hesabın var mı? giriş yap

  • bir arkadaşın filmin ilk bölümünde sıkılması sebebiyle tavanda oynaşan güvercinleri bütün yarı boyunca "gel geh geh" "cık cık cık" diye çağırması. aranın ardından ışıkların sönmesiyle güvercinlerden bir tanesinin arkadaşın kafasına konması, arkadaşın bonus kafası gibi kıvırcık olan saçlarına güvercinin dolanması, dolanan güvercinin iyice korkup çırpınması, arkadaşın da panikleyip çırpınmaya ortak olması, tüylerin uçuşması, arkadaşın "makinist imdaat" diye bağırması, ışıkların yanması zaten bi sikime benzemeyen filmin iyice piç olması..
    (bkz: oof of)

  • acun'un programlarıyla yetişen boş beleş gençlik yavaş yavaş mahsüllerini vermeye başlamış, hayırlı olsun.

    bunlara derhal üç posta aacayipsin-medcezir albümlerini dinletip üzerine de üç beş bölüm süper baba izleteceksin. 90'ların ruhundan biraz nasiplensinler de adam olsunlar.

  • erkekler ve kadınlar için güzellik olgusu dönem dönem değişen bir olgudur. insanoğlu bu durum için türlü türlü şeyler yapmıştır. bu yapılan şeylerden biri de diyettir. günümüze kadara şöyle bir baktığımızda insanların uyguladığı bir çok diyet şekli bulunmaktadır.

    fakat en garipleri 1830'lardan 1900'e kadar olan viktorya dönemine hastır. çünkü dönemin güzellik olgusuna baktığımızda özelliklerde kadınlarda ince beller, dar korseler ve konumuzun da içeriği olan ilginç diyetler dönemi popüler kültürü haline gelmiştir.

    bu popüler kültür diyetlerinden bir tanesi de tenya diyetidir. evet yanlış duymadınız tenya diyeti. bilmeyenler için bir veteriner olarak kısacak açıklayacak olursak; tenyalar bir çok canlının ince bağırsaklarında yaşayan 3ila 20 metre arasında uzayabilen ve yassı solucanlar takımının sestod dediğimiz bir ailesine ait, omurgasız bir hayvan cinsidir. kabaca bir solucan türüdür diyebiliriz.

    temelde fikir basitti nasıl şimdi zayıflama çayları vs. gibi ürünler varsa dönemin doktorları ve doktor görünümlü şahıslar veya pazarlamacılar içlerinde tenya larvası bulunan hapları satar ve reçete ederdi, dönemin bu klinik uygulaması düşündüğümüzden de fazlaydı. zamanın kadınları larva içeren küçük hapları yutardı. parazit larvaları içeri girdikten sonra konakçı gövdesiyle büyür ve konakçıdan beslenen bir solucana haline dönüşecektir. bu sayede solucanlar kadınların yediklerine ortak olacak ve midelerine giren yiyeceklerin çoğunu yiyeceklerdi, bu sayede kalori alımları ve şişmanla ihtimalleri düşecekti. sonuç olarak canlarının istediği kadar yemeye devam edeceklerdi. bu sayede 16 inçlik mükemmel bir bel için vücutlarının şeklini değiştirecek boğucu korselere rahatlıkla girebilirlerdi. bu diyet için slogan bile bulmuşlardı tehlike yok, diyet yok, egzersiz yok.

    ancak bu aynı zamanda bir acı ve rahatsızlık dünyasını da beraberinde getiren bir durumdu. çünkü o tenyaları vücuttan uzaklaştırırken, dönemin doktorları yiyecekle doldurulacak ve hastanın sindirim sistemine yerleştirilecek silindirik bir tüp yarattılar. bağırsaklardaki solucan acıkana ve tüpe doğru hareket edene kadar kişi birkaç gün yemek yemekten kaçınmaları gerekecekti. fakat birçok kadın tüpü yutarken boğularak öldü için bu yoldan vazgeçildi. diğer bir yol ise solucanı dışarı atmak için anüs içine bir bardak taze süt sokmaktı.

    nitekim tıp ilerledi ve sonuç olarak bu gibi uygulamalardan* vazgeçildi. çünkü bu tarz iç parazitler sizi oldukça fazla etkiyebilir. şimdi de kısaca bu canlıların konakçıya verdiği zararlara şöyle bir bakalım.
    *ishan/karın ağrısı
    *mide bulantısı
    *vücudun verdiği reaksiyondan dolayı ateş
    *bağırsak çeperine tutulduklarından dolayı kan kaybı/anemi
    *alerji
    *başka bakteriyel enfeksiyonlar
    *bazı besin maddelerinin emilmesini engelledikleri için oluşan metabolik sorunlar
    *aşı çoğalmadan dolayı bağırlarda ruptur/yırtılma veya tıkanıklık
    *safra kanalları, apendiks veya pankreas kanalının tıkanması
    *bazı yaşamsal organlarda işlevsel bozulmalar ve nörolojik sorunlar
    gibi gibi... bir çok sorunlarla karşılaşabilirsiniz.

