hesabın var mı? giriş yap

  • birkaç sene önce ev değiştirirken benzerini bizzat yaşadığım hadise.

    acayip bir heyecan var. güzel bir sitede, oldukça iyi sayılabilecek bir fiyata, tam da istediğimiz şekilde bir daire bulmuşuz. hanımla çok heyecanlıyız. araya tuhaf finansal dertler giriyor ama bir şekilde hallediyoruz.

    ona göre çok uzun süre bizim kahrımızı çeken bazı ev eşyalarını da bu vesile ile yenilemek istiyor evin dişisi. tamam ulan diyorum. yepyeni bir hayat. resmen resetlicez yani. herşeyi...

    yenilerin finansmanına biraz olsun katkıda bulunsun diye ikinci el eşya alanlara fiyat soruyorum kimse almak istemiyor. ya da ölmüş eşek fiyatının yarısını veriyorlar. sinir oluyorum . sahibinden sitesinde, zamanında çok özenerek aldığımız hatta neredeyse bir araba fiyatı bayılıp ve tamamen eski evimiz için özel olarak dizayn ettirdiğimiz eski koltuk takımını, camdan sehpaları, bütün ayakları kırıldığı için komple tamirden geçmiş yemek odası takımını ve takımın dibindeki aynalı konsolu (ölmüş eşek fiyatının yarısı*1.1) fiyatına satılığa çıkarıyorum. ulan diyorum, ihtiyacı olan birisi ucuza alsın, ikinci elcilerin elinde paralanacağına bir öğrenciye gitsin, hem bilirim adamı, anlatayım eşyaları, hatıralarını...belki o dda özenir bizim gibi...onlara iyi bakar...asıl derdim taşımaya hiç karışmamak, eşyalar hakkaten çok ağır ve büyük çünkü. gelsinler, eşyaları evden alsınlar...

    akşam oluyor arayan soran yok. halbuki fiyat çok düşük...

    allah allah diyorum, ilana giriyorum, bir mesaj 'abi hayırlı olsun, inşallah ihtiyacı olan birisi alır, keşke ben de alabilsem'

    'e alsana kardeşim işte fiyatı bu' diyorum 'abi o benim için pahalı diyor, evleniyorum çok masraf oldu' diyor

    cevap vermiyorum...birkaç gün geçiyor. eşyaların durumunu tam yazdığım için kimse aramıyor. arayanlar ise hem yarı fiyat teklif ediyor hem de ikinci elci çıkıyor... ne de olsa tamir görmüş masa, bi köşesi hafif sökülmüş koltukları istemiyorlar. bir de nedense telefonda konuşurken semti bile sormuyorlar ama dairenin kaçıncı katta olduğunu soruyorlar, beşinci kat deyince telefonlar hızla kapanıyor.. yani adam beylikdüzünden kartala gelebilir ama beşinci kattan düzgün şekilde eşya indiremez... iyice sinirleniyorum....

    bu arada evlencek elemanla internette muhabbeti ilerletiyoruz. muhitini, düğün tarihini, yerini filan hepsini anlatıyor.

    artık yeni eve taşınmamız lazım. eski evi de sattık, adamlar temizliğe gelecekler. tüm eşyalar taşındı bir bu satılıklar kaldı evde.

    başka da teklif gelmeyince, adamı arıyorum, gel ulan diyorum, madem evleniyorsun, benim de katkım olsun sana... para da istemicem diyorum ama şartım nikah davetiyesi ve eşyalara hiç dokunmayacam...adam çok seviniyor.

    ertesi gün geliyor. genç birisi. elinde davetiyesiyle birlikte. kimliğini de kontrol ediyorum. gerçekten de nikaha bir ay gibi bir süre var. mahalleden bir kamyonet bulmuş, şöför dahil üç kişiler ama şöför hiç bir işe bulaşmıyor. zaten güç bela ikna olmuş, arada soruyorum 'iyilik yaptın' diyor, 'evlenecek' diyor, 'zorla beni de ikna ettiler' diyor. sevabına gelmiş ama taşımaya karışmam demiş...

    iki genç hevesle dalıyorlar eşyalara, ama her seferinde beş kat in çık asansör de yok, zorlanıyorlar...herşey güç bela çıkıyor evden... hepsi kan ter içinde kamyonete konuluyor. bir tek üçlü koltuk var. taşıması gerçekten zor. çok geniş, benim gibi 1.94lük bir adam için özel yapıldı çünkü, illa ki üç kişi taşımak lazım. eve ilk kez girmesi bile olay olmuştu. iki genç uğraşıyorlar didiniyorlar, çıkmıyor salondan, terler damlıyor her taraflarından ama çıkmıyor işte. bizimkisi aşağıda sigara üstüne sigara içen şöförü çağırmaya karar veriyor.

    ve cebinden telefonu çıkarıyor.

    iphone.

    arıyor 'abi bi gel be... noolur be..bak son kaldı be...abi o kadar geldin, yapıver bu iyiliği de be...' diye uzuyor konuşma.. adam kulağında iphone'la resmen aşağıdaki şöföre yalvarıyor, benim ise nutkum tutulmuş, olduğum yerde telefona odaklanıyorum.

    adama evleniyor diye ikinci el eşyaları veren bende yok o telefondan.

    hayatımda acıyla gülümsediğim ender anlardan birisidir.

  • kediyi kurt sanıp sanmadıklarını bilmediğimiz/bilemeyeceğimiz koyunlardır.

    belki kediyi aslan/kaplan sandılar.
    belki de kediyi hiçbir şey sanmadılar ama içlerinden bazılarının kedi fobisi vardı.

    yok yani bu olayda sağ kalan koyunlardan ifade mi aldılar da kedinin kurt sanıldığını öğrendiler?

