888 entry daha
  • kendisi 2015'te göçmen ticaretini mercek altına alan romanı daha ile -yanılmıyorsam- prix medicis en iyi yabancı roman ödülünü almıştı. yeni romanı zamir'in de mülteci kampı odaklı olduğunu öğrenince yüzümde bir gülümseme belirdi. hakan günday'ın takdir ettiğim bir özelliği var: nitelikli okur sınıfına asla sokamayacağımız ama okuma fiiliyle de arasına görünür bir mesafe koymak istemeyen, sözün kısası, elindeki kitabın "okura rağmen" değil "okurun konforu için" yazılmış olmasını şart koşan, çok zorlanmadan okunsun da, orada burada paylaşıp like alacağı bir kese aforizma versin de her türlü o kitap ve yazarı göklere çıkartmaya hazır suni okuru - ki hiç öyle küçümsemeyin, türk okurunun çoğunluğunu oluştururlar - iyi tahlil ederek onlara istediğini verdi, onları konsolide etti, sonuç olarak parsayı sağlam topladı. büyük başarı. sıfır sarkazm. cidden büyük başarı. bunu yapmak isteyip avucunu yalayan yazar çok. yoksula yoksulluğu, çilekeşe çileyi, kaybedene kaybetmeyi sattı. ve bunu milletvekili torunu olarak, orta üst sınıf bir aileden gelerek, el bebek gül bebek büyüyerek, hayatında varoş mahallelerde üç gün yaşamadan yaptı. türkiye'de neyin para ettiğini, neyin değerli olduğunu biliyor adam. işte bundan takdir ediyordum kendisini ve fakat, şimdi anlıyorum ki, yazarımız dünyada neyin başarı getirdiğini de pekala biliyormuş. günah çıkarmaktan zevk alan, nicedir bir kitabın edebi niteliğinden ziyade, ağızlarda sakız olmuş trend meselelere (göçmen meselesi, queer, feminizm, ırkçılık vs) değinip değinmediğine bakmayı adet edinmiş batıya, tam da istediği şeyi "tekrar" veriyor. oyunu kurallarına göre oynuyor, tıpkı elif şafak'ın oynadığı gibi. önümü ilikliyor, temenna ediyorum.

    not: yukarıdaki açıklama, "yahu bu yazar ülkenin onca derdi varken niye yine mülteci olaylarına girdi?" diye düşünecek okurlar için yazılmıştır. yoksa, en samimi duygularımla belirtiyorum, hayatımın beş dakikasını hakan günday'la alakalı bir entry'e harcamış olduğum için gecenin şu saatinde derin bir azaba görülmüş durumdayım. iş işten geçti, yazdık, yolla butonuna basıyorum.

    not 2 : yolla butonuna basamadım çünkü birileri yine mesaj kutumu yeşillendirip "ollo ollo, odomo bor orobo lof otmoşson omo hokon gondoy sohsoyoton sonoryosono yozdo" diyecek tipler için belirtme gereği duyuyorum, şahsiyet'in - çok afedersiniz, duygularımı içtenlikle vurgulamak için kaba bir ifadeye başvuracağım - yarrak kürek bir dizi olduğu kanaatindeyim. ancak gerek konunun yeni kitap oluşu gerekse de o dizide enfes bir oyunculuk sergileyen haluk bilginer'e saygımdan girmiyorum o konuya.

    not : allam! tam yedi dakika geçmiş. neyse bastım yolla'ya, size de uğurlar ola.
150 entry daha
hesabın var mı? giriş yap