• --- spoiler ---

    evren acımasız umursamaz bir boşluktur. mutluluğun anahtarı anlam aramak değildir. kendini önemsiz saçmalıklarla meşgul etmektir. ve sonra ölürsün.*

    --- spoiler ---

    at tepiği gibi dizi...
  • açıkçası, burnubüyüklük gibi gözükeceğini bile bile söylemem gerekir ki, yazım aşamasını ve yaratıcısını gerçekten kıskandığım projelerden biri. çünkü varoluş problemlerinin, depresyonun ve kişilik buhranlarının mizahi bir şekilde dışavurumunu sevenlerin tad alacağı bir yapım, kara komedinin sadece eski ingiliz dizilerindeki gibi şahısların gündelik hayatlarına hiç dokunmadan yalnızca diyaloglarıyla ve muhteşem felsefi, edebi göndermelerle yapılmasından ziyade bayağı dümdüz bir erman çağlar stili kara mizah sevenlerin mutlaka izlemesi gereken bir dizi. ve gerçekten böyle bir şeyi yaratabilmiş olmayı çok isterdim. amerikan yapımı olması nedeniyle evet kişilik genellemeleri belki bizim toplumumuzdan uzak, ama toplumumuzda da sosyal ağların yaygınlaşmasıyla görülen küresel akımlar, diziyi yine bize çok yabancı hissettirmiyor.

    diane nguyen karakteri üzerinden ortaya serilen "feministim, dünyayı değiştirebileceğime inanıyorum fakat henüz kendi hayatım üzerinde bile kontrole sahip değilim ve zengin biriyle evlenerek kendi hayatımı bir şekilde düzene sokabileceğime güveniyorum" duruşu ile dalga geçilmesinden büyük bir keyif alıyorum mesela, çünkü çok gerçek, akımlar güçlü olabilir ama kişiler o kadar güçlü değildir. kişiler idealleriyle tutarlı hareket edemedikleri zaman girecekleri kişilik buhranlarına da hazır değildir çünkü bir ideali benimsemek kağıt üzerinde her zaman çok kolay.

    bojack horseman karakterinin sadece "düşmüş bir eski ünlü" olarak izlenmesini de kolaycılık gibi görüyorum, bojack aslında hepimizden bir parça taşıyor. başarısız olacağını hiçbir zaman düşünmeyen, kendi hayatının yaşanabilecek en iyi hayat olduğuna inanmayı seven, başkalarının hayatlarını eleştirirken çok cömert davranan fakat kendisiyle yüzleştiği zaman karşı karşıya geldiği gerçeklere katlanamayan biri, bu yüzden kendisini sadece eski bir hollywood ünlüsü olarak izleyip gülmek yerine gayet suçluluk duygusu hissettirecek kadar acımasız gerçekleri kara mizah tadıyla izlemek aşırı güzel bir şey. ben de mesela eski, düşmüş bir ünlü değilim ama hayatta şu an bulunduğum yere geleceğimi bir on yıl önce tahmin etmezdim, on yıl önce, şu an birçok şey yapabilmiş olacağımı düşünürdüm, düşündüğüm hiçbir şeyi yapamadım ve on yıl sonra da yapamayacak olma ihtimalim çok yüksek. kendimi iyi biri olarak görüp başarılı, iyi bir hayat yaşadığımı düşünmek kendime katlanabilmemi sağlıyor fakat bazı gerçeklerle yüzleştiğim zaman, ne kadar başarısız, sıradan, kötü, çekilmez bir insan olduğumu gördüğüm zaman kendimi sevmiyorum. kendi hayatımın başka birinin gözünden yazılmış bir biyografisini okusam ben de küplere binerdim ama otobiyografimi kendimi yücelte yücelte yazacak kadar bile kendime yönelmeye gelemez ve ben de tıpkı bojack gibi yazmayı erteler, başka birine yazdırmaya razı olurdum.

