hesabın var mı? giriş yap

  • bim'den içeri girildiğinde insanın dört bir yanını saran kocaman bir boşvermişliğin, zihnin en ücra noktalarına sirayet eden o anlamsız hiçliğin tüm bedendeki tezahürüdür. evet, gözyaşartıcı bir gerçek bu anlamsızlık. o gelişigüzel sıralanmış, ilk bakışta reçel mi yoksa otlu peynir mi olduğu anlaşılmayan ürünlerin arasından geçerken, sağa sola atılmış kolilere basa çarpa ilerlerken hissedilir. çalışanların o android görüntüsünü izlerken sorgularsınız hayatı. neden allah'ım, neden!!? diye isyan edersiniz ama artık çok geçtir her şey için. bim'in sarmalları arasında yok olmaya, hiçliğin içine doğru yol almaya başlamışsınızdır çoktan. çok geç. evet. çok. geç.

  • irak'ta 1,5 milyon insan ölür, bu katliamın en büyük ortaklarından biri de katillere üs sağlayan türkiye'dir, bu dinci sadece dergilerinde "dualarımız seninle ırak" demekle yetinir. şefi ise "abd askerlerinin sağ salim ülkelerine dönmesi için dua eder. (bkz: abd askerleri için dua ediyorum)

    lübnan israil tarafından yerle bir edilir, yüzlerce sivil insan katledilir, bu dinci "israil siyonizminin müslüman düşmanlığından" bahseder maklubesini yerken geğirikler eşliğinde. şefi ise katliamın sorumlularından olan ehud olmert tarafından "ortadoğu'da örnek lider" ilan edilir.

    filistin halkı katledilir, topraklarından sürülür, "ah mescid-i aksa gölgende bir namaz kılabilsem" temalı şiirler paylaşır facebook'tan bu yobaz; şefi ise israil pilotlarının konya'da eğitilmesine daha düne kadar olur vermiş, eli kanlı katilleri meclislerinde konuşturmuştur. (bkz: şimon peres)(bkz: ariel şaron) http://dunyadanceviri.files.wordpress.com/…aron.jpg

    işte bu güzide dincimiz beni hiç şaşırtmayan riyakarlığıyla irak'ta, lübnan'da, filistin'de arap halkını satan bir lidere taparken bir yandan hesaplaşmayı ahirete saklamayı salık verir tabanına ama nedense konu suriye olunca birden oldukça dünyevi talepler dile getirmeye başlar. türk ordusu suriye'ye girsin diye kampanyalar düzenler. gerekirse sınıra dayanır. (bkz: türkiye ordusu suriye'ye girsin)(bkz: suriye için sınırlara dayanıyoruz)

    dikkat edilirse ilk işgallerde duadan, namazdan başka zıkkım bilmeyen bu yobaza göre orada ölenler de insan oldukları için değil müslüman oldukları için değerlidir.

    sevdiği mücahitçikleri "suriye'yi alevi mezarlığı haline getireceğiz" derse "anladığınız dilden açıklama" der.
    canı mücahitçiklerinin türkiye ve katar tarafından fişteklendiği ortaya çıkarsa "esad'a karşı ne yapsalardı, oturup bekleseler miydi?" der.
    abd müdahalesini evla görür, nato'nun gözünün içine bakar.

    sonra açıp facebook'unu "tabii suriye'de petrol yok ya onun için müdahale etmiyorlar" diye döşenir.

  • - tikaaaaaaat firlatmaya hazirlaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaan
    - haziriz komutanim!
    - uuuuuuuuuuuuuuuuuuuuc ikiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiii...........
    - noldu komutanim?
    - bilmiyorum.. general bi dur dedi
    ......
    - tikaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaat firlatmaya hazirlaaaaaaaaaaaaaaaaan
    - haziriz komutanim!
    - uuuuuuuuuuuuuuuuuuc ikiiiiiiiiiiiii........ hay!
    - yine nooldu komutanim?
    - bilmiyoruuum.. yine dur dedi..
    - allah allaaaaaaaah
    - sus.. konsantrasyonu bozma.. emir bekliyoruz surda yukardan
    - peki komutanim
    - tikaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa-
    - allaalalalalalallalalalalalalalalaaalalaaaaa
    - durun! durun lan! dureagh (ezer gecerler)
    - sikmisim lan emrini, klostrofobik olacaktik

