• "oyunu takdim eden kişiyim ben, farz ediniz.malumatınıza gerek yok, üzerinize afiyet, yılı kafamdan atacağım.geleceğe dönmemek üzere yola çıktığımda, tarih 2104'ü gösterecek.ben tiyatro sahnesinin önünde,henüz perde açılmamışken, arz-ı endam edeceğim ve fransız artistiği bir penetreyle dahil olduğum mekanda, yakası/bağrı açılmadık şeyler anlatacağım size.ve illaki, eskizehir'e trenle gideceğiz.anlattığım hikayede her zaman bir armoni vardır.bu size duyduğum saygının bir ifadesiolarak, transpozesi alınmış bir name gibi, aşkın "yüzgirmi*" boyutundan ilerleyecek ve geri geleceğim.eskişehir'in dönüştüğü zehrin aktığı ırmak, içime dökülecek ve bunu coğrafya kitapları bile yazacak.içinden zehirli denizler geçen dört tarafı karalarla çevrili bir eskişehir.ya da şu anda henüz mola vermiş bir trenin yorgunluktan çıkardığı hırıltıları, buhrana ve buhara karıştıran, sakinlik zamanlarında, bir iki dakikalığına sigara içenleri seyretmek için dışarı çıkacağım.ve ardından, eskişehirin yoğurdundan medet umarak, ilk kaşığı kasenin içine sallayacağım.eskişehrin zehirli yoğurtları, şans bu değil mi ya, kader bu değil midir, beni bulacak.sonra seyreyle gümbürtüyü.. bir daha adımımı bile atmayacak ve bu eski şehre küseceğim.sene 2104.. dört tarafım karalarla çevrili, şöyle güzel bir deniz havası alıp ağlayamıyorum bile.. içime de ırmaklar akıyor muymuş günbegün.. vay berikinin bitli ötekisi, , bebelerin körebesi, gönlü laf yapanların laf ebesi.. bindiğin trende varmıyorsa eskişehrine, akıttığın ırmak yediğin yoğurdunzehrine karışıyorsa.... vay haline..denizine zehir karışmış senin.eskizehrinin denizi..atıp kurtulmak lazım eskizehri, istasyonunda hiç durmadan hem de. ne derim hep, bi dolaş gelgüzel kardeşim.orda durma,durup beklersen*
  • ali şen şivesiyle eskişehir
hesabın var mı? giriş yap