114 entry daha
  • oyunculuklar ve görüntü yönetimi mükemmel. ancak aksiyonseverler uzak dursun. film onlara hitap etmiyor, tempo yavaş. ancaak, alternatif bir “vahşi batı” filmi izlemek isteyenler kaçırmasın...

    19. yüzyılın sonu. iç savaş bitmiş. vahşi batı ehlilleşmeye başlamış. kapitalist hukuk ufaktan zuhur etmekte: kabahatiniz yanınıza kalmıyor, pinkerton dedektifleri tepenize biniyorlar. soygunculuk zorlaşmış, para ve emtia naklinde başarı söz konusu.

    kamusal alan, yani kahveler, barlar, tiyatrolar nezih... ev dekorasyonunda ilerleme var: evler temiz, mobilyaların işçiliği göz alıyor. kovboylar sık sık yıkanıyor. çocuklar hastalıktan ölmüyor, şeker de yiyebiliyorlar.

    siyasi ve iktisadi otoritenin tesis edildiği...

    bu durumda, ekmeğini soygundan kazanan biri olsanız ne yaparsınız? bildiğiniz renkler solmuş, kokular dağılmış; kaçacak delik bulamıyorsunuz. âdeta duyu organlarınız felç olmuş. bu gibi nedenlerden bunalan obsesif kompülsif kahramanımız jesse james, kendisini “öldürtüyor”.

    kime, kendi çetesinin en korkak, en kompleksli, en ezik adamına...
    jessi, kendisine “tuhaf” bir hayranlık besleyen zavallının şerifle anlaşıp kendisini öldürmesine göz yumuyor, hatta kendisini vuracak kurşunun çıktığı silahı elemana kendisi veriyor.

    jesse james...

    film, jesse james’in öldürülmesinden sonrasını, jesse james’in “zenginden alıp fakire veren” bir efsane oluşunu da gösteriyor... gerçek önemli değil, o artık bir paratoner; gelişen kapitalizmin ezdiği tabakaların tercümanı.

    peki sonra ne oluyor?..

    eric hobsbawm’ın banditsini okuyanlar sonra ne olduğunu biliyorlar...

    kapitalizm alıp yürüyor...
97 entry daha
hesabın var mı? giriş yap