8 entry daha
  • bu sözü ve ardından da çok ağır yeni tarifleri duymak üzücüdür.

    bense bunun bir level ilerisini yaşadım.

    ankara'da birkaç defa akraba ziyaretinde bulunduğum için ben dahil dört kişilik arkadaş grubumuza müstakbel ankara gezimizde rehberlik edebileceğimi sevinçle haykırdığımda arkadaşlarım da salakça bana güvenip mutlu olmuşlardı ve hep birlikte hafta sonu ankara'ya gitmeye karar vermiştik.

    aşti'de otobüsten inip ankaray ile kızılay'a kadar geldiğimizde kasılmaya başladım. sanki ankaray'ı ben kullanmış gibiydim.

    o yıllarda ankara'da maltepe pazarı vardı ve ucuz ürünleri orada bulmak mümkündü. daha önce bir tanıdığım ile bir defa gittiğim için arkadaşlarımı oraya rahatça götürebileceğimi düşündüm. maltepe pazarı ile maltepe camii'nin yan yana olduğunu biliyordum.

    "şurdan gidelim, burdan geçelim!" diye diye maltepe bayırının başına getirdim grubu. bayırın başını bile bulana kadar yorgunluktan ölmüştük. ustaca manevralarla arkadaşlarımı kandırıp "bulamadım sanmayın ha! bakın şurayı da görün istedim." gibi yalanlarla onları oyaladığım için bayırın başına geldiğimizde "artık başka yer gösterme lütfen! gidelim şu pazara." demelerini problem etmedim. çok yaklaşmıştık.

    bayırı çıktıkça karşıdaki harfler beliriyor, arkadaşlarım da seviniyordu; "geldik lan işte!" diye.

    ......pe, .....epe, ....tepe derken iyice yaklaştık ve yazı ortaya çıktı: "kocatepe"

    yazı belirir belirmez üçü de kaldırıma oturdu. pes etmiş; mücadeleden vazgeçmiş ve "ne olacak oğlum şimdi? kaybolduk lan!" diyen gözlerle bana bakmaya başlamışlardı.

    "üzülmeyin lan! gelin burayı da gezelim. fena mı oldu? tarihi cami işte!" demiştim kocatepe'nin tarihi bir cami olmadığını bilmeden.

    gezdik camiyi. geniş avluda fotoğraflar çektik. sıra maltepe'yi bulmaya gelmişti. onları tekrar azimlendirmiştim. tek şartları yola çıkmadan önce birine sormaktı. bunu da tabii ben yapacaktım.

    oradaki çeşmede abdest alan bir adamın yanına yaklaştım. abdest almayı bitirmesini bekledim ve sordum: "abi maltepe camii diye buraya geldik de; yolu tarif edebilir misin?"

    adam sesimi ilk duyduğu anda ilgiyle bana dönüp bakışlarını da tebessümle gözlerime doğrultmuştu ama tam ben "sen çok yanlış gelmişsin kardeş" diye tarife başlamasını beklerken sorumu algılamış olacak ki birden arkasını döndü. gidecek gibi oldu. sonra tekrar bana döndü; dilinin ucuna kadar gelen bir sözü söylemekten vazgeçmiş gibi bir tavırla tekrar arkasını döndü. tek bir hece bile söylememişti. yavaşça uzaklaştı.

    arkadaşlarım beni izliyorlardı. adama ikinci bir defa seslenip "ne oldu abi? neden cevap vermedin?" bile diyememiş olmamı da izlediler tabii. uzun süre kahkahalar eşliğinde dalga geçmelerine rağmen aslında onların da gergin olduğunu şu sorularından anlamıştım: "nereye getirdin lan sen bizi manyak?"
31 entry daha
hesabın var mı? giriş yap