hesabın var mı? giriş yap

  • bu semt bizim diye gezen, türkiye'nin her yerinde bulunan, it kadar değeri olmayan insan müsveddelerinin hak ettikleri değeri bulmaları hali.

  • her ne kadar motosikletlilerin çoğu kabul etmese de, haklı ve geçerli sebeplerdir.

    yılın 8-9 ayı her gün işe motosikletle gidip gelen bir motosiklet kullanıcısı olarak yazıyorum. istanbul'da yaşıyorum. evim anadolu yakasında, iş yerim avrupa yakasında.

    motosiklet sürücüleri için zaten kurallar konusunda belli başlı esneklikler ve denetime tabi tutulmayan hususlar var. emniyet şeridi kullanma, hız sınırlarını aşma, şerit dışı sürüş, plakası olmayan motosikletler, kasksız kullanan motosikletçiler ve artçıları, motosikletlerin ruhsata işlenmeden şeklinin/renginin ve bütünlüğünün değiştirilmesi gibi konular zaten büyük oranda denetim dışı. ama bizim motosikletli arkadaşlarımıza bakıyoruz, bunlara rağmen yetinemiyorlar. o kadar ayrıcalıklı hissediyorlar ki kendilerini, aşağıda saydığım maddeleri sanki hakmış gibi görüyorlar.

    1-istedikleri herhangi bir yere motosikletlerini park etmek
    2-kaldırımı yol haline getirmek
    3-kaldırımda konvoy oluşturmak
    4-kaldırımda yürüyen yayalara korna çalmak
    5-trafik ışıklarına uymamak
    6-yan aynaları kullanmamak hatta o kadar gereksiz bulmak ki, aynalar içe katlanmış bir şekilde trafikte yol almak
    7-trafiğin akış yönünün tersine yol almak
    8-dünya üzerindeki herkes ve her araç kendisine yol vermek zorundaymışçasına korna çalmak
    9-sigara içerek motosiklet kullanmak
    10-bir elde telefonla konuşarak motosiklet kullanmak
    11-bir elde telefonla uğraşarak/yazarak/ekranına bakarak motosiklet kullanmak
    12- araçları aşırı yakından takip etmek

    bu listeye yazmayı unuttuğum eksikler olabilir, ama katiyen fazla ya da abartı bir madde maalesef yoktur. üstelik tüm bunlardan bir motosiklet sürücüsü olarak rahatsızlık duyuyorum. yani herhangi bir empati eksikliğinden bahsedilemez. her gün kullandığım güzergahta, yolun dar olmasından ve trafik yoğunluğundan dolayı trafiğe de takılan ender motosikletlilerden olduğumu da belirteyim. otomobillerin 1 saatte geçtiği bir yolda ben trafiğe takılıp en fazla 5 ya da 10 dakika etkilenirken, o kadar dahi beklemeye tahammülü olmayan motorlu arkadaşlar kaldırımlarda vızır vızır yol yapıyorlar.

    şunu bir kere aklınıza sokun arkadaşlar: motosikletle kaldırıma çıkıp ordan sürmek ciddi derecede saygısızlık, kabalık, hayvanlıktır. kaldırımda motosiklet sürmenin hiç bir açıklaması veya mazereti olamaz. trafik ışıklarına uymama konusunda motosiklet-otomobil ayrımı yapılamaz. belki motosikletlerin emniyet şeridini kullanmaları gibi kimseye ve hiç bir şeye -neredeyse- etkisi olmayan konularda müsamaha gösteriliyor olabilir fakat bu gibi iyi niyetli uygulamaları kendine hak gören motorcu haddini aşıyor demektir.

    show tv idi sanırım, bir haber yapmıştı, "kaldırımlarda motosikletli terörü" diye. aman allahım, sosyal medyada motosikletli arkadaşlar nasıl tepki nasıl tepki! "ben yaz kış hava şartlarına maruz kalıyorsam, o kadar da kaldırımdan giderim" diyenler mi, "sen arabanın içinde klimayla serin serin giderken ben güneşin altında motor üstündeyim" diyenler mi, "trafiğe takılmamak için motora biniyoruz" diyenler mi, "vay terörist demişsiniz, kaldırıma park eden otomobilleri görmüyorsunuz" diyenler mi, ne ararsanız var ama, "arkadaşlar kaldırımdan sürmek yanlıştır" diyen yok. sürekli tekrara düştüğümden eminim, defalarca kez yazılmıştır, söylenmiştir ama arkadaşlar, siz daha kaldırımdaki yayaya, önünüzdeki motosikletli arkadaşınıza saygı göstermiyorsunuz, kimden neyin saygısını bekleyeceksiniz?! toplumda yavaş da olsa bir motosikletli hassasiyeti gelişiyorken, inanılmaz antipatik bir topluluk olma yolunda hızla gidiyor motosikletliler.

