl inançlara inanmayın aslında inanılmaz tatlı hayvanlar.
    o baykuş sesini çok özlüyorum çoookkk.

  • ne zaman dara düşse veya ne zaman seçim yaklaşsa tüm batı dünyası erdoğan’ın yardımına koşar. 20 yıldır bu böyledir.

    onlara hak veriyorum sonuçta ülkesini 3 kuruş karşılığında göçmen kampına dönüştüren, petrol aramayacaksın dediklerinde paşa paşa kabul eden, adalarını işgal ettiğinde gık bile çıkaramayan, çöplerini bile satın alıp kendi ülkesine döktüren başka birini bulmaları zor.

    şu an aktroller kudurmuş bir şekilde dünyayı mağlup eden liderimiz vs herkese saldırıyorlar.

    ülke tarihinin en derin krizlerinden biri yaşanırken hem de.

    yazıklar olsun.

  • 2006’da bizimkileri de böyle dövmüşlerdi. arap, türk fark etmiyor yani kazaklar için. boş yere içinize su serpilmesin.

    edit: 2004 değil 2006’da olmuş. düzelten arkadaşlara teşekkürler.

  • burada gözükmekte olan anıttır.

    tarihin gördüğü en büyük sistemli seri cinayetler dizisine imza atan terör örgütü asala, türkiye'nin 300'den fazla sivil vatandaşını yaralamış ve 46 diplomatını acımasızca katletmiştir.
    kendi varoluş bildirgesinde dahi, yöntemini terör yaymak olarak açıklayan bu örgüt, vahşice masum sivilleri katletmiştir.

    işte bu teröristlerin anısına, ermenistan hükümeti alenen hiç utanıp sıkılmadan, bir anıt dikmiştir.
    ne içerdeki hainlerden, ne de dışarıdaki düşmanlarımızdan bir allah'ın kulu da çıkıp yahu kardaş, bu yaptığın ayıp değil midir, diye sormak zahmetine bile girmemiştir.

    bugün sarkisyan'da benzer şeyleri söylüyor, bizim acılarımız çok büyük derken, anadolu'da ermeni çetelerince camilere toplanıp yakılan masum türk köylerinden bahis açılınca, "bir kaç köyde sıkıntı olmuş olabilir" diyerek vahşice öldürülen 500bin türk köylüsü için dalga geçer gibi konuşabiliyor.

    yahu adam senin diplomatlarını tek tek biçen teröristler için anıt dikmiş, sen hala yüz sene önce ortak yaşanmış acıların türk tarafını silip, ermeni tarafını sahiplenme derdindesin.. sahi bu nasıl vicdandır?

  • aldous huxley'in peyotenin etkin maddesi olan meskalin adlı uyuşturucuyu kullanarak yaşadığı algısal değişimi bizimle paylaştığı eser.

    öncelikle belirtmekte yarar var; huxley'nin söylediğine göre meskalinin diğer uyuşturucuların aksine vücuda zarar verici ya da bağımlılık yapıcı etkisi yokmuş, sağlıklı bir insanda uyuşturunun etkisi 9-10 saat sonra geçiyormuş. (eğer kişinin sağlık problemleri varsa, -örneğin karaciğer, meskalin karaciğerde biriktiği için- meskalinin etkisi negatif olabiliyormuş.) (meskalin şizofrenin iki evresi olan cennet evresini yaşatıyormuş insana, eğer karaciğerde bir problem varsa cehennem evresini yaşamak da muhtemelmiş)*

    meskalini kullandıktan sonra aldoux huxley kendinde meydana gelen değişiklikler hakkında şunları söylemiştir:

    " 1) anımsama ve "mantıklı düşünme yeteneğinde herhangi bir azalma olmuşsa bile bu çok azdır. (uyuşturucunun etkisi altındaki konuşmalarımın kayıtlarını dinlediğimde, her zamankinden daha aptal olduğuma dair en ufak bir belirti göremiyorum.)