    günümüz dünyasının akımları ile (hipster akımı, lezbiyen yönetmen, amacından sapmış sanat akımları, veganlık, gezen tavuklar, ünlülere duyulan gereksiz aşırı hayranlık...) dalga geçmesinin ötesinde insani yönleri çok yüksek olduğu için çok vurucu bir komedi bu. "kanser hastası olan ve sizden nefret eden, ölüm döşeğindeki eski bir dostunuzu, yıllardır konuşmamış olmanıza rağmen o ölmeden, vicdan azabından kurtulmak adına kendinizi affettirmek için ziyaretine gider miydiniz?" sadece bu soru bile içinden bir roman, bir film çıkaracak bir konu ve o kadar ince çözümlemeleri o kadar insani bir şekilde yirmi küsür dakikada size izletip bir de güldürüyor, acı acı gülme deneyimini size yaşatıyor, vallahi helal olsun. ilk bölümü izlerken yaratılan evrene adapte olmaya çalışıp sudan esprilere gülerken "haha hehe, hayvanlar da insanlar gibi davranıyor ve eski ünlülerin gözden düştükten sonra geldikleri hallerle dalga geçiyor, komikmiş..." diyordum, rick and morty'nin yeni sezonunu beklerken izlenebilecek dizi önerilerinde sürekli karşıma çıkan şeyi galiba rick and morty'den daha çok sevmiş olabilirim, gazorpazorplar affetsin.

    ayrıca, içindeki yine günümüz yapımlarına ince göndermeleri de çok keyif veriyor, birdman göndermesini, birdman'i de birlikte izlediğimiz sevgilimle aynı anda, daha ilk saniyelerde yakalayıp keyiften oturduğumuz yerde oynamaya başladık:

    https://www.youtube.com/watch?v=yq3hnipbovg

    yine yukarıdaki sahnede kalp yüzlü güzel baykuş wanda pierce, lisa kudrow tarafından seslendiriliyor ki bu aralar neye elimi atsam içinden beklenmedik bir şekilde phoebe buffay sıçrıyor ve bunlar hep neşe boost'u.

    yine aynı sahnede j. d. salinger görülüyor ki evet, bu dizinin karakterlerinden biri de j. d. salinger. çünkü amerikan entelektüellerinin iki yüzlülüğünü ortaya koyan ve bu dizide yer alması gereken yazar da tam olarak kendisi. dizide sürekli sadece the catcher in the rye okumuş olmasına rağmen kendini büyük bir salinger fanatiği, hatta iyi bir okur, muhteşem bir edebiyat takipçisi gibi göstermeye çalışan; salinger'in bir popüler kültür ikonu haline gelmekten kaçınmasına rağmen yazarı inatla bir ikon haline getirmeye çalışan tüm beyaz yakalıları ters köşeye yatırmak için elbette j. d. salinger bu dizide kendine yer bulacaktı. (kitaplığında iki j. d. salinger kitabı olan biri olarak bu cümleleri yazmayı kendime hak gördüm, eğer o ikinci kitap olmasaydı ben de ters köşeye yatacaktım.) (tüm bu paragrafı, sadece kürk mantolu madonna okuyan sabahattin ali hayranlarına ve instagram okuru olanlara da adayabiliriz.)

    lafı amma çok uzattım, sadece izlediğim en iyi kara mizah örneklerinden biri olduğunu söyleyecektim ama kişiselleştirmekten entry'i bitiremedim, daha önce milyor kere söylenmiştir fakat bir animasyon dizinin girişi bu kadar mı güzel olur, hiçbir izleyişte atlamıyorum ve her izleyişimde bir at, gözüme daha karizmatik geliyor.

    kapanış şarkısı ise bayağı normal dinleyebileceğim bir şarkı gibi, adeta bir the black keys şarkısı, bir mumford & sons şarkısı gibi.

