983 entry daha
  • bu filmin beni en rahatsız eden olayı, adamın ne kendisini aldatan karısı yüzünden bir de hapse düşmesi, ne orada düzenli tecavüze uğraması, ne başka bahtsızlıktır. en hasta olduğum sahne, müdür norton'a ait, bin bir güçlükle ele geçirdiği defteri ve değerli kağıtları, bankada memureye verip "bunları postaya verir misiniz?" deyişidir.

    ya kardeşim... bak yine sinirden kaşınmaya başladım. yahu boşa yattığın 19 yıl boyunca gördüğün insanlık dışı muamelenin, her türlü haksızlığın, her türlü suçun intikamını alacağın defter lan o. kanın canın gibi bakman lazım. sen n'aptın, gittin götü başı oynayan misis brown bi hanıma verdin zarfı, sarı çizmeli mary ağa, "eee, rica etsem bunu da benim için postaya verir misiniz". lan kadın dese ki "sanki hizmetçisi var burada pezevengin" atsa yarın çöpe, gitti lan bütün plan. ne rahatlıktır. unutsa ya da, elinde defter postaneye gidiyor, "aa mary n'aber", "iyilik güzelim senden", "gel kahve içelim", "içelim kız", "o ne", "defter, postaya vericem", "verirsin sonra siktret", "tamam". al. hadi bakalım. düşürse ya da elinden, gitse kanalizasyona. köpek saldırıp kapsa. sen kimsin diye sorarlarsa "ben o kaçan mahkumum" derim tekrar yakalanır içeri girerim, ama götürür yine elimle kendim veririm lan onu ben o gazeteye. mümkün değil yani. kapıları kilitledim mi diye otoparkta anahtarın düğmesine yedi sefer basan adamım ben.

    yeminle geriyor şu sahne beni.
62 entry daha
hesabın var mı? giriş yap