259 entry daha
  • gitar neden bu kadar popüler oldu?

    bir başka yazıda ukulele’den bahsederken (bkz: #106084224 / nilipek) ukulelenin sadece bir çalgı olmadığını, bir şeylerin (çocuksuluk, yalınlık, amatörlük, neşe ya da iyimser hüzün) temsili olduğunu söylemiştim. gitar neyi temsil ediyor? bu soruyu cevaplamak için gitarın ne olduğu konusunda mutabık olmalıyız. meşhur sözlüklere bakacak olursak “altı telli ve perdeli bir çalgı”dır. ud ile perdesiz gitarı birbirinden ne ayırır peki? ya da altı telli ve perdeli bir çalgı olan lavta ile gitarın farkı nedir? bu yazı teknik bir yazı olmayacak fakat meramını anlatmak için bazı teknik bilgiler ihtiva edecek. elli çeşit çalgı sınıflaması var. en bilindik olanı galiba şu: tellinefeslivurmalı. bu da eksik tabii ki ama bizim işimizi görür. gitar bir telli çalgı olduğuna göre önce telli çalgılar hakkında konuşalım.

    telli çalgılar ailesine lavta ailesi denir. ingilizcesi lute. günümüzde gitar yapan yahut tamir eden insanlara bu yüzden luthier diyorlar. lavta gövde ve saptan oluşur. bu özelliğiyle arp, lir gibi çalgılardan ayrılıyor. parmak, tırnak veya mızrap ile çalınıyor oluşuyla da lavta ailesinin diğer fertlerinden (keman, hurdy-gurdy vs.) ayrılıyor. şimdi elde neler kaldı bakalım: gitar, tanbur, bağlama, lavta, ukulele, ud, dötar, mandolin, dombra, kopuz vs… dikkat ettiyseniz bu çalgıların avrupa sanat müziğinde tuttuğu yer çok cüzidir. sadece baharattır bunlar. ekseriyeti halk müziği çalgısıdır. keman, piyano, org, flüt, obua vs. için aynısını söyleyemeyiz. neden? yani mızrapla yahut parmakla çalınan telli çalgılar neden avrupa sanat müziğine girememiştir?

    biliyorsunuz avrupa’daki dini müziğin sanat müziğine dönüşmesi 16. yüzyıla denk gelir. martin luther müsebbiplerinden biridir (şu yazıda bahsetmiştim bkz: #108285710 / cem esen). insan sesi, org ve biraz da violler kullanılıyor o zaman. halk müziği çalgısı olan lavtanın parladığı ve sanat müziğine girdiği dönem de bu dönemdir. kuşkusuz ilk büyük lavta müziği bestecisi john dowland (1563-1626) sayılmalıdır. ondan öncekilerin -francesco de milano (15. yüzyıl), arnolt schlick (15. yüzyıl) vs.- ürünlerini halk müziği olarak görmek gerek. downland’ın eserlerinde lavta çoğunlukla eşlik çalgısıdır (nadiren solo lavta için de bir şeyler yazmış). bu parçalar şarkı formundaki ilk sanat eserleridir. lied dahi buradan doğmuş olabilir. bu form (şarkı formu) yaşamaya devam etti ancak eşlik çalgısı olarak lavta kullanımı terk edildi. piyano tahta oturdu. dowland’dan sonra gelen lavta müziği bestecileri (j.s.bach, giovanni zamboni, bernhard joachim hagen, sylvius leopold weiss vs.) solo lavta için parçalar yazmışlardır. tek istisnası vivaldi’nin lavta konçertosudur. ki lavta bu konçertoda bile eşlik çalgısıdır. dinleyince anlayacaksınız ne demek istediğimi.

    1750’den sonra lavta yoktur. yerini gitara bıraktığı yazar çoğu yerde ama bu doğru değil. gitarın sesi 1750-1900 arasında çok nadiren duyulmuştur. 20. yüzyılla beraber klasik müzikte kısa süren bir altın çağ yaşamıştır. leo brouwer, heitor villa-lobos, mario castelnuovo-tedesco vs… dikkat ediniz eserler hep solo gitar için yazılmıştır. rodrigo’nun iki gitar konçertosu ve villa lobos’un konçertosu tıpkı vivaldi’ninki gibi istisnadır. günümüzde avrupa sanat müziğinde gitara ilgi azaldıysa da tümüyle gözden düşmemiştir. hala solo parçalar yazılır gitar için.

    buraya kadar yazdıklarımın kısa özeti şu; lavta klasik batı müziğinde 150 sene kadar (1600-1750) yaşamıştır ve yaşadığı dönemde şarkılara eşlik eden veya solo icralarda kullanılan bir çalgı olmuştur. daha sonra telli çalgılar tümüyle silinip gitmiştir (nadiren mandolin duyulur). 1900’den günümüze değin gitar, klasik batı müziğinde en sık kullanılan (belki de tek) telli çalgı olmuştur. eşlik çalgısı olmaktan çıkmış, çoğunlukla solo icralar için tercih edilmiştir.