    not: motosikletliler de toplum ortalamasının dışında değerlendirilmemelidir. toplum budur. "aralara giriyorsunuz!" diye konuşan neredeyse tüm otomobil sürücüleri, fırsat gördükleri ve araçlarının sığdığı her boşluğa, her araya zaten girmektedirler. kaldırıma çıkabilseler, en önce otomobil sürücülerinin de çıkacağından eminim. zırvalamam bu kadar.

  • jupiter gorevi
    18 ay sonra jupitere gidilir, nitekim birtakim garip radyo dalgalari buradan yayinlanmaktadir ve esrarengiz monolitlerin sirri cozulebilir. bu yolculuk sirasinda protagonistimize karsilik, filmin tek kotu adami hal’la tanisiriz.

    bu hal serefsizinin o kirmizi-sari karisimi “gozu”nun, kac geceyi bana zindan ettigini bir bilseniz. bu kadar basit bir tasarimla, bu kadar inceden bir gerilim yakalanmistir yani. o halin gozudur. sizi degerlendiren, yargilayan, fikir yuruten bir goz. ve bu goz sayesindedir ki hal murettebatin, insan dogalarindan gelen zayifliklarinin farkina varir. o uzun uzun inceleme sahneleri, medical aletlerin bip bipleri filan bunu vurgular. bunlar usurler, yorulurlar, yemek yerler, olurler. hal kendi farkliliginin farkina varmak suretiyle bilinclenir. satranc sahnelerinin de onemi buradadir; o insanlardan ustundur.

    eninde sonunda hal da hata yapar ve murettabat onu kapatmak isteyince artik o coktan kritik esigi gecmistir. yani bu dudukler de kim oluyor da benim gibi sahane birseyi oldurebilirler? evet, olum her “canli”nin yuzlesmekten korkacagi ve kacinacagi bir durumdur. hiclik kadar korkutucu birsey yoktur. hal buna razi olamaz.

    --- spoiler ---
    evet murettebatimiz, daha tam taniyamadan, kanimiz kaynayamadan sizlere omurdur. bu sahneler de takdire deger. son derece sogukkanli, basit sekilde oldurulur hepsi. butun olumler insanin acizligini ve kendi yaratimlarina olan asiri bagimliliklarini vurgular.
    --- spoiler ---

    bu bolumlerde acizligin vurgulandigi bir baska yer daha var: o da esas oglanimizin uzaya tamir gorevi icin ciktigi sahne. burada astronot kiyafetiyle, tek bir kamera acisindan, seyahati uc dakika kesintisiz gosterilir. arkada bombos uzay vardir sadece, klasik muzik bile yoktur, hicbirsey yoktur. bir tek sey haric: nefes alma sesi. o kafadaki cam fanusun disarisi insanin egemenliginde degildir hala, dedik ya, hala bir bebek o.

    evet, hal halinden memnundur, kendine guveni tamdir ve esas oglanimizla girdigi agiz dalasini erken noktalar **. ama hesap etmedigi, edemeyecegi birsey vardir: insanin deliligi, cesareti, tahmin edilemezligi. olmadik bir yoldan kahramanimiz gemiye girince, hal’in ses tonunda saskinlik ve korku belirir. bu sahnelerdeki diyaloglar ve daha onemlisi halin ses tonu cok etkileyicidir, insanin icini burkar.

    insanoglu, evriminin bu evresinde, kendi yaptigi aletlerin en muthisi tarafindan az daha yok ediliyordu. bu sorumsuz gelisme ve kendine guven az kalsin pahaliya patliyordu. iesas oglan, bu mucadeleyi, bir tornavida darbesiyle kazanir. o tornavida ki, aletlerin en basiti oldugu halde, en mukemmelini yikmakta kullanilmistir. yani kendimizi biraz daha zorlarsak, uygarlik degerlerinden bir geriye donusu gorebiliriz. bu evrim, yanlis ve tehlikeli bir evrimdir ve bir girdap gibi bizi icine cekerek kendi mahvimizi hazirladigimizi bize farkettirmez. fakat artik insane, bu donguden kurtulmustur. jupiter’e gitmesinin ve tanrisiyla tanismasinin artik zamani gelmistir…

  • başlığı görünce herkesin aklına sürücünün kadın olduğu geldi değil mi?

    yanılmadınız.

    yakınlarına sabır dilerim.

    tanım : kadın sürücüdür.