    bojack'in todd chavez ile olan arkadaşlığı üzerinden de muhteşem çıkarımlar ve özeleştiriler yapacak, arkadaş kavramı ve yalnızlık üzerine de yine birsürü şey karalayacaktım ama hakikaten sanırım bazı şeylerin üzerine ne kadar şey yazılsa da esas yapım kadar anlaşılır olmaz, seriyi izlemeyen, yapışkan ve zevzek bir arkadaşın bile yalnızlıktan daha iyi olduğunu düşündüğü için kendini bilerek kullandıran birinin hissiyatını bu kadar iyi anlayamaz.

    editle gelen ek: bazı bölümlerde bazı ünlüler konuk oluyor, kendilerini seslendiriyorlar, paul mccartney, naomi watts ve daniel radcliffe kendi karakterlerini seslendirdiler, o yüzden çizilen ve kendi adıyla bahsedilen bir ünlü gördüyseniz muhtemelen onu seslendiren de kendisidir.
  • 1. sezonun 11. bölümü sezon finali olacak kadar iyi bir bolum esasında.
    --- spoiler ---

    bojack'in süpürge yaparken süpürge dolduğu için süpürgenin içindeki pislikleri başka bir süpürgeyle çekmesi ve o da dolunca gidip bir sürü süpürge alması
    kendi hayatının kitabını yazarken yazdığı fontu beğenmeyip başka fontlar denemesi ve font seçerken 6 saat geçmesi
    --- spoiler ---
    gibi efsaneler içerir.
  • --- sezon 6 bölüm 13 ve sonrası ---

    dizinin müthiş son trailer müziği olan "back in the 90's" diye başlayan şarkı en son 13. bölümde çalıyor. çünkü bojack 14. bölümde attığı imza ile horsin' around'daki haklarından feragat edip diziden de montajla çıkarılıyor. yani artık 90lardaki o meşhur dizideki at değil. çok güzel bir detay.

    --- spoiler ---
  • 2014 yapımı yetişkin animasyon dizisi. south park family guy karışımı gibi geldi bana. şöyle çok da güzel bir diyaloğu barındırır:
    --- spoiler ---
    bojack: güzel olduğun için iğrenç şeyler yapmaya hakkının olduğunu düşünüyorsun. ve bunun iğrenç olduğunun farkında da değilsin. ama iğrenç olduğunu bilmemen seni daha az iğrenç yapmaz.
    kız: sence ben gerçekten güzel miyim?
    --- spoiler ---
  • bojack'in annesinin 2. sezonun ilk bölümünde dedikleri can yakıcıdır:

    --- spoiler ---

    sen arızalı doğdun, doğuştan böylesin. artık hayatını projelerle, kitaplarla, filmlerle ve kız arkadaşlarla doldurabilirsin ama bunlar seni bir bütün yapmayacak.
    sen bojack horseman’sın ve bunun tedavisi yok.

    --- spoiler ---
  • son bir haftadır kafam dağılsın diye baştan izlemeye başladım. öyle ki artık rüyalarıma giriyor. nefis bir metin yazarlığı. tüm konuyu baştan sona bilmeme rağmen hayran hayran izliyorum tekrar. kaçırdığım çok ayrıntı olduğunu fark ettim, baştan başlamanın bir faydası da o oldu.

    (bkz: 6ujp924)
  • aşırı underrated.

    şu derinlikte kaç tane dizi var? ve bunu çok çok absürd bir tarzda yapıyor olması inanılmaz takdire şayan.

    görüntüde olabildiğince gerçek dışı, renkli ve acaip iken, düşünmeme yol açtıkları en gerçek ve basit haliyle göğsüme öküz oturmuş hissi yaratıyor.

    şunları da şuraya bırakalım, yarın bir gün dönüp tekrar takdir ederim.

