hesabın var mı? giriş yap

  • babanın asabiyet derecesine göre değişebilecek sonuçlara gebe durumdur. misal benim babam biraz asabi biriydi ve yaşadım ben bu olayı. aslında kötü alışkanlık olarak nitelenebilecek tek huyum buydu; atari. gerek hagar gerek street fıghter gerekse de mortal kombat sosyal yaşamımın tamamını esir almıştı. hatta bu tutku yüzünden dersleri siklemeyip 2 zayıf getirmişliğim bile vardır. o derece yani.

    çok fazla arkadaşım yoktu mahallede. ama eksikliğini de hissetmedim bu durumun. çünkü kafa dengi 2- 3 kişi yetiyorduk birbirimize. maç yapmadığımız ya da bizim deyimimizle zındır zımba oynamadığımız anlarda sürekli atari salonuna kaçıyorduk. öyle ki harçlığın tamamı artık jeton parasına gider olmuştu. öğleden sonra atari oynarız diye okulda hiçbir şey yemiyorduk salak gibi. ken, ryu, sub zero, scorpion okuldan dönmemizi bekliyorlardı ya aminakoyyim, onlara ihanet etmek olur muydu hiç?

    bir süre sonra atari salonunda üzerime sinen sigara kokuları evde dikkatleri benim üzerime çekti iyiden iyiye. herkes sigara içtiğimden şüphelenmeye başlamıştı ve bu babayla yaşanacak bir tartışmanın da habercisiydi. ki çok da geç kalmadı zaten o tartışma. bir kaç gün sonra babam yanına çağırdı beni, gittim. bi' sehpa alıp gelmemi istedi. sehpayı da getirdikten sonra karşısına oturttu ve kendi paketinden 1 sigara uzattı;

    + yak 1 tane hadi!
    - yok baba ben içmiyorum ki! (yüzündeki o samimiyetsiz gülüşü göre göre alırmıyım lan hiç)
    + yak ulan!
    - içmiyorum baba, niye yakıcam?
    + içmiyosun da kaç gündür üzerindeki sigara kokusu ne lan pezevenk?
    - ee.. şeey baba.. hmm
    + bi' de yalan söylüyosun utanmadan! daha orta 1 e gidiyorsun lan, ne bu acelen?
    - baba valla içmiyorum
    + ne lan o zaman bu koku?
    - şey baba.. hmmm
    + tamam gir şimdi odana! ben öğrenirim nasılsa ne olduğunu

    bu diyalogtan sonra 2- 3 gün gitmedim salona ama aminakoduğumun ken'i, chun lee si rüyalarıma giriyordu. küçük kardeşimin üzerinde fatalityler denemeye başladım, o derece özlemiştim oyunlarımı. 5. gün artık daha fazla dayanamayarak gittim salona. 5 gün içinde biriktirdiğim tüm parayla da jeton alıp geçtim konsolların başına. hani sevgilim olsa o vakitler ve görüşmesek, bu kadar özlemezdim sanırım. ekranı öpmemek için zor tutuyordum kendimi lan. valla.

    vaktin nasıl geçtiğini de anlamadım tabii o gün. bedevi bulmuş kutup ayısı gibi koptum dünyadan çünkü. bi' süre sonra biz mortal kombat'ın başındaykene arkadaş dürttü arkadan;

    + yapma olm oyun oynuyoz şurda!
    - olm bi bak istersen
    + neyine bakıcam yaa? dur bi' bitsin şu oyun sonra bakarım

    bu lafı da söyledikten sonra omuzuma dokunan elin daha büyük ve daha ağır olduğunu hissettim ve döndüm o tarafa doğru.

    + ananı skii! babammış lan (içses).
    - napıyosun burda?
    + bab.. bab.. babaa
    - baba yaaa! ben demedim mi öğrenirim işin aslını diye
    + ama sigara içmiyorumki ben!
    - eşşoleşşeğe bak hele! düş önüme hadi eve gidiyoruz
    + baba şu el bitseydi bari (aklımı skiim ben bu lafı söylediğim için)
    - düş dedim önüme lan it oğlu it!
    + tamam baba

    ...

    yolda hiçbir şey söylemedi, susmaktan ya da suskunluktan korkmadım hiç bugüne kadar ama babam suskun olduğu zaman korkardım açıkçası. dövmek huyu değildi ama sağlam ayar çekerdi laflarla. o gün de korkuyordum, çünkü susuyordu sürekli. evde bi' fırtınanın kopacağı belliydi.

    eve geldik yemek yedik, çay içtik ve ama o hala bir şey söylemiyordu. yatmama yakın bi saatte "neden söylemedin işin aslını?" dedi. "korktum" diyebildim sadece. gizli saklı işler yapmanın kötü sonuçları olabileceğini, o yerlerde başıma neler gelebileceğini filan anlattı bu cevap üzerine. sonra da çok nadiren duyduğumuz şeyi söyledi;

    + siz benim canımsınız lan eşşoleşşekler! babadan gizli iş yapılır mı hiç? ya size bir şey olursa?

    o günden sonra ken, ryu ve sub zero badilerimle daha az ve babamın izni dahilinde görüşür olduk. ve hiç kimse de şikayetçi değildi üstelik bu durumdan.

