839 entry daha
  • taşınmayı düşünüyorsanız üç kere düşünüp iyice araştırın. buranın esnafı abartmalar yüzünden burayı miami falan sanıyor. burada vereceğiniz kirayla başka bir sahil yerinde villada otururursunuz. yatırım falan yapacaksanız iki kere düşünün. ev yapılıyor ama altyapı yetmeyecek bariz belli ve sorunlar yaşanacak. geçen ufacık bir ev için yeni yapılan hem de topraktan 800 bin lira istediler. soran arkadaş küfür edecekti. güldü geçti. ben de kirada oturuyorum. bundan sonra başka eve geçersem başka bir şehre bakmayı düşünüyorum. villada oturmak varken ufacık daireye o kirayı vermem. zenginseniz bile kendinizi bu şark kurnazları tarafından aptal yerine koydurmayın.

    buraya taşınmayı düşünenler. burası kimler için uygun size anlatayım. aşırı zenginsindir. teknen vardır, arazi aracın vardır. kafana göre takılırsın gel güzel kardeşim. tuzun kurudur. sana alacağın ev de koymaz. atlarsın tekne ısssız koya gidersin, atlarsın jipine gidersin arazilere. manzaralı evinde içersin rakını. bu denklem basit. dünya zengine güzel. siz küçük şeylerle mutlu olurum diyenlere bakmayın. datça yazın 35 derecede çalışmak zorunda olan garsona ya da bankacıya güzel değil.

    freelance çalışabiliyosundur ve işinde baya iyisindir ve maaşın düzenlidir. birikimin vardır ve az insan severim diyorsundur. sen de gel ama iyi araştır ev aldığın yerde net çekmez, altyapı yoktur. işini yapamazsın. kafayı yersin. çok iyi kazanıyorsan ve düzenliyse kiraya da geçebilirsin ama bu senin işinde ne kadar iyi olduğun ve düzeninin iyi oturması ile alakalı. bir de etrafta tesis var mı bak, müzik sesinden delirirsin yoksa yazın. şikayet de etsen çözülmüyor. eski datçada yaşayan bir arkadaşım artık nerdeyse ağlayacak.

    çoçuklu çiftler için durum değişir. büyük ihtimalle iyi bir lise için başka şehir düşüneceksiniz. çocuk daha küçükse ise yine hastanesi yeterli değil. yaşlıysanız, ya da kronik ciddi hastalık sorununuz varsa da hastane yeterli değil. bunu hesapa katın.

    tatilciler için önerim şu yönde. ben tesis seviyorum, plajda biram gelsin patatesim gitsin diyorsan. evet bu hizmeti alacağın yerler var. ama bu hizmetleri cehennem kalabalığında alacaksın. ben mesela yazın sadece sabah sekiz on arası yüzüyorum. bu datça'nın sorunu değil bu arada. türk halkı inanılmaz kaba ve huzur denilen şey yok. burada artık en bilinmeyen koy bile vıcık vıcık. kaldı ki tesis yok zaten oralarda. çocuk sesinden, datçayı boş boş bağırarak öven insanlardan, esnaftan falan tiksineceksin. kendini iyi tanı. ne istediğini iyi bil ona göre plan yap.

    şimdi gelelim diğer tarz tatilcilere, ben sırt çantamı yaparım. burada tanıdığım da var. kiralarım arazi aracı. ıssız yerlere giderim, yürürüm. doğayı çok seviyorum. yanımda iskemlemi, masamı taşırım. yemeğimi hazırlar, içeceğimi alırım diyorsan. evet sen keyif alabilirsin ama uğraşman ve planlaman lazım. bir de cidden bilen biri olsa daha iyi olur. çünkü senin googledan bakıp gideceğin koy emin ol adımını atar atmaz kalabalıktan ağzın açık kalacak. dediğimi yaparsan ama keyif alma ihtimalin yüksek. gündüz böyle takılırsın akşam güzel bir mekanda alkolünü alırsın. bir denge kurarsın.ben bazen sırf iskemle atıp, kahvemi alıp dağ manzarası izliyorum. ya da sabah altıda kalkıp yedi gibi denize gidip. tek başıma yüzüyorum. bu senin karakterin ve tatilinle alakalı. senede bir kere kısa süreli yaptığını düşünürsek. sosyal medya gazına inanma. iyi araştır.

    yerleşeceksen de tatile geleceksen de lütfen sosyal medya gazına gelme. kendini iyi tanı. taş ev görüp iki begonvil gören datça cennet diyor. kimse inşaat sesinden, daracık sokakta son hız yapan arabalardan, köpek çetelerinden, yazın insanların en ufacık yere bıraktığı çöp yığınlarından, esnafın kötülüğünden, son ses çalan müziğin yarattığı gürültü kirliliğinden falan bahsetmez. bunları hiç bir tatil yeri için göremezsin.

    insanlarına gelecek olursak. her çeşit insan var. yoga ve sanatla kafayı bozup oradan yürümeye çalışan bir kitle var. spritüel yaşam koçları haha. tuzu kuru olup kendisine founder falan diye iş yapmaya çalışanlar var. şehirlilerden şikayet edip,datça bozuldu diyen ama arazilerini şehirliler satan tuhaf bir kitle var. bir de gerçekten doğma büyüme buralı, doğanın kıymetini bilen ve koruyan. duyarlı insanlar var ama ben az denk geldim. genel insanlarla olarak benim karşılaştığım sorun şu çok konuşuyorlar ve feci boş konuşuyorlar. sıkıntıdan sanırım. bu da türkiyenin genel problemi ama burada biraz daha fazla. karşılaştığım ve gördüğüm insanlara içimden çoğu zaman "nolur biraz sus" diyorum. tuhaf bir yapmacıklık var. birileri allahın köyünden gelmiş sabah akşam datça güzelliyor, daha geleli bir hafta olmuş sahiplenmiş. teyzeler bozdu burası diye çemkiriyorlar. bir kısım durmadan beyaz yakalıya nispet yapıyor ezik gibi. datçayı kocaman devasa ama içi boş bir konuşma balonu olarak tanımyalabilirim ya da bir monet tablosu gibi. ezcümle kendini iyi tanı ve altını çiziyorum iyi araştır ve kendini tart.

    bu arada hayali datçada yaşamak olan bir arkadaşım var. baya kültürlü ve konumu iyi bir kız. her sene tatile geliyor. bakın çok basit bir örnek bu ama genel algı bu datçada, direk alıntı yapıyorum size muhabbetimizden.

    "işletmecisi olan cocuklarla babamla sohbet ettiği için gittiğimizde samimiyet oluyor. ben de de en son dayanamadım samimiyet ilerleyince. "ya dedim düz bir hamburger 35tl bir corona 30tl. dedim ben bu fiyatları istanbul'da ödemiyorum." çocuğun verdiği cevap "biz sabah altıda kalkıyoruz sezon 45 gün, anca kışın geçinmek için kazanacağız".

    arkadaş ise aynen şunu dedi. "ben de her sabah 5.45te kalkıp 6.25te evden çıkıyorum 1saat 10 dakika yol gidiyorum ama kabahatli aramıyorum kendim katlanıyorum. dönemsel iş yapmanın kızgınlığını bedelini ben neden ödüyorum?

    yani buraya geliyorsanız. dönem içinde kim kimden ne koparıca kaosu yaşanıyor. bu kaos beni yorar diyorsan tekrar düşün.
560 entry daha
hesabın var mı? giriş yap