• geçenlerde bu arkadaşla twitter'da ufak bir tartışmam oldu, sanırım chp yüzünden psikolojisi epey bozulmuş; kabuslarında kemal kılıçdaroğlu'nu falan görüyor olsa gerek.

    ben kendisini ciddi ciddi chomsky ile kıyaslayan bir hayranına cevaben zırt pırt iyi parti övmesiyle alay eden bir tweet attım, adam direkt altına damladı. önce benim chp'den çıkarı olan biri olduğumu iddia etti, sonra kk troll'ü zannetti, en sonunda da klasik melih gökçek taktiği ile "ben süperim ama siz salak olduğunuz için anlamıyorsunuz" temalı söylemlerle seçimden aylar sonra yaptığı iyi parti eleştirilerini sıralayan bir final yaptı.

    halbuki benim kendisiyle alay etmemin sebebi seçim öncesindeki 1 yıl boyunca ağır iyi parti fanboyu olduğu halde çok tarafsız gibi görünmeye çalışmasıyla alakalı ki kendisi de zaten akşener ile olan bağlarını itiraf etmişti seçimden sonra.

    sözlükte olsa mesela bunu dediğim için "ben iyi parti'yi de eleştiriyorum taam mı" diye seçimden 2 ay sonra yaptığı eleştirileri sıralar gelip ama konu o değil ki. konu iyi parti ile olan bağlarını aylarca inkar edip tarafsız ayağıyla kendi partini de dinamitlemen anasını satayım. kılıçdaroğlu seçimi kaybetti ve bedelini hepimiz ödüyoruz evet ama kendisi de koltuğundan yaka paça indirilerek bedel ödedi, senin gibilerin ipiyle kuyuya inip oradan çıkamayan meral annen bedel ödemeyi düşünüyor mu peki bozpek kuzum?
  • ben meral akşener'in geçen seneki saçmalıklarını mehmet ağar'lara, beşli çetelere, 418 milyar dolar işinin uzanacağı şirket ve isimlere, ne güzel devlette kadrolaştık erdoğan ile gül gibi geçinip gidiyoruz bu düzen bozulmasın kılıçdaroğlu gelirse liyakat gelir yargı/medya özgürleşir allah korusun solcular da kadro kapar erdoğan kalsın böylesi bizim için daha iyi tayfaya bağlıyorum hep.

    burada denmiş ki akşener'i yakan burak bilgehan özpek oldu diye. bilemiyorum. bu iş çok daha derin yerlere uzanıyor. kıytırıktan bir siyaset bilimcinin hataları ve yol göstermeleri nedeniyle olmadı bence bu kılıçdaroğlu'na seçim kaybettirme planları.

    yukarıda muhtemelen kendisi açıklama yapmış. yok akşener haklıymış kılıçdaroğlu'na oy verip imamoğlu'na vermeyecek yokmuş faso fiso. bak bu biraz olabilir. biz kılıçdaroğlu'nu destekleyen onun aday olmasını isteyen adamlar daha makul adamlarız. kılıçdaroğlu'nun ideal aday olduğunu düşünüyorduk ama muhalefet kimi aday gösterse oy verirdik. bizim derdimiz muhalefetin kazanması ülkenin normalleşmesiydi. küçük planlar yapmadık sizler gibi. siz ise artık sebebi neyse “aman kk gelmesin erdoğan kalsın daha iyi” moduna geldiniz veya getirildiniz. ya arkadaşım akşener'in yaptığı otur kalklar kumar masası gibi laflar her medyaya çıktığında kılıçdaroğlu'na vurmalar… bunlar normal mi bunların seçmeni etkilememesi beklenebilir mi? haliyle en az 2-3 belki de 4 puan ya bunlar bu işi yapamaz kaos olur daha kendi içlerinde anlaşamıyorlar diyip muhalefetten erdoğan'a çok rahat dönmüştür ve üzerine sinan oğan gibi bir boş adama da 6 puan aldırtmıştır. ki konda bile iyi partiyi bir ara 18 puan buluyordu. bu saçma sapan hareketler iyi parti'yi bile belki 8 puan etkiledi. kk'yı etkilemesi beklenebilir mi?

