hesabın var mı? giriş yap

  • ben buradan, 50 senedir bu isi gizli tutup, tek kelime sizdirmamayi basaran on binlerce nasa calisanina ve onlarca astronota tesekkurlerimi, bu isi ortaya cikaramayan rus ve cin devletlerine de teessuflerimi iletmek istiyorum. beceriksizler.

  • konya'yı görmeyi üç sebepten ötürü istiyordum; hz. mevlana'nın türbesini ziyaret etmek, bir selçuklu şehri olan konya'yı mimari odaklı olarak gezmek ve konya türk tasavvuf müziği topluluğu tarafından her cumartesi günü icra edilen sema mukabelesi'ne katılmak. şükür ki bu üç maksadım da yerine geldi.

    ilk gün düzenlenen sema mukabelesi'ne biraz gönlüm buruk bir şekilde gitmiş olmama rağmen âyin-i şerîf sırasında beni hem şaşırtan hem de sevindiren bir sürpriz ile karşılaştım. ben 20 nisan'da düzenlenen ayîn-i şerîf için biletimi alırken önceki iki hafta hüseyin fahreddin dede tarafından bestelenen acem-aşîran âyin-i şerifinin düzenlenmiş olduğunu, 20 nisan haftası için ise sultan iii. selim tarafından bestelenmiş olan sûz-i dilârâ ayin-i şerifinin programlandığını gördüm. açıkçası çeşitli makamlardaki sema mukabelelerinin tamamını dinlemiş olmasam da dinlediklerim içinde acem-aşîran âyin-i şerifini daha çok seviyorum. gerek sözlerinde gerek icrasında oldukça farklı bir hava var. bu âyin-i şerif 19. yüzyıl'da bestelenmiş ve nispeten daha modern bir yorum. ben tabi ki sûz-i dilârã ayîn-i şerîfi icra edilecek diye beklerken acem-aşîran makamını duyunca çok sevindim. zira ilk defa gittiğim konya'da ilk defa katıldığım ayinin en sevdiğim icra olan acem-aşîran makamı ile icra edilmesi çok güzel bir histi. sema mukabelesinin 3. selamının son ilahisi ise en sevdiğim kısım. bu ilahinin başlangıç ve bitiş sözlerini buraya yazmak isterim. linkte bu ayîn-i şerîf icrasını izleyebilirsiniz.

    "bugünün başından beri aşık ve sarhoşuz
    aşıkça söylüyoruz çünkü aşık olmuşuz...

    ya rabbi pişmanız çirkin günahlarımızdan
    utanıyoruz kötü sözümüz ve halimizden
    katından kalbimize bir feyiz ver
    boş hayaller uzak olsun gönlümüzden"

    eğer sözlükte düz toprak parçasının karşılığı ova olmasaydı herhalde konya olurdu. ben hayatımda bu kadar düz bir yer görmedim. ilk gittiğim gün şehre akşam üstü ulaştım ve çok da göz gezdiremedim. oldukça çok rüzgar vardı. öğretmenevine giriş yaptıktan sonra mevlana kongre merkezine geçtim ve ayin bitiminde tekrar öğretmenevine döndüm. konya'da merkeze nispeten uzak bir öğretmenevinde kaldığım için 10 dakika kadar süren yolculuklarda şehre göz gezdirme fırsatı yakaladığımda, sabah akşam yokuş çıkan bir istanbul sakini olarak ilk dikkatimi çeken şey şehirde yokuş olmadığıydı. komik gibi görünse de bu gerçekten inanılmaz bir durum. öyle ki şehrin bu tepe eksikliğini gidermek için insan eliyle yapılmış olan alaaddin tepesi selçuklular nezdinde de durumun ilginçliğinin bir göstergesi olsa gerek.

    konya'nın yerlisi için durum nasıldır bilemem ama turistik yerleri gezmek maksadı taşıyan bir turist için trafik veya araç probleminden bahsetmek mümkün değil. neredeyse hiç araç bekleme problemi yaşanmıyor. mesafeye göre ücret yok, tek fiyat üzerinden taşımacılık yapılıyor.

