• intro muzigi uyusturucu kafasiyla bestelenmis gibi hissettiren, ending theme i ise cok tatli olan bir cizgi dizidir.
    basta bos bir komedi gibi dursa da sonradan derinlesen bir dram soz konusudur.
  • ilk sezonu hatta ikinci sezonu da güzel izleniyordu fakat üçüncü sezonda konuların iyice suyunun çıktığını söylemeliyim. üçüncü sezonun en iyi bölümü 3x4 dür. gerisi ne anlattığı belli olmayan bir karmaşa. ilk sezonların o duygusal sonları ve bojack in esprileri neredeyse hiç yok. sürekli diziye birilerini getirip duruyorlar fakat bunun ana konuya hiçbir katkısı olmuyor.
  • todd karakterine bayıldığım, çizgi dizi olmasına rağmen zaman zaman yürek burkan dizi.
  • --- 3x04 spoiler ---

    biterken şu şarkı çalmaktadır. ekrana boş boş baktırır.

    bir de subredditten bölümle ilgili bir fun fact:
    the thumbs up in the episode actually is a form of saying go up on scuba diving. meaning when bojack thumbed up he meant to say go to the surface and die a slow and painful way. also the episode's name is fish out of water.

    --- 3x04 spoiler ---
  • --- spoiler ---

    evren acımasız umursamaz bir boşluktur. mutluluğun anahtarı anlam aramak değildir. kendini önemsiz saçmalıklarla meşgul etmektir. ve sonra ölürsün.*

    --- spoiler ---

    at tepiği gibi dizi...
  • açıkçası, burnubüyüklük gibi gözükeceğini bile bile söylemem gerekir ki, yazım aşamasını ve yaratıcısını gerçekten kıskandığım projelerden biri. çünkü varoluş problemlerinin, depresyonun ve kişilik buhranlarının mizahi bir şekilde dışavurumunu sevenlerin tad alacağı bir yapım, kara komedinin sadece eski ingiliz dizilerindeki gibi şahısların gündelik hayatlarına hiç dokunmadan yalnızca diyaloglarıyla ve muhteşem felsefi, edebi göndermelerle yapılmasından ziyade bayağı dümdüz bir erman çağlar stili kara mizah sevenlerin mutlaka izlemesi gereken bir dizi. ve gerçekten böyle bir şeyi yaratabilmiş olmayı çok isterdim. amerikan yapımı olması nedeniyle evet kişilik genellemeleri belki bizim toplumumuzdan uzak, ama toplumumuzda da sosyal ağların yaygınlaşmasıyla görülen küresel akımlar, diziyi yine bize çok yabancı hissettirmiyor.

    diane nguyen karakteri üzerinden ortaya serilen "feministim, dünyayı değiştirebileceğime inanıyorum fakat henüz kendi hayatım üzerinde bile kontrole sahip değilim ve zengin biriyle evlenerek kendi hayatımı bir şekilde düzene sokabileceğime güveniyorum" duruşu ile dalga geçilmesinden büyük bir keyif alıyorum mesela, çünkü çok gerçek, akımlar güçlü olabilir ama kişiler o kadar güçlü değildir. kişiler idealleriyle tutarlı hareket edemedikleri zaman girecekleri kişilik buhranlarına da hazır değildir çünkü bir ideali benimsemek kağıt üzerinde her zaman çok kolay.

    bojack horseman karakterinin sadece "düşmüş bir eski ünlü" olarak izlenmesini de kolaycılık gibi görüyorum, bojack aslında hepimizden bir parça taşıyor. başarısız olacağını hiçbir zaman düşünmeyen, kendi hayatının yaşanabilecek en iyi hayat olduğuna inanmayı seven, başkalarının hayatlarını eleştirirken çok cömert davranan fakat kendisiyle yüzleştiği zaman karşı karşıya geldiği gerçeklere katlanamayan biri, bu yüzden kendisini sadece eski bir hollywood ünlüsü olarak izleyip gülmek yerine gayet suçluluk duygusu hissettirecek kadar acımasız gerçekleri kara mizah tadıyla izlemek aşırı güzel bir şey. ben de mesela eski, düşmüş bir ünlü değilim ama hayatta şu an bulunduğum yere geleceğimi bir on yıl önce tahmin etmezdim, on yıl önce, şu an birçok şey yapabilmiş olacağımı düşünürdüm, düşündüğüm hiçbir şeyi yapamadım ve on yıl sonra da yapamayacak olma ihtimalim çok yüksek. kendimi iyi biri olarak görüp başarılı, iyi bir hayat yaşadığımı düşünmek kendime katlanabilmemi sağlıyor fakat bazı gerçeklerle yüzleştiğim zaman, ne kadar başarısız, sıradan, kötü, çekilmez bir insan olduğumu gördüğüm zaman kendimi sevmiyorum. kendi hayatımın başka birinin gözünden yazılmış bir biyografisini okusam ben de küplere binerdim ama otobiyografimi kendimi yücelte yücelte yazacak kadar bile kendime yönelmeye gelemez ve ben de tıpkı bojack gibi yazmayı erteler, başka birine yazdırmaya razı olurdum.