    2) görsel izlenimler önemli ölçüde güçlenmiş ve göz, çocukluğun önyargısız algısının birazını yeniden kazanmıştır; ancak duyularla algılananlar derhal ve otomatik olarak kavrama dönüştürülememektedir. uzama olan ilgi ortadan kalkmıştır ve zamana olan ilgi neredeyse sıfıra düşmüştür.

    3) gerçi zihin hiçbir şekilde zarar görmemiş, algılama olağanüstü güçlenmiştir, ancak irade daha kötüye doğru derin bir değişim geçirmiştir. meskalin kullanan kişi herhangi bir şey yapmak için hiçbir bir neden göremez ve normal zamanlarda onun harekete geçmesini sağlayacak nedenlerden çoğuna karşı derin bir ilgisizlik duyar. onun bu tür şeylerle canı sıkılmaz, zira bunun içi iyi bir nedeni vardır, çünkü düşüneceği başka şeyler ardır."

    4) bu iyi şeyler(benim durumumda olduğu gibi) "dışarıda" ve "içeride" veya iç ve dış her iki dünyada, aynı zamanda veya arka arkaya yaşanabilir. bunların daha iyi şeyler oldukları, bu uyuşturucuya sağlam bir karaciğerle ve sakin bir kafa ile alan herkes tarafından kendinden menkül görünüyor."

    "bilinçli egonun bütün yapabileceği istekleri ifade etmekten öteye geçmez, sonra bunlar, egonun çok az denetleyebildiği ve hiç anlayaadığı güçler tarafından yerine getirilir. eğer ego daha fazlasını, yaparsa çok fazla kaygılanırsa, gelecek için fazla kaygılandığında -o güçlerin etkinliğini azaltır ve hatta güçleri zayıflamış gövdenin hastalanmasına bile neden olabilir. benim şimdiki durumumda bilincim bir egoya bağlı değildi; başına buyruktu. bu, gövdeyi denetleyen fizyolojik zekanın kendi aşına buyruk olması demekti. uyanık olduğu zamanlarda kendi numaalarını sergileyen ve her şeye burnunu sokan o nevrotik, neyse ki şu an için devre dışıydı."

    beyne yeterli miktarda glikozun gitmemesiyle birlikte egonun beslenememesi, kişinin kendi dışına çıkması; çıkarlardan, tabulardan, benliklerden ve gereksiz şeylerden arınma; yararlı olan şeylere karşı tam bir dikkat yetisi, algıda berraklık, kısacası dolu dolu yaşam.

    insan algısının mükemmelliyeti konusunda meskalin kesinlikle çözüm değildir, yazarın da belirttiği gibi bu sadece bir deneydir. çözüm insan algısının gelişimi üzerine çözüm üretmek ve bunu uygulamaya geçirmektir.

    huxley bu konuda şunları söylemiştir:

    " samuel renshaw gibi gestalt psikologları**, insan algılarının keskinliğini artıran ve alanını genişleten yöntemler geliştirmişlerdir. ama eğitimcilerimiz bunları uyguluyorlar mı? yanıt:hayır!"

    bu yöntemler kullanılsa eminim ki savaşlar son bulur ve yaşadığımız dünya -düzen içerisinde- barış ve huzur ile dolu olurdu.

    william blake'in de dediği gibi:

    "eğer algı kapıları temizlenseydi herşey insana, olduğu gibi görünürdü:sonsuz"

  • cilalayıp parlatıp avm'nin orta yerine janjanlı jantlarıyla park ederler bu arabaları. bilmemkaç liralık alışveriş yapana da kazanma şansı sunarlar. kupon verirler. yılbaşılarında falan olur. tabiki bana hiç çıkmadı. çıkan tanıdıgım da olmadı. sanki bana bu arabaları kazananlar marsta yaşıyormuş gibi falan geliyor. o kadar uzak yani. bunu kazanan adam var ya. beleş araba. dünyaya bak. zaten bunu kazanan adam 1-2 yıl önce sayısalı falan da tutturmuştur kesin. öyle adamlar var bu dünyada. her isi rast giden adamlar. onların agzına sıçiyim ben.