219 entry daha
  • hakkında kafamda bir tanım/verebileceğim bir örnek, ya da eklemekten çekinmeyeceğim bir detay, son günlerde burada olanların aksine, ölümü/kazası ile beraber oluşmadı bende..
    aynı şekilde, varlığını, yüzünü, gözünü, sazını, sözünü, duruşunu, düşünüşünü, gülüşünü uzun süre takip eden hayranlarından biri de olmadım, daha önce buralara uğrayıp yazayım..
    ama işte baktım dayanamıyorum, kendisini anarken, (-ki bendeki bu anma eylemi onun yaşamından kesitleri göz önüne getirmekten çok, 2 hafta öncesine götüren bir acı flashback şeklinde oluşmakta..) bari ben de paylaşayım dedim..

    evet çok değil 10-15 gün kadar önce, istanbul uçağını bekliyorum, acil bir durum olduğundan geceden gelip sabahki uçakta yer bulup gitmeyi düşlüyorum.. gündüz bi hayli kalabalık olan havaalanı sessiz/soguk/ışıksız.. temizlik makinaları sesleri geliyor.. ama gitmek şart, halime şükredip 4 saat dayanıp erkenden evimde olmayı planlıyorum.. kimse yoksa muzik var, uyku(m) var..

    sızmışım zaten, sorunsuzumdur genelde, beklemek/rahatsız yerlerde uyumak, üşümek, aç kalmak, yavaş işleyen sistemler, aksilikler, rötarlar, çevredeki insanlar.. bunlar genelde pek de umrumda olmaz.. etrafımda da hep böyle insanlar olsun isterim, özetlemek gerekirse, 'rahat' 'endişesiz' 'komplekssiz' 'kendi halinde'..

    bi ara uyanıyorum, saate bakıyorum, derken bomboş havaalanında, temizlikciler, görevliler, turistler dışında sonunda biri daha gelmiş, karşımdaki koltuklarda uzanmış yatıyor.. sırtı dönük, saçları uzun. uyku sersemi olan ben, kadın sandığım bu kişinin rahat uzanış biçimini benimsiyor, aynen onu taklit ediyorum, evet hakiki uyku pozisyonu..
    biraz geçiyor, dönmek icap ediyor, dönerken farkediyorum kendisini, gülümsüyor, halimiz komik ne de olsa.. orada ölece bazılarına göre 'sefil' bazılarına göre ise 'oldukca rahat' kendimizi bırakmışken, aynı kaderi paylaşan mahkumlar gibi bir bütünlük kurduğumuz ortada.. erkekmiş bi de.. dedim ya dikkat edemeyecek kadar uyku sersemi..

    bi göz açıp/kapamalık şekerleme modu daha yaşıyoruz, arasında benim kulağımdaki müziğe kendimi iyice kaptırdığım.. utanıyorum, sesini kısarken yakalıyor.. (bundan sonraki konusmalar gayet kısa ve net cumleler olduğu icin o soguk ve sessiz gecede anı olarak beynimde yankılanan, hicbirseyini değistirmeden yazıyorum)

    - ne dinliyosun?
    - ımm karışık bişiler işte.. album diil.. ama bi şarkı var ona takıldım o çalıyo.. ** (sözlerimi tamamlarken, tekrar gözlerimi kapayacakken, biraz ilerde duran gitarı dikkatimi çekiyor) aaa muzisyen misin sen??
    - evet. caldık dönüyoruz.
    - ne güzel.. keyifli miydi? eğlendiniz mi çalarken?
    - her zaman..
    - oh oh.. harika.. en önemlisi o..
    - bak şu tarafa geçelim, temizlik buraya geliyor biraz sonra burada gürültü dayanılmaz olacak, hem güneş de o tarafa yakın doğuyor, daha sıcak olur.. (haklıydı, iyi fikirdi)
    - hadi geçelim..

    sonrasında yerleşip yine sessizce uykumuza devam ediyoruz.. bi sonraki gözlerimi açışımda etrafımda kız sesleri... aaa oooo uu şeklinde yankılanıyodu.. bizim olduğumuz salona doğru geliyorlardı.. doğrulup anlam vermeye çalıştım, o arada 'o'na doğru geldiklerini anlayıp, usulca uzaklaştım..
    kızlar ya da sevenleri diyelim, daha çok havaalanında görevli olanlardı (eh o saatte).. ellerinde telefonlar, uyuyan bu kişinin birbiri ardına fotograflarını cekip, kıkırdıyorlardı..
    uyandı tabi.. fakat uyanınca, ne kaçtı, ne canı sıkıldı.. ne de soğuk bir hava estirdi.. aksine, 'çok kötü çıkarım durun çekmeyin' dediğini anımsıyorum.. sonra kızlar, onun bu tavrından sonra biraz daha cesaretlenip arka arkaya beraber fotograf çekmek istediler, ve o yine yüzündeki gülümseme, yattığı yerden kalkıp ricaları kırmadı.. her bir kareden sonra, eğilip resime bakıp, ooof ya çok fena da neyse diyordu..

    tuvalete kaçmıştım, havaalanında çalışan kızlardan ikisi girdi..
    özetle; barış'ın ne kadar tatlı, güleryüzlü olduğundan, ve diğer bi kaç kişi*(isimleri şart olmayan şarkıcılar) hakkında dedikodu yapıp çıktılar..
    arkalarından ben de çıktım, birşey yokmuş gibi yerime döndüm, gülümsedi, gülümsedim..
    sonrasında menajeri diye tahmin ettiğim biri de bize katıldı, o kontrol, bu kapı, şu koltuk derken yolculuk bitti.. veda edilerek, iyi sabahlar dilenerek, uzaklaşıldı..

    etrafımda rahat, komplekssiz, uyumlu, kaprissiz, kibirsiz, sorunsuz, dırdırsız insanlar olsun demiştik ya.. işte ben böyle tanıdım 4 saatcik içinde kendisini.. şimdi ise, pek huzunluyum..
    sebebi sorgulamam bir daha ve bir daha, ne kadar kısa sürüyor ölüm, arkanda yarım bırakarak herşeyi, arkanda daha yaşamadıklarını bırakarak, seni tanımayanlara kendini tanıtmadan, tüm şehirlere yüzünü göstermeden, tüm tatları tatmadan, gidilecek yerlere gidemeden, öylesine kısa ve renksiz.. evden çıkarken, ceketini alıp gitmek gibi.. bir varsın, bir yoksun..
    bir varmış, bir yokmuş.. yaş yine tam 27..
844 entry daha
hesabın var mı? giriş yap