    günümüz dünyasının akımları ile (hipster akımı, lezbiyen yönetmen, amacından sapmış sanat akımları, veganlık, gezen tavuklar, ünlülere duyulan gereksiz aşırı hayranlık...) dalga geçmesinin ötesinde insani yönleri çok yüksek olduğu için çok vurucu bir komedi bu. "kanser hastası olan ve sizden nefret eden, ölüm döşeğindeki eski bir dostunuzu, yıllardır konuşmamış olmanıza rağmen o ölmeden, vicdan azabından kurtulmak adına kendinizi affettirmek için ziyaretine gider miydiniz?" sadece bu soru bile içinden bir roman, bir film çıkaracak bir konu ve o kadar ince çözümlemeleri o kadar insani bir şekilde yirmi küsür dakikada size izletip bir de güldürüyor, acı acı gülme deneyimini size yaşatıyor, vallahi helal olsun. ilk bölümü izlerken yaratılan evrene adapte olmaya çalışıp sudan esprilere gülerken "haha hehe, hayvanlar da insanlar gibi davranıyor ve eski ünlülerin gözden düştükten sonra geldikleri hallerle dalga geçiyor, komikmiş..." diyordum, rick and morty'nin yeni sezonunu beklerken izlenebilecek dizi önerilerinde sürekli karşıma çıkan şeyi galiba rick and morty'den daha çok sevmiş olabilirim, gazorpazorplar affetsin.

    ayrıca, içindeki yine günümüz yapımlarına ince göndermeleri de çok keyif veriyor, birdman göndermesini, birdman'i de birlikte izlediğimiz sevgilimle aynı anda, daha ilk saniyelerde yakalayıp keyiften oturduğumuz yerde oynamaya başladık:

    https://www.youtube.com/watch?v=yq3hnipbovg

    yine yukarıdaki sahnede kalp yüzlü güzel baykuş wanda pierce, lisa kudrow tarafından seslendiriliyor ki bu aralar neye elimi atsam içinden beklenmedik bir şekilde phoebe buffay sıçrıyor ve bunlar hep neşe boost'u.

    yine aynı sahnede j. d. salinger görülüyor ki evet, bu dizinin karakterlerinden biri de j. d. salinger. çünkü amerikan entelektüellerinin iki yüzlülüğünü ortaya koyan ve bu dizide yer alması gereken yazar da tam olarak kendisi. dizide sürekli sadece the catcher in the rye okumuş olmasına rağmen kendini büyük bir salinger fanatiği, hatta iyi bir okur, muhteşem bir edebiyat takipçisi gibi göstermeye çalışan; salinger'in bir popüler kültür ikonu haline gelmekten kaçınmasına rağmen yazarı inatla bir ikon haline getirmeye çalışan tüm beyaz yakalıları ters köşeye yatırmak için elbette j. d. salinger bu dizide kendine yer bulacaktı. (kitaplığında iki j. d. salinger kitabı olan biri olarak bu cümleleri yazmayı kendime hak gördüm, eğer o ikinci kitap olmasaydı ben de ters köşeye yatacaktım.) (tüm bu paragrafı, sadece kürk mantolu madonna okuyan sabahattin ali hayranlarına ve instagram okuru olanlara da adayabiliriz.)

    lafı amma çok uzattım, sadece izlediğim en iyi kara mizah örneklerinden biri olduğunu söyleyecektim ama kişiselleştirmekten entry'i bitiremedim, daha önce milyor kere söylenmiştir fakat bir animasyon dizinin girişi bu kadar mı güzel olur, hiçbir izleyişte atlamıyorum ve her izleyişimde bir at, gözüme daha karizmatik geliyor.

    kapanış şarkısı ise bayağı normal dinleyebileceğim bir şarkı gibi, adeta bir the black keys şarkısı, bir mumford & sons şarkısı gibi.

    bojack'in todd chavez ile olan arkadaşlığı üzerinden de muhteşem çıkarımlar ve özeleştiriler yapacak, arkadaş kavramı ve yalnızlık üzerine de yine birsürü şey karalayacaktım ama hakikaten sanırım bazı şeylerin üzerine ne kadar şey yazılsa da esas yapım kadar anlaşılır olmaz, seriyi izlemeyen, yapışkan ve zevzek bir arkadaşın bile yalnızlıktan daha iyi olduğunu düşündüğü için kendini bilerek kullandıran birinin hissiyatını bu kadar iyi anlayamaz.