  • tübitak başkanı prof. dr. a. arif ergin'in yeniçağ gazetesi yazarı arslan bulut'a gönderdiği mektupla ortaya çıkan skandal: http://www.yenicaggazetesi.com.tr/…atti-36357yy.htm

    mektuba göre tübitak, kendi yayınlarından bugüne kadar çıkan bütün kitapları 2014'ten beri geçmişe dönük "kültürel uygunluk ve yerlilik testi"nden geçiriyor ve buna göre kitapları imha etmeye karar veriyormuş. bunun sonucu olarak sadece 2015 yılında 50.000'den fazla kitap imha edilmek üzere toplatılmış!

    evet, tübitak kitaplarının bazıları gerçekten sorunlu. konuyu gündeme getiren arslan bulut, tübitak yayınlarından çıkan ve çocuklara siyonizm aşıladığı belirtilen gökkuşağının tüm renkleri adlı çocuk kitabına itiraz etmişti: http://www.yenicaggazetesi.com.tr/…-var-36211yy.htm zira tübitak gibi aklın ve bilimin ışığını yayması gereken bir kurumun, çocuklara herhangi bir dine ait değerleri aşılaması kesinlikle kabul edilemez. ama bunlar bahane edilerek, başka kitaplar da toplatılıyor ve yok ediliyor demek ki. çünkü 2011 yılında yayımlanmış bir çocuk kitabının piyasada 50.000 baskısının kalacağını sanmıyorum.

    bu mektup sayesinde, tübitak yayınlarınca senelerce yayımlanan tüfek, mikrop ve çelik, kör saatçi, gen bencildir, modern insanın kökeni gibi kitapları şimdi neden bulamadığımız ortaya çıktı.

    bundan sonra "kültürel uygunluk ve yerlilik" adına piyasadan evrimci bütün kitapları toplatıp namaz hocası falan yayımlasınlar artık.

  • son hard rock gitar idolü.

    zakk wylde'ın biyografisi bir kişiden ziyade gerçeğe dönüşen imkansız bir hayali anlatır. albümlerini dinleyerek büyüdüğü ozzy tarafından 20 yaşında, kendine örnek aldığı iki önemli gitarist tonny iommi (black sabbath) ve randy rhoads (ozzy'nin solo kariyeri)'un yerlerini doldurmak için işe alınır. daha 21 yaşındayken ozzy'le ilk albümünü (no rest for the wicked) çıkarır. bu 14 sene içinde birçok müzisyenle çalışıp, bir dolu albüm çıkarır. fakat gitarın asıl ustaları lynyrd skynyrd (tarihi hatırlamıyorum) ve allman brotkers'la (1993) birlikte verdiği iki konser vardır ki, bu grupların herhangi biriyle çıkmak bir gitaristin kendine belirlediği ulaşılamaz hayaldir.

    hala ozzy'le birlikte çalıyor, fırsat buldukça da kendi kurduğu black label society grubuyla albüm çıkartıyor. heavy metal'in içinde olmasına rağmen hiç bir zaman petrucci veya malmsteen gibi legato gitaristi olmadı. pentatonic gamlarda supersonic gezintileri, hard rock hatta country riffleri ve chicken picking'deki ustalığıyla hep o modası geçmiş gitar kahramanlarından sonuncusu olmayı üstlendi.

    bu adamı farklı kılan en önemli özelliği, en ağır tempolara sahip şarkılarında bile solo atarken hızda limit tanımaması, ağırla hızlıyı birleştirişinde çığlıklar içindeki ruhun dilinden konuşması.

  • müthiş türk aile yapısını örnekleyen bir ifade.

    ilgisiz bir baba, vizyonsuz bir anne ve bu ikisinin arasında sıkışıp kalan ufku dar çocuklar.

    bu insanlar niçin böyle bunun da sebepleri var mutlaka.

  • türkiye-yunanistan a döndürdüğü için ülkemizde tutmaz, herkesin birbirini yemesi gerekiyor tutması için. insanlar bir taraf seçmek istiyor ama tr-yunan olunca herkes türkiye yi seçiyor normal olarak. diğer taraftaki karakterler ilgilerini çekmiyor, rekabet sayısı azalıyor.
    en başında beliydi tutmayacağı.

  • gsm operatörlerinin rekabeti kızıştırmadığı yıllardı. babalar çocuklarına aylık 100 kontör alır, gerisini düşünmezdi. oğlum aşık mı olmuş, ergen miymiş bakmazdı. aynı operatörde olanlara mesaj atmak 1-2 kontörken farklı operatördekilere mesaj atmak imkansıza yakındı.

    şimdilerde ise rekabet çetin. her yöne 9767000 bin mesaj hakkını 10 liranın altına almanın mümkün olduğu gibi, whatsapp gibi bedava mesajlaşma imkanı sunan uygulamalar da var. msn'i, facebook'u hiç saymıyorum bile. bu sebeple şimdiki ergenler çok şanslı. bi kızdan hoşlanınca "inşallah telefonu telsim'dir" gibi zavallı dileklere ihtiyaçları yok.

    ben şu anki imkanlarla ergen olsaydım, orta 2'deki platonik aşkım duygu'nun elini mutlaka tutardım. eminim.

  • siyasal islamcıların ikiyüzlülüğüne başka bir örnektir. kıbrıs barış harekatı'nda ecevit'in abd'ye koyduğu tavır neticesinde ülkemize uygulanan ambargoları, yıllarca "ecevit döneminde yağ kuyruğu, tüp kuyruğu vardı" diye iç siyasete malzeme yapıp, hafızalara yerleştirmeye çalıştılar ve büyük oranda başardılar ama bugün görüyoruz ki ecevit o dönem diplomasi nedir, türkiye cumhuriyeti gerektiğinde nasıl bir duruş sergiler tüm dünyaya göstermiştir. bugün akdeniz'de söz sahibiysek bunu da kendisine borçlu olduğumuzu unutmamalı ve ülke menfaatlerini kimsenin kendi egoları uğruna kullanmaması gerektiğini bir kez daha hatırlamalıyız.