127 entry daha
  • değişim kaçınılmaz

    dünya, yüz milyonlarca yıllık bir sürede, aşırı basınç ve ısıyla, daha önce yaşamış varlıkların kalıntılarını petrole dönüştürdü.

    19. yüzyılın sonlarından itibaren yaklaşık 1 trilyon varil petrol çıkartıldı. bunun çoğu batı ülkeleri tarafından kullanıldı. batılı ülkelerin güç ve zenginliklerinin temelinde yatan şey bu.

    kalan petrol, şimdi, gelişmemiş ülkelerin topraklarında bulunuyor. batılı ülkeler bu topraklara sahip olmak için amansız bir mücadele içinde. petrol için insanlar öldürülmekte, çevre harap edilmekte.

    insanların tüketimi durdurulamaz bir şekilde artmakta. petrol üretim zirvesi, petrol kullanımının zirveye ulaşacağı ve sonra durdurulamaz bir şekilde inişe geçeceği noktayı temsil eder. bu nokta aşıldıktan sonra küresel bir savaş çıkması işten bile değil. şu anda bile insanlar petrol için öldürülmekte, iklimler değişmekte. ama diğer yandan oldukça azınlık bir grup zenginleşmeye devam etmekte.

    bir insanın hayatı boyunca kullandığı eşyanın yaklaşık olarak 30.000 adet olduğu ve hepsinin fosil yakıtlarla alakalı olduğu bilinmekte. arabalar, kumaşlar, yatay kalp kapakçıkları, su bidonları...

    insan, temel ihtiyaçlarını karşılarsa mutlu olur, aksi halde mutsuz. gerçek mutluluk budur. yalan ise şu: ihtiyacınız olana sahip olmak sizi mutlu ediyorsa ihtiyacınız olanın iki katı sizi iki kat mutlu edecektir. 10 katı 10 kat mutlu olmanızı, 100 katı 100 kat mutlu olmanızı sağlayacaktır. işte bu yalandır...

    1950'den bu yana amerika, enerji politikasını petrol üzerinden şekillendiriyor. sahip oldukları bu müthiş enerji daha çok tüketmelerine ve orantısız kaynak kullanımlarına neden oluyor. eğer tüm dünya, amerikan yaşam tarzına sahip olsaydı, gereken talebi karşılamak için dünya gibi 6 gezegene daha sahip olmamız gerekirdi. bir amerikalı, bir günde 7.11 galonluk petrol enerjisi tüketirken bu sayı bir alman için 3.44 galon, bir çinli için ise 0.53 galondur. amerika'da 1.7 kişiye bir araba düşerken, çin'de 117 kişiye bir araba düşmektedir.

    petrol, günümüzde en önemli enerji kaynağıdır. dünyanın enerji ihtiyacının yaklaşık %40'ını sağlamaktadır. petrol akışını kontrol etmek bu bağlamda inanılmaz bir güce ve etkiye sahip olmak demektir. amerika'nın orta doğuya girişinin demokrasi ile alakası olmadığı herkesçe bilinmekte. ama asıl vahim olan şey bu değil.

    amerika, gelişmemiş ülkelerdeki petrole sahip olmak için bu ülkelerle çeşitli anlaşmalar yapıyor. demokrasinin önünü tıkayan türden anlaşmalar. eğer petrol sahibi ülkeler, petrollerini amerika'ya işletme izni verirse, amerika tarafından korunma vaadi alıyorlar. barışın ve demokrasinin olmadığı topraklara getirilen bu tür anlaşmalar, amerika'yı, diktatörlüklerin baş koruyucusu konumuna getiriyor. amerika, demokrasi için girdiği ülkelerin diktatörlüklerinin bekçisi oluyor. bu nedenle, amerika'nın enerji politikasının devamlılığı, özellikle orta doğu'da, sunni diktatörlüklerin ayakta kalmasıyla yakından ilişkili...

