hesabın var mı? giriş yap

  • harika fikir. böylelikle çok estetik ve klas goller izleyebiliriz. kendi yarı sahandan atılan gol de 3'lük sayılsın misal. kalecinin beşliğinden atılırsa beşlik olsun. sokak style. önce ligimizde denemeliyiz. zaten boktan bir lig, kaybedecek bir şeyimiz olmaz.

    edit: 2014 yılında bunları yazdığımızda alttaki dalga geçen entryleri görüyorsunuz. al bak koskoca kulübün başkanı da aynı şeyi söylemiş.

    önümüzdeki elli yıl içinde gerçekleşecek öneridir.

  • karmasik bir sistem bilesenlerine ayrildiginda (reductionism) yitirdigi ozelliklerine emergent property denir. yani bir butun, parcalarinin toplami olarak dusunuldugunde kaybedilen birsey varsa bu emergent propertylerdir.

    fakat biraz dikkat etmek lazim. bu ancak, complexity theory baglaminda gecerli olacak bir tanimdir. yani ornegin kelimeleri dusunelim tek tek. bunlarin tek yapitaslari harflerdir. ama harf harf bakarsak kelimelerin/cumelelerin semantics denilen tasidiklari anlamlarini goremeyiz. faat biliyorum bir b, bir o, bir de k harfini alip yanyan yazarsam, birseyler anlatabilirim. burada emergent bir olay yok cunku dizaynir (ben), harflerin iliskisini ve bunlarin sonucunu ongorebiliyorum. dolayisiyla bu daha genel anlamda holistik (butunsel) - reductionist karsitligina bir ornek teskil eder sadece.

    fakat simdi su beylik ornegi dusunelim. bir noron threshold bazli elektrokimyasal amplifierdan ibarettir. input belli bir voltajin ustundeyse, bunu outputlarina iletir. ama her noronun ortalama 10 bin ucu var ve hepsi birbirine bagli milyonlarca noron dusunuldugunde, bir yerden gelen bir input, bir kac saniye icinde muazzam patternlara sebebiyet verecektir. bu sinyal patterninin icerigi, noronlarin birbirine baglanis sekline bagli (feedback derecesi mesela) ve bu baglanis belli sartlara uygunsa ve yeteri kadar noron varsa, bilincsel aktiviteler meydana gelir.

    bu aktiviteler her adimda daha buyuk patternlara sebebiyet verecek, daha ust seviyedeki farkindaliklara yolacacaklar. mesela aclik hissini tasiyan sinirler, hafizadaki cesitli bolgelere sikica baglilar ve onlar da bizim gorme sinirlerimizde bir tavuk budunu canlandirmamiza neden oluyorlar, o da agzimizi sulandiriyor, tavuk aramaya basliyoruz, onu bulmak icin strateji gelistiriyoruz yine onceki tecrubelerimizden yararlanarak vs.

    simdi dandik noronlarin bu sekilde karmasik feedback mekanizmalariyla birbirine baglanip giderek daha ust seviye sistemler olustrumak araciligiyla bu cesit bilinc aktivitelerine yolacmalari, bilincin bir emergent property olduguna isaret eder. zira noronlar tek tek incelendiginde o "bilinc" bulunmaz, hicbir noronun veya baglantinin icinde sakli degildir bilinc. bilinc bu sistemin biraraya gelisinden, yani daha da karmasiklasmasindan "emerge" eder.

    hep bahsettigim bir ornek de karincalar. tipki noronlar gibi onlar da aptallar, belli kimyasal maddeler belli siklikta ve siddette oldular mi onceden tahmin edilen basit tepkiler veriyorlar. ama 20 bin tanesini bir araya koyup, 10 dakika sistemin stabilize olmasini bekledigimizde, tikir tikir isleyen bir koloniyle karsilasiriz. koloniyi kim yonetiyor? hic kimse. hepsi birbirinden aptal ve tepeden inme bir yonetim icin gerekli mesajlasma sistemleri de yok. ama koloni cok zekice yapilaniyor ve akilli tepkiler veriyor. oyleyse bu zeka nerede? bilinc ornegindeki gibi burada zeka koloninin "kendisinde". karincalara tek tek bakarsak, yani sistemi temel taslarina indirgersek bir halt bulamayiz, reductionism cikmaz sokaga goturur bizi.