    akşener'in tek yapması gereken “cb makamı önemsiz bir makam olacak, ben başbakan olacağım, rahat olun oyunuzu kemal bey'e verin zaten parlementer sisteme geçip ülkeyi normalleştireceğiz, belediye başkanlarımız da görevine devam etsin yerel yönetimler önemli, istanbul gibi bir yeri akp'ye bırakmak istemeyiz. bir sonraki yerel seçimde de türkiye'de çoğu yerel yönetimi alacağız. bunların da iktidarımızla uyum içinde engellenmeden çalışmasını sağlayacağız” demekti. bunu yapsaydı kılıçdaroğlu kazanırdı. kesinlikle kazanırdı. ha buna rağmen kazanamıyorsa emin olsun imamoğlu da kazanamazdı üzerine bir de bugünkü tablodan olurduk. hiç macera aramaya daha görevinde beşinci yılını doldurmamış yargı sopası kafasının üzerinde gezen imamoğlu'nu aslanların önüne yem olarak atmaya belediyeyi akp'ye bırakmaya gerek yoktu. bak bugün ne oldu? istanbul ankara yerel yönetimleri tüm türkiye'ye örnek oldu. muhalefet geçen seneki bozguna rağmen türkiye'de çok büyük başarı kazandı. geçen sene imamoğlu görevini tamamlamadan cb olmaya oynasaydı bu durum bozulabilirdi. imamoğlu halk tarafından çok aceleci görülebilirdi. chp'nin yerel yönetim başarısına gölge düşebilirdi. bir ton risk vardı. kılıçdaroğlu doğru adaydı. onun ağzına sıçan seçimi kaybettiren sizler oldunuz. hiç kusura bakmayın. buradaki siyaset okuması zayıf ergenlerin geçen seneki troll gazlamalarıyla tüm suçu kk'ya yıkıp yüzlerce kez kk'ya küfretmesi bu gerçekleri hiç bir zaman değiştirmeyecek.

    hadi diyelim akşener gerçekten samimi olarak muhalefet kaybeder diye kk'yı istemedi allah aşkına bu kadın 3 sene o masada sürecin kk adaylığına gittiğini göremedi mi? bu olabilir mi? bal gibi biliyordu kk'nın aday olacağını. önce 2021-2022 başı gibi ben aday olmayacağım diyip önünü açtı belediye başkanlarının aday olarak konuşulmasına istekli olmadı sonra 2022 yazından itibaren iyice adaylık yoluna girmiş olan kk'yı itibarsızlaştırıp istenmeyen aday haline getirip tartışmaya açıp ayağını kaydırdı. kk aday olmasın istiyorduysa bunu çok daha erkenden normal yollarla konuyu masaya getirerek hatta masaya ilk otururken engelleyebilirdi. öyle ise ben yokum diyebilirdi. seçime iki ay kala medyaya çıkıp bağır çağır yapılır mı bu? bunun muhalefete seçim kazandırmayacağını muhalefete çok büyük eksi yazacağını kendisine biz mi anlatalım?

    yani kısaca bırak bu işleri burak bey. al takkeyi önüne ve düşün eğer gerçekten birilerinin etki alanı içinde değilsen tabii. hırs yapma yanlışından dön. emin ol eğer geçen sene belediye başkanları bu yola girmiş olsaydı bugün bu tablo oluşmazdı. belki de ülke için böylesi daha hayırlı oldu. hiç bir zaman milleti öne almayan akşener bahçeli sinan oğan tayfasından sahte milliyetçilerden toptan kurtulduk. akşener'in başbakan olacağı senaryo ülke için o kadar da hayırlı değilmiş bugün anlıyoruz. chp sizin dediğiniz gibi hür ve müstakil tüm bu dertlerle boğuşacak ve üstesinden gelecek umarım. bunun için imamoğlu ve yavaş dahil yerel yönetimlerin halkı mutlu etmesi ve oy attığına pişman etmemesi çok önemli. sonrası kolay.
  • kılıçdaroğlu'nun ''böyle bir şey olabilir mi'' şeklinde sloganlaşmış pasifist tavrının en koyu destekçilerinden. bir de belediyeler alınınca bu arkadaşlar iyice özgüven kazandı, kanaat önderi pozuna büründüler.

    bunlar kısaca diyor ki: muhalefet tayyip erdoğan ile polemiğe girmemeli. tayyip erdoğan'a karşı sert muhalefet yapmamalı, tayyip erdoğan ile çatışmamalı, çünkü işte tayyip erdoğan hemen onları vatan haini ilan eder, halk da muhalefete oy vermez. bakın ben cafcaflı okullarda okumadım, cv fetişistlerini memnun edecek bir cv yoktur bende. siyaset bilimini de lisanstan mezun olunca bıraktım, daha başka alanlara yoğunlaştım. (bkz: orta doğu), (bkz: uluslararası güvenlik). ama bu arkadaş nasıl siyaset bilimi doktorudur ben anlayamıyorum. önerdikleri tarz ile erdoğan bu ülkeyi ömrü vefa ettikçe yönetir. nedenlerini izah edeceğim.