    çok sayıda mesaj gelmesi editi : kadınların koordinasyon eksikliği erkeklere nazaran bariz bir şekilde ortadayken, konumuz da bu iken ; olayı kadın düşmanı olmama bağlayan mesajların yazarlarına selam olsun.

    konumuz trafik canavarlığından ziyade, fren yerine gaza basma hadisesi. koordinasyon eksikliği. bunu giderip araç kullanan kadınlara saygımız tabii ki olacak.

    ulen kalkışı zor bulup, kalkış hesaplaması yapmamak için kavşaklarda durmayan, yol vermeyen kadın sürücülere hiç mi denk gelmediniz? bir motorcu olarak kadın araç sürücülerini maalesef çok iyi tanıyorum.

  • 36 saat nöbet tutarken tüm dikkatini hastalarına vermesi gerekiyordu, bir anlık bir hata başkalarının hayatına mal olabilirdi.
    nöbet bitimindeki hata ise kendi hayatına mal oldu.
    doktorların bu şekilde çalışması ne insani ne de yararlı.

    edit: kaza değil cinayet

  • işten gelen ev arkadaşına "günün nasıl geçti" diye sorulmaz.

    bi kere sormuştum "sevgilin miyim lan ben" demişti. sonra bi aydınlanma falan,bu da bir antlaşma maddesi heralde diyerek olaysız dağılmıştım.

  • sadece bana mı oluyor bu merak ettiğim hede.
    ne zaman berberden çıksam nereye gideceğimi, ne yapacağımı bir anlık unutuyorum.

    edit: beyler bayanlar, berberden çıkar çıkmaz yaşadığım gel git ile bu tespiti yazmıştım, ancak bakabiliyorum ekşiye.

    bir çok kere yazıldığını gördüm "şu mesajimdan sonra mesaj kutum doldu" diyenleri, ya hadi oradan toppik seni, mesaj kutusu dolmuşta ne olmuşta.. inanmazdım!
    evet bir tespit ile mesaj kutusu patlayabiliyormuş. yuh ya şimdi nasıl cevap vereceğim tüm mesajlara.

  • iyilik de kötülük gibi bulaşıcıdır.
    burada benim gördüğüm şey şu; daha önce çok daha samimi versiyonlarını televizyondan gördüğümüz nöbet tutan askere yardımcı olan insan figürü "ben de bir şeyler yapmak istiyorum" diyen iyi niyetli insanlara rolmodel olmuştur.

    niyet iyi olduktan sonra komik gözükmesi bence bir sorun değildir. askerlik olgusuna saldırmak için askeri ve ona yardımcı olmaya çalışan ama elinden bir şey gelmeyen iyi niyetli insanları malzeme etmek argüman üretmede zorluk çekildiğine delalettir.

    çünkü temelinde askerlik kurallardır, soyut bir kavramdır. asker o kurallara uymakla yükümlü insandır. ben askerdim mesela. nöbet tutarken biri beni yellese duygulanırdım bile belki. yani şunu demek istiyorum özetle; askerlik, atatürk, türkiye cumhuriyeti gibi kavram ve kişilerle ideolojik sorunlarınız varsa böyle salvo vuruşlarla bu kavramları yıpratmanız çok uzun zaman alır. daha direkt yöntemler kullanmalısınız.

    iyi niyet özenerek de olsa, histeri şeklinde de olsa, içten gelerek samimi bir biçimde de olsa yayılmalıdır. kafa kesilen, kalp yenilen, kadınların kafeslerde satıldığı coğrafyada aşağılayacak bir bu olayı bulabiliyorsak bizim de vicdan terazimiz doğru çalışmıyor demektir. efendim bunlar başka ülkeler bizim ülkenin sorunları başka diyenler için de hırsızlık, rantçılık, sınavlara karıştırılan hile, rüşvet, yolsuzluk, talan, işçi güvenliği, insan hayatına verilen önem, ifade özgürlüğü, adalet, kuvvetler ayrılığı, eşitlik, inanç özgülüğü, gelir dağılımı uçurumu gibi önemli hadiseler mevcut.

    memlekette konuşulacak tek bu komik yelleme hadisesi kalsın trolleri kıskandıracak taşağı ben geçerim merak etmeyin.

  • ölen birini anmak ve onu seven diğer insanlarla birlikte üzüntünü paylaşmak için herhangi bir türden tanrıya inanmak gerektiğini varsayan saçma bir soru.

    meh.