    zaten karinca kolonilerinin zeka belirtileri gosterebilmeleri icin de tipki noronlardaki gibi belli buyuklukte olmalari ve haberlesme yollarinin acik olmasi lazim (feedback derecesini arttirmak icin, yine tiopki noronlardaki gibi, yani norotransmitterlar bazi uyusturucularla bloke edilirse bilinc azalir) ve isin ilginc yani ortada bir kritik esik var. yani 9 bin karincalik bir koloni, 10 bin karincalik bir koloniden biraz daha az "zeki" iken, 8800 karincalik bir koloni, epey daginik oluyor, 8400'de ise koloni degil, basibos dolasan karinca surusu halini aliyor. (rakamlari ozenle atilmistir)

    bilinc de neredeyse tum emergent propertyler gibi ya olan ya da olmayan bir sey degil, degisik derecelerde olabilen ama bir esikten sonra tamamen kaybolan bir kavramdir.

    fizik, kimya, biyoloji, psikoloji ve sosyal bilimler, sirasiyla daha ust duzey bilimlerdir ve beynin anlasilmasi icin hepsinin kullanilmasi sarttir. ornegin teorik fizigin tum sirlarini cozsek bile mutasyonlarin mekanizmasini salt bu sekilde anlamak zor olur cunku orada sisteme bir ust seviyeden bakip, emergent propertyleri (kimyasal tepkimeler ve onlarin da karmasiklasmasiyla olusan biyolojik sistemler, vs) yakalamamiz lazim.

    manzaranin guzelliginin gorulebilmesi icin, ayni resme degisik uzakliklardan bakilmasi sart.

  • tuzlama işleminin bebeği 2 kilo billur tuz'a bandırmak olduğunu sananların hezeyanı.

    ben geçmiş deneyimlere inanırım. bebeği doktorlara danışarak büyütmek son 20 yılın olayı. milyonlarca yıldır kadınlar çocuk doğuruyor ve çocuk bakımında genellikle en eski yöntemler işe yarıyor.

    bebek tuzlama olayı işlem görmemiş doğal okyanus tuzunun bir miktar memba suyuna karıştırılmasıyla yapılır. bir miktar tuz bir miktar suyla karıştırılır, bebeğin kokması olası yerlerine sürülür, azıcık beklenir ve yıkanır.

    ben sadece adet yerini bulsun diye yapmıştım ancak bir yaz bebeği olan kızımın bebeklere özgü (aslında çok da sevimli bir koku) oluşan ter kokusunu anında kesti. anlatsalar inanmam.

    su, bebeğe içirilmediği için dehidratasyondan ölme durumu yoktur. ha dediğim gibi sen bebeği 2 kilo tuzun içine yatıracak kadar gerizekalıysan onu bilemem.

  • işlerine geldi mi "yeryüzü bize seccadedir" derler, işlerine geldiğinde de çamlıca tepesine cami yaparlar. peki bu iki şeyin ortak noktası nedir? evet bildiniz din gösterisi.

    iki rekat tutarlı olsanız da dünya size seccade mi yoksa iki adıma bir cami yaptırmak mı lazım ona bir karar verseniz, insanlar da sizin bu işinize geldiği gibi davranma hastalığınızdan rahatsız olmasa.

  • http://www.aktifmedya.com/…ini-istiyor-h625568.html

    https://twitter.com/…r_ki/status/629407716440715264

    keyfinizi biraz kaçıracağım ama üzgünüm. beni gerçekten derinden sarstı haber. belki içimizde doktor olan, yardımcı olabilecek tanıdıkları olanlar vardır. veya gündemde ses getirmesini sağlarsak birileri yardımcı olabilir bilmiyorum.

    çocuk gerçekten çok acı çekiyor anladığım kadarıyla. annesi artık görmesini falan geçmiş çocuğum rahat bir nefes aldım yeter diyor.

    umarım en kısa zamanda sağlığına kavuşur yavrucak.

    edit: şu ana kadar bazı doktor isimleri paylaşıldı başlık altında. bu isimlerle veya farklı isimlerle iletişime geçebilecek arkadaşlar mutlaka vardır diye düşünüyorum. o zamana kadar başlığı gözönünde tutmaya çalışmakta fayda var.

  • yazık değil mi o hayvana ? hayvanı katletmişsin, sonrada gelip utanmadan başlık açmışsın, birde bunu başarı telakki ediyorsun. gibi şeyler söyleyeceğimi sanıyorsan yanılıyorsun.iyi olmuş öldürdüğün.

  • para nedir, kısaca tarihi nasıldır? önemi ve işlevi nedir, türleri nelerdir ve nasıl ölçülür? bu sorulara cevap vermek için aşağıdaki yazıyı derledim.