    (disarda)
    - halil! naptin! eyvaaaaaaaaaah
    - bilmiyorum necla.. hersey bi anda oldu

  • diger ismi ile nitröz oksit(n2o), solunum yoluyla uygulanan bilinçli sedasyon ajanlarının en çok kullanılanı olup renksiz, hoş kokulu, yanma ve alev alma özelliği olmayan inorganik bir ilaçtır. bu ilacın kullanımına ilk olarak iskandinav ülkelerinde (özellikle danimarka’da) 1930’lu yıllarda başlanmıştır. kan akımına etkisi tamamen fiziksel olduğu için vücuttaki dokularla kimyasal bir bağlantı yapmadığı bilinmektedir. oksijenle birlikte kullanıldığında en önemli etkisinin, santral geri dönüşümlü sinir sistemi baskılaması olduğu ileri sürülmektedir. uygulandığında gazın büyük bir bölümü hemen kana karışarak akciğerlere gönderilir. plazmada çözünmesi düşük seviyede olduğu için etki dozuna çabuk ulaşmakta ve kesildiği anda kandaki dozu hızla azalmaktadır. yan etkileri azdır ve yeterli oksijen ile birlikte kullanıldığında toksik etkisi olmayan bir gazdır. yüksek konsantrasyonlarda nitröz oksit kullanımının mide bulantısına neden olduğu ve doğru ayarlanamayan doz verildiğinde ise hastada endişe ve heyecanın artmasına neden olabilmektedir.

  • adı uğur olan arkadaşımın arkadaşı biriyle tanıştık. uğur eski kuyumcu ve müteahhit ama alkolden pavyondan 2 apartman ve kuyumcu dükkanını yemiş. şimdi sürünüyor. kafa adamdı allah var.
    birgün uğur beni aradı. ala kafam bozuk geleyim mi sende kalsam olur mu dedi. olur gel abi dedim.
    elinde 2 tane battal boy pazar torbasıyla geldi. yemek falan getirdi zannettim sevindim. meğer içeriz diye 10ar tane bira getirmiş. ben zaten bira sevmem. neyse 1 saat falan oturduk ben 1 tane içtim. o 4 tane devirdi. telefon geldi. 1 saate gelirim dedi gitti.
    1 saat sonra yine battal boy bi torbayla geldi. bu sefer de 10 tane bira almış. dolabı açtı. "e amk sen ne içtin duruyor malzeme ben bitirdin zannettim de aldım!" dedi. dolapta 25 tane bira var. o ara dershaneden arkadaşlar aradı. biz geliyoruz diye. uğur dershaneden arkadaşın arkadaşı. gelin dedim uğur da var.
    meğer uğur o bir saatte bunların yanına gitmiş. gelin alanın keyfi yok adam bi bira içemedi demiş.
    neyse bizim ekip geldi.2 tane 100lük rakı, 20 tane bira. 5 6 çeşit meze de yanlarında.
    caner dedi gurban olduğum tadın yokmuş ondan geldik. (caner neşet ertaş hastası. aynı memleketten olduğu için konuşmasını taklit ederdi)
    sonra derdimin olmadığını anlatmaya çalıştım. ama yok adamlar anlamıyor.
    1 saat oturduk öyle. neyse kapı çaldı. caner açtı kapıyı.
    saz ekibi getirmiş. bir de çiğ köfteci.
    biri çiğ köfte yapar. 2 kişi aşık atışması yapıyor. ben dumur haldeyim. kafam da gitti biraz. sonra bana sen de söyle hadi dedi. adam gitti bilmediğim bir türküye girdi sazla. baktım baktım. izmir'in kavaklarını söylemeye başladım. nedense söylerken efkar sardı beni. 5 aydır eve gitmiyordum. bitirdim ben. sazcı birisi dedi. hoca memleletini özlediysen biz gönderelim seni. öğrencisin sonuçta. sbi yok falan diyorum ama sallayan yok. bizim caner, muhasebeci abi ve adını unuttuğum sazcı kayboldu bi ara ortadan. bu arada ertesi gün dersane tatil, okulda da dersim yok.
    geri geldi canerler. hadi kalkın gidiyoruz. dediler. ben noldu demeye kalmadan bindik arabaya 4 kişi. (totalde 9 kişiydik 5 kişi gelmedi)
    dedim nereye gidiyoruz. ses yok. en son polatlıya geldik. caner dedi. gardaşım izmir'e gidiyoruz. anayla babanın elini öpüp geri gelcez" abi şaka mı yapıyorsunuz diyorum. yok adamlar ciddi. bu arada saat gece 3 falan. abi ne gerek var deli misiniz diyorum. sallayan yok.
    neyse yolda arabayı dönüşümlü kullandılar.saat 9 gibi izmir'e geldik. eve çıktık. caner, x abi ve kantinci. (isim spesifik olay isim vermeyeyim) kapıyı çaldık babam açtı. adam salak oldu. tansiyon hastası zaten. annemi çağırdı. çığlıklar kıyamet gibi. annem hemen kahvaltı hazırlamaya başladı. hepsini çok severdi annemler. caner "gurban olduğum anam yorma kendini. ala sizi özlemiş ondan geldik. zaten yol uzun. bir iki saat oturup gideriz." dedi.
    neyse oturduk kahvaltı yaptık. annem babam ağlıyor. caner de hisli adam onun da gözleri doldu. ben de ağlamaklıyım. hala rüyada mıyım diyorum.
    neyse öğlen 1 gibi çıktık yola. evden 2 koli erzak koydular. gidiyoruz.
    muhasebeci dedi ki. ya hazır buraya kadar geldik bi de istanbul'a mı gitsek? ben yok artık dedim istanbul ne alaka? ama tek anormal benmişim ortamda.
    gittik amk. ordan istanbul'a gittik. çiğ köfte alıp ankaraya döndük. sabah saat 7de vardık. 8de derse gireceğiz. patronu aradı muhasebeci. beyler üçümüz de izinliyiz. dedi. kantinci boynu bükük halde dersaneye gitti.
    meğer olayı caner, muhasebeci ve patron organize etmiş. beni mutlu etmek istemişler.