    petrol şirketleri, ucuz petrolü elde etmek için çevre felaketlerine imza atmaktan çoğu zaman kaçınmamıştır. bunlardan biri, texaco şirketi'nin, 1964'te, ekvador'un kuzey amazon bölgesinde petrol çıkarmasıyla başladı. daha önce hiç el değmemiş bu bölgeden yaklaşık 1 milyar üzerinde petrol çıkarmayı başaran şirket, yöneticileri tarafından radikal kararları uygulamaya koydu. bu kararlar, başka ülkelerde, daha önce hiç kullanılmayan, standartların altında uygulamalardı. örneğin, zehirli suları, yerin binlerce metre altına enjekte etmek yerine direkt yağmur ormanlarına dökmeye karar vermekti. ham petrol yüzeye çıkarıldığında iki parçadır. biri piyasa değeri olan, diğeri ise %2 oranında ham petrol içeren ve zararlı su atıklarıdır. zehirli sular, insan üzerinde kanserojen etki yaratmaktadır. günümüzde, ekvador'da, insanların doğal su kaynaklarına bu atık sular sızmakta.

    fosil yakıtlarının kullanımı çevreye aşırı karbondioksit salınmasına neden olmaktadır. bu salınım, buzulların çökmesine, ekosistemlerin değişmesine, atmosfer ısısının artmasına(küresel ısınma) neden oluyor. hayvanları habitatlarından uzaklaştırıyor, nesillerinin tükenme noktasına gelmesine neden oluyor.

    insanların çoğu, petrolün gezegeni sürüklediği durumdan habersiz. insanlar, ülkelerin nasıl harap edildiğinden, petrol için hayatları değiştirilen insanlardan habersiz. 1980'lerde, televizyon kanalları, kamuya ait yayın bantlarını kullanmak istiyorlarsa kamu hizmeti vermeleri gerekmekteydi. kanallar, haber bültenleri yaparak bu kamu hizmetini karşılamayı seçmişlerdi. günümüzde ise televizyon kanalları kar odaklı yayın yapıyor. izlenme oranı yüksek, eğlence içerikli yayınlar peşinde koşuyor. bu yüzden amerika'da artık televizyon haberi yoktur. dolayısıyla insanlar dünyada yaşananlardan kayıtsız bir şekilde yaşam sürüyor. tepki vermeleri gereken olaylardan habersiz yaşıyorlar ve tepki veremiyorlar.

    dünya petrol üretiminin yaklaşık %90'ını sağlayan ilk 30 ülkenin 15'i petrol üretim zirvesini geçmiş durumda. bu demek oluyor ki, her geçen yıl daha az petrol üretiyorlar. insan tüketimi artarken petrol üretimi her geçen yıl daha da azalıyor. amerika, libya, kuveyt, rusya, venezuela... ve daha 10 ülke üretim zirvesini geçmiş durumda...

    peki, niye ülkeler bu gidişe bir dur demiyor? kısa adı usgs olan, birleşik devletler jeolojik araştırmalar kurumu, hem birleşik devletler hem de dünya için petrol rezervlerini araştırıyor. usgs'den gelen veriler amerika'nın enerji politikasının şekillendirilmesinde yakından etkili. usgs, dünya üzerinde hala işlenmemiş, çokca rezerv bulunduğuna inanmakta. amerikan hükümetinin harekete geçmemesinin nedeni bu olabilir. fakat bir sorun var ki çoğu uzman usgs'yi ciddiye almamayı tercih ediyor. açıklanan rakamların çok uçuk noktalarda olduğunu düşünüyorlar. bunun nedeni de usgs'nin başı olan kişinin gizli bir e-postasının basına sızması. e-postada şöyle yazıyordu: rakamları yüksek tutalım ki daha çok insan petrol arayacak cesareti bulsun.