    --- --- --- --- ---

    "one day, you’re gonna look around and you’re going to realize that everybody loves you, but nobody likes you. and that is the loneliest feeling in the world."

    bir gün etrafına bakacaksın ve fark edeceksin ki herkes seni seviyor ancak kimse senden hoşlanmıyor. ve bu dünyadaki en yalnız duygudur.- bojack

    --- --- --- --- ---

    things don't become traditions because they're good, bojack, they become good because they're traditions.

    geleneğe dönüşen şeyler güzel oldukları için gelenek olmazlar. onlar gelenek oldukları için güzel olurlar. - todd

    --- --- --- --- ---

    it’s not about being happy, that is the thing. i’m just trying to get through each day. i can’t keep asking myself ‘am i happy? ‘ it just makes me more miserable. i don’t know if i believe in it, real lasting happiness, all those perky, well-adjusted people you see in movies and tv shows ? i don’t think they exist.

    konu mutlu olmak değil. ben sadece her günü atlatmaya çalışıyorum. kendi kendime "mutlu muyum?" diye sorarak devam edemem. bu sadece durumu daha da sefil hale getiriyor. bunun gerçekliğine de inanıp inanmadığıma emin değilim. bitmeyen mutluluklar, tüm bu şımarık, filmlerde ve televizyon programlarında gördüğünüz düzgün insanlar? varolduklarını düşünmüyorum.- diane

    --- --- --- --- ---

    "every day it gets a little easier. but you have to do it every day. that's the hard part. but it does get easier." - jogger

    her gün birazcık daha kolay oluyor. ama her gün yapmalısın. zor kısmı her gün yapmak. ama daha kolay oluyor.

    --- --- --- --- ---

    "the universe is a cruel, uncaring void. the key to being happy isn't a search for meaning. ıt's to just keep yourself busy with unimportant nonsense, and eventually, you'll be dead" - mr. peanutbutter

    evren acımasız, umursamaz bir boşluktur. mutluluğun anahtarı, anlam arayışı değildir. kendini önemsiz saçmalıklarla meşgul etmektir ve sonunda, nihayet ölmüş olursun.

    --- --- --- --- ---

    ıt takes a long time to realize how truly miserable you are, and even longer to see that it doesn't have to be that way.”

    ne kadar mutsuz olduğunu görmek uzun zaman alır ve bu şekilde olması gerekmediğini görmek daha da uzun zaman alır. – cuddly whiskers.

    --- --- --- --- ---

    bojack: same thing that always happens. you didn't know me. then you fell in love with me. and now you know me.
    wanda: when you look at someone through rose-colored glasses, all the red flags just look like flags.

    - her zaman aynı şey oluyor. beni tanımıyordun. bana aşık oldun. ve şimdi beni tanıyorsun.
    - birine renkli gözlüklerle baktığın zaman, bütün kırmızı ışıklar yalnızca ışık gibi gözüküyor.

    https://www.youtube.com/watch?v=huptwcb982o
  • sonunda bitti ama ben de bittim. ortalıkta çizgiden atların, kedilerin, striptizci balinaların, kunduzların dolaştığı çizgi dizi şimdiye kadar izlediğim en üzücü şeylerden birisi oldu. ne diyordu bojack, “no one watches the show to feel feelings, life is depressing enough already''. seni izlerken öyle olmadı ama şerefsiz at, ebemi sktin bazen ya.

    izlerken bazı göndermeleri araştırmak için defalarca diziyi durdurmak zorunda kaldım. fondaki tabelaları, afişleri falan okumak için de ha keza. metin okuması yapar gibi izledim diziyi resmen. sahne geçişlerinde devamlı abuk subuk olaylar oluyordu, onlar izlemek için de geri döndüm bazen. (alık mıyım lan ben acaba, ne biçim izlemişim)

    seslendirmeler nefisti. will arnett, alison brie, aaron paul (aaron paul bir ''yeah bitch'' patlatır mı dedik ama olmadı) başta hepsi süperdi. neredeyse bütün hollywood'u seslendirmede kullanmışlar zaten. amy schumer, ricky gervais, jessica biel, john krasinski, ed helms, eva longoria, martin short, tim gunn, cindy greyfurt... ama az ama çok herkes var lan resmen, yaz yaz bitmez.

    buradan sonra azıcık şipoyler, ona göre.

