hesabın var mı? giriş yap

  • bir yılbaşı gecesi, kızılay meydanında herkes eğleniyormuş gibi yaparken havalara zıplayıp sevinç çığlıkları atarken balon satmaya çalışan orta yaşlı bir adamın -sönük balon kimseye eğlenceli gelmediğinden- o soğukta can hıraş balonları şişirmeye çalışması.. çığlık çığlığa zıplayan insanlara yorgun gözlerle bakması. cebinden parasını çıkarıp bir göz atıp tekrar cebine koyması. yanına yaklaşan birini görünce gülümsemeye çalışması. gidince tekrar acı bir üşüme ifadesi takınması. kimsenin bunun farkında olmaması. adamın haline üzüldüğümüzü belirtince sevgili arkadaşımızın "çok mu koydu içinee" diye dalga geçmesi.**ne yapıyorum ben diye sormayı aklımıza getiren bir detaydı. vakti zamanında.

  • bir parça shakespeare oyunlarını andıran film. özellikle sondaki mahkeme sahnesinde sienna miller'ın kılık değiştirerek casanova'nın avukatlığını yapması, venedik taciri'nde portia'nın kılık değiştirerek kocasını öldürülmekten kurtardığı sahneyi ne kadar da çok hatırlattı bana. aynı ruh, aynı cesaret ve güç. ayrıca; kılık değiştirmeler, karıştırılan kimlikler, işler iyice sarpa sardıktan sonra bütün iyi karakterlerin bir şekilde mutlu sona kavuşmaları, uşaklar, hizmetçiler, dük.. hepsi sanki venedik taciri'ni, yanlışlıklar komedyası'nı ya da onikinci gece'yi izliyormuş izlenimini uyandırıyor insanda. sonuç itibariyle, güzel bir film olmuş. gidin, görün. özellikle ben o dönemin havasını, kıyafetlerini, mimarisini, ilişkilerini, şatafatını çok sevdiğim için ayrıca keyif aldım.

  • bir drama etkinliği,

    8 yaş ile girilen bir diyalog

    çünkü ile zincirleme bir dizi yapılması gerekmektedir. çocuklardan birisi ile örnek çalışma yapılır.

    bugün okula geç kaldım çünkü servisi kaçırdım

    (devamında çocuktan istediğim, cümlenin ikinci kısmının çünküsü) servisi kaçırdım çünkü uyanamadım.
    uyanamadım çünkü geç yattım
    geç yattım çünkü sevdiğim filmi izledim
    .
    .
    .

    ta ki iki kişiden biri cümle kuramaz hale gelir ve oyun biter.

    öğretmen: bu şekilde en çok çünkü'lü cümle ben kurarım diyen var mı? (çılgınlar gibi parmak kadıran çocuklardan iki kişi kaldırılır)

    selçuk: öğretmenim, burak diyecekmiş ki, (kızarır bozarır): "öğretmenim seni çok seviyorum çünkü çok güzelsin"(kızarır bozarır sırıtır. birbirlerine karşı cümle kurmak için çıktıklarının daha farkına varmış değiller)

    öğretmen: şimdi çünkü atışmasında burak ve selçuk'u izliyoruz çocuklar.

    burak: amaaaa öğretmenim, ben sizinle yarışacaktım. ona göre cümle buldum.

    öğretmen: ne farkeder, selçuk'a söyle o cümleyi.

    burak: söyleyemem.

    öğretmen: neden?

    burak: selçuk'a, "seni çok seviyorum çünkü çok güzelsin" mi diyeyim öğretmenim.

    öğretmen: o zaman şöyle de, selçuk'u çok seviyorum çünkü çok iyi bir arkadaş, çok iyi bir çocuk ya da çok akıllı diyebilirsin.

    burak: şakacıktan mı?

    öğretmen: neden şaka olsun, gerçekten.

    burak: söylüyorum o zaman: ben selçuk'u hiç sevmiyorum çünkü birinci sınıftayken defterimi çöpe attı.
    selçuk: defterini çöpe attım çünkü o da bana salak dedi
    burak: salak dedim çünkü...

  • son zamanlarda çok anarşistim.

    dün polis gbt ve üst kontrolü için beni çevirdi.

    kimliğimi istedi.
    çıkardım verdim.

    çantanı arayacağım dedi.
    buyrun lütfen diyip çantamı uzattım.

    çantamı karıştırırken,
    içinde bir şey buldu...
    flüt temizleme bezim.

    ne olduğunu anlamak için baya bir eline alıp kurcaladı.
    ve ben de dur yapma o bez iğrenç tükürük içinde demedim.

    bütün elleri kuru tükürük oldu ve hiç karışmadım.
    anarchy in söğütlüçeşme!

  • sessizce durun yanında,zaman geçirin ve bekleyin bakalım sizin hakkınızda ne düşünecek gözlemleyin.eğer senin sinsi olduğunu düşünüyorsa sinsidir.ezik olduğunu düşünürse eziktir.mütevazi olduğunu düşünüyorsa mütevazidir.iyi niyetli biri diye düşünürse iyidir zaten.

    sessizliğe,boşluğa,yumuşaklığa herkes şekil vermek ister.ve tabiki vereceği şekil kendisinden birşeyler içerir.