    siyasetin çok temel kavramları vardır. duverger'e göre siyaset: ''hem bir çatışma ve iktidar kavgasıdır, hem de -hiç değilse bir ölçüde- toplumun bütün üyelerinin yararına olacak bir düzen yaratma aracıdır''. yani duverger'e göre siyasetin temel yapı taşlarından biri çatışma ve iktidar kavgasıymış. siyasetin bir sürü tanımı var ama en makulu duverger'inki bana göre.

    bir kere ''şöyle yaparsanız sizi vatan haini ilan ederler'' gibi sakil bir hareket noktası ben ömrü hayatımda duymadım. tabi ki onlar sizi bir şey olmakla suçlayacak. karşınızda carl schmitt'e rahmet okutacak kadar iç-dış düşman oluşturmayı seven bir iktidar var. peki sizin buna karşı hizaya mı geçmeniz gerekiyor? hizaya geçersen adamın söylem üstünlüğünü kabul ettin demektir. aslında hikayenin bittiği yer burası tam da. o seni istediği daireye sokmuş oluyor. üstelik sen o daireye girince de düşman olmaya devam ediyorsun. sen geri çekildikçe o yeni söylem üretiyor. yarın ''elektrik faturalarının yüksek geldiğini söyleyen bazı vatan hainleri var'' denirse, elektrik faturalarının yüksek olduğunu söylemekten vazgeçmeyi öneriyor bu arkadaşların kafası. korkunç bir kafa bu. hapishane gibi. felç kalmışsın gibi. siyasete içkin olan her şeyden vazgeçmiş bir kafa bu.

    basit bir örnek vereceğim. eğer bu ülkede anayasada hala laiklik ibaresi geçiyorsa, bu erdoğan'ın, böyle bir şey yaparsak ciddi bir halk tepkisi olur diye düşünmesinden kaynaklanıyor. bakın istese yapar bunu. yanına birkaç tane daha meşruiyet veren madde ekler, ne bileyim işte hayvanlara karşı suçlara ağır cezalar getirir, referanduma götürür. ve geçer bu rerefandum. oysa siyaset rakamlardan ibaret değildir ve tayyip erdoğan bunu hepinizden iyi biliyor. işte bu arkadaş, tayyip erdoğan'ın çekindiği o halk tepkisini öldürmeye çalışıyor. çünkü onlara göre böyle bir halk tepkisi olursa, tayyip erdoğan daha da güçleniyor. davalık olmamak adına küfür etmiyorum. oğlum dinlemeyin bu adamları. bu ülkeye bir şey olursa, bu tuzu kuru adamlar yurt dışına kaçar gider. sen ben kalırız bu ülkede.

    belediyeler meselesine gelelim. bir kere istanbul'un kürt seçmen sayesinde alındığını artık 5 yaşındaki çocuklar bile biliyor. chp ve iyip'in oyları artı kürtler= istanbul. bu kadar basit. ikinci seçim zaten tepki oyları ile bu hale geldi, onu saymıyoruz. tamamen dört işlem bakın istanbul'un gelmesi. burada nasıl bir stratejik deha var? gören varsa bana da söylesin. ankara seçimi ise mansur yavaş'ın ankara seçmenine uygun bir profil olmasında yatıyor tamamen. zaten denenmiş bir kişiydi, 2014'teki seçimde neler oldu biliyoruz. mağduriyet hissi ile ankaralılar mansur yavaş'a verdi belediyeyi. verdi de ne oldu?

    bakın erdoğan, hiçbir geçerli sebep olmadan istanbul seçimini bir parmak şıklatması ile iptal ettirdi. sonra baktılar. şimdi birer birer yaptıkları şeylerin planını yaptılar. belediyelerin yetkilerini kuşa çevirip oyuna devam ediyorlar. bozpek tayfası da ''aman hacım'' diye dolanıyor hala. yerel seçimlerde herkes ne diyordu? ''yereli alırsak bu havayla genele tahvil ederiz bu oyları''. allah aşkına soruyorum: ülkede akp kaybetmiş gibi bir hava var mı? yerel seçimlerden önceye göre nasıl bir atmosfer değişimi var? merak ediyorum. ülkede erdoğan yenilmiş havası var mı sizce? merak etmeyin bu hava yerel seçimlerden 3 ay sonra başladı. hala da devam ediyor.

