hesabın var mı? giriş yap

  • ilköğretim çağındaki sevgi kelebeği erkeklerin ritüeliydi bu. gocuğu alır derin bir iç çekerek hoşlanılan kızın gocuğunun üstüne veya hemen yanı başına asıverirsin. içgüdüsel bir şeydir bu, erkeklerin genlerinde var.

  • halil burayı okuyosun biliyorum. inanılmaz iticisin, hemzeminsin ve çaresizsin. diploman nedir bilmem ama süper eğitimsizsin, terbiyesizsin ve çapsızsın. cumali ceber senin gerçek kişiliğindir, rolün değil. kazandığın tüm para haram olsun. oksijenimizi tüketiyorsun haksızca.

    allah seni alsın.

    tanım: başarısız tipleme, akepeli eğlencesi

  • bunu açık açık isteyen kişi , tamamen masum olsanız da telefonunuzda uyuz olabileceği illa ki bişey bulabilecek ve o günü ve günleri size dar edecek potansiyeldedir, kesinlikle izin vermeyin. asıl tehlikeli ve stratejik grup ise siz uyurken, banyodayken telefonu karıştıranlardır ki bunlar gerçekten bir terslik bulana kadar renk vermezler. tuş kilit şifresini sık sık değiştirerek bunu da bir şekilde savuşturabilseniz de aklına koyan bir kadın/erkek o telefonu karıştıracaktır, bu sizi rahatsız edecekse yavaştan yol verin,çünkü bu huyu değiştirmeniz mümkün değil.

  • benzer formatta 3 adet reklam entry yazılmış, 15-23 tane fav almış üçü de, favlayanlar da aynı yazarlar. reklam olduğu baştan belli .

  • 1905 ıowa doğumlu,psikoloji tarihine yaptığı etik açıdan oldukça tartışmalı deneylerle adını yazdırmayı başarmış psikolog.

    1930lara kadar bağlanma teorileri içgüdüsel süreçlerimizle* açıklanıyor, annenin çocuğun karnını doyurmasının duygusal bağın kurulmasına sebep olduğu düşünülüyordu. harlow ise sadece beslenmenin bağlanmayı açıklamak için yetersiz kalacağı düşüncesinde idi. nitekim çalıştığı laboratuvardaki resus maymunları ile yaptığı gözlemler bunu doğrular nitelikteydi. yeni doğmuş ve doğumdan sonra annesinden ayrılmış bebek maymunlar kafeslerinin altına serilen yumuşak havluya karşı tıpkı insan bebeklerinin oyuncak ayılarına beslediği gibi bir sevgi besliyordu.

    harlow bu gözlemleri sonucunda bir takım deneyler yürütmeye karar verdi. ilk deneyde bebek maymunlar ortalama bir yetişkin maymun boyutunda tasarlanmış iki yalancı/vekil annenin olduğu bir kafese kondu. yalancı/vekil annelerden biri sadece telden oluşurken diğer annenin etrafı yumuşak dokuyla çevriliydi. bebek maymunların bir kısmı yalnızca tel anne aracılığıyla beslenirken kalan kısmı yalnızca yumuşak anne aracılığıyla besleniyordu.deney esnasında bebek maymunların hareketleri ve annelerle geçirdiği süreler otamatik olarak kaydediliyordu. sonuçlar harlow'un beklediği yöndeydi tel anneyle beslenen maymunlar da dahil olmak üzere bebekler zamanlarının büyük kısmını yumuşak anneyle geçiriyordu. sonuçlar o zamana değin gelmiş teorilerle taban tabana zıt gelişmişti, eğer bağlanma yalnızca beslenme gibi içgüdüsel süreçlere bağlı olsaydı tel anne tarafından beslenen bebeklerin yumuşak anne yerine tel anneyi tercih etmeleri gerekirdi.

    deneyi çeşitlendirmeye karar veren harlow, ortama bir korku nesnesi*eklediğinde bebek maymunların tepkisi ölçtü. maymunların çok büyük bir bölümü korkuyla yumuşak anneye sarıldı.bunun üzerine bağlanma ihtiyacının yanında annesel güvenin önemine de vurgu yaptı ve başka bir varyasyon olarak bebek maymunları çeşitli uyaranların olduğu 12 metrekarelik bir odaya yerleştirdi. yumuşak anneyle odada yalnız kalan maymunlar ilk etapta korkup vekil annenin yanından ayrılmasalar da daha sonradan etrafı keşfe çıkıyolardı, odada tek başına bırakılan bebek maymunlar ise parmaklarını emiyor,yere kapanıyor ve adeta bir otistik gibi tekrarlayıcı saldırgan davranışlar gösteriyordu.