    öncelikle çok kısa bir deney ile başlayalım. davranışsal iktisatçı dan ariely, öğrencilere tanesi 1 cent'den starbuck şekeri satmaya çalışır. öğrencilerin her biri ortalama 4 şeker alır. daha sonra ariely, şekerin fiyatını sıfıra indirip, dağıtmaya başlar. ancak bu sefer hiçbir röğrenci 1 taneden daha fazla şeker almaz. kısaca; bu ufak sosyal deney ile paranın önemine dair bir takım çıkarımlarda bulunabilirsiniz. bir şeyi bedava vermek yerine, birinden para isterseniz o kişideki dinamiği ortaya çıkarırsınız.

    para ekonomilerinin belki de en temel öğesidir. çünkü en basitinden para olmasaydı sürekli takas yapma yoluna gitmek zorunda kalırdınız. para sayesinde değiş tokuş gibi zorlu ve karmaşık bir olaya girmeden istediğinizi elde etme şansına sahip olursunuz.

    eğer hiperenflasyon varsa o ülke paraya olan inancını kaybeder. buna çarpıcı bir örnek de 1980'lerin sonunda sovyetler dağılırken, para yerine sigaranın takas birimi olarak kullanılmıştır. ancak takas ile ekonomiyi sürdürmek hak vereceksiniz ki çok zor bir olaydır. bunun sebebini de daha aşağıdaki paragraflardan okuyabilirsiniz.

    "para, hem de savaşın hem de aşkın tendonudur." ingiliz rahip ve tarihçi thomas fuller'e ait olan bu söz aslında parayı güzel bir şekilde özetler. şimdi gelelim kısaca tarihine:

    paranın kısaca tarihsel gelişimi aşağıdaki gibidir:

    1. iö 10000'ler afrika'da takas yapıldığına dair bulgular
    2. iö 3000 mezopotamya'da şekel denilen ağırlık birimi değiş tokuşu
    3. iö 600 lidya'da ilk gümüş ve altın para buluntuları
    4. 800'ler çinde kağıt paranın icadı
    5. 1816 altın standardı, paranın değerinin altına sabitlenmesi

    kağıt banknot fikrinin avrupa'ya gelmesi ise 1000 sene sonra, 1661 'de isveç'in stockholms banko'su ile olmuştur.

    paranın işlevleri nelerdir?

    para aslında üç temel fonksiyona hizmet eder. tanımı gereği bir bir değişim aracıdır. aynı zamanda, bir hesap birimi ve bir değer deposu olarak hizmet eder.

    değişim aracı olarak para:

    piyasalardaki mal ve hizmet alışverişi, insan hayatının en evrensel faaliyetleri arasındadır. bu değişimleri kolaylaştırmak için, insanlar bir değişim aracı olarak parayı seçmişlerdir.

    varlığını göz önünde bulundurarak bir takas ortamını gözümüzde canlandırabiliriz. takas ekonomisinde öncelikle potansiyel alıcılar, satıcıların kabul edeceği şeyleri bulmalıdır. bir alıcı, iki tavuk için bir çift ayakkabı ticareti yapacak bir satıcı bulabilir. bir başka satıcı bahçe hortumu karşılığında bir saç kesim hizmeti almak isteyebilir. takas ekonomisinde bir bakkalı ziyaret ettiğinizi varsayalım. aynı zamanda bakkalın tümünü almak istediğinizi de varsayalım. bunun için bakkalın karşılığında kabul edebileceği bir kamyon dolusu eşya yüklemeniz gerekir. bu çok belirsiz bir ilişki olurdu ki ek olarak markete gittiğinizde, bakkalın ticaret yapmayı kabul edebileceği şeyleri de bilmiyordunuz. gerçekten de, takas ekonomisindeki maliyet ve karmaşıklık çok fazladır.

    bir hesap birimi olarak para:

    örneğin amerika birleşik devletleri'ndeki bir kişiye bir şey için ne ödeme yaptığını sorun ve bu kişi dolar cinsinden bir ölçüyle yanıt verecektir: “bu radyo için 75 dolar ödedim” veya “bu pizzaya 15 dolar ödedim.” ya da “bu radyo için beş tane pizza verdim.” ancak fiyatları iki nedenden dolayı 3. cümledeki gibi raporlamıyoruz. birincisi, insanlar beş tane pizza ile radyocuya gidip radyo almıyor. diğeri ise bu bilginin çok kullanışlı olmamasıdır. insanlar, pizza terimlerindeki değerleri anlamayabilir, bu yüzden ne demek istediğimizi bilemeyebilirler. bunun yerine, paranın değerlerini rapor ederiz. para, bir şeylerin değerini ölçmenin tutarlı bir aracı olan bir hesap birimi olarak hizmet eder.