  • hayatımda sözlüğün olmadığı zamanlarda, 16 yıl içtikten sonra,
    15 mayıs 2011 akşamı yaptığım şeydir.

    benim 2 tane oğlum var, sevdiğim bir eşim var,
    çocuklarımını büyüdüğünü, kızlarla çıktıklarını, evlendiklerini, onların da evlatları olduğunu görmek istedim.

    sadece o kadar.

    bir akşam zort diye bıraktım, ardıma bile bakmadım, zerre de zorlanmadım. bu kadar kolay olacağını düşünmemiştim.

  • 17 yaşında iken babannesini ameliyat eden doktorun hata yaptığından emin olarak (tıp fakültesi bitirmiş sanırım) bir doktoru öldürmüş.

    insan öldüren akıl yoksunu müptezel bir soytarıyı 7 yıl sonra dışarı salarsanız yapacağı da bu olur.

    bu müptezel soytarıyı çıkartmış bir de anlattıklarına gülüyorsanız
    buna gülenin bunun kadar aklı yoktur.

    bu pespayeyi çıkartıp konuşturan armağan çağlayan umarım utanıp bu videoyu siler.

    şanzel misin, nesin! bir insanı öldürmüş sonraları bir kaçını da yaralamış ve anlatırken gülüyorsan, bir gün böyle bir şiddete sen veya yakının maruz kalırsan anlarsın konunun ciddiyetini.

    edit: entryi sinirle yazdığım için son kısmı biraz ağır kaçmıştı, o yüzden editledim.