    --- spoiler ---

    diane: sürekli kendini araması, bir türlü bulamaması. bulduğunun aslında kendisi olmaması. olduğu yerin hep dar gelmesi, olduğu kişinin hep dar gelmesi. kültürlü, eğitimli, zeki, esprili biri olmasına rağmen kendince hak ettiği mutluluğu hiç bulamaması. belki de mutluluk bir bizondadır kim bilir?ayrıca bojack'in bir daha hiç görüşmeyeceği belki de tek sabiti dünyadaki. ulan bi de bi şey itiraf edicem, diane aşırı seksi değil mi yaa :( özellikle saçları kısa kestirdikten sonra tövbe estafırılla.

    mr. peanutbutter: neşeli, optimist, sıcakkanlı, hayatı çok güzel gören sevimli labrador (olm golden yazmışım yaa, mesajla suratıma vuruldu nazikçe). bu güzel özellikleriyle ben ve benim gibi salaklar tarafından nefret edilen kişi. bazen popülizmi, bazen bad boy olmayı tadan ama sonunda hep özüne dönen karakter. güzel iş tekliflerinin onu bulduğu, en gerzek fikirlerinin altın olduğu gerçeğine rağmen bütün bunları hayatı geçiştirmek için kullanan biri mr. peanutbutter. kardeşinin hastalığı ile de anladığımız üzere aslında ne kadar da kırılgan.

    todd: bojack istismar etsin diye doğmuş sanki garibim. o kadar aldatılmaya, arkadan vurulmaya rağmen hiç kin tutamayan iyi kalpli saftirik. aseksüel müteşebbis, bere reis. bir ara kendi yaptığı seks robotunun emrinde çalışmıştı hshasha, frankenstain göndermesi eşliğinde de kurtuldu. o kadar devasa işten sonra mutluluğu dadılıkta buldu. bütün şovun en naif adamı, belki de dünyanın. en azından o dünyanın.

    princess carolyn: pembe bayan birey kedisi. çocuk da yapar kariyer de, yaparken de bojack eyler sanki kendi derdi gibi (ay anlaşıldı mı acaba şakam). işkolik, problemkolik, bana ne diyemez, görmezden gelemez. kendisi hariç kimseye derman olma zorunluluğu olmadığını kırkından sonra anladı (müşterilerine de bir yere kadar olmalı bence). dıştan sert, içten yumuşak kedimize de allah bir yastıkta kocatsın diyoruz. bunun da asistanı judah'a talibim lan ben. sıfır gereksiz muhabbet ve maksimum iş. hayal gibi pezevenk.

    ve bojack: bencil, adi, her sorununun dış etkenler kaynaklı olduğunu düşünen, sorumsuz, kendisiyle barışık olmayan hatta nefret eden, alkolik, yalancı, sinsi, arkadaşlarını satan, yüzeysel, kırıcı, neye karşı olduğu tam da belli olmayan bir hınçla dolu, kompleksli, çıkarcı, bağımlı, bağlanamayan, muhtaç... ama derinlerde bir yerde iyi biri :)

    ailesinin sakat bıraktığı, travmalarından kurtulmak bir yana devamlı yenilerini ekleyen yakışıklı at. kendi mutluluğunu kendisinin bulması gerektiğinden muzdarip olup aslında kendi kahvaltısından bile sorumlu olmaması gerektiğini bilen bilge. dizi boyunca müthiş biri olduğu tek bölüm belki de küçük deniz atını kurtardığı bölümdü, onu da sadece biz gördük.

    bütün bunları göz önünde yaşadığı için aşkı 30 yıldır komada olup kendisini hiç duymamış birinde arayan ama onu da kısa sürede tüketen akşamdan kalma. sorunsuz sevgiliyi sorunlu, sorunlu sevgiliyi daha sorunlu hale getiren boyalı yeleli.