    yabancı turistler de sayıca çok. bu açıdan merkez oldukça yoğundu. gün ilerledikçe merkezde bulunan insan yoğunluğunun arttığını söylemek mümkün. sabah 9'dan akşam 18'e kadar merkezde bulundum. bu sürede hz. mevlana türbesi, selimiye camii, iplikçi camii, alaaddin camii, hz. şems-i tebrizi camii ve türbesi, kapu camii ve aziziye camii'ni ziyaret ettim. bunlara ek olarak atatürk evi, zafer anıtı, karatay medresesi (çini müzesi) ve darülmülk sergi evini de ziyaret ettim. bunlar içinde ziyaretçisi en yoğun iki yer hz. mevlana türbesi ile karatay medresesi idi. bu belirttiğim rota sadece 6-7 saat ayrılarak gezilebilecek bir rota. her yer birbirine o kadar yakın ki gezmek çok kolay. bu açıdan konya'yı gerçekten sevdiğimi belirtmem gerekiyor. çünkü artık istanbul'da her yer birbirine bir saat uzaklıkta.

    hz. mevlana türbesinin atmosferi istanbul'da eyüpsultan türbesi atmosferini hatırlatıyor insana. türbenin içine girdiğinizde bir sükûnet hali insanı etkiliyor. sanki uzun bir yoldan gelmiş de orada dinleniyormuşsunuz gibi bir manevi hâl ortaya çıkıyor insanda. türbenin ünik bir mimarisi var. özellikle kubbe-i hadra, hem iç hem de dış tasarımı ile muhakkak görülmesi gereken bir tasarıma sahip. türbenin hemen yanı başında yer alan selimiye camii klasik osmanlı mimarisinin anadolu topraklarındaki güzel örneklerinden biri. bunun dışında mimari açıdan aziziye camii de gerçekten öne çıkan mimari örneklerden. giriş kapılarından büyük pencereleri ile "aydınlık cami" sıfatını hak eden hatta bu tür camiler içinde tereddütsüz üst sıralara yazılacak camilerden biri. oryantalist üslubun ağır bastığı eklektik bir tasarıma sahip olan bu cami konya içinde en sevdiğim cami oldu. alaaddin camii tipik bir selçuklu camii olarak, selçuklu mimarisinin ders verici örneklerinden biri. mihrabı, minberi, çok destekli planı, avlusundaki kümbetleri, giriş kapısındaki klasik selçuklu tasarımı ve sade minaresi (orijinal olma olasılığı düşük ancak selçuklu üslubuna yakın) ile oldukça önemli bir örnek. iplikçi camii (tipik selçuklu) ve kapu camii (son dönem osmanlı) sade ama görülmesi gereken örneklerden. hz. şems-i tebrizi camii ise daha çok türbe nedeniyle yapılmış bir mescidi andıran sade bir tasarıma sahip. biraz da şehrin iç kısmında kaldığı için pek göz önünde bir yer değil.

    karatay çini eserler müzesi sergilenen eserler açısından ideal bir anadolu kent müzesi. hem konya hem de selçuklu temasını oldukça yeterli şekilde aktarıyor ziyaretçilere. darülmülk sergisi oldukça iyi düşünülmüş başarılı bir çalışma. ancak marketlerin yanında ilgili kişileri anlatan panoların bulunması, en azından karekod gibi bir bilgilendirme aracının bulunması daha iyi olabilirdi. sikke koleksiyonu sayıca tatmin edici ancak biraz karışık bir yapıya sahip. karekod uygulaması burada kullanılmış ve oldukça faydalı. büyüteçler ise güzel düşünülmüş zira sikkeler oldukça küçük olduğu için büyüteç bir ihtiyaç halini alıyor.

    bunların dışında şehirde gezilecek çok daha fazla yer var ama benim ziyaretimin teması biraz mimarlık tarihi odaklı olduğundan diğer seçenekleri değerlendiremedim. inşallah farklı bir zamanda diğer yönleri ile de şehri gezmeyi umuyorum. meşhur lezzetlerini de anacak olursam bamya çorbası beklediğimden çok daha yüksek bir performans gösterdi diyebilirim. tirit ise etli ekmeğe göre daha tercih edilebilir bir seçenek gibi duruyor. öğrenciliğimden beri merak ettiğim konya gerçekten beğendiğim bir şehir oldu.

