9 entry daha
  • bundan 35 sene önce avusturya'nın köylüğünde ilkokula gittim. o zamanlar avusturya'da bildiğin heidi ve dedesi'nin memleketi gibi işte. her yerde inekler, tarlalar, çiftçilik falan. bizim evimiz de voralberg eyaletinde, dornbirn köyünde. köy artık. taaa o zaman bize böyle öğrettilerdi karşıdan karşıya geçmeyi. topluca gittik, yola götürdü öğretmenimiz bizi. sırayla geçtik. önce sola, sonra sağa, sonra tekrar sola bakın dedi, herkesin kafalar böyle gayet teatral sağlara sollara sallanır komik komik, sakın çapraz gitmeyin, verevine yanlamasına yürümeyin, başladığınız çizgide ilerleyin, karşıya ulaşın dedi. daha kısa olur dedi öğretmen. ben de dedim ki: ama eğer verevine gidersek karşıda daha uzak bir noktaya gitmiş oluruz, yol kısalır bence. öğretmen de böyle düşünme, yoldan çıkma dedi. türk aklı işte. o zamandan belliymiş çakallığımız (?).
    şimdi bu görüntüleri görünce hemen aklıma geldi 30-35 sene önceki anılarım. taa o zamanlardan eğitti millet bebesini. onlar da büyüdü işte ehliyet aldı, sapık manyak birşey değilse kimseye çarpmıyor, çarpsa da kaçmıyor, trafik kazası filan pek olmuyor, olsa da ölümlü değil, ölümlü olsa bile devlet ambulansıyla bilmemnesiyle anında olay yerinde.
    sonra almanya'ya gittim çokça. hocalarla falan karşıya geçerken hemen etrafa bakarlardı, eğer çocuk yoksa kırmızıda hızlıca geçelim diye yaya geçidinden. o da her yaya geçidinde değil de böyle tenhada, araba falan yokken denk gelirsek. eğer bir tane bile olsa bebe varsa etrafta herkes mum gibi dikiliyor bomboş caddelerde, yayaya kırmızı yandığı için. örnek olacağız diye.
    bizim de demin durağa otobüs dalsın ankara'da, 11 kişi ölsün. olacak işler değil de artık kaşar olduk, kayış olduk, davul derisi olduk şaşırmıyoruz. üzülüyoruz. çoklamıyoruz. hep üzülüyoruz.
    ne deyim nerelere gideyim.
234 entry daha
hesabın var mı? giriş yap