• trt'de yarışma sunan,demode saçlı,cingöz adam.(sunduğu yarışmanın adını bilmiyorum,2 kez seyrettim.)
    ikincisinde şöyle olaylar cereyan etti:
    altı yedi tane cevval arkadaş oturmuş izliyoduk bu güzelimsi yarışmayı ki aniden ceminay bi yarışmacıyı takdim edip,kendisine isminin manasını sordu.
    ismi "cesur meyva" olan kimse ne yanıt verdi,gülmekten hatırlamıyorken, bizi bitkisel hayata sokan bir diğer gelişme oldu:
    bi yarışmacıyı oturtuyolar koca bi ekranın önüne,bi sürü kelime geçiyo ordan,sorulan soruların yanıtları ordaki o bi sürü kelimenin içinde, güzel bi hafızan varsa işin kolaylaşıyo filan...
    soru:müzikte zamanı ölçmeye yarayan aletin adı nedir?
    cevap: "küçük prens"

    yahu orda bi sürü teknik terim var:yok hemoglobin, yok distribütör veya nebiliyim stopaj?!
    neden "küçük prens" i attın yarışmacı?
    neden bitirdin bizi? toksin enjekte ettin vücutlarımıza??
  • koparan şahsiyet..

    "sırada sıla'nın ilginç teklifi var, sevişmeden uyumayalım."
  • ayça şen'in tansu çiller'e yapamadığı şakayla direkt çağrıştırdı: bu adamın telefon şakaları çok canavar oluyordu çünkü genelde kurban yakını ile işbirliği içinde yapıyordu şakayı. bir tanesi de şöyle idi. geceleri babasının bmw'sini kaçırıp gezen çocuğu benzin istasyonu sahibi kimliğiyle arayarak arabaya yanlışlıkla dizel koyduklarını, o yüzden hemen servise gitmeleri gerektiğini vs vs söyleyerek çocuğun götünden solumasına sebebiyet vermiştir kendisi.
  • bir televizyon programında
    - bugünkü programı izlemek için iki büyük nedeniniz var. konuğumuz nadide sultan!
    esprisini yapan programcı. kendisinden beklenmeyen bir performanstı.
  • cem ceminay 90’lı yılların başında, özel radyolar ve televizyonlar güzel ülkemizde henüz kurulmaya başlamışken amerikanyalar’dan gelmiş idi. number1 fm’de de çalışmış mıydı hatırlamıyorum, ama esas şöhreti power fm 100 ile yakalamıştı.

    power fm’de işte sabah mı akşam mı hatırlamıyorum bi program yapmaya başladıydı. o dönem türkiye’de keçinin olmadığı bir dönem idi. hâl böyle olunca önüne gelen koyuna abdurrahman çelebi deniyordu. cemceminay, esas şöhreti kendi mârifetiyle değil, hâkikatten de bir hademe sâyesinde kazanmıştı. bu değerli hademe de memduh’tan başkası değildi.

    o zamanlar power fm 100 sütüdyoları taksim vakkorama’nın içerisinde mağazaya giren herkesin görebileceği şekilde düzenlenmişti. sevgili memduh’ta vakkorama’nın temizlik elemanı idi. kendisi mâlum, istanbullu değildi. istanbul türkçesi ile değil, memleketinin has şivesi ile konuşurdu, bu konuşması da kibirli, kendini beğenmiş “modern” türklere komik gelirdi. cahildi memduh, okul okuyamamıştı. bu kendi kabâhati değil, devletin kabahatiydi o ayrı. işte cemceminay sigara molasında, program öncesi, sonrası bilimum zamanlarda bu memduh ile görüşüyor, konuşuyor vakkorama içinde. gel zaman, git zaman akıllara bu fikir geliyor. memduh’u programa çıkarayım, herkes de ona gülsün, benim zekâm parıldasın...
    şimdi şöhret oldu, ama sevgili memduh’u unutuverdi! memduh nerelerde acaba?

    aslında cem ceminay’ın kıymeti harbiyesi kendinden menkûldür. güya amerikalar’da uzun yıllar radyoculuk yapmış, bütün bu birikimini türkiye’nin istifâdesine sunmuştu. amerika’da ilkokulların bile bir radyo vericisinin olduğu, her kasabada bile bi sürü radyo kanalı bulunduğu mâlum. artık cemceminay da hangi kanalda radyoculuk yaptıysa...

    cemceminay’in komikliği kahkaha efektinden ve o her dâim bıkkınlık verecek kadar “enerjik” sesinden gelir. yâni gelmez. komik değildir. soğuktur. zaman zaman suludur. sıkıcıdır. ayrıca artık yaşlanmıştır. dolayısıyla da baymaya başlamıştır. tabii ki insan ihtiyarladıkça değeri de artar. ama yaş ile beraber irfanın da artması koşuluyla. yoksa bir ray cokes vardı benim gençliğimde. o da işte cemceminay yaşlarındaydı, ama adam müzikten anlatıyordu, dönemden, trendlerden, eğilimlerden, anlayıştan, estetikten anlatıyordu. zekâ kokuyordu konuşması. yoksa böyle ilkokul çocuğu gibi hedö hödö kahkaha, ona şaka buna şaka kahkaha, sulu sepken kahkaha değildi...
  • bu sabahki programında ekşi sözlük için iki paralık site diyerek ne kadar süper tespitler yapabildiğini söylemiş kendini amerika'da zanneden biri.
    edit: kendisini ayça şen daha yayına başlamadığı için radyolar arasında zaplarken duyduğumu belirteyim, yoksa öyle "şey"leri dinleyecek birisi değilim.
  • biraz önce çok güzel yürüdü. selam verdi sağa sola.