    deneylere maruz kalan bebek maymunlar ergenliğe girdiklerinde diğer maymunlarla çiftleşmeyi reddetti ve anti-sosyal davranışlar sergilemeye başladı. nadiren de olsa çiftleşip doğum yapan anneler ise ya bebeklerini öldürdü ya da düzgün bir şekilde bakım sağlayamadıkları için bebekler kendiliğinden öldü.

    tüm bunların dışında harlow'un etik açıdan çok fazla eleştirilmesinin sebeplerinden biri de sosyal izalosyon deneylerinde izole ettiği maymunların pek çoğunun depresyona girip kendilerini dış dünyaya kapatarak bir nevi intahara girişmeleriydi. tüm eleştirilere rağmen harlow'un "maymunları nasıl sevebilirsiniz ki" şeklindeki söylemi ise hayvan derneklerinin ayaklanmasına sebep olmuş ve daha sonrasında hayvan deneylerine belli bir takım etik kısıtlamalar konmuştur.

  • izlemeye başlamadan önce breaking bad'den daha iyi olduğunu söyleyen insanlar görünce “yok ya nasıl olabilir ki” diyordum. izledim, ve ben de gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki, her ne kadar breaking bad arşa çıkmış bir dizi olsa da better call saul çok daha başarılı bir dizi.

    nedenlerinden bahsedecek olursam, burayı okuyanların breaking bad izlemiş olduğunu düşünerekten yazıyorum, ilk olarak better call saul'da hiçbir karakter gereksiz değildi. salamancalardan tutun kim'e howard'a nacho'ya… hepsini izlemek çok keyif vermişti. breaking bad'in son sezonunda ansızın gelen ve düşman olan karakterleri düşünecek olursak bence onları koymak yapımcıların en büyük yanlışıydı.

    ikinci olarak ise gerçekten çok ayağı yere basan bir dizi. her şey kendi içindeki mantıktan hiç sapmadan ilerliyor ve yine aynı yolun sonunda muhteşem, hatta izlediğim en iyi dizi finaliyle bitiyor. bittiğinde içtenlikle dedim ki, dizi dediğin böyle olur.

    şimdi diziyle ilgili bahsetmek istediğim spoilerlı kısımlara geliyorum;

    --- spoiler ---

    öncelikle söylemek istiyorum ki nacho'nun ölüm sahnesi gördüğüm en etkileyici ölüm sahnesi olabilir. oyunculuklar zaten muazzam. hector'a onu zehirlediğini söylerken ki o nefreti gözlerinden çok açık şekilde okunuyordu. son yemek yiyişi, babasıyla son vedası, hepsi çok üst düzeydi. ölmesine tabii ki çok üzlüldüm ama beklediğimiz bir şeydi zaten. en azından onların elinden değilde kendi rızasıyla ölmesi biraz içimi rahatlattı.

    chuck'tan bahsetmek istiyorum. chuck'ın sorunu, sürekli doğru olanı yapmaya çalışması ama istediği sevgiyi, mutluluğu elde edememesiydi. ona her zaman üzülüyordum. hep doğruyu yapmasına rağmen jimmy gibi sevilmiyordu, karakter meselesi işte. eşini bile jimmy gibi güldüremiyordu. yalnızlığı ben chuck'ta gördüm. hep yalnızdı ve tutunabildiği tek şey "hukuk"tu. çünkü orada saygı görüyordu.

    jimmy de chuck da birbirini çok seviyordu. ama hep yanlış zamanlarda birbirlerine yanlış haraketlerde bulundular. jimmy chuck'ı chuck'ın ona en çok güvendiği anda kandırdı, chuck'sa jimmy'i aynı şekilde. sonunda da jimmy chuck'ın elinden, kendisinin de itiraf ettiği gibi, sahip olduğu tek şey olan hukuk'u aldı... final bölümündeki sahneleri o kadar güzeldi ki... chuck'ın "that's not what i had in mind" dediği kısımda sesi titremesi... jimmy'i gerçekten seviyordu ve bir abi gibi davranmak istiyordu, ikisi de denedi, olmadı...