    editle gelen ek: bazı bölümlerde bazı ünlüler konuk oluyor, kendilerini seslendiriyorlar, paul mccartney, naomi watts ve daniel radcliffe kendi karakterlerini seslendirdiler, o yüzden çizilen ve kendi adıyla bahsedilen bir ünlü gördüyseniz muhtemelen onu seslendiren de kendisidir.
  • ahah bu dizide önemli yeri olan secretariat, gerçek bir atmış ve daha da önemlisi gerçekten secretariat adında bir film de varmış:

    http://www.imdb.com/title/tt1028576/?ref_=nv_sr_1

    hatta sözlükte de filmden ve attan daha önce bahsedilmiş, benim mevzubahis ünlü atla ilgili bu diziye dek zerre kadar fikrim yoktu. daha da önemlisi, gerçekten film olan secretariat'ın oyuncularından biri de margo martindale. bizim dizide sürekli "en iyi karakter oyuncularından margo martindale" olarak bahsedilen margo martindale. allahım, kaçırdığımız referanslar arkamızdan geliyor. margo martindale, bojack horseman'da da kendini seslendiriyor, imdb sayfasında dizideki karakterinin adı da "character actress margo martindale" ahaha:

    http://www.imdb.com/name/nm0553269/?ref_=tt_cl_t4

    ayrıca seslendirenler kadrosu o kadar geniş ve dizide o kadar diyalog var, o kadar hızlı konuşuluyor ki seslendiren ünlü isimleri yakalamak da o kadar kolay olmuyor. todd'u aaron paul'un seslendirdiğini elbette herkes biliyor olsa gerek. turtletaub'u, whiplash'teki sinirli, kel orkestra şefini oynayan j. k. simmons, cuddlywhiskers'ı da westworld'de bernard'ı oynayan jeffrey wright seslendiriyor mesela.

    üçüncü sezon itibarıyla çılgınlar gibi amerikan kültürü referansı akmaya başladı, ilk sezonda bu durum çok yetişilir haldeydi fakat ikinci sezon ve üçüncü sezon için biraz daha amerikan kültürüne aşina olmak gerekiyor.

    bir de her hayvan, bölümlerde bazen durduk yere kendi hayvan güdülerine uygun davranıyor ya hani, mesela mr. peanutbutter'ın kapı çalınca kulak kabartması, it gibi sadık ve neşeli olması, princess carolyn'in dikkatinin çabuk dağılması falan gibi... bu ufak hayvansı karakter güdülerini bir tek bojack'e hiç koymamışlar, dikkat ederseniz her bölümde hayvanlar, mutlaka geri planda da olsa, ana karakterlerden biri de olsa hayvani doğasına uygun bir hareket yapıyor. bir at olan bojack kardeşimiz ise bir bölümde koşmaktan nefret ettiğini söyledi ya, işte bu yüzden bojack iyice artık benim gözümde bizden biridir, kendisi artık insan olmuştur.

    bir de, bir bölümde jessica biel'e kendisini seslendirtip justin timberlake'ten bahsettirdiler, ben bu insanların birbirleriyle olan magazinsel ilişkilerini bilip referansları yakaladığım için kendimden utandım, başta bojack horseman'i ben de desteklemiştim ama sonra amacından uzaklaştı şfsdlj resmen amerikan kültürüne, güncel hollywood magazinine falan hiç de sandığım kadar uzak değilmişim, yazıklar olsun.
  • bircok entry'de bahsedilmis, buyuk oranda gulmek icin ideal dizi degildir. icinde duygusalligin, yalnizligin islendigi klasik (klise degil klasik) dizilerden farki animasyon olmasi. gercekten bir basyapittir.
  • son dört bölümünü art arda izleyip az önce başından kalktığım dizi. ilk iki sezon eğlenmek için kaliteli bir diziyken, son sezonunda bir sonraki bölümünü merak ettiren ve yoğun duygular uyandıran bir hal aldı. aylardır 3. sezonunu izlemek için zaman ayırabileceğim bir dönem olmasını bekliyordum ama 4. sezonu için aynı şeyi yapabileceğimi hiç sanmıyorum. neyse ki geç izledim ve yeni sezonu bekleme sürem kısaldı.
  • simsiyah, kara delik gibi karanlık bir mizah anlayışı vardır. netflix'in açık ara en iyi yapımlarından biri olmanın yanı sıra, günümüz dünyasında izleyebileceğiniz en başarılı animated serilerden de biridir.

    şahsi fikrimce:
    bojack > rick and morty > bob's burgers > ......... > limon ile zeytin > archer
hesabın var mı? giriş yap