  • yakın arkadaşım feyyaz ile bütün matematik bilgimizi kullanarak paint uygulamasındaki cetvel ile yaptığımız hesaplamaya ve ortalama çocuk boy persentil oranına göre eğer çocuk erkek ise 12-13 yaş aralığında, kız ise de tam 12 yaştır.

    bugün okuldan döndükten sonra nedense evde karşılaştığım feyyaz ile çay içip yemek yerken gumball izleyelim dedik. gumball izlerken başta çıkan genel izleyici kitlesi sembolü hakkında bir tartışma yaşadık. ben oradaki insanların sokaktan rastgele seçilmiş üç farklı kişi oldukları için boylarının değişik değişik olduğunu sanıyordum ama feyyaz bana onların sağdan sola baba-anne-çocuk olduklarını ve sembolün o şekilde olmasının sebebinin "her yaştan izleyici için uygundur" anlamını taşıması olduğunu söyledi. sonra biz bunu tartışırken anne ve babayı çok düşünmedik ama çocuğun kaç yaşında olduğunu merak etmeye başladık. neyse deyip gumball izlemeye devam ettik ama diziyi izlerken kafamıza çocuğun yaşı takıldığı için hiç keyif alamadık. bu sebepten diziyi yarıda kesip çocuğun yaşını hesapladık ve çocuğun boyunu boy oranından 153 cm, yaşını ise çocuğun erkek olması durumunda 12-13 arası, kız olması durumunda da tam 12 olduğunu bulduk. hesabı yaparken ben paint ile uğraştım, feyyaz da bulgularımızı kağıda geçirdi.

    yöntemimiz şu şekilde:

    öncelikle google'dan bulabilidiğimiz en genel görünen genel izleyici kitlesi sembolünü alıp paint'e yapıştırdık ve paint'ten cetvel açtık.

    genel izleyici kitlesi görseli

    izleyeceğimiz yolu yazdığımız kağıdın görseli

    kağıttan da anlaşılabileceği üzere yapmamız gereken şey en uzun boylu genel izleyicinin yetişkin bir erkek olduğunu varsayarak kafa-vücut 1/8 oran bilgisinden adamın boyunun tamamının paint cetvelinde kaç birim olduğunu bulmak. bunu yapmak için de adamın kafasının kopyasını çıkarıp 8 defa alt alta ekledik. sonrasında da bu insanlar aynı düzlemde dikildikleri için çocuğun kafasından tutup yere kadar giden mavi bir çizgi çektik.

    yaptığımız boy hesabı ve mavi çizgi görseli

    neden adamın boyu 8 kat olmalı diye soracak olanlar için: yetişkin erkek vücut boy oranı görseli

    body proportions wiki linki

    daha sonra cetvel kullanarak ikisinin boyunun paint cetvelindeki birim karşılıklarını bulduk: boy oranı birimleri görsel

    görselden de anlaşılabileceği üzere çocuğun boyu 1597,5 birim iken babanın boyu 1816 birim. bu noktada geriye sadece oranları santimetre cinsine çevirmek kalıyor. bunun için de türkiye'de ortalama bir erkek boyunun kaç santimetre olduğuna baktık.

    wikipedia bize türkiye için düz hesap 174 cm bilgisini verdi: görsel

    ilk görselde henüz istatistiğe bakmadığımız için formüle 170 yazmıştık ama artık biliyoruz ki boy 174cm olmalı.

    formülümüz şu şekilde:

    babanın paint boyu birimi-> x -> 1816 birim
    çocuğun paint boyu birimi -> ç -> 1597,5 birim
    babanın gerçek boyu-> 174cm
    çocuğun gerçek boyu-> ?

    basit bir eşitlik ile biliyoruz ki: x/174 = ç/?

    böylelikle: ? = (ç(174cm))/x

    böylelikle: ? = ( (1597,5br)(174cm))/1816br = 153cm

    böylelikle anlıyoruz ki çocuğun boyu 153cm.

    şimdi boy persentil tablolarına bakarak çocuğun erkek ise 12-13 aralığında, kız ise de tam 12 yaşında olduğunu görebiliriz:

    erkek tablo

    kız tablo

    artık gönül rahatlığıyla yemeğimizi yiyip gumball izleyebiliriz.

  • bu beraberlik ders olur umarım artık böyle 3.sınıf takımlara puan vermeyiz. biraz daha dikkat letonyam.