  • aslında sevgilisi olmasını istemesine rağmen, hiçbir girişimi olmayan, hoşlandığı karşı cinsler olsa da hep bunu bir şekilde hasır altı eden, elini uzatmayan, konuşmayan, girişimde bulunmayan kişidir.

  • sozluge yazmayali 2 ay olmus ondan once de belki 1 sene olmustur. hala okuyorum arada gordugum yanlis bilgi varsa mesaj atiyorum.

    bugun debeye giren ataturk hakkinda bir entry vardi. bilmeyenler varsa numarasi burada ##64008141

    uzmanligim oldugu icin haiti baskani hakkinda yazdigi kismi duzeltmek icin mesaj attim yazar sahibine. kisaca haitide yasadim bu bilgi dogru degil diye bir sey yazdim. yazarin verdigi cevap baskanin yaveri miydin, cok bilmis gibi bir sey.

    zamaninda che guevara icin oldugunde cantasindan nutuk cikti diye bir yalan dolaniyordu. zamaninda ataturkun bir fotogragi icin bu fotografta 50 baskan 30 kral var bir tek o dikkat cekiyor diye bir yanlis bilgi daha vardi. hala arada goruyorum bunlari yapmayin etmeyin zaten ataturk'un buna ihtiyaci yok diye mesaj atiyorum. bence bunlar kasitli olarak itibar dusurmek icin yapiliyor.

    haiti konusuna gelince eski baskanlarin olum dogum tarihleri burada yaziyor. zaten 96da olen yok hayir olse bile bu adamlarin mezarlarinda boyle bir sey yazdigina dair tek kanit getirin gidip mezarin fotografini cekip geleyim.

    https://en.wikipedia.org/…f_heads_of_state_of_haiti

    bu tip hareketlerin tayyip konyada uzay ussu kurdu diyen adamlarin yaptigindan farki yok. 30 sene sonra putinin son sozleri beni tayyipin yanina gomun diye bir bilgi cikarsa bunlari hatirlayin. ataturk'un yaptiklarinin yaninda haiti baskanlarinin ( bu adamlarin alayi bos belestir ulkenin en fakir 4. ulke olmasinda hepsinin tek tek katkisi vardir ) sozlerinin hic onemi yok. bunlarin takdirine ihtiyaci da yok.

    son olarak debeye girince kendini nobel odulu almis sanan yazar lafim sana. sen ataturkun yaveri miydi ? yalan bilgileri copy paste yapip bir taraftan da seni duzgunce uyaranlara laf atiyorsun. huloooog secmeninde farkin yok sadece safin farkli.

    #64013707 soyle bir entry var diger yanlis bilgililer icin yine tek mactan yatan adam bilgilendirdi. eksi seyleri suzme bilgilerin oldugu bir yer saniyordum. anladigim kadariyla, en begenilen entrylerin arasindan ilgi cekenlerin koyuldugu bir yermis.

  • konuya çok kısa bir giriş yapalım.

    1989 senesinde, o ana dek olimpiyatlarda veya uluslararaı spor müsabakalarında kayda değer bir başarısı olmayan ülkemizi seul'de temsil etmesi için naim süleymanoğlu ülkeye ithal edildi ve başarıyı olimpiyatlarda yakalayarak bayrağımızı göndere çektirdi. o günden sonra ise halter gibi çok reytingi olmayan sprolardan, futbol gibi daha popüler sporlara kanalize oldu devlet yatırımları ve ilgisi.

    o yıllarda ülke için milli takım öncelikli olduğundan büyük değişim milli takımla başladı. sepp piontek ile taktik öğrenen türk topçuları, hocanın gidişinden sonra anca uygulamaya geçirdiler öğrendiklerini. akabinde 2002 dünya kupası üçüncülüğüne ve hatta 2008 avrupa kupası üçüncülüğüne kadar bir yükseliş dönemi yaşandı.

    klüp takımları ise tam anlamıyla bu başarıyı devam ettiremediler. zira şampiyonlar ligi adı altında yeni bir oluşuma geç adapte oldu ülke futbolu. milli takım hassasiyeti nedeniyle senelerce uygulanan yabancı sınırlaması yüzünden klüp bazında o en yüksek seviyedeki oyun anlayışından uzak oyuncularla mücadele ettik. tek nedeni bu değil ama etkili oldu.

    şimdi gelelim şampiyonlar ligi'nin tezgahına. bakın 2 büyük takımı olan ispanya lige 4 takımı direkt yolluyor. tek büyüklü almanya 3 takımla temsil ediliyor. italyası, fransası hepsinin kontenjanı ülkelerindeki büyük takım sayısından fazla. istisna ingiltere. biz ise 1 direkt 1 de elemeli takım yolluyoruz ama büyük takım sayımız 3 hatta belki 4.

    bu şu demek. real madrid ligi beşinci bitiremeyeceği için de fakto her sene şampiyonlar ligi'ne çıkacak. bu nedenle o lig'de oynayabilecek bir sürü a(+) oyuncuyu senelerce kadrosunda tutacak sözleşmeler yapabiliyor. şampiyonlar ligi'nde başarı için bu a sınıfı topçuların kadroda olması şart. yoksa ne yaparsan yap iş hüsranla bitiyor.

