ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
araştırma görevlisi olunca dağcı ayakkabısı giymek
-
vay anasını, aynısı bizim araştırma görevlilerinde vardı, ben bizimkiler trekking bilmemne falan yapıyolar beraber diye düşünmüştüm.
sözlükte (bkz: iç savaş toyotası)'ndan sonraki en iyi tespit.
edit: imla (teşekkürler sportexhaust)
küsuratlı sayı vereyim de salladığım anlaşılmasın
-
dur hemen yok diyip kestirip atma zira var böyle bir şey sevgili sözlük. herhangi bir konu hakkında bir rakam vermemiz gerektiğinde hele de bu rakam doğruluğu hiç bir zaman kanıtlanamayacağı gibi yanlışlığı da kanıtlanamayacak olan muğlak bir değeri ifade edecekse direkt olarak 10,100,1000 gibi yuvarlak sayılar vermek yerine uyanıklık edip 52.6, 88.4, 45.007 gibi mümkün mertebe küsuratlı hatta ancak long integer'la ifade edilebilecek rakamlar vermek tamamen işkembeden salladığmız iddialarımıza hem bilimsel hem de ciddi bir hava katacaktır.bi deneyin siz de memnun kalacaksınız çevrenizde iddiaları itibar gören muteber bir insan olacaksınız, ha olmazsanız da gelin beni bulun ben inanıcam her söylediğinize.valla...
george orwell vs aldous huxley
halil sezai paracıkoğlu
-
--- alıntı ---
bir şarkıda ''oyy oyyy'' geçiyorsa halk müziğidir ''yo, yo'' geçiyorsa rap müziğidir ' ayy ayyy' geçiyorsa halil sezai'dir kesin o.
--- alıntı ---
çirkin olmak
-
"...banyoya gittim ve yüzüme biraz su çarptım, saçımı taradım. keşke yüzümü de tarayabilseydim.."
charles bukowski
"tipimi sikiim.."
umut sarıkaya
ölen kişiden geriye kalan en hüzün verici nesne
-
kahve.
yeni çekilmiş, içerim diye alınmış 1 paket kahve.
en kötüsü de ne biliyor musunuz? orada rafta öylece durması ve benim bunu bayatladıktan sonra görmem...
babam alıp rafa koymuş öylece, belki içerim diye yeni de kahve fincanı takımı almış.
hastahaneden eve geldim, mutfağı topladım gözüm rafa takıldı kahve orada duruyordu.
çok şematik gelecek o sahne, ıssız adam misali adam tokayı görür ve dağılır..
ama bir farkla, daha derinden ve daha acınası.
daha çaresiz.
o fincanlar bende ve her kahve içtiğimde aklımdasın.senin ömrün kadar hatrı olsun.
gece gece kendime neden bunu yaptım bilmiyorum, insan unutamıyor.
-hayatımın en hüzünlü hikayesi.
edit: hayatımda yazdığım en beğenilen bir yazının en büyük acım olacağını bilemezdim. beğenen ve acımı paylasanlara sonsuz teşekkürler.nolur arada hatirlatmayın, yapamiyorum.
ruhu rahat etsin inşallah.
julia child
-
--- spoiler ---
1948 yılında 2. dünya savaşı sırasında, amerika’nın sri lanka’daki istihbarat üssünde tanıştığı kocasıyla kendini bir anda paris’te buluyor. o yıllarda martha stewart daha new jersey yaylalarında uçurtma uçuruyor. ( hiç sevmiyorum ki )
hayatında hiç yemek yapmamış olan 36 yaşındaki bu kadın, (evet bu yaştan sonra yemek yapamam diyenler için gelsin)sadece kocasını doyurmak amacıyla, dünyanın en önemli yemek okulu le cordon bleu’ye başvuruyor. ev kadınları için üstünkörü hazırlanmış olan kursa kaydolmayı reddedip, daha zorlu bir programda yer alabilmek için, okulun bodrum katındaki askerlerin eğitildiği sınıfa yazılıyor. 1.88 metre boyuyla hayatında ilk defa göze batmıyor.