    batı’nın diğer sanat müziği olan cazda da gitar yoktur. bakır üflemeliler, davul, piyano, kontrbas bu müziğin çatısını oluşturur. bir süre sonra gitar eşliğe katılmış ve nihayet avrupa cazı denilen genre sayesinde bu müziğe bacadan girmiştir. daha evvelden yazmıştım; caz amerikadaki zencilerin halk müziği iken, onların sanat müziğine dönüşmüştür ve onların müziğinde gitar rağbet görmez. siyahlar içinde ‘iyi’ caz gitaristi olmayışı bu yüzdendir. wes montgomery ve grant green istisnadır. avrupa cazı denen şey ise esasında caza öykünen gitar eksenli bir müzik türüdür. bu müziğin tohumunu avrupa’da gitarist django reinhardt’ın atması bunun delilidir. ve o da avrupa’nın halk müziğine dayandırır müziğini. gitarı caz müziğinde dekor olmaktan çıkaran kişi şüphesiz reinhardt’tır. on sene sonra joe pass bu çalgıya müthiş bir prestij kazandırdı. hatta diyebiliriz ki gitarın caz müziğinde nasıl çalınması gerektiğini tarif etti, çerçeveyi çizdi. 30 yıl boyunca çerçevenin dışına çıkabilen olmadı. 80’lerin sonunda bill frisell, john scofield, pat metheny, pat martino, nguyen le, john mclaughin gibi beyazlar gitara farklı kimlikler kazandırdılar. görüldüğü gibi siyahların caz gitara katkıları sağır bir devede kulaktır.

    peki sanat müziği dışındaki müziklerde konumu neydi gitarın yahut diğer telli çalgıların? bakın bu ilginçtir çünkü hemen hemen tüm dünyada halk müziği bir telli saz üzerine inşa edilmiştir. türklerin bağlaması, yunanların buzukisi, arapların udu, farsların setarı, hintlerin sitarı, japonların şamiseni, çinlilerin pipası vs. vs. üflemeliler yahut yaylılar görece az yer tutarlar. vurmalılar ise epey nadirdir. ancak afrika’da başat çalgıdır. yani sanat müziğinde telli sazlar dışlanırken halk müziğinde taciser edilirler. neden sanat müziğinden dışlanmıştır önce ona kafa yoralım. tek aklıma yatan açıklama çalgının ses hacminin yetersiz olması. yaylı grubu gibi on gitar koymanın da manası yok çünkü uzayan sesler çıkaramıyor. yani zemin oluşturmaya müsait değil. aletten doğan sesler hemencecik sönüyor. fakat bu, piyanonun eşlikte gitarın yerini almasını açıklamıyor. şimdi de halk müziğinde niçin temel çalgı olduğuna izah arayalım. ucuz olduğu için mi? sanmam. kaval ya da sipsi de pahalı sayılmaz. kolay taşınıyor desek o da değil. rebap da kolay taşınır, erhu da. ses hacmi de çok yüksek değil. geriye bir ihtimal kalıyor; çalgı aynı anda birden fazla ses çıkarabiliyor. bunu yaylı bir sazla yapmak kolay değil. yapsan bile en fazla iki ses çıkarırsın aynı anda. halk müziğinde çalgının işlevi eşliktir. esas olan insan sesidir. anlatıcı bir müziktir çünkü halk müziği. insan sesine en iyi eşlik edecek alet de kolay taşınır, pahalı olmayan, aynı anda birden çok ses çıkarabilen bir alet olmalı. bu yüzden telli çalgılar halk müziğinin faik sazlarıdırlar.

    öyleyse bir telli saz olan gitar nedir ve neyi temsil eder (artık bitirelim yazıyı)? niçin bunca sene arada sırada kullanılan bir baharatken şimdi beynelminel bir ana yemeğe yahut vazgeçilmez bir çeşniye dönüştü? bunun cevabı eminim sanayi devrimi, amerika’nın bağımsızlığı, iletişim ve ulaşım alanındaki hızlı gelişmelerde saklıdır. 1850 sonrası dönem her türlü sınırın esnediği, flulaştığı, geçirgenleştiği; kitlelerin görünürlük kazandığı, bireyselliğin önem kazandığı fakat bireylerin renklerini yitirdiği ve birbirine benzediği bir dönem. ülkeler mutfak kültürlerini bile koruyamamışlardır bundan. lüks, nadir ve kokusuz bir gıda olan şekerin her türlü yeniliği kabul edilebilir hale getiren ve her şeye yüzeysel bir çekicilik kazandıran eczaya dönüşmesi gitarın hikayesine oldukça benzer. ülkeler şekere teslim oldukları gibi gitara da teslim oldular. gitar bulaştığı her müziği aynılaştıran, ona yüzeysel bir çekicilik bahşeden sihirli bir değnek, bir kitle iletişim aracı oldu adeta. şeker mutfak kültüründe neyi temsil ediyorsa, gitar da müzik kültüründe onu temsil eder hale geldi. kokusuz, kimliksiz bir müzisyen bastonu.
53 entry daha
hesabın var mı? giriş yap