74 entry daha
  • yaşar kemal 15 nisan 1966 yön dergisinde anlatır..

    "... 1949-1950 sıraları inanılmaz bir baskı altına soktular bizi. polis soluk aldırmıyordu. hiç yoktan, bir gün bakıyordum ki, bizim evi aramışlar. bütün kasaba, çoluğu çocuğuyla bizim evin önüne toplamışlar, candarmalar evi didik didik ediyorlar. bu en azından haftada bir oluyordu.kasabalıya eğlence çıkmıştı.

    sonra bir de polis halkı bizim üstümüze saldırtıyordu. sokağa çıkamaz olmuştuk. orahn'ın karısı, orhan da sokağa çıkamıyorlardı. biz bir şey mi yapıyorduk o sıralar, politik eylemlerimiz mi vardı? vallahi de billahi de yoktu. yalnızca hikayeler yazıp birbirimize okuyorduk. bu sıralar ben tam beş yıl her girdiğim işten çıkarıldım. o da bir şey mi? ırgatlıktan çıkarıldım. gidip bir çiftliğe arabacı duruyordum, örneğin. bir hafta sonra bir polis... haydi başka yere... batos ırgatlığından, çeltik arkı kazmaktan bile kovuldum. işte böyle günlerdi. orhan kemal'i de verem savaştan kovdular.

    bir gün buluştuk. haydi istanbul'a dedik. ben önce geldim. bir ay sonra da orhan geldi. bir el arabası alacak, sokaklarda sebze satacaktık. istanbul'da para bulamadık. sebzecilik de suya düştü.

    ben cumhuriyet gazetesine girdim. 1963 yılına kadar orada kaldım. orhan başını istanbul'da oradan oraya vurdu, tam on altı yıl bir iş bulamadı. verem savaş derneğiyle beraber ona bütün kapılar kapatılmıştı. belki şimdi bir işi vardır içerde...

    insanları anlatmak zor, demiştim. ama insanların bir yönü olu ki, bütün yönlerine baskın çıkar. o yönünü anlatmak, ortaya çıkarmak da kolay olu. örneğin orhan kemal bir direnç adamıdır. şu insan soyu içinde orhan kadar belaya, işkenceye, zulme dayanan çok az insan çıkmıştır bence... orhan'ın bu dayanıklığı şimdi bir sürü olayla gözümün önüne geliyor da tüylerim diken diken oluyor. senaryocular, en pespaye, aşağılık avrupa romanlarından çaldıkları senaryoları yeşilçam'da beş bine okuturlarken orhan ancak beş yüz lira alabilir alnının teri, gözünün nuru o güzelim hikayelere... çünkü yeşilçam esnafı, polisin, hükümetin orhan'ı sevmediğini bilir. çünkü yeşilçam esnafı, o gün öğleyin orhan'ın evinde çocuklarının ekmek beklediğini bilir.

    babıali esnafı da iyi davranmaz orhan'a...babıali esnafı da onun bir öğle yemeğine muhtaç olduğunu bilir. onun için, en kötü bir çeviriye en azından iki bin lira verirken, orhan kemal'in içinde bereketli topraklar üzerindesinin de bulunduğu altı kitabına iki bin beş yüz lira verir. 1966 yılında, bu çağda asıl zulüm budur. baskı, vahşet, utanılacak hal budur. hapis mapis değil... insanlığımızın yüz karası, bir yazarın buna mahkum edilmesidir.

    orhan kemal'le birlikte bir dergicinin kapısında elli lira için tam iki saat beklediğimizi de biliyorum. adam bizi bekletti bekletti de, sonunda "yarına" dedi. oysa orhan o dergiciye tam beş tane hikaye götürmüştü. orhan'ın ömrü böyle gazete kapılarında, yeşilçam, kitapçı kapılarında, böyle elli liralar beklemekle geçti. zulmün en amansızı budur işte. hapis mapis değil.

    hala şaşarım, orhan kemal o güzelim kitaplarını bu dert, bu bela içinde nasıl vakit bulur da yazar? onunla her şeyi soracak kadar arkadaşım, ama bu soruyu bir türlü soramadım...
196 entry daha
hesabın var mı? giriş yap