    bir değer deposu olarak para:

    paranın üçüncü işlevi, bir değer deposu olmasıdır. yani zaman içinde değeri olan bir öğe olarak hizmet etmektir. bir yıl önce kazayla ceket cebinde bıraktığınız 20 tl'liyi düşünün. bulduğunuzda sevinirsiniz. bunun nedeni hala değeri olduğunu biliyor olmanızdır. değer, o küçük kağıt parçasında “saklanmıştır”.

    para, elbette, değeri depolayan tek şey değildir. evler, ofis binaları, arsalar, sanat eserleri ve diğer birçok mal, servet ve değeri depolamanın bir aracı olarak hizmet eder. para, kolayca değiştirilebilen bu diğer değer depolarından farklıdır. bir değişim aracı olarak rolü, onu uygun bir değer deposu haline getirir.

    para, bir değer deposu olarak hareket ettiği için, gelecekteki ödemeler için bir standart olarak kullanılabilir. örneğin, borç para aldığınızda, genellikle borcunun ödenmesi için gelecekteki ödemenin yapılmasını taahhüt eden bir sözleşme imzalarsınız. bu ödemeler para kullanılarak yapılacaktır, çünkü para bir değer deposu olarak hareket eder.

    ancak para, risksiz bir değer deposu değildir. enflasyon kavramını, enflasyonun paranın değerini azalttığını biliyoruz. çok kısaca enflasyon ürün ve hizmetlerde yaşanan artıştır. diğer yandan paranın değeri de gittikçe azalıyordur. enflasyon nasıl oluşur, enflasyon ölçüleri( tüfe, üfe vs.) nelerdir gibi sorular başka bir yazının konusu. yani, hızlı enflasyon dönemlerinde insanlar parayı bir değer deposu olarak kullanmak istemeyebilirler ve bunun yerine altın gibi metalara dönüştürebilirler.

    para türleri genel olarak 2'ye ayrılır:

    1. emtia parası: gerçek para olmasa da para karşılığı vardır: altın, gümüş, bakır, sigara, pirinç

    2. yasal para: hükemetlerin değersiz maden ve kağıt parçalarına belli bir değer yüklemesidir. ingilizcesi olan fiat gelimesi, latincede "bırak olsun" anlamı taşır. modern-gelişmiş ülkelerde bu sistem kullanılır. yasal paraların istikrarı, insanların ülkenin yasal sistemine inancı ve ekonomik istikrarı ile yakından ilişkilidir.

    para nasıl ölçülür?

    bir ekonominin sağlığını taspit etmek için ekonomide akan para miktarını hesaplamak büyük önem taşır. merkez bankaları parayı farklı şekillerde ölçer. bunlardan en popüleri, amerikan merkez bankasının "m1" adını verdiği yöntemdir. bankaların dışında dolaşımda olan para ile insanların bankalarda vadesiz hesaplarında bulunan parayı ölçer. başka bir deyişle, m1 insanların erişimindeki paranın miktarını belirler. daha geniş kapsamlı para ölçüleri de vardır: "m2", vadeli hesaplar gibi daha az erişilebilen, yani daha az likit varlıkları; "m3", uzun vadeli tasarruf ve para piyasası fonu gibi paranın yerine geçen finansal araçları ölçer. m3 isimlendirmesini ilgiltere "m4" olarak kullanır. nedeni bilinmez.

    para sadece bir değişim aracı değildir. dolaşımdaki para stoğu ve banka hesaplarındaki paradan daha fazlasıdır. bir düşünce yapısıdır. cebimizdeki banknot ve madeni paranın değeri aslında üstünde yazandan çok daha azdır. işte bu yüzden para güvenle desteklenmelidir. değerini korumak için enflasyon gibi risklerden mümkün ölçüde arındırılmalıdır. kısacası para bir güven akçesidir.

    para ile ilgili şu sözle bitirmekte fayda var:

    "paranın tüm kötülüklerin kökeni olduğunu düşünüyorsun. peki, paranm kökeninin ne olduğunu hiç düşündün mü?" -- ayn rand

    kaynaklar: https://open.lib.umn.edu/…apter/24-1-what-is-money/
    gerçekten bilmeniz gereken 50 ekonomi fikri, edmund conway, domingo yayınevi