    uzattık. ben kandırılmaya devam etmek istiyorum diyen, bozpek ve yancılarını dinlesin. ama sonu hayal kırıklığıdır.
  • burada daktilocu ve liberal tayfanın iddia ettiği gibi tarafsız ve cesur bir akademisyen değildir.

    zaten bütün problem de burak bilgehan özpek’in kendisini olmadığı biriymiş gibi tarafsız, cesur ve objektif olarak sunmasından kaynaklanıyor.

    kimse ona iyip’e neden danışmanlık yapıyorsun, meral akşenerle neden görüşüyorsun, chp ve kılıçdaroğlu’nu neden eleştiriyorsun diye kızmıyor. problem özpek’in analiz yaparken “ben tamamen objektifim, rasyonel düşünmenin gereği bu, bütün akademik birikimimle konuşuyorum ki” pozlarıyla iyip’i ve meral akşener’i aklayıp meşrulaştırmasından kaynaklanıyor. kusura bakma hocam ama ne yaptığın analizler objektif, ne de kimsenin düşünmediği bilmediği orijinal bir analiz yapıyorsun. literatürde az biraz mürekkep yalamış herkesin bildiği iki adama atıf verip analize başlayınca kendini meşrulaştırmış olmuyorsun.

    gelelim entelektüel ve cesur tarafına. yani tobb’daki hallerini tanımasak inanacağız çok tatlı, hocalığın hakkını veren bir akademisyen olacağına. imzacı akademisyenler atıldığında kılını kıpırdatmayıp -yakın çevresine ben demiştim abi, devleti alenen suçluyorlar- diyen, tobb’dan haksız bir biçimde atılınca bütün haksızlıklara uğrayanların sözcüsü haline gelen, snob ve insanlara üstten bakan bir akademisyendir kendisi. tobb’dan atılmadan evvel seta ekibiyle gayet de iyi anlaşıp, birçok organizasyonlarında yer almıştır. siz bakmayın ezel ebed muhalifmiş pozlarını kesmelerine. bilgehan uçak’la tartıştığı programı izlerseniz gerçek kişiliğiyle ilgili bir parça izlenim edinebilirsiniz.

    daktilo da yazı yazma imkanı sunduğu taşralı phdlilerce partizanca savunulup övülmesi anormal değildir, zira entelektüel birikimi zayıf ama fazlasıyla muhteris olan ve görünür olmayı kafaya takmış ersatz yuppie akademisyen adayları için daktilo1984, medyascope, politikyol gibi haber-analiz siteleri önemli bir sıçrama tahtası işlevi görüyor. kendilerini akademik olarak geliştirmekten çok yeni “networkler” kurarak sosyal medyada daha görünür olmayı önceleyen bu taşralı phdliler için burak bilgehan, ruşen çakır, berk esen gibi figürler çok önemli bir pozisyonda bulunuyor. yalnız bu taşralı phdliler şunun farkında değil, bu networkine dahil olduğunuz kaynakları siz kullanmıyorsunuz, onlar kendi söylemlerini çeşitlendirip, farklılaştırmak yani “bakın yalnızca ben öyle düşünmüyorum boğaziçinde doktora yapan berkecan da aynı şeyleri düşünüyor” diyebilmek için sizi kullanıyor. (bu arada boğaziçi’nde, galatasaray’da, sabancı’da doktora yapmak sizi taşralı olmaktan kurtarmıyor çünkü taşralılık okulla ilgili değil, zihniyet olarak aşırı turkocentric, gündelik siyaset analizinin ötesine gidermemekle alakalı.) inanmıyorsanız kendi yazdıklarınız dışında diğer yazarların yazılarını okuyun, neden bütün yazılar tek bir yazar tarafından aynı ideolojiyle yazılmış gibi duruyor anlarsınız.

    berk esen’e söylediğim şeyin aynısını ona da söyleyeceğim, aşırı politize tavrın akademik kimliğine zarar veriyor. eğer sende yunus emre, yüksel taşkın, fethi açıkel gibi önemli bir pozisyonda olmak istiyorsan tarafsız olduğunu iddia ettiğin akademik gömleğini çıkar, siyasete gir. ama sırt verdiklerinle en fazla iyi parti vekili olabilirsin.
  • canlı yayınlara katılırken arkasında kütüphane var diye söylediklerinin kıymetli olduğu hayali yaşayan öğretim üyesidir.

    aylardır “siyaset bilimi şunu söyler, bunu söyler, şu budur, bu şudur” diye diye kanaat fışkırtıyordu medyascope üzerinden.

    heralde şimdi başını dizlerinin arasına sokmuş düşünüyordur: “lan kitaplarda hiç okumadık biz bunları”

    işin daha da kötüsü, bir öğretim üyesinin henüz akademik pozisyonu devam ediyorken güncel siyasete bu kadar dahil olması öğrencilerini de mağdur etmiştir.

