8 entry daha
  • ‘insana en yakın yalnızlıktır insan’ yazmış hasan ali toptaş kitabın ilk sayfasına.. bugün içimden geçen hangi dizeydi aramak için eğildim kitaplığıma ve buldum. özdemir asaf ya da hasan ali toptaş olmalıydı çünkü derin bir şekilde ‘yalnızlık’ kelimesiydi. belki de sunay akın’ın ‘iki çocuk/rahatlıkla oturduğumuz/kapının eşiğine/kendi başıma zor sığıyorum bugün/büyüdükçe insan/yalnız mı kalıyor ne?’ dizeleriydi. içimde dizeler vardı ve dizelerin bir de kokusu.. ama kitabını, şairini hatırlayamıyordum.

    otobüste ayakta giderken bir an başımı bir elin tuttuğu demire yasladım. başımı bir ele yaslamanın tek yolu otobüs kalabalıkları gibi geldi bir an. başını demire yaslamak ve bir ele yasladığını düşünmek, o el o demire tutunuyor diye, dönüp yüzüne baktım tutunan kişinin, ben yaşlarda mühendis kılıklı bi kız..şimdi elimdeki kitabın sayfalarında gezinirken fark ettim ‘ve bir uçurum dolanırdı ayak bileklerime, yalnızlık uçurumları giyinmektir biraz da’ dizelerini işaretlemişim..

    ‘yalnızlık susturmaktır kendi sesinle kendini’ kısmını işaretlemişim sonra. eve dönesim geldi çok ama çok hızlı dönesim geldi eve. ve küçüklük günleri gibi babamın kucağına oturup ağlayasım geldi. hala kucağına oturuyorum da ağlamıyorum artık. eskiden ağlar mıydım hatırlamıyorum. ‘babalar alınlarımıza yazılmış yalnızlıklardır’ kısmını işaretlemişim kitabın. belli ki ben bugün bu kitapta ilerlemişim..

    mecidiyeköy sapağında koyverdim gözyaşlarımı, ne zaman orda ağlasam aynı şarkı gelir aklıma. ‘ben yalnızlığı sensizlik sanmıştım her keresinde’ cümlesini işaretlemişim kitapta.
    eve dönmek istedim, eve dönmek ve haftalardır ertelediğim şu mektubu yazmak ilkokul arkadaşıma. yıllar sonra benim 14.05.94 tarihli bir mektubumla (okulların bitmesine 34 gün kaldığını yazmışmışım çocuk parmaklarımla) yeni elyazısını yollamıştı koyu mavi bir zarfta geçen ay, hala cevap yazamadım. ‘yalnızlık postacıların taşıdığı yüktür çoğu kez’ işaretlenmiş kitapta..

    evde bir mail buldum bir dosttan ‘o kadar çocuksun ki...’ yazmış tüm sevgisiyle.. ‘çocuklar büyüdükçe kirlenir zaten, kirlendikçe büyür; başka ne denir?’cümlesini işaretlemişim kitapta..

    günlerdir çalan aynı şarkıya kapattım gözlerimi, sonra odada gezdirdim. ‘ben sensizliği yalnızlık sanmıştım her keresinde’ işaretlenmiş kitapta. ‘sensiz kalmamak için sendim o zamanlar; seni uyuyordum sürekli, seni içiyordum çay diye, cennet diye seni düşlüyordum’ dizeleri işaretlenmiş, hem de benim tarafımdan ‘o zamanlar’.

    yazmaya karar verdim, yazmaya ve yazmaya..‘anlardım ki’ demiş bir yerde kitap ‘anlardım ki insan bir başkasındaki kendini okur; ve okunanlar yalnızlıktır.’

    sonra kitaplığıma döndüm, bugün bir yerlerde yazılı olmalıydı. benim yazmama ne gerek vardı, yazılı olmalıydı, hayat değildi ki bu yaşamaktı sadece, yazılmış olmalıydı. ‘artık vazgeçmiştik tırnaklarımızı kesmekten göğe tutunmak için; yalnızlık biraz da vazgeçmektir.’i işaretlemişim kitapta..

    ‘havadan’ dedim sonra kendime, ‘havadan..’ ‘zangır zangır bir tren geçerdi ya damarlarımızdan;yalnızlık onun dönmeyeceğini bilmekti.’ yi işaretlemişim.

    birilerini düşündüm sonra, konuşulanları, yazılanları, anıları gülümsemek için. ‘daha dün, daha geçen hafta nasıl da farklıydı, lunaparklardan, bahardan bahsediyorduk’u hatırlattım kendime. oysa ‘anılarımız çoğaldıkça yalnızlığımız büyüyor derdin’ cümlesini işaretlemişim kitapta... ‘bakarsınız bir çocuğun yokluğu elinizden tutmuş lunaparka sürüklüyor sizi’ cümlesini işaretlemişim.

    telefonu aldım elime, birilerini aramak istedim. ve ‘yalnızlık hadi gidelim’dir çoğu kez, hadi n’olursun.’ dizesini işaretlemişim kitapta.

    ve ben tüm bunları çok öncelerden işaretlemişim. bir an dönmek istedim bir dostun bu kitabı armağan ettiği günlere. belki sadece o dostu yitirmiş hissettim bugün. önceden işaretlediklerim ve okuduklarım arasında kaybolmak istedim. bişiyi beceremediğim hissiyle eve sığınırken, bu oyuncaklara, kuru çiçeklere, siyah beyaz kartpostallara, duvarlara, fotoğraflara... hiçbişiyi becerememiş olduğum hissiyle sığınırken kitaplara...
    ‘kimileri düşer yalnızlığa, kimileri yükselir’ demiş kitap, ben de işaretlemişim.

    evet bu kitaptı.. oysa bir an özdemir asafın ‘yalnızlık/ insanın kendine mektup yazması,/ dönüp dönüp onu okuması/ yalnızlığın da ötesidir’ dizeleri sanmıştım bugünü. oysa bu kitapmış hatırladığım koku. ‘kalırsa yalnızlıktan başka yalnızlıklar kalır’ı işaretlemiş olduğum bu kitapmış. soğuk bir nisan ortasında, kalabalık bir otobüste eve yol alırken bir an içimde beliren bu kitapmış işte..

    demiş ki -ve ben işaretlemişim-:
    "yorgunluğumuzu o nesnenin kucağından o nesnenin kucağına gezdirirken, yürür ya da koşarken, coşarken ya da deli dolu yaşarken, ansızın ölümü istemektir yalnızlık; kendimizin kendimize sağırlığıdır."

    ve duvarımdaki başka bir dizeye takıldı gözlerim:
    ‘artık beni kimse yalnız bırakamaz’ yazıyor.. gülümsedim..

    160403
53 entry daha
hesabın var mı? giriş yap