    harbi yok böyle dans
  • son zamanlarda tv'de dönen "ben cem, onu yapıcem bunu edicem" şeklinde ilkokul 3 seviyesinde espri barındıran reklamıyla iticiliğine iticilik katmakta olan dj/sunucu.

    o kadar bunaltıyor ki artık 1 dakika dayanamıyor kanal değiştiriyorum. zat-ı şahanelerinin o esprisini tipik aksanlı türkçesiyle bir daha duyarsam sinirden kendimi sikicem.
  • pozitif elektrigi olan ama ozunde bir radyo programi yapimcisi ve dinlenen birisi olarak ozenti ve "yaziklar olsun" adami. sabah programinda beraber cali$tigi kiza mizah cercevesinde yaziyor. $aka biliyorum ama bu kadar mi ba$arisiz olur bu yazma i$i. hesapta bu konuyu her zaman el altinda bir makara malzemesi olarak kullaniyor programin temposu icin. uygundur, eyvallah ama, cok kotu yaziyorsun be cem abi.
    ama en buyuk problemi dili. cem ceminay kar$imda konu$sa ne kadar medeni devam edebilirim bu sohbet ortamina bilemiyorum. eninde sonunda "- abi turkce konu$!" dermi$im gibi geliyor. cem beyle kar$ilikli mesela "ataturk" konulu bir sohbet etsek, eminin cok destekcisidir ataturk'un, daha dogrusu ataturkculugun, laiktir eminim, hem de kalpten, konu$abilir de, yeterince kulturu vardir, bo$ adam degil, ama o dil ve konu$urken kastigi o amerika paketli niyet ile cok sinir bozucu olur bence. trt'de boyle bir turkceye nasil program yaptirirlar inanamiyorum.
    zaten yari ingilizce konu$uyor, bazen durduk yere bir tetik iniyor ve yandaki bayan dahil tam tedrisat ingilizceye ba$liyorlar. bir keresinde turkce denilemeyecek dev$irme "enformasyon" kelimesini begenmedi cumle icinde, "information" olarak -duzeltti- ve rahatladi. oha be abi! yazik...
    bir de konu, programa alinan sohbetlerde milliyetcilige geliyor bazen ucundan falan. ne bileyim yurt di$indan turkler falan baglaniyor mesela. ben buna "tikky milliyetciligi" diyorum. adi var kendi yok. gerci adi bile onlarin agzinda milliyet kelimesine benzemiyor. adam "milli degerlerimizi keep etmemiz lazim!" gibi cumleler kuruyor abi. var mi otesi? bir de turkce, yari turkce veya ingilizce konu$sun. hani "native" telaffuz kasacam diye yav$ak, gevrek bir ses tonu ile kasmak vardir ya, hollywood filmlerindeki zenci jargon ve aksani gibi. direk o $ekilde cem bey.
    -10,+10 arasinda -8,5 veriyorum kendisine.
    ugurluyorum. uzaklara, cok uzaklara, belki ozlemlerine kadar...
    ben cem beye baktigim zaman turkiye'de yapilmi$, turk'un emegi olan, ama nike markasi ile turkiye'ye pahaliya satilan bir ayakkabi goruyorum sanki.
    halbusem herkes dinliyor, begeniliyor, programina kalitesiz diyeni allah ta$ yapar. ama o dil meselesi bence her $eyi tuketiyor.
  • türkiye'nin frasier'ıdır. hatta bence fraiser karakteri bizzat cem ceminay'dan esinlenmiştir. efendim benzerliklerde özellikle dış görünüş dikkat çekici. ikisi de kalıplı, toplu, kafada saçlar seyrek boy pos aynı. onun dışında ikisi de çoluğu çocuğu bırakıp, karıyı boşayıp başka bir şehre taşınmış. e ikisi de radyocu ve insan piskolojisinden anlıyor ( tamam frasier birkaç adım önde bu konuda ) bir de cem'de de aynı frasier'da olduğu gibi bir burun üstünden görme durumu var, böyle bir elitlik akıyor üstlerinden. ha niles gibi bir kardeşi yada dizideki gibi eğlenceli bir babası var mıdır bilemiyorum ama o da varsa şıp diye oturacak.

    buradan sayın sinan çetin'e sesleniyorum. türkiye'de frasier'ın taklidi çekilecekse alın size frasier, yapılmışı burda. niles'ı bulmakta zorlanırsanız bir telefon kadar yakınım size.
hesabın var mı? giriş yap