2 entry daha
  • sezen aksu'ya niyet mfö'ye kısmet keyif akşamını yaşamama neden olmuş festival.

    baharı karşılıyor oluşumuzdan olsa gerek epeyce bir serindi. ama bir o kadar da pırıl pırıldı hava.

    adının sonradan "besh o drom" olduğunu öğrendiğim grup benim beklediğim konser öncesinde hiç umulmadık bir müzik ziyafeti çekti. son derece neşeli ve keyifli şarkıları ile insanların içini kıpır kıpır yaptı.

    sonra mfö sahne aldı ve konserin başından sonuna kadar herkes tüm şarkılara eşlik etti, çılgınca eğlence temposunu hiç düşürmedi. slow şarkılarda bile coşkulu kalabalık gecenin tadını çıkarıyordu. ben de gecenin tadını çıkaranlar arasındaydım. sahne önünde, en önde izleyenler arasındaydım. mfö'nün sahne hakimiyeti kusursuzdu. sonuçta festival konseri olduğu için saatler süren bir sahne beklemiyordum ve son derece doyurucu bir konser ile mfö sahneden indi. meğer ne çok şarkısını ezbere biliyormuşum, o an orada farkettim...

    ve sonra sezen'i beklemeye başladık. evet yarım saat sahnenin derlenip toplanması için beklenebilirdi ama 1 saat oldu sezen yine ortalarda yok. insanlar buna pek tahammül edemediler ve alkışlarla, olumsuz nidalarla, hatta yuh sesleri ile tepkilerini belli ettiler. epey bir gerildimse de ben de tadı kaçanlar arasındaydım. üstelik bu kadar coşkulu bir mfö konseri sonrasında atmosferin bu kadar uzun süre dağılması gerçekten tatsızdı.

    tam bir saat on beş dakika sonra ekip sahnede yerini almaya başladı. ozan doğulu piyanosunun başına oturduğunda yuh sesleri belirgin bir hal almaya başladı ne yazık ki

    sonra bir giriş parçası çaldılar ve bu parça konsere ısındırma turundan çok sezen'e vakit kazandırma, izleyiciyi oyalama olarak algılandı, parça bittiğinde alkışla karışık ıslık ve yuhalama sesleri serin havayı daha da soğuttu.

    ve sonra sezen çıktı sahneye; o an da yuhalanma olacak diye tırnaklarımı yemeye başladım ama neyse ki seyirci sınırı aşmadı. sadece delice bir coşkudan eser yoktu, havada negatif elektrik yüklüydü.

    bu kadar gecikme kimin kusuruydu bilinmez ama herkes en azından bir özür bir şirinlik bekliyordu ama olmadı.

    şarkı başladı, ortalık yumuşadı: 1980

    ilk kez canlı dinledim bu parçayı ama nasıl söylediğini anlayamadım çünkü şarkılar hep bir ağızdan söyleniyordu, sezen'in sesini ayırt etmem mümkün olmadı. yine de keyifle dinlediğimi söylemeliyim.

    sonra hatırlayamadığım bir sırayla "haydi gel benimle ol", "istanbul istanbul olalı" gibi şarkıları söyledi sezen. yine şarkılara büyük çoğunluk eşlik etti. ama "uzanıp yüreğimin ateşiyle yeniden" kısmında sezen'in sesi o kadar kulak tırmalıyordu ki, onca kalabalığın sesi arasında hüzünle farkedilebiliyordu.

    ve sonra en sinir olduğum şey (çoğu insan seviyor olsa da ben bir türlü alışamadım) nurcan'ın sahne alması ve gümbür gümbür bir şarkı okumasıydı. o an kaçıp gitmeyi düşündüm ama sezen'i çok özlemiştim, beklemeliydim.

    yeniden sahneye çıktığında bu kez yeni albümünden şarkılar okumak istedi. bir konserde yeni albümden şarkılar okumak her zaman risklidir, çünkü seyirci eşlik edemez ve şarkının beğenilip beğenilmediği şarkı bitene kadar pek anlaşılamaz. yine de sezen bu riski göze aldı ve üç yeni şarkı söyledi. "izmir'in kızları" keyifli ve matraktı. diğer şarkılarsa şu an hafızamdan uçup gitti ama güzeldiler. tabi ki seyirci eşlik edemedi, merakla dinleyenler yanında çoğunluğun ilgisi dağıldı, sadece hareketli kısımlarda ilgi yeniden sahneye döndü.

    sonra mustafa ceceli'yi gördüm sahne gerisinde, "eyvah bir başka kişiyi daha bünyem kaldırmaz, zaten kısa süreceği belli olan bu konserde" diye endişelendim ama neyse ki sezen bu kez üzmedi beni, "unutamam"a düet yaptılar, son derece de keyifliydi. keşke sahneye davet ettiği kişilerle hep böyle düet yapsa, o zaman dilerse konseri baştan sonra başkaları ile düet yaparak sürdürsün gerçekten rahatsız olmam ama üç şarkı söyleyip sahneyi birine terketmiyor mu bana geliyorlar...

    bu güzel düette mustafa ceceli'nin sesini de ilk kez canlı kanlı duymak nasip oldu ve son derece başarılı buldum, sevindim.

    sonra bir iki şarkı daha söyledi sezen ve bu kez sahneye cihan okan'ın geldiğini görünce artık dayanamadım ve arkama bakmadan konser alanından kaçtım!

    evet, hayatımda ilk kez bir sezen konserini, hatta belki de ilk kez bir konseri yarıda terk ettim. ben kalabalığı yararak oradan uzaklaşırken cihan okan "sen imkaaaansızsın, sensizlik imkaaaansız" diyordu...

    zaten fazla uzun sürmeyeceği belli olan bu festival konserinde sahneye iki farklı ismi fiks olarak çıkartması gerçekten ayıptı ve anlamsızdı...

    ben arabama ulaştığımda karanlık gecede gökyüzünde "değer mi hiç, değer mi hiç" nidaları yükseliyordu ve ben kalbim kırık, yüreğim buruk rumelifeneri'nin ormanlık yolunda hüzünle araba kullanıyordum.

    arabanın cd çalarında otomatik olarak çalmaya başlayan sezen cd'sini kapattım ve herhangi bir radyo kanalını açarak hüznümü dağıtmaya çalıştım.
1 entry daha
hesabın var mı? giriş yap