9 entry daha
  • ken loach'un british railways özelinde, tüm dünyada etkili olmaya başlayan neo-liberal sömürü düzenini belgesel tadında anlattığı filmi. kamu kuruluşlarının devlet eliyle nasıl piyasanın insafına bırakıldığı, demiryolu işçileri örneği üzerinden çok iyi yanısıtılır. aslında paran kadar yaşa ideolojisidir bu ya neyse, girmeyelim şimdi. enrty yazıyoruz sadece.

    verimlilik, karlılık, rekabet gibi saikler üzerinden başlayan özelleştirme dalgasıyla bizdeki tcdd, özel sektöre satılır. patron durur mu, önce işçilerin sendikal haklarına göz dikilir. yıllardır devlete çalışmaya alışık işçiler taşeronlara çalışmak zorunda kalır. onlara isterlerse tazminatları karşılığı işi bırakabilecekleri bile söylenir. cendere öyle bir daralır ki bazı işçiler kısa süre yetecek bir tazminat için kazanılmış haklarından tek tek vazgeçer. bu gidişler işçi sınıfının birlikten doğan gücünü emer. dayanışmayı yıkar. piyasada işsizlik kol gezmektedir. işveren hep en ucuza çalıştırabileceği işçiyi seçmek ister. çünkü bu en doğal hakkıdır! herkes iş için kıvranırken kimse "ben 2bin liraya çalışmam" demez örneğin. ekonomik çaresizlik içinde bir bakmışsın insanlıktan çıkmışsın. bütün hayatını işini kaybetmemek üzerine kurduğun, öyle olmak zorunda olduğun bir düzenin adıdır bu. sorarlarsa karlılık, verimlilik dersiniz.

    filmdeki işçilerden biri sheffield wednesday taraftarıdır. işsizken evde takımının formasını giydiği bir sahne vard. bu elemanın işyerindeki dolabında da mavi-beyaz sheffield wednesday atkısı görülür. bir başka sahnede ise bir dolabın üzerinde şehrin bir diğer takımı olan sheffield united'ın logosu gözüme çarpmıştı.

    (bkz: neoliberalizm)
    (bkz: işçi sınıfı)
1 entry daha
hesabın var mı? giriş yap