hollandaise ve bearnaise sosları arasındaki farkı bilmemenin ayıp olduğu bir ülkede inat ediyor ve diplomasını alıyor. ilk kitabını yazması mükemmeliyetçiliği yüzünden 10 senesini alıyor. 785 sayfayı bulan bu ansiklopediyi önce hiçbir yayınevi kabul etmiyor. ancak, bir yumurta tarifini geliştirirken bile bir orduya yetecek kadar yumurta harcanmış olan bu cevheri sonunda birileri keşfediyor ve işte o kitap bugün 40. yılını kutluyor. kitabını takiben televizyonlarda bilinen ilk yemek programını hazırlayıp, o güne kadar karınlarını donmuş gıdalar ve tatsız güveçlerle doyurmuş amerikan halkının gözlerini daha lezzetli bir dünyaya açıyor.
bu şarap düşkünü, enerji dolu, komik, sabit fikirli, kalın titrek sesli, dağ gibi kadının adı julia child ve ben onu çok seviyorum.
fransa’da yaşadığı yılların anlatıldığı kitap için verdiği röportajda, 90 yaşında olmasına rağmen, 50 küsür sene önce paris’e adım attığı gün yediği ilk yemeği en ince detayına kadar hatırlayan bir kadın.
julia child’ı bu kadar sevmemin sebebi sadece bu inanılmaz hafızası değil. beni en çok etkileyen özellikleri inatçılığı, bilgiyi cömertçe paylaşması, yanlış yaptığında asla özür dilememesi ve ağzından düşürmediği “ben yapabiliyorsam, siz de yapabilirsiniz.” cümlesi.
--- spoiler ---
boğaz köprülerinin çift taraflı ücretlendirilmesi
-
peki bu köprülere para ödemek için illa geçmemiz mi gerekiyor? osmangazi köprüsü gibi geçmeden de ödeme kolaylığı neden yok ?
karizmatik cevaplar
-
- hakan taşıyan "arebesk'in yeni peygamberi benim!" demiş, ne diyorsunuz?
müslüm baba: ben öyle bir peygamber gönderdiğimi hatırlamıyorum.
kadınların karaktere değil paraya ve tipe bakması
-
halbuki erkeklerin karaktere ne kadar değer verdiğini bilince gerçekten iç burkuyor.
ssg'nin 2001'de kurduğu efsanevi cümle
-
twitter'dan birinin paylaştığını görüp "bu ne biçim entry lan" deyip editledim. o sırada sözlükte patladığından haberim yoktu. paraları alıp otobüsle sınırdışına kaçacaktım. pişmanım.
serkan is my girl
-
onaylayan zencilerin bu işe 5 yaşında başladığını gösteren video.
the selfish gene
-
bir evrimsel psikoloji, yani sosyobiyoloji yaklasimidir "gen bencildir" teorisi. "bizim" urememiz icin genleri tasidigimizi degil de, "genlerin" uremeleri icin bizi tasidiklarini savunur, yani bizi kullandiklarini. simdi kullandiklarini diyorum, elbet biri gelip bana "ne kullanmasi kardesim, o ne ki insan mi ki bir sey kullanabilsin" diyecek. konu hakkinda hic bir fikir sahibi olmayan birinin cikip "gen bencil olamaz, bencillik insana veya bir organizamaya ozgudur" dedigi, diyecegi gibi. zira dawkins, daha kitabin ilk basinda acikliyor bu yanlis anlasilmayi. biyologlar bencillik, veya alturizm gibi kavramlari aciklarken genel anlamdaki bir duygusal bencillikten bahsetmiyorlar, ki bunu aciklama yontemleri metaforik bile degil. daha ziyade, bu kavramlari davranissal olarak tanimliyorlar. yani, "bir bunye soyle soyle davraniyorsa ve bu kendi menfaatini korumak adina bir davranis sayiliyorsa, bu bencilliktir" gibi. buradaki tanimlama, oznel degil, davranissal bir tutumdur. dawkins gudulerin psikolojisiyle ilgilenmez. onu ilgilendiren sey bir davranisin etkisinin ne kadarinin hayatta kalma ihtimalini azalttigi veya yukselttigini varsayan bir bencilliktir.
bin yillik evrimi sorgulamak icin de, boyle sig elestiriler getirilmesin artik. "sensin bencil*" demek bile daha yerinde bir elestiri sanki.