    mimari demişken;

    konya kubbeleri

    karatay medresesi (çini müzesi)

    karatay medresesi (çini müzesi)

    selimiye camii

    alaaddin camii

    kapu camii

    kapu camii

    aziziye camii

    hz. mevlana türbesi

    hz. mevlana türbesi

    hz. mevlana türbesi

    konya mihrapları

    selimiye camii

    iplikçi camii

    alaaddin camii

    kapu camii

    aziziye camii

    şems-i tebrizi camii

    konya kapıları

    hz. mevlana türbesi

    alaaddin camii

    hz. mevlana türbesi

    alaaddin camii

    konya minberleri

    aziziye camii

    alaaddin camii

    selimiye camii

    hz. mevlana türbesi

    hz. mevlana türbesi dıştan

    kubbe-i hadra

    hz. mevlana türbesi iç avlu

    tilavet odası giriş

    tilavet odası

    tilavet odası

    tilavet odası

    hazreti mevlana kabri şerifi

    hz. mevlana türbesi

    hz. mevlana türbesi

    hz. mevlana türbesi

    konya'dan;

    sema mukabelesi

    sema mukabelesi

    selimiye camii

    selimiye camii

    aziziye camii

    karatay çini eserler müzesi eyvanı

    alaaddin camii avlusu

    iplikçi camii

  • sözlükte seviyenin ne kadar düstügünü de bize gösteren genç. çinin resmi dili olan mandarini bilmediği gibi mandalin diye dil ögrenmiş amk diyen mi ararsın, pakistan ve afganistanda(pastho) konusulan dili, ibraniceyi(hebrew) bilmeyip adam kıcından dil uydurmuş diye dalga geçen, konustugu dilleri önemsiz kimsenin bilmediği abuk subuk diller zannedenler mi ararsın hepsi var amk. hayır madem bilmiyosun şuraya yazmadan önce aç o dilin başlıgını ne olduguna bak

  • talebeysen, 3 sap ev arıyorsan..

    "ne güzel ya böyle gençler geliyorlar, bayılıyorum bu gençlere yaaa...."

    meeali: elimde bi ahır var, bodrum katı..aha da kakaladım bunlara..

  • öncelikle kendisine acil şifalar diliyorum ama insan şunugörünce kendisini tutamayıp ister istemez gülüyor.

    zamanın ötesinden gelen edit: sevgili kardeşim acil şifalar dilemedik mi?

    en beğenilenlerden edit: olayın trajikomik olduğunu fark edip şukulayanlara ayrıca teşekkür.

  • kendisinin hangi eylemleri sonucunda sanatci
    vasfi kazandigindan da pek emin degilim.
    varsin iki gunluk popcularin sanatci oldugu dunyada
    o da sanatci olsun varsin kilicdaroglu lider olmasin varsin rte de dunya lideri olsun.

  • yüksek lisansın size verdiği unvan "uzman". yani kabaca sizden tez savunduğunuz alanın uzmanı olmanız beklenir.

    doktorada ise sizden o bilim dalına bir katkı yapmanız beklenmektedir.

    ikisini de tek cümleyle anlattım ama arada dağlar kadar fark var.

    yüksek lisans size bir diploma kazandırır.

    doktor unvanı ise sizi bir camiaya sokar.
    mesleğiniz çöpçülük bile olsa herhangi bir bilim dalında doktor unvanı aldığınız zaman bu aslında hayat değiştiren bir şeydir. herkese mr. denirken size dr. denir yani... bir gruba aitsiniz artık bir anlamda.

    ülkemizde her şey sulandığı gibi doktora da sulanmıştır. kanaatimce her üniversitede lisans ya da yüksek lisans olabilir -bir ölçüde- ama doktora olmaz. yrrak kürek fihristleri, şifalı otları falan alt alta dizerek doktor olan şerefsizler var. bunları doktor yapan haysiyetsiz jüriler var. bu anabilim dallarını kilitleyip üstüne erimiş bakır dökmek gerekiyor. başka türlüsü mümkün değil.

    yok bütünleşik doktora, yok tezsizden doktora falan derken zaten sağlam sktiler bir ara. hepsini tuvalete atıp sifonu çekmek gerekiyor. cemil meriç iğrenç bir çağdan şanlı maziye duyulan özlem gericilik olmaz diyor ya hani. doktora eğitiminde geçmişe dönmemiz gerekiyor. buyurun biraz da gerici olalım.

