hesabın var mı? giriş yap

  • malumun ilanı.

    avrupa 200-300 bin mülteciyi almamak için kıçını yırtarken, 78 milyonluk bir islami geri kalmış topluma kapısını açar mı?

    arkadaşlar siz salak mısınız? hollanda'da erkek erkeğe evleniyor da nikahı belediye başkanı kıyıyor, türkiye'de ise başı açık gezene mahalleli "yollu" diyor arkasından. bir tarafta yüksek bir medeniyet seviyesi, öbür tarafta 1400 yıl öncesinin arap bedevi kültürü var; bu ikisi nasıl aynı birlik içinde yer alabilir?

  • i.u. iktisat fakultesi turkce butunleme sinavi (360 kisilik siniftan sadece 5 kisi var):

    "cimlere uzanmis,
    gokyuzunu izliyor
    icinde bir huzursuzluk vs. "

    diye giden bir siire, "baslik bulun" diye embesil bir soru vardi.

    bende "islak cimlere uzanmis adamin birikmis gazi" diye bir baslik yazdim. asistan gezerken gordu, guldu
    "ama kalirsin" dedi, bende "ama deger" dedim.

    kaldim gene

  • başlık: cep telefonuma mesaj geldiğinde artık

    1. heyecanlamıyorum.

    biliyorum ki gelen avea nın ya da alışveriş yaptığım mağazaların tanıtım mesajları.

    ama toplum içinde sanki mesaj sevgilimden gelmiş gibi okurken tebessüm ediyorum.

    sanki sevgi sözcükleriyle dolu bir mesaj gelmiş gibi, karşılık yazıp, yolluyormuş gibi yapıp, yazdıklarımı tekrar siliyorum.
    ----------------------------------------------------------------------------------------------

    20. delikanlı mekanı lan burası histerik goygoycular doğru ekşiye

  • çeyrek altının 800 tl'ye dayanması sonucu artık çeyrekliği kalmamıştır.
    daha kuvvetli bir ismi hak etmektedir.

    önerim; 15 temmuz demokrasi altını.

  • yahu zaten sözlükte bin tane şöyle kadın, bunu yapan kadın, onu giyen hatun vs başlık var, erkeklerin usanmadan kadınları yerdiği. hayır bunlar yetmiyor, bir de kadınlar kadınları yeriyor.

    bütün makyaj yapmayan kadınlar bu başlığa uğramış, yapanlara illaki bir laf sokmuş gitmiş.

    makyaj sevmiyorsan, saçma buluyorsan yapma gitsin. hangi motivasyon size makyaj yapan kadınlara yalancı deme, içi dökülen bina yakıştırması yapma ihtiyacı hissettiriyor. merak ediyorum gerçekten yargıladığım için değil.

