hesabın var mı? giriş yap

  • hala patlican yaz sebzesi diyenler var.
    biz de biliyoruz yaz sebzesi. ama bu sebze gecen kış 4-5 tl/kg olup bu kış 18 tl/kg bandinda ise bu enflasyondur, alim gucunun dusmesidir, bize sokuyor olmalaridir.

  • çünkü bakkal açar gibi üniversite açtığımızdan her yer mezun dolu. 1 ustaya 100 üniversite mezunu düşüyor. diplomalı çalışanın her yerde alternatifi var ama ustanın yok.

  • insanoğlu evriminin nerelere ulaştığına haşmet ve görkemle şahit olmamızı sağlayan edebiyat türü. ben de şöyle bir katkı yapayım buna:

    "bilim kurgu denilince akla gelen ilk kitap" veya "ilk dizi" gibi cümlelere aşinayız ama müzik kısmına şahsen pek şahit olmadım. o nedenle çeşitli kaynaklardan ve kendi arşivimden yararlanarak insana güzel bir bilim kurgu romanı okuyormuş hissi veren şarkıları derledim. şahsen güzel bir asimov öyküsünü, okurken değil de (kitap ve müziği aynı anda tüketemiyorum, kafam karışıyor), o öykünün can alıcı kısımlarını kendi kendime hatırlatarak dinleyince çok şahane oluyor. buyrunuz:

    1) a space oddity, david bowie
    2) the battle of evermore, led zeppelin
    3) ’39, queen
    4) come sail away, styx
    5) flash’s theme, queen
    6) still alive, jonathan coulton
    7) ıron man, black sabbath
    8) 2112, rush
    9) mr. roboto, styx
    10) astronomy domine, pink floyd
    11) yoshimi battles the pink robots pt. 1, the flaming lips
    12) rapture, blondie
    13) rocket man, elton john
    14) wintersun, brendan perry
    15) the humans are dead, flight of the conchords
    16) space girl, the ımagined village (folk soundu ile uzay havası vermeyi başarmışlar, helal)
    17) moonage daydream, david bowie
    18) space song, beach house (çoğu şarkıları bu kategoriye girebilir gerçi)
    19) tranquility base hotel & casino, arctic monkeys
    20) space to bakersfield, black mountain (favorim, uzayda salınmak istiyorsanız buyrun)

    kaynak 1
    kaynak 2

  • --- spoiler ---

    a calendar of soviet treaties, 1917-1957 sf 298
    exchanges of notes between the ussr and turkey concerning soviet claims on turkish territory and the regulation of black sea straits
    on may 30, 1953 the ussr sent turkey a declaration renouncing claims made by the armenian and georgian ssr's in 1945 to turkish territory and stating that the ussr considered it possible to reach a settlement on the problem of the straits which would be acceptable to both states.
    --- spoiler ---

    1953 tarihli sscb'nin türkiye'ye gönderdiği notada 1945'de türkiye'ye yapmış olduğu toprak talebinden vazgeçtiğini ilan ediyor. yani khrusçev stalin'in ölümünden sonra onun yaptığı toprak talebinden resmen vazgeçtiğini duyurmuştur.

  • birimizin özgürlüğünün bittiği yerde ötekininki başlar. bunu anlar buna uygun hareket edersek bu gibi problemler de azalacaktır.
    deniz kenarı değil herhangi bir yerde avrupalı turistin çocuğu ile bizim milletin çocuğu arasındaki farkı 1 dakikada anlıyorsun. düzgün bir aile terbiyesi, başkalarına saygı, başkalarının ve kendinin sınırlarını bilerek yetişen çocuklar nedense hiç de etrafı rahatsız etmeyen, kendi halinde takılan çocuklar oluyor. gel gelelim bizim milletin yetiştirdiği çocukları aşırı şımarık, ortamdaki tek çocuk oymuş gibi davranan, genellikle terbiye sınırlarını pek bilmeyen çocuklar oluyor.
    mesela bizim burada bir komşunun torunu var. bahçeye oynamaya çıkıyorlar. bahçe dediğim apartmanın bahçesi. çocuk sürekli en son ses, aşağıdan en üst kata bağırıyor anası babası da asla ikaz ermiyor. biz kaç defa uyardık da işte biraz uyarmaya başladılar. şimdi bu çocuktan duyulan rahatsız değil, ailesinin terbiye veremesininin doğurduğu bir problemden
    oluşan rahatsızlıktır. ben evden çalışan biri olarak bahçede oynayan çocuğa belli bir noktadan sonra katlanmak zorunda değilim.
    plajdakii çocuk mevzusu da aynı. kimse çocuktan çocuktan rahatsız olmuyor. rahatsız olunan şey etrafa rahatsız veren çocuklarını asla uyarmayan ebeveynler. öyle çocuk yetiştirirsen işte bunlar yetişkin olduklarında birer maganda olarak ortaya çıkıyorlar.
    bu belli sınırlar koymadan yetiştirme modasının sonu gerçekten sıkıntılı. asla sınırlarını bilmeyen çocuklar yetişiyor bunlar "hayırın" ne olduğunu bilmiyor ve ileride karısı sevgilisi reddedince aile içi şiddet doğuyor. e kaynağı yetiştirme tarzı işte.

  • eski eşime 35 kere falan şans tanımışımdır. evliliğim bitsin istemedim çünkü. ne kadar sevsem de yanlış insan olduğunu biliyordum ama içimin bu kadar öleceğinden de haberim yoktu...

    birlikte yaşadığımız evde misafir gibiydim. asla sınırlarıma saygı göstermedi. oysa ben ona iyi hissettirmek için elimden geleni yaptım. ancak hep daha fazlasını isteyen insanları mutlu edemiyorsunuz.
    ha benim eşşekliklerim yok mu? var tabii bi dünya. ama hep alttan aldım. kırgın kalamam ki.

    neyse hatırlayıp tekrar yaşamak istemiyorum birçok şeyi... o yüzden es geçeceğim.

    direkt uyandığım en büyük anı anlatayım.

    aracımızla trafik kazası yaptım, doğal olarak ilk önce arayıp eşime haber verdim. bana sorduğu ilk soru "ne kadar hasar var?" oldu. çünkü her şeyden önce varlığımı önemsizleştirmişti. kalbim büyük kırıldı. (bunu hala affedemedim)

  • bir kahraman cikacak "hayir gobek bolgesi su yontemle cok da zor olmadan erir" yazacak diye her gun her allahin gunu bakacagim baslik..

    hadi be super kahraman