7 entry daha
  • aşkın ayak izlerini izleyen bir kaşifin kıtaya ilk ayak bastığında karşılaştığı duygunun adıdır, bir başka ifadeyle gökyüzüne aşık filozof için yıldızların anlamı, denize aşık kadırgaların dalgalarla buluştuğunda çıkardığı,denizcilerin bir benzerinin dünyanın hiçbiryerinde olmadığına yeminler ettiği sesler, yeldeğirmenlerinin ruhu rüzgar ve bulutların özü yağmur gibidir tutku ..
    insan yüreğinin derinliklerinde var olan en delice isteğin, bedendeki yokoluşun sihrine karıştığı ve anın vuruşlarının gözlerin derinliklerinde kaybolmaya başladığı zaman, en uçtaki hücrelerden hissedilmeye başlanan derin, ten kadar bedensi, sevgi kadar yüce, en kutsal dokunuşlar kadar sarsıcı istektir tutku ..
    o ana kadar tek başına,tek bir bedenle ve tek bir ruhla sürdürdüğün yaşamın, boşluklarını hissederek, boşluklarının acılarını,karanlıklarını duyarak yaşadığın hayatının anlarının;
    yaşamdaki çelişkilerin varlığının farkına varılmasıyla, en azından bir başka yaşam olabileceğine ilişkin ilk şüphelerin var olmasıyla, boşluklarını hızla dolduran med dalgaları gibi yerini düşlere bırakmasıyla yavaş yavaş, beliren duygudur tutku. tutku aşkın ve düşlerin en şiddetli ve ilk acımasız duygusudur . belki de yaşamın vazgeçilmez yedi duygusunun en
    tanrısal olanıdır tutku ..
    tutku bir fırtınadır kalbin ortasında başlayan ve giderek tüm bedene yayılan . onsuz olamayacağını hissettiğin ilk anı anımsarsın, gece yarısıdır, nedense bardağındaki çay soğumaktadır ve sana eskisi kadar tat vermemektedir. birşey olmuştur, kendine bulduğun mutluluklar gölgelenmiştir sanki.. bir gece yarısı daha geçer, uzakta parlayan ışıklar sana onu anımsatır, eski şarkılara merak sarmışsındır yeniden, ışıkları kapatmak istersin, içinde hep olduğuna inandığın huzur seni terketmiştir sanki .. bir parça daha yalnızdındır, kalabalıklar daha çok yalnızlığı anımsatmatadır sana. alevlerin bir ateş parçasından daha çok anlamlar taşıdığına inanmaya hazırsındır, kalbinde daha güçlü kıvılcımlar olduğunu ilk düşündüğün anlardır..
    onsuz olamayacağını sürekli tekrarlamaya başlarsın, yaşam ikiye ayrılmıştır senin için, onunla geçirdiğin anlar, onsuz geçen anlar.. anlamlı olanlar ve yaşamdan silebileceğin kadar anlamsız olanlar. onunla geçirdiğin her an vazgeçilmez olmaya başlamıştır, içinde ölümsüzlük ateşleri yanmaya başlar..sanki, yaşam bir tuvalın üzerindeki desenler gibidir ve o siyah ve beyaz gibi vezgeçilmez, yokluğu ölümcül bir renktir. sanki ölümün sessizliği gibidir, fırtınanın rüzgarı, denizin tuzlu mavisi, yaranın acısı gibidir yaşamın içinde. onsuzluktan korkmaya başladığını hissedersin..
    … gün doğarken , yüzünün hayallerinden sıyrılan silueti derin bir tutku denizine dönüşür,aşkın vazgeçilmezi yerine gelmiştir , artık sen bir tutkunsundur..
    “ben sana tutkunum “ dersin, şafak sökmektedir az ötende.
    (bkz: ask)
556 entry daha
hesabın var mı? giriş yap