72 entry daha
  • oyuncu onur saylak'ın yönetmenlik yaptığı ilk film. hakan günday'ın kitabından uyarlama. aslında esinlenme daha doğru olur çünkü yanımda kitabı okumuş bir arkadaşım vardı, karakter isimleri ve insan kaçakçılığı dışında birebir işlenen gelişme yokmuş.

    onur saylak beyoğlu sinemasındaki gösterime katılmış ama biz aynı gece rexx'te izledik. sakindi, salon doluydu. küçücük salon yalnız. yan koltukta oturan mısırıyla gelince benim de canım çekmişti aslında ama iyi ki bir şey yememişim.

    --- spoiler ---

    gaza; o yaşta bir çocuğun oynayacağı kadar değil, tam da o yaşta bir çocuğun vereceği tepkiler kadar oyunculuk yapmıştı. ergen, hayata dair hiçbir bilgisi yok, hayalleri var okulda dikte edilenler kadar, anne baba ayrı -kitapta hikaye çok farklıymış- babası onu çok sevdiği iddiasıyla yanında tutmaya çalışıyor. sevdiği falan yok üstelik, salt bencillikten bırakmıyor çocuğu. gaza da klasik ergenler gibi az konuşup büyüklerle çok muhatap olmadan, mimiksiz, reaksiyonsuz, bir hayat yaşıyor.

    gaza, cuma'nın ölümündeki payını fark edip 'o çocuk ben korkak olduğum için öldü' deyince farklı bir sona doğru gideceğini düşünmüştüm ama yanıldım. vahşi doğada o da önüne konulanı giydi üzerine. kaçış yolu aradı ama ilk denemeden sonra vazgeçti. rol modeli babasıydı çünkü ve başkalarına göre yanlış olan hareketleri gaza'ya göre normaldi. korkak olduğunu kabullenmesi aksi bir şekilde davranmasını sağlayamadı. oysa birçok insan korkaktır ve göze alamadıkları yüzünden berbat bir hayat yaşar ama itiraf da edemez. edildiğinde çözülecek sanırdım, çözülmeyebilirmiş. burada gaza'nın yaşının küçüklüğü ve ekonomik olarak aileye bağımlılığı da etkili.

    babanın ölümünü havada bıraktılar, bir sahneden sonra hiç görünmedi ama gaza işleri daha da kurumsallaştırarak devam ettirdi. depoyu bölmelere ayırdı. göçmenlere karşı acımasızlaştı, halbuki babası kadınlardan birine tecavüz etmek için kadının çocuğunu öldürdüğünde gaza üzülmüştü. son sahnede havasızlıktan ölmek üzere olan göçmen için hiçbir şey yapmadı ve o çaresiz hallerini izlemeye devam etti. boynuz kulağı geçti... baba işler yürüsün isterken oğlundan bir canavar yarattı.

    tuba büyüküstün'ün oynadığı rol kitapta çok farklıymış. filmde gaza'nın aşık olduğu ama sağ salim kaçabilmek için istemeyerek de olsa bedenini kullandıran bir kadındı. gaza'nın göçmenlere olan merhameti orada kırıldı biraz da. baba gaza'ya 'o kadın bunu hayata tutunmak için yapıyor' dedi. ama gerçekten öyle miydi bilmiyoruz. kitabı okuyanlar biliyor.

    --- spoiler ---

    mutlu son seven biri olarak çok üzgün çıktım salondan yalnız, suriyelilerin çok daha kötü muamelelere maruz kaldığını ben bile biliyorum. filme çok yansıtmamış onur saylak. ya da bu kadarını yansıtabilmiş. can kayıplarını, kadınlara tecavüz edilmesini önemseyen birkaç karakter vardı en azından. gerçek hayatta bu işi yapanların onları insan olarak bile görmediklerini biliyoruz. birçok yaşanmış hikayeyi birinci ağızdan dinledim maalesef. ya da şahit olmuş kişilerden.

    böyle filmler 'daha' çok çekilmeli, insanlar uyandırılmalı. herkes şikayetlenmiş zaten ama ben de belirtmek istiyorum; bütün salonlarda gösterime girmeliydi. çok yazık...
123 entry daha
hesabın var mı? giriş yap