hesabın var mı? giriş yap

  • -rıza konuştu.. rıza konuştu.. örtmen bakıyor.. örtmen sınıfın tahtaya bakan kale tarafına doğru yürüdü..örtmen döndüü.. tebeşir geliyor.. sekerse tehlikeee.. sekmediiii.. sekmedii..

  • özellikle çekim planlarıyla, klaisk türk ailesi havasının çok çarpıcı bir şekilde verilmesinin bu dizinin başarısında büyük payı vardır.

    sabit veya alışılagelmiş çekim planları yerine uzun koridorun sonuna yerleştirilmiş kamerayla, bir bayram sabahı odalardan tuvaletlerden, giren çıkan aile sakinlerinin telaşı muhteşem bir doğallıkta yansıtılır. mesela tuvaletin önünde bir yandan saçını yapıp diğer yandan çene çalan nevzat, kordiorda kendisini dinleyen necla'ya bir şey anlatırken diğer yandan saçını yapmasına yardımcı olan müjgan'ın saçını çekiştirmesine kızar. bu esnada odasından çıkan ferhunde nevzat'a "ne bağırıyorsun kızım" diyip başka bir şey söylemeden mutfağa yönelir. doğaçlamanın çok da kullanıldığını tahmin ettiğim bu ve bu gibi sahnelerde türk ailesinin doğallığı ve telaşı en başarılı şekilde verilir bu dizide.

    bir de her dizide her odanın belli planları var. kamera nerdeyse hep aynı yere yerleştirilir. bu dizide ise kamera o anki sahnede en çok nerede başarılı olacaksa oraya yerleştirilir. bu yüzden dışardan bakılan bir dizi havası yerine, evin içindeymiş gibi hissedersiniz kendinizi.

    doğallık, başarılı tiyatrolcular ve nermin tabii ki en büyük silahlarıdır.

  • alayınızın müebbeten mahkumu olduğu kapalı cezaevi.

    ruhunuzun ilhamlarını takip edeceğiniz yerde başkalarının, yine "başkaları ne der" tabanlı görüşlerine göre hayatınızı şekillendirdiğiniz için hak ediyorsunuz siz bu cezayı.

  • sanırsın en-cinnu diyarından gelen kötü bir ruhu hapsediyor; kem alametlere nişan olmuş ruhani varlıklara pıranga vuruyor ki bir daha dünyaya hiç çıkmasınlar...

    ...kavanoz kapağı kapatıyor yaa! içinde salça, hadi bilemedin turşu olan cam bir kavanozun kapağını.

    bu ne hırstır, ne gözü dönmüşlüktür anlamıyorum. bir kavanoz kapağını kendine namus meselesi yapmayı ise hiç kavrayamıyorum; sanki acı çekmeden açılan kavanoz kapakları törelerimize ters, kan davasına gebe objeler.

    hayır bir de daha sıkı kapatınca değişen bir şey yok ki? alırsın kavanozu, sonuna dek çevirirsin... en sonunda da şöyle yarım saniye sıkarsın içine hava almasın diye.

    bunun için kafadaki kılcak damarları çatlatmanın, spartalılar gibi manyaklaşmanın anlamı nedir allahasen...

  • artık dur denilmeli. 7-8 aylık bebeği olan arkadaşım olur olmaz zamanlarda bebeği göstermek için görüntülü arıyor. ya bebek 2-3 yaşlarında olsa belki bir muhabbet döner ama 8 aylık bebekle mal mal birbirimize bakıyoruz. ben salak salak agucuk bugucuk falan yapıyorum anca. bi de eğer ki açmazsam sonrasında bebeğin ağzından mesaj atıyor “simgerbob teyze beni çok boşladın bu ara” diye. yangınlar, imdatlar, yardım çığlıkları

  • makarnayı niteleyen durumdan eser bırakmamaktır. yok bütün olarak tencereye sığmıyormuş bayramda kazanla sarma pişirirken var ama büyük tencereniz.

  • bundan tam 9 ay evvel, benim de başıma kadıköy evlendirme dairesi'nde gelen şey..

    hem de nasıl biliyor musunuz?
    nikah başlayacak, salon tıklım tıklım, abim elinde kamerayla içeri girip beni çekecek.. ağzı 5 karış mutluluktan, kardeşinin nikahını izleyip kaydedecek diye..
    haber geliyor bana, "içerde biri var kameralı sokmayız" diyorlar..
    "nasıl sokmazsınız abimi" diyorum, "kamerayla giremez" diyorlar..

    bakın bu muhabbet, ben evet demeden 5 dakika önce arka odada nikah memuru önünde gerçekleşiyor.

    adamlar "sokamazsın kardeşim! ya parasını verirsin ya da çektirmeyiz" diye üstüme yürüyor.
    "ulan ben sizden böyle bir bilgi aldım mı sokamayız diye? para vermek zorundamıyım şu halimde size" diye diretiyorum..

    adamlar bağırarak "çektirmeyiz" diyerek merdivenlerden yukarı çıkıyor ve ben bu esnada arkalarından laf atıyorum.. durduğum yer, nikah masasının arkasındaki kapı.. yani kapı açıldığı anda tüm davetlilerin karşısına çıkacağım.

    sinirden yüzüm kıpkırmızı, elim ayağım titreyerek kapıdan çıkıyorum.
    masaya oturuyorum.
    "evet" derken yüzüm o kadar eblekleşmiş ki, eşim bile "neden bu kadar üzgün evet" dedin diye üzülüyor..

    bağırış çağırış en mutlu anlarımdan birini sktiler.
    sizin rantınıza da paranıza da yazıklar olsun.

    yıllar sonra ekleme: nikahımıza dair düzgün video kaydımız yok.