2 entry daha
  • film bir yandan "ya israil'in sabra ve şatilla'yla o kadar da alakası yok" derken diğer yandan da kabul ettiği günahlarını çıkarmaya çalışıyor.

    yönetmenin biraz kendi, biraz ülkenin anılarını kullanarak yarattığı bir belgesel şeklinde ilerliyor film. sabra ve şatilla katliamları filmin ana bölümünü oluştursa da bölgedeki savaşları israilli askerlerin gözünden gösterdiği bölümler de bir hayli fazla.

    peki film israil'i kayırıyor mu ? o kadar da değil. bir filistinli çocuğu tarayan 30 israil askeri gibi sahneler görmek mümkünken, sabra ve şatilla katliamları yüzünden israil ordusu direkt olarak suçlanıyor. ordunun her şeyden haberi olduğu, falanjistlerin kamplara ulaşmasına yardım ettiği, hiç bir şeye karışmadığı, kamplara bakan bir tepeden ordu komutanlarının her şeyi izlediği, katliamın gece de devam edebilmesi için israilli askerlerin "aydınlatma" sağladığı, kampın etrafında israilli askerlerin nöbet tuttuğunu açık açık gösteriyor ve katliamlar boyunca nazi rolü oynadıklarını iddia ediyor.

    ancak filmin o kadar da cesur olmadığı seyirciye gereğinden fazla "asıl suçlu falanjistler, bunu unutmayalım" demesiyle veya "beyrut kasabı" ariel şaron'un isminin filmde olaylardaki rolüyle kıyaslandığında çok az geçmesiyle ortaya çıkıyor. ayrıca auschwitz muhabbeti de ziyadesiyle sırıtıyordu.

    klasik müzik eşliğindeki savaş sahneleri (özellikle filme adını veren vals sahnesi ve meyve bahçesindeki israil askerleriyle filistinli çocuğun savaşı), "bugün beyrut'u bombaladık siviller öldü napalım huhhuu" tarzı şarkıları vurucuydu. ama asıl animasyondan bir anda katliamların gerçek görüntülerine beklenmedik bir geçiş yapması sanıyorum yönetmenin amacına çok uymuş. siyasi bir çözümsüzlük ve inat yüzünden insanların +boşu boşuna+ yaşadığı acıların gayet gerçek olduğunu vuruvermiş.
85 entry daha
hesabın var mı? giriş yap