    opec (petrol ihraç eden ülkeler örgütü), 1980'de ciddi bir kural değişikliğine gitti. kendine bağlı ülkelerin, açıkladığı rezervleri oranında petrol ihraç edebileceğini bildirdi. bu değişiklik, üye ülkelere şöyle bir inisiyatif sağladı: rezervleri oldukça yüksek açıklamak ve böylece döviz kazanmak. bu kuralın değişmesinden bir kaç yıl sonra, her opec üyesi ülke, rezervlerinin %50 ile %200 arasında arttığını açıkladı. ama, aslında yeni bulunmuş bir rezerv yoktu. ülkelerin açıkladığı rezerv miktarlarını çeşitli yayın organlarından okuyan insanlar, ölçümlerin bağımsız bir kuruluş tarafından yapıldığını sanıyordu ve ölçümlere inanmayı seçiyordu. halbuki ülkelerin petrol rezerv miktarları devlet sırrıdır. yapılabilecek tek şey o ülkelerin dediklerine inanmaktır. sorun şu ki, ülkelerin sahip oldukları rezerv miktarlarını olduğundan yüksek göstermesi işlerine geliyor.

    petrol, bir enerji kaynağı. insanlığa fayda sağlaması gerekirken insanlık için geri dönülemez kötü sonuçlar doğurmasına neden olması ilginçtir. geçen yüzyılı aradan çıkarırsak, koskoca dünya tarihi boyunca insanlık, yaşamı tehdit eden böyle bir tehlikeyle karşılaşmamıştır. ürettikleri, tükettiklerine yetiyordu. şimdi, eskisinden daha çok tükettiği aşikar fakat bu dengesizliği açıklamak için daha fazla şey gerekli.

    fosil yakıtlarından elde edilen enerji insan nüfusunun patlamasının yegane sebebidir. insan evriminin başarısını çevremizden enerji elde etme başarımızla ölçebilirsiniz. yaklaşık 50.000 yıl önce insanlar tarıma geçmeden önce, insan nüfusunda ciddi bir artış olmamıştır. ama tarımın başlamasıyla nüfus artışı da başlamıştır. birkaç yüzyıl önce ise bundan daha fazlasını ifade eden bir şey oldu: kömürü kullandık. yakarak içindeki enerjiyi açığa çıkardık. besin miktarını arttırarak insan sayısını da arttırdık. bütün insanlık tarihi boyunca, 1800'lere geldiğimizde insan nüfusu sadece 1 milyardı. enerjinin çok daha dönüştürülebilir bir formu olan petrolü bulmuştuk. sonraki, sadece 130 yıllık dönemde insan nüfusu tam 1 milyar artarak iki katına çıkmıştı. 1930'da ulaşılan 2 milyarlık nüfus, 30 yıl sonra 1960'da 3 milyara, 1974'te 4 milyara, 1987'de 5 milyara ve 1999'da 6 milyara çıktı.

    en önemli kısıma geldik. yukarıdaki şeyleri yazma amacım galiba burası için.

    şimdi ne yapabiliriz?

    sürdürülebilir yaşam için, insanlara hep bir şeyden fedakarlık etmesi gerektiği mesajı veriliyor. ama aslında böyle bir şey yok. insan şu an tükettiği enerjinin dörtte biriyle de aynı yaşam standardına ulaşabilir. bir aile, evinin lambalarını floresan lambalarla değiştirebilir. bir siyasetçi, yerel ekonomiyi tarıma teşvik edebilir. bir televizyon kanalı, insanların bilinçleşmesi yolunda yayınlar yapabilir. her insan bir fark yaratır. çevreciler olarak, ekonomistler olarak, bilinçli yurttaşlar olarak değişimin kaçınılmaz olduğunun farkına varmalıyız. hepimiz, kişisel olarak bu sorunları görmezden gelmemeliyiz.

    etiketimizi göğsümüze takmalıyız.

    teşekkürler...

    tek kaynak: (bkz: crude impact)
241 entry daha
hesabın var mı? giriş yap