    salamancalar ve gus'a geçmek gerekirse, lalo'nun ölüm sahnesinde acı içinde kıvranırken bile gus'a bunu belli etmemek için ona bakarken gülmesi, gus'ın da aynı şekilde ona yaralı olmasına rağmen dimdik ve duygusuz bir şekilde bakması, işte saf nefreti orada gördüm ben.

    lalo salamanca karakteri ise izlerken en keyif aldığım karakterlerden biriydi. salamancaların en tehlikeli ve zekisiydi, ama tony dalton'un hakkını vermek gerek, muhteşem bir oyunculuk sergilemiş.

    bütün karakterleri çok sevmekle beraber en sevdiğim karakter howard'dı. nedeni ise, çoğu kişinin hissettiği gibi başlarda ben de onunla ilgili negatif düşüncelere sahiptim. fakat sonradan anladık ki asla tahmin ettiğimiz gibi biri değilmiş. aslında bu alışkın olmadığımız bir durum çünkü böyle zengin, iyi görünümlü, başarılı insanların hep bir kusuru (genelde kibir olur bu) olmasına alışkınız. howard'da bu yoktu. herkese iyi niyetle yaklaşan, arabasını alan valeye bile içtenlikle halini hatrını soran, saf iyiliğin resmedilmiş hali gibi bir insandı. ölümünü kabullenmek cidden çok zor oldu. bu konuya tekrar değineceğim.

    jimmy ve kim'den bahsetmek istiyorum. breaking bad evreninde ve buradaki diğer karakterlerden farklı olarak kurbanlarını "oyunun" içinde olmayan biri seçmişlerdi. her ne kadar walter white bir cani olsa da kendi bildiğinden sapmayan bir insandı. ailesine asla zarar gelmesini istemiyordu, yoluna çıkanlarlaydı işi. ama howard öyle miydi? tam tersi, zarardan çok faydası dokunmuştu onlara, özellikle kim'e. ama onlar tam da howard'ın dediği gibi "ruhsuz" bir şekilde onunla uğraştılar. howard son sözlerinde sonuna kadar haklıydı. sonu ise tam bir trajediydi. "yok yere" öldürüldü. bir hiç uğruna... ve cesedi attıkları çukur, işte orada parçalandım. bir insanın nereden başlayıp nereye geldiği (hem de hiç haketmediği bir şekilde) tüm gerçekliğiyle gösterildi bize.

    bu olaydan sonra ikisinden nefret ettim. hatta dizinin sonunda ölmelerini istiyordum. ama dizi senaristleri öyle yetenekli insanlar ki, kendimi dizinin sonunda onları ağlayarak izlerken buldum. o son bakışma sahnelerini izlediğimde hala ağlıyorum. bir dizi finali ancak bu kadar ruhuma dokunabilirdi. benim için bulunmaz maden değerinde bir final. daha iyisini izlediğimi hatırlamıyorum. bütün taşların tek tek yerine oturduğu, aklımdaki bütün soruların cevabını aldığım bir bölüm oldu.

    jimmy ve saul, aslında iki farklı insan gibilerdi. jimmy'nin sorunlarından kaçmak için oluşturduğu karakteri saul, ama nihayetinde tekrar bizim sevdiğimiz jimmy'miz oldu. belki de ilk defa hatalarının sorumluğunu aldı. chuck'ın son bölümdeki flashback'te dediğini yaptı, "if you don't like where you're heading, there's no shame in going back and changing your path." ve ilk defa chuck'ı yanılttı, değişti. 86 yıl hapis cezası almasına rağmen aslında hiç olmadığı kadar özgürdü.

    --- spoiler ---

    muhteşem bir dizi, muhteşem bir final. çoğumuzun yaşantısından uzak bir dizi olmasına rağmen, aslında bir o kadar da "biz" olan bir dizi. inişlerimizi çıkışlarımızı, değerlerimizi, doğruyla yanlışı, zamanı, tüm gerçekliğiyle betimleyen bir başyapıt. harcadığım en kaliteli zamanlardandı izlediğim anlar. asla unutmayacağım.

    "we all make our choices. and those choices, they put us on a road. sometimes those choices seem small, but they put you on the road. you think about getting off. but eventually, you're back on it."
    -mike ehrmantraut