36 entry daha
  • çocukluğumun vazgecilmeziydi... her bakkala gidişimde el uzanmadan edemezdim. bir tanede arap bacı alıyorum derdim... o dönemlerde bu kadar cok çeşit olmaması ve tadının güzelliği ile yeri hep ayrı olmuştur bu sakızın gönlümde. şimdilerde ne zaman görsem bu arap bacılı sakızı, işlevinden çok hatıraları özelleştirir ona olan sempatimi... mavi kapılı, içerisi loş, hilmi bakkal gelir gözümün önüne, taş fırından çıkmış ekmek kokusu ile çuvalların içindeki baklagillerin kokusunun karıştığı... yer yer sıvaları dökülmüş hilmi bakkal... ama en çok kapısını severdim, mavi tahta kapısını.. her açışta gıcırdayan. "çok gıcırdıyor" dediğimde "öyle olmasa fark edemiyorum gelenleri" diye cevap verirdi... ne kadar sade bir araçtı gıcırdayan kapı... kenarda yarım gözlükleriyle gazetesini okuyan hilmi bakkalın habercisi olan, benim ise hayatımdaki unutulmayanlarda öncelikli yerini alan mavi tahta kapı.

    işte o kapıdan girdiğimde buluştugum arap bacım vardı bir de sade gazozum... ne sprite ne coca cola ne de fanta... sade gazoz sadece sade... çocukluğun değişmez anlamlarını oluştururdu, gıcırdayan mavi kapıdan girip gazoz ve arap bacıyı almak... ne kadar basit, ama ne kadar da anlamlı.

    şimdilerde, birçok seceneği ve kendinden açılan otomatik kapılardan girilen ve alabildiğine çeşitlilik sunan mega marketler var çocukların gözlerinin önünde... seçim yapması zorlaşırken, doyumsuzluğu da yanında getiren...

    peki ya hatırlarken yüzdeki tebessümü oluşturan o mavi kapı, arap kızlı sakız... evet çok daha güzeldi. şimdiki çocuklar ileride hangi birini hatırlayacak raflarda görüp eskilere gittiklerinde? gidebilecekler mi ya da? hatırlamak için özellikli olması gerekiyorsa, ayrıcalık aranıyorsa... pek bir anı kalmayacak sanırım ellerinde ne sakızlarla ilgili ne de mega marketlerle... çünkü ne hatırlanacak kadar ruhu ne de dokunacak kadar inceliği bulabilecekler.
89 entry daha
hesabın var mı? giriş yap