    kaynak:1234

  • (romica evlilik yıldönümü kutlaması için makyaj yapmıştır, çocukları çabucak giydirip babaneye bırakma telaşı içindedir. ege (4,5 yaş) ve ilay (2,5 yaş ) tuhaf tuhaf annelerine bakmaktadırlar.)

    ege: anne senin gözüne ne oldu?
    romica: makyaj yaptım oğlum, gözüme far sürdüm.
    ilay: anne korrkunç olmuş.
    ege: hayır hiç de korkunç olmamış, değişik olmuş.
    romica: (umutlanır) nasıl değişik olmuş, iyi mi kötü mü?
    ege: iğğrenç değişik olmuş.

  • "ortaokuldan ayrıldıktan sonra 3 yıl boyunca kuran kursuna giden ve son 1 yıldır evde bulunan kevser’in..."

    bu zihniyetin nasıl türediğini pek düşünmeye gerek yok.

  • serengeti düzlüklerinde sırtlanlar yeni bir av stratejisi bulmuşlardı. karantinadan sıkılmış, kısıtlı su kaynaklarına ulaşmaya çalışan hello kittyli pijama giyen ceylanları gözlerine kestirdiler.

    bu sırtlanlar çoğu zaman tek başına avlanmayı severken, bazı durumlarda ise müşterek hareket edebilirler. bakalım ceylanlar bu stratejiye ne kadar karşı koyabilecekler.

  • -sen kilo mu aldın ?
    - sen zayıfladın mı ?
    -sen daha iş bulamadın mı?
    -sen de saçları iyice döktün mü?
    -sen daha evlenmedin mi?
    - çocuk yapmıyor musunuz ?

    bunları ve buna benzer soruları soranlar azaldıkça , anlayın ki toplum olarak çağ atlamış bulunuyoruz.

  • sevgili dr. oetker;

    burası turkiye burada babaanneler supangle yapmaz. yapsa yapsa sütlaç yapar, baklava yapar, kabak tatlısı yapar. babaanneme 'supangle yaparmısın?' dedim. şimdi oturduk sübhaneke okuyoruz.

  • belediyenin yapamadığı işi, dayak yemeyi göze alarak yapan vatandaşımızın isyan cümlesi.

    benim yerel seçimlerde istanbul büyükşehir belediye başkanı adayım, bu vatandaştır.

  • sigortası 212'li ise ve basın kartı varsa ortada tartışacak bir durum yok demektir. zira basın kartı olanlara aşı yapılacak denmiş. berna laçin basın kartını sahtecilikle mi almış? hayır gazetede yazı yazmış (milliyet gazetesinde). o zaman sıkıntı nerede?

    edit: basın kartı sadece savaş muhabirlerine verilir sanan bir mal sürüsü varmış. ülkemizde basın kartı alıp almama patronun sigortanı 212'den yatırıp yatırmamasıyla ilgilidir daha çok. varlığını 100 kişinin bile bilmediği yerel gazetede tırıvırı kasaba dedikodularını yazan birisi de basın kartı sahibi olabilir.

  • kısaca özetlemeye çalışayım olayı. şimdi ben tether ile teşkoyum ve beraber manipülasyon yapacağız. ben tethere 100 mio usd gönderiyorum karşılığında 100 mio tether alıyorum. ama aslında bu 100 mio usd yok. ben aldığım tetherle bitcoin alıyorum ve sadece ben değil benim gibi bir sürü kişinin böyle yaptığını düşünün. haliyle çok yüksek hacimde bitcoin alımı oluyor ve bitcoin yüzde 20 artıyor. bu noktada ben bitcoini satıyorum elimde oluyor 120 mio tether. 100 mio tetheri gönderiyorum karşılığında 100 mio usd almıyorum çünkü bu para zaten yok. cebime de 20 mio tether kalıyor yani 20 mio usd kardayım.

    çok kabaca anlatmaya çalıştım. özetle tetherin her bir tether karşılığında aynı miktarda kasasında usd tutması gerekirken bunun aslında bu şekilde olmadığından bahsediliyor. piyasaya pompalanan karşılığı olmayan tetherlerle bitcoin alınarak manipülasyon yapılması ve bitcoinin değerinin önce yükseltilip sonra düşürülmesi.