    akademisyen olmayan öğrencilerin doktora derslerini ve tezlerini de "hanimiş yavyum... yajdın mı bakiim tejini?" diye koçaklayan danışman ve jürilere de lanet olsun. o herifler mezun olunca her kadroya dosya gönderip üstüne bir de torpille, bilmem neyle atanıyor. hayatında bir gün asistanlık yapmamış dümbük gelip dr. öğr. üyesi oluyor. tabi bölümü skmek kalıyor geriye bir tek. onu da kariyerinin kalanında hallediyor sağ olsun. akademiye giriş sadece ve sadece asistanlıktan olmalıdır. öğretim görevlileri de dahil kimseyi en az 2 yıl asistanlık yapmadan öğretim üyesi yapmamak gerekiyor. doçent de olsa ya dışarıdan ders versin ya da gelsin 2 yıl fiilen asistanlık yapsın. kimseyi elmakaya belediyesine şef bile yapmıyorsun dışarıdan küt diye. öğretim üyesi oluyor adam. daha öğretim üyesi ile öğretim görevlisinin farkını bilmiyor ama fyk üyesi. her neyse...

    ama yine de hala doktor unvanının bir anlamı var... rahatlıkla söyleyebilirim bunu.
    özellikle iyi bir üniversiteden aldıysanız...

    yüksek lisans meraklısına, ilgilisine iyidir. vaktiniz, enerjiniz, işiniz gücünüz varsa yapın. çevre edinirsiniz. okumayı, araştırmayı, öğrenmeyi seviyorsanız yüksek lisans çok keyiflidir.

  • turabi: kaybeden adam tebrik edilir mi? edilmez.

    hilmicem: aynen. geçmiş olsun denir.

    turabi: geçmiş olsun da denmez.

    hilmicem: evet geçmiş olsun da denmez.

    hilmicem'in yancılıkta çığır açtığı program.

  • gebeliğin erken dönemelerinde sıklıkla 6. haftadan sonra bulantıya sıklıkla rastlanır.bu bulantılar kusmayla, iştahsızlıkla ve belirli kokulara hassasiyetle beraber olabilir.bu bulantı ve kusmalar sıklıkla sabah saatlerinde olduğu için morning sickness* olarak adlandırılır. gebedeki bulantı ve kusmanın gün boyu sürmesi, ayaktan tedaviye yanıt vermemesi, günlük faaliyetlerini engellemesi,genel durumunu bozması ya da kilo kaybına yol açması durumunda ise hyperemesis gravidarum söz konusu olur.ileri inceleme ve tedavi gerektiren bir durumdur. gebelikte bulantı ve kusmaya sık rastlanırken bu denli normaldışı seyir gösterenlere tüm gebeliklerin ancak binde 4ünde rastlanır. genellikle genç yaşta ilk gebeliğini yaşayanlarda, şimanlarda, çoğul gebeliği olanlarda ve sosyokültürel düzeyi yüksek olanlarda nispeten daha sıktır. gebeliğe bağlı olarak ortaya çıkan fizyolojik estradiol ve hcg hormonlarının artışının normalden fazla olması ya da seviyelerin normal sınırlar içerisinde olmasına karşın bireysel duyarlılığın yüksek olması bulantılara ve kokulardan tiksinmelere neden olmaktadır. belirtildiği gibi mol gebelikte ve ayrıca çoğul gebelikte bu hormon düzeyleri yüksek olur.
    mol ya da başka bir patoloji olmaksızın hyperemesis gravidarum görülen gebelerin gebeliklerinin daha sağlıklı geçtiği , düşük yapma oranlarının azaldığı sık görülen ancak bilimsel olarak nedeni aydınlatılamayan bir durumdur. ancak hyperemrzis gelişen ve yetersiz tedavi gören veya tedaviye yanıt alınamayan anne adaylarında bu durum tersine dönebilir. kilo kaybı ,elektrolit dengesizlikleri ,besin ve vitaminlerin yetersiz alınması durumunda bebekte gelişme geriliği görülebilir. annede açlık süresi arttıkça idrarda başta aseton olmak üzere keton maddeleri artış gösterir ve bu maddelerin çokluğu hastalığın derecesi ile doğru orantılıdır. alınacak ilk önlemler güne kraker, bisküvi gibi katı gıdalarla başlamaktır. öğün sayısı 3ten 5-6ya çıkarılıp az az yenmeli sıvılar öğünlerde değil, öğün aralarında alınmalıdır. bunlara rağmen bulantılar günlük hayatı etkilemeye devam ederse doktora başvurulmalıdır.
    bu gebeler sık sık hastaneye yatırılarak damardan beslenmek zorunda kalabilirler.bulgular genelikle gebeliğin ilerlemesi ile hafifler ve sıklıkla 14. haftada biter