    ben ölmüş olduğunu düşünüyorum ya da düşünmek istiyorum diyeyim. bir şekilde hep yanında olan 4 kişiyle hesabını kapadı ve gitti. gerçek bojack her kimse havuzda öldü ve derinlerde bir yerde iyi biri miydi hiç emin olamayacağız.

    biraz da notlar ve sorular:

    -5. sezon 6. bölüm, annesinin cenazesindeki full monolog azıcık behzat ç. 78. bölüm gibi değil mi la?
    -what time ıs ıt right now şirketi saatleri ayarlama enstitüsü mü yoksa şüphen mi var?
    -introları sakın atlamayın izlerken, çok güzel. izlemeyen kaldıysa tabii.
    -sesli kitap dinliyorsanız eğer kötü bir yan etkisi olabiliyor dizinin. tüm konuşan karakterleri kedi, köpek, fok, ayı falan diye canlandırdım ben bir süre. belki sadece bana özgüdür ama söyleyeyim dedim.

    --- spoiler ---

    ağzıma sıçtın bojack ya. neyse, ne demişler

    ''it gets easier''
  • nevrotik ebeveynler, hasarlı çocukluk dönemi, sorumluluk almak istememek, ikili ilişkilerde yinelenen hatalar, histeri krizleri, sonuçlardan kaçma eğilimi, varoluşsal bunalımlar, yapay insanlar, bitmeyen çıkarlar, metalaşan yaşamlar, dürtüler peşinde tüketilenler, her şeyden kaçıp kurtulma isteği ve bunlardan uzaklaşmak için git gide yoğunlaşan alkol / uyuşturucu seansları... işte bojack horseman ve hepimizin hayatının önemli kısmına hakim olan karanlık tema, dizinin bilinçaltını oluşturuyor.

    olağan seyrinde ilerlerken araya serpiştirilen bir kaç sahne, böğrünüze öyle bir yumruk saplıyor ki sonunda öylece donakalıyorsunuz.

    --- spoiler ---

    mr.peanutbutter'ın kardeşi, hastalandıktan sonra nihilist bir yapıya bürünür. yakınlarıyla beraberken oldukça neşeliyken, yalnız kaldığında kierkegaard* benzeri dipsiz bir derinliktedir;

    - yıldızlara bakıp, onların küçük delikler olduğunu ve bütün oksijeni emdiklerini düşünüp, kendini çok küçük görüp her şey anlamsızlaştığı için nefes alamadığını hissettin mi hiç?

    insanların seni sevmesine izin vermek zalimlik. tek yaptığın günün birinde kalplerin kırılacağına dair söz vermek.

    çocuklarını seyrederken;

    - yaşam en değerli kaynağımızdır ama bir gün ölecekler, hepimiz gibi.

    mr.peanutbutter da abisinin hastalığından etkilenir ve simsiyah bir varoluş buhranının içine sürüklenir;

    - işe geldin, işe başladın. kahvene şeker atıyorsun ve yavaş yavaş yok oluşunu seyrediyorsun. ama şeker nedenini bilmiyor, şeker doğmak istemedi.

    bojack ile princess carolyn yüzleşirken;

    b: bunca yıl bana nasıl katlandın anlamıyorum.

    pc: sana katlanmadım bojack, seninle olmak hoşuma gitti ve bundan pişman değilim.

    b: bunu ikimiz için yapıyorum anlıyor musun?

    pc: beni az da olsa sevdin mi?

    b: ben..şey..bu sevme işlerini beceremediğimi biliyorsun. ya sen başkasını incitiyorsun ya da başkası seni incitiyor. ne anlamı var ki?

    evlilik partisine gittiği taneisha'nın, mutlu olamayacağı düşüncesiyle partnerinden ayrılması üzerine aralarında şu konuşma geçer;

    t: karen'i seviyorum ama beni tamamlıyor mu? mutlu olabilir miyiz bilmiyorum.

    bojack: kimse kimseyi tamamlamaz, yok öyle bir şey. tahammül edebilecek kadar birini bulabilecek kadar şanslıysan, tırnaklarını geçir ve asla bırakma.