    şimdi bu insanı ciddiye alıp da kim nasıl dersini dinlesin?

    hepi topu 20 kişinin okuyacağı akademik makalelerle övünmeye benzemiyor siyaset.
  • 2 yıldır yayınlarını takip edıyorum. "multeciler turkiye'de kalmalidir" dedikleri 1 tane yayin izlemedim. tam tersine multeci meselesinde almanyanin iki yuzlu davrandigini, hatta merkel'in 2018 secimlerinde akp kadin kollari baskani gibi calistigini soylediler. (almanya'dan fon aliyorlar ya hani) geri kabul anlasmasinin hem turkiye'ye, hem de avrupa degerlerine ihanet olugunu soylediler. gecen ay cektikleri yayinda da akp'nin gocmen politikasinin hepimizi nasil yoksullastirdigi anlatiliyor.
    bunu soyleyen adamlarin yayinlarini 2 bin kisi izliyor. bunlara kufreden adamin videosunu yuzbin kisi izliyor. ben de buna anlam veremiyorum.
  • twitter'dan:

    bir ülkenin ulusal çıkarlarını şeffaf olmayarak koruyabilmesi nadiren gerçekleşir. şeffaf olmayarak korunan genellikle ulusun değil belirli bir zümrenin çıkarlarıdır.
  • tali sharot'un "baskalarinin akli" diye bir kitabi vardi. kitaba gore insanlari politik olarak ikna etmek icin insanların mevcut pozisyonlarına dokunmadan, liderlerine veya siyasal ideolojilerine küfretmeden, meseleyi teknik bir tastisma zeminine cekip ikna olabilecekleri makul bir çözümde ortaklaşmaya çalışmak gerekiyor. ayni felsefe chp'nin son yerel secim kampanyasinda ve bu kampanyanin direktoru ates ilyas bassoy'un kitaplarinda da var.
    bilgehan hoca, nobel ekonomi odulu de alan bu bilimsel gercegi insanlara tane tane anlatmaya calisiyor. yayinlarini cok az insan izliyor ama gordugum kadariyla yarattiklari etki gitgide artiyor.
    twitter'da oz hakiki muhalifler akillarinca dalga geciyorlar, ama en cok bagiranin, "izin vermeyecegiz" ya da "disini sokecegiz" tarzi muhalefetin bir halta yaramadigini son muharrem ince faciasinda ogrenmis olmalilardi.
  • kendisinin çok çok sık kullandığı kelimeleri bir araya getirerek bir cümle kurmak gerekirse:

    - açık konuşalım, muhalefetin pragmatik ve pratik bir siyaseti normalleştirip, marjinal olan tayyip beyin iktisadi politikalarından neşet eden otoriterleşmesini radikal olarak söylemleştirmesi gerekiyor.
  • bayılıyorum bu utangaç milliyetçilere. milliyetçilerin hakim olduğu ortamları sevmezler çünkü o ortamda ne parlak bir fikir filizlenir ne de farklı olan herhangi bir fikre yer vardır. kafası biraz olsun farklı çalışan her insanı boğar o atmosfer. o ortamların seviyesine girmiyorum bile... böyle arkadaşlar da kendilerini daha ferah ortamlara atıp biraz olsun nefes almak için sözde liberal olurlar. maske insana sonradan eklenmiş bir aparat olduğu için er yada geç yüzünden kayar yalnız bu arkadaşınki biraz şiddetli olmuş. içindeki milliyetçiliği ne kadar bastırdıysa garibim maske yüzünden fırlamış gitmiş. olsun, liberaller unutur ve kendisi de eski ortamında tekrar yer bulur fakat görmesi gerekenler göreceklerini gördü. bu da iyi oldu.

    bir programında selahattin demirtaş çok zekice hamleler yapıyor denilince "içerde kalmak insanı mantıklı biri haline getirir" minvalinde bir şeyler zırvalamıştı. selahattin demirtaş mahkumiyetle hizaya getirilebilecek birisi değildir ve sen de bu tip hasletleri anlayabilecek birisi değilsin. bu da bir not olarak burada dursun....
hesabın var mı? giriş yap