  • bazıları sanat kurslarını, yaratıcı yazarlık atölyelerini, vs. gereksiz bulur, hatta bunun yanlış olduğunu, sanata halel getirdiğini savunur. onlara göre sanatçı sanatçı olarak doğmalıdır. bu işler öyle kursa gitmeyle falan öğrenilecek şeyler değildir. safi yetenek, ilham işidir bunlar.
    ben böyle düşünenlerden değilim. örneğin bir gitar kursuna ne kadar çok öğrenci giderse o kurstan iyi bir gitarist çıkma ihtimali de aynı ölçüde yükselir. tabi bu sırada sonunda bir halt olamayacakların sayısı da artar ama önemli değil. iyi olan alıcısını bulacak, kalıcılığı yakalayacaktır, diğerleri de unutulup, silinip gidecektir eninde sonunda.
    aynı şey diğer sanat dalları için de geçerli.
    mesela yaratıcı yazarlık kursları.
    ya da wattpad gibi platformlar.
    yazmaya uğraşmak, bunun için çalışmak, yazdığını başkalarına göstermek iyi, bunda bir sorun yok.
    ama yine de bu gibi alanlarda eser yayımlayanların tutumlarında, yola çıkarkenki amaçlarında bir tuhaflık var.
    takip edebildiğim kadarıyla çoğunun tek amacı görünür olmak, kalabalıktan sıyrılmak, kameraları kendine döndürmek.
    öğrenmek değil, (hali hazırda) bildiklerini göstermek istiyorlar.
    kendilerini geliştirip geliştirmedikleri, bir önceki sefer yaptıkları hataları tekrarlayıp tekrarlamadıkları umurlarında değil.
    yazdıkları okunsun, beğenilsin, alkışlansın istiyorlar, o kadar.
    oysa böyle platformlara başvurmaktaki asıl amaçları, bana sorulursa, kendilerini ve başkalarını gözlemlemek olmalı.
    ne hata yapmışım, başkaları ne hata yapmış. bak, bu bunu böyle yazmış, iyi fikir, ben de deneyeyim...
    ama gönder tuşuna basmadan önce kendi yazdıklarını bile ikinci bir kez okuduklarından şüpheliyim.
    görünür olma hırsı, takdir edilme arzusu bütün bunları bir anda bir kenara itiyor.
    ikinci bir kez okunsa çoğu kolayca düzeltilebilecek yazım yanlışları bile bunun bir kanıtı.
    bir işi iyi yapmak istemiyorlar, bunu düşünmüyorlar bile. iyi bir iş yaptıklarını duymak istiyorlar sadece.
    vaay, ne güzel yazmışsın, helal olsun.
    flannery o'connor şuna benzer bir şey söylüyordu.
    yazdığınızdan önce kendiniz bir şeyler öğrenmelisiniz. siz öğrenemezseniz başka kimse öğrenemez.
    bu da ufak bir tavsiye olsun.

  • orhan kemal ile nazım hikmet bursa cezaevinden koğuş arkadaşıymış. nazım hikmet herkese ve fikirlerine saygılı olan, hatta düşmanları tarafından bile sevilen biriymiş. mecbur edilmedikçe tartışmaya girmez, hatta çok defa mecbur edilse de tartışmazmış.

    orhan kemal özenerek yazdığı şiirlerini nazım'a gösterir, nazım da "rezalet", "berbat" gibi sözleriyle acımadan eleştirirmiş. hatta bir gün orhan kemal'in yazdığı bir hikayenin başlangıcını okumuş nazım hikmet, "sen şiiri bırak nesire geç" diye akıl vermiş orhan kemal'e. orhan kemal "hikaye yabancı olduğum bir konu" deyince "daha iyi, hiç kimsenin tesirine kapılmadan kendinize has şekli bulursunuz" demiş. (iyiki demiş, hayatımın geri kalanını sadece orhan kemal kitapları okuyarak geçirebilirim)

    bu hapishane günlerinden bahçede futbol oynanırmış. ancak başgardiyan zaman zaman futbol topunun bahçe duvarını aşıp geri gelmesiyle "esrar kaçakçılığı" yapıldığı ihtimalini sebep göstererek engel olurmuş. bir gün başgardiyanın gönlü hoş edilip futbol topunu almışlar, maç yapacaklar. nazım hikmet ben de oynarım demiş. orhan kemal'in karşı takımına geçmiş. şiirdeki gibi usta olmadığı için onu kolayca geçer, amiyane tabirle deli ederlermiş. nazım hikmet de kurşuni kasketini ters çevirir, oyuncuların yerlerini değiştirir, takım arkadaşlarına çıkışırmış.

    golü yedikçe deli olurmuş. kıpkırmızı yüz, masmavi göz ve sarı kaşlar. hele çalımı yiyince öyle içerlermiş ki faul kralı kesilirmiş. rakibe elle, kolla, tekmeyle girişirmiş. esaslı tekmeleri orhan kemal'e de nasip olmuş.

    "bir gün esaslı bir tekmesini yemiştim, hani laf aramızda çok nefis bir tekmeydi..." diye yazmış orhan kemal "nazım hikmet'le 3,5 yıl" anı kitabında.

    futbol asla futbol değildir. futbol bir ölüm kalım meselesi de değildir. ondan çok daha önemlidir.