  • elberfeld, almanya. tarih 21 ağustos 1897, cumartesi. ünlü ilaç firması bayer’in laboratuvarında çalışan çok fazla kişi yoktu hafta sonu olması nedeniyle ama felix hoffmann oradaydı o gün.

    daha 11 gün önce, felix hoffmann, aynı laboratuvarda asa adını verdiği bir ilaç geliştirmişti. herkesin kolay hatırlaması için bu ilaca aspirin ismi verildi ve böylece yıllardır bayer’in en çok satan ilaçları arasında yer alan aspirin doğmuş oldu. ama 21 ağustos günü, felix hoffmann aspirin üzerinde çalışmıyordu. onun için daha önemli bir proje vardı. bu proje, aslında 23 sene önce ingiltere’de başlamış fakat daha sonra yarım bırakılmış bir projeydi. felix hoffmann projeyi kaldığı yerden devralıp o cumartesi günü tamamladı. ortaya çıkan ürün, çocuklar için ağrı kesici olarak satışa sunulacaktı. bu ilacın kolay hatırlanabilecek bir isme ihtiyacı vardı. ilacın “kahramanlık” hissi vermesinden mi yoksa ilacın yarattığı “güçlü” etkiden mi bilinmez, bu ürüne almanca “kahraman” anlamına gelen “heroisch” (heroin, eroin) ismi verildi. bayer, 1898 ile 1910 arasında eroini, çocuklar için öksürük şurubu olarak sattı. eroinin başarılı bir ilaç olmasında ana neden, bu ilacın, morfine alternatif olarak geliştirilmiş olmasıydı. morfin, bağımlılık yaptığı için, ağrı kesici olarak eroin, bir anda popüler hale geldi. ama bir sorun vardı. araştırmalar ortaya çıkardı ki eroin, karaciğer tarafından morfine dönüşüyordu. kısa zamanda bayer eroin satışına son verdi.

  • son iki haftadir paritesi 6-8 dolar arasinda seyreden, bugun 8.35 olmus para birimimiz. ote yandan "difikulti" de katlanarak artmakta, ah keske eskiden girisseymisim dedirtmekte. bu kadar ekran kartini daha sonra nereye sokucam diye sordurtmakta.

  • soğuk havaları ısatacak hoş viski.

    islay bölgesinin asil temsilcisi bu sunum ile klasik şişenin yerini dolduramasa bile alışılmış laphroaig lezzetlerinin yanına farklı bir lezzet eklemiş oldu.

    four oak adı üzerinde 4 farklı fıçıda dinlendirilmiş bir nas viski. 4 farklı fıçı aroma bombardımanı etkisi yaratmamış ama bence bu iyi birşey.

    fıçıların tanımları ise şöyle: eskimiş burbon fıçılar, yeni amerikan fıçılar, şeri fıçılar ve çeyrek fıçılar.

    tadıma geçersek;

    koku elbette beklediğim gibi harika ve çok dengeli bir is kokusu ile başlıyorsunuz, ardından kuruyemiş özellikle kavrulmuş badem koku ve tadı baskın geliyor.

    damakta tabiri caizse yağ gibi kayıyor ve ardında kaymak gibi pürüzsüz ve yoğun bir lezzet bırakıyor.

    bitiş olması gerektiği ve sevdiğim gibi oldukça uzun ve yoğun. ne de olsa o bir islay.

    sonuç olarak güzel viski ama ikinci şişeyi alacağıma klasik laphroaig tercih edeceğimi söylemek istiyorum.

    edit: diğer viski yorumlarım için (bkz: #60703155)

  • yeni evliler kesinlikle. yani isteme sürecinden başlayıp gerdek gecesine kadar takip ettiğimiz bu insanların büyük aşkı ilişkiden soğutmuştur.

  • bunu okurken üniversiteden mezun oldum, evlendim, iki çocuğum oldu. biri geçen gün bana bir torun bahşetti. şimdi de ölüm döşeğinden yazıyorum.

  • --- spoiler ---

    tatilcilerden idil kılıç da "bugün yaşadıklarımız karşısında şok olduk. gerçekten bir şey yapılmalı. psikolojim bozuldu. denize girmeye korkar oldum. üstelik yaz boyu teknede yaşayan biri olarak bu benim için çok kötü oldu" diye konuştu.
    --- spoiler ---

    ne yapılmalı lady'm? keselim mi hepsini ateşte kızartırız. sen sırf paran var diye git hayvanın alanını gasp et. sonra yok efendim o beni ısırdı. hanımefendinin yatı daha önemli ekosistemden. çünkü o zengin. o istediğini yapar. hayvan mı? parası neyse alırız canım kaç para bi kaplumbağa.

  • konu erkek ise gerekli olmayan tanışma yöntemidir.

    bir erkek sizi gördüğü zaman durmadan bakıyorsa bilin ki o bir apaçidir. ya saçma bir nedenle (pardon bağyan ateşiniz var mı? saat kaç vs) muhabbet etmeye çalışır yada bir süre sonra gider.
    kaçın ve oradan uzaklaşın!

    bir erkek sizi gördüğü zaman hafif gülümsüyor, fark etmeden bakıyor ise o bir ekşi sözlük yazarıdır. sizden bir hafif gülümseme almadan harekete geçmez ve yaratıcı bir cümle ile tanışmaya çalışır.
    boynunuza fularınızı takın ve ona hafifçe gülümseyin. ilişkiniz başlayacaktır.

    bir erkek sizi gördüğü zaman ortadan kaybolmuşsa ve etraf sessizse bilin ki o bir çapkındır, kadın avcısıdır.
    merak etmeyin o sizi mutlaka bulur!