365 entry daha
  • gecenlerde 3. kez bitirdim bastan sona, hala bittiginde yarattigi boslugu kiyaslayabilecegim (behzat ç disinda) bir dizi yok.

    surekli yalilarda, asiretlerin konaklarinda gecen; para, seks/namus ve silah disinda hic bir icerigi olmayan diziler o kadar normallesti ki, sanki bunlarin disinda bir hayat yokmus gibi bir hal aldi artik dizi sektorunde. gayet abarti ve karikaturize bir dizi bile "eneee ne guzel seyler yapilabiliyormus yea" diye ortaligi ayaga kaldirdi gecen sene.* oysa yapilan sey sadece ve sadece bu bahsettigim uc metaya dokunmamasiydi o kadar.

    oysa ikinci bahar'da islenen sey kiskanclik uzerine gelisen bir dusmanlik olsa bile tum dizi boyunca sadece bir kez vakkas neriman'a silah cekti o kadar. onda da bu ikisi ayni taraftaydi ustelik. (bir de ulas'in kaptan tarafindan vurulmak istenirken ali haydar'in vurulmasi var).

    bir kere butun karakterler gercekten birer "karakterdi". isimleri hatirlanmasa da secaattin'in somurdugu butun samatya esnafinin yuzu tanidik geliyor diziyi izlerken. hic biri oyle arada bir sahne doldurmasi icin cikan tipler degil. kasap veysel hastalaninca yerine karisi sati melahat geliyor, timoti issiz kalinca balikcinin yaninda ise basliyor, ali haydar'in babasi rahatsizlanip evden atildiklarinda manav nuri'nin yaninda kaliyorlar, elektrikci basri'yi soylemeye gerek duymuyorum bile. hepsi gercekten ayri ayri insanlar ve samatya'da bir hayat yasiyorlar dizi boyunca.

    hikayeyi olusturan ana konular ise hayatin icine o kadar guzel yerlestirilmis ki, asla bu salak dizilerdeki gibi zorlama degil. yani milyon dolarlari yoneten insanlar isi gucu birakip kime saplayabilirim diye butun gun aylak aylak gezmiyor. ya da salak bir genc kiz sakarliklariyla kasli kocaman bir sirket sahibinin kucagina dusup kaderin zorlamasiyla halvet olmuyor. tam tersi, ana karakterlerden gulsum* zengin olmak icin cok varlikli bir ailenin oglundan hamile kaliyor ama cocuk buna siktiri cekince olaylar buyuyor.

    ya da ozellikle 90'lardaki amerikan kulturunun hakimiyetinin etkisiyle ulas'in ve sari kafanin her seyi birakip bir sekilde new york'a kacma hayalleri var mesela. ne bir kari/kiz durumu, ne bir "ben buyuk adam olacagim" kasintisi. adamlar ototeyp calip 1000 dolar civari para biriktirme pesinde, sadece bu yani; geri kalan her sey bunun uzerinden cikiyor.

    dusunun ki, dizinin bas kotusu vakkas'i yikan sey karisi sakine'nin "yeter artik" deyip antep'e donmesi ve sonrasinda da bosanma davasi acmasiydi. ne silahli bir olay, ne boyle guclu birilerinin deus ex machina gibi gelip her seyi duzeltmesi yoktu. hatta o bolumde vakkas'in sakine icin attigi bir tirat var, su anki bir cok dizinin tum senaryosunu tek basina dagitir gecer. cunku sakine karakterinin bile arkasi dolu, vakkas'in o an anlattigi her seyi hissedebiliyoruz. 3 gun once embesil bir tesadufle asik olmamislar.

    ustelik bunlar olurken empati yaptigimiz insan, dizinin bas kotusu. yani yine motivasyonu olmayan, sirf kotuluk olsun diye kotuluk yapan biri degil. hatta hikayenin en basinda "kaapci* karsisina kaapci acilir mi tıskıyt" diye nispeten hakli bir noktadan da cikis yapiyordu ki, ali haydar da bunu kabul edip "bu dukkan duses geldi" diye acikliyordu durumu. ancak daha sonra asil problemi olan kiskanclik nedeniye dozu arttirdigi noktalardan birinde ali haydar tum samatya'nin onunde babasi resul usta'nin mektubunu okuyunca 2. seviyeye gecti kotulukte. (mektupta babasi vakkas'a cok agir seyler yazip, ali haydar'i ovuyordu. yani tam da kiskandigi konu). yani vakkas'in tum motivasyonunu izleyiciler olarak takip edebildik.

    ayni sekilde secaattin ve neriman cephesi de boyleydi. vakkas dugun gunu medet'i depoya kilitlediginde "melek'in sucu yok" diyerek durumu ihbar eden neriman'di mesela, o bolumlerde ali haydar'a dusman olsa da. ya da yapilan her kotulukte secaattin "abla yapmasak mi?" diyordu baslarda. sonralarda her karakterin kendi dunyasi darbe aldikca daha da zalimlestiler ama bir noktaya kadar. cunku neticede bunlar hala en basta gordugumuz kisilerdi.

    son olarak, "kotulerin" yenildigi/kirildigi anlar da dizinin neden bu kadar kaliteli oldugunun kanitiydi bence. vakkas karisi kendisini terk edip yalniz kalinca, secaattin belediyedeki zabitalik gorevinden alininca ve neriman da sezen aksu'nun geldigi bolumde durum arabasinin onunde hep birlikte tam bir aile olarak ikinci bahar'i soylediklerini gordugu anda pes etti. cunku vakkas yalniz kalip hor gorulmekten korkup ali haydar'i kiskanmaya baslamisti. secaattin kucuklugunden beri asker olmak istese de konusmasindan dolayi defalarca elenmis ("hmmmmliyomusum" diye anlatmisti sebebini), neriman da ali haydar'a olan askiyla bogusuyordu. ucu de gercekten kendi hikaye yollarinin tam olarak bitmesiyle kirildilar yani.

    gercekten her yaniyla muthis bir diziydi. elestirilecek yanlari da vardi elbet; mesela bazi anlar cok abartili (tiyatral deniyor galiba) konusmalar oluyordu. karakterler bir anda nutuk atmaya basliyordu misal. ya da diyaloglar gercekdisi sekilde hizli ilerliyordu cogu zaman ama sanirim o da donemle alakali bir durumdu.

    son olarak muziklerine deginmeden bitiremezdim. bu konuda bana gore tartismasiz en tepede olan dizidir ayrica. incesaz caliyor yahu, otesi var mi?
    (bkz: eylul)
    (bkz: adem ile havva)
    (bkz: benimle evlenir misin)

    iste oyle her anlamda muthis bir diziydi ikinci bahar. muhtemelen gelecek yil yine bastan sona izleyecegim ve hic bir sekilde sikmayacak, yine ayni seyleri hissettirecek.
72 entry daha
hesabın var mı? giriş yap