    aksi taktirde yaşlanacaksın ve daha zor ve daha yalnız biri olacaksın. o gediği doldurmak için elinden geleni yapacaksın. arkadaşlarınla, kariyerinle, anlamsız sevişmelerinle. ama gedik asla dolmayacak.

    bir gün etrafına bakıp herkesin seni sevdiğini ama senden hoşlanmadığını fark edeceksin. bu, dünyanın en yalnız duygusudur.

    wanda'yla ayrılık konuşması;

    w: film yüzünden moralin bozuk biliyorum ama bütün gün evde diane'le birlikte bunalım takılmak sağlıklı değil.

    b: tek istediğim bu filmde oynamaktı, mutlu gibi mi davranmamı istiyorsun.

    w: evet! işini sevmeyen pek çok insan var. ama bunu eve yansıtmak zorunda değiller.

    b: senin için söylemesi kolay.

    w: ne demek bu?

    b: hadi ama. sen kanal yöneticisisin. iş falan umurunda olmaz tabii.

    w: yaptığım işle gurur duyuyorum ben.

    b: ne? gurur mu? senin işin; her sene yeni bir çöp üretmek, o çöpleri yenilemeye devam edebilmek için yaptığın çöpün bir kısmının daha az kokmasını ummak, böylece emekli olup beverly çöp'teki kocaman çöplüğüne çekilip eski asistanının çöplerini seyredebilesin.

    w: bunlar nereden çıktı bilmiyorum. başına gelen bütün iyi şeyler, benim gibi kanal yöneticileri sayesinde. bütün gün izlediğin o dizi, evin, kariyerin..

    b: harika ev! harika kariyer! harika hayat! demek bu yüzden mutluyum! bilmiyorsun!...

    w: bilmiyor muyum?

    b: hayatım senin gibi bir kanal yöneticisi yüzünden mahvoldu.

    w: zorluklar yaşamana üzüldüm ama bu sana, bana kötü davranma hakkı vermez. öfke ve olumsuzlukla beslenen birinin yanında kalamam.

    b: o zaman niye buradasın?

    w: ne oldu bojack?

    b: her zaman olan şey. beni tanımıyordun ama bana aşık oldun. artık tanıyorsun.

    w: komik olan, birine pembe gözlüklerle bakınca bütün tehlike işaretleri normalmiş gibi geliyor.

    bojack her zamanki gibi todd'u hayal kırıklığına uğratmıştır;

    b: çuvalladığımı biliyorum, üzgünüm..

    t: harika. tabii. yine aynı şey. bunu yapmaya devam edemezsin. boktan şeyler yapıp, sorunları ortadan kaldırıyormuş gibi kötü hissetmeye devam edemezsin. daha iyi olmalısın.

    b: üzgünüm, sarhoştum üzerimde baskı vardı tamam mı?

    t: hayır. senin bütün sorunun sensin. alkol, uyuşturucu, mesleğinde başına gelen boktan şeyler veya çocukluğun değil sensin.

    aptal bir kızla yattıktan sonra sigarasından derin bir nefes çeker ve;

    - uzun soluklu üzücü yaşam tercihleri dizisine yeni bir halka ekledim.*

    --- spoiler ---

    seride yer alan hayvanların karakteristik özellikleri, antropomorfizm potası içinde tamamen eritilmemiş. kuşlar insansı özellikler gösterirken bir yandan uçabiliyor, kangurular zıplayarak hareket ediyor ya da salyangozlar sümüklü ve oldukça yavaşlar. bu da dizinin mizahi yönünü kuvvetlendirici etki yapıyor.

    müzikleri ayrı bir dip dalgası yaratarak, depresifliğini yoğunlaştırıyor. spotify'da kevingrave23'nin çalma listesinde tüm müziklerini bulabilirsiniz.

    rick and morty kalitesinde, hayata dair daha fazla şey içerdiği için belki de daha vurucu.
hesabın var mı? giriş yap