    şu meşhur 8-0'lık liverpool maçı kadromuza bir bakalım... hakan arıkan, serdar kurtuluş, federico higuain, koray avcı, ibrahim toraman, ricardinho 78, lamine diatta, ibrahim üzülmez, serdar özkan, ali tandoğan 46, edouard cisse, matias delgado, bobo... şu adamlardan hangisi yahut kaç tanesi şampiyonlar ligi takımlarından herhangi birinde direkt oynayabilirdi? en fazla ikisi. gel gelelim liverpool bu klasmanda en az 7 oyuncuyla çıktı. sonuç malum.

    bu sezon gerek adriano, gerek pepe, quaresma, fabri, medel, babel nereden bakarsanız a sınıfı bilemedin b(+) kalitede 8 oyuncu var kadroda. işe o sebeple de grup aşamasında sükse yaptı takım.

    ama bu durum gayet tesadüfi bir durumdur. birincisi real madrid pepe ile sözleşme yenilese gidip de o adamı alacak maddi güç yok. ha keza babel ve adriano da öyle. zaten bizim lig'de sadece şampiyonun direkt gittiği düşünülürse, bir nevi piyango bu işler. yani şampiyon olacaksın, sonra koşa koşa a sınıfı adam bulmaya çalışacaksın piyasadan. her takım için bu böyle...

    ülke puanı iki yahut üç takıma yetmediği için ise her sene sadece bir takım bu kadroları kurabiliyor. ötekiler ise idare edecek transferler yapıyorlar. işte bu sene fenerin janssen'i yahut galatasaray'ın belhanda'sı gibi. mecburen yapıyorlar tabi. sivas belediye maçını kazanmak için ronaldo şart değil.

    işte bu dönemde bir karar alındı. yabancı sınırı kalktı ve senede oynadığı hepi topu 10 maçla ülke puanını artıramayan milli takım tasfiye edilip, iş özele verildi. klüp takımları daha faydalı olduğuna kanaat getirdikleri yabancılara yöneldi. an itibariyle durum nispeten iyi gibi. elbette ki hedef kısa zamanda iki takımın direkt gidebilmesi. o zaman işte üç takımımıza da yer açılmış olacak.

    şampiyonlar liginin asıl tezgahı ise şu: bütün pastayı 10 takım arasında çeviriyor bu sistem. yeri garanti on takım bir şekilde son sekize kalıyorlar zaten. şu 20 yıl içinde oraya gelememiş ağa babalardan tek takım manchester united, onlar da yürüye yürüye europa ligi'ni kazandı geçenlerde. sonuçta kim ne derse desin, şl kontenjanımızı 2'ye çıkartmadan bu lig'de ezilmeye mahkumuz. herkes mahkum. ne bir romen ne bir danimarka şapiyonu var. varsa yoksa ağababaların ilk 4 sırası. bir kere o üst seviyeye yerleşebilirsen, sırtın yere gelmiyor. giremediğin zaman marabalarla boğuşup duruyorsun.

    bu lig şampiyonlar ligi falan değil. birkaç ülkenin birkaç takımını semirtme organizasyonu. ispanya dördüncüsünü alana dek bir macaristan şampiyonunu al da adı konsun (şampiyon klüpler kupası bu nedenle bitti zaten) adını hak etsin... yok. maraba bok yesin ligi bu...

  • tbt'nin (throwback thursday) foto paylaşmayla bir alakasının olmaması. bunun aslı amerikan üniversitelerinde gençlerin her ayın ilk perşembe günü verdiği geçmiş temalı partilerdir. bu partilerde 80'ler, 90'lar gibi eski günleri andıran kıyafetler giyilir. mesela erkekler eski günlerden kalma rockstar'lar gibi giyinir veya işin kolayına kaçıp tuttukları basket takımının eski formasını giyerler, kadınlar da o günlerde meşhur olan saç ve kıyafet seçimi yaparlar. tabi ki bu partilerde eski dönem müzikleri dinlenir ve eski danslar yapılır. kısaca eski günler yadedilir.

    throwback thursday'ın türkçe'deki karşılığı "70'ler partisi", "80'ler partisi", "90'lar partisi" gibi partilerdir ama belli bir onyıla hitap etmez. throwback thursday partileri en az 30 yıldır devam eden bir şey. foto paylaşım olayı çok sonralardan (2010'dan sonra) başladı.

  • bankanızı aradığınızda müşteri hizmetlerine direkt bağlanmak için, sesli komut sistemi “yapmak istediğiniz işlemi birkaç kelimeyle özetleyiniz.” dediğinde cevap olarak “beni aramışsınız.” ya da “kampanyaları öğrenmek istiyorum.” demeniz yeterli.

    ufku iki katına çıkartmaz elbet ama gününüzden giden zamanı yarıya indirir, sinir sisteminizi de refaha kavuşturur :)