• allah bu millete bir daha 100.yil marşı yazdırsın yorumu yarmıştır.
  • klasik eserleri icra etmede ne kadar iyiyse, besteleri bir o kadar kötüdür. çek sifonu gitsin.

    çek, çek, çek sifonu...
  • laylalaylay işin asıl skandal boyutunu yavaş yavaş öğrenmeye başlıyoruz.

    2021’de izmir büyükşehir belediyesi 100. yıl marşı yarışması düzenliyor: https://kultursanat.izmir.bel.tr/…e-beste-yarismasi

    sonra seçilen şiirler için yüze yakın da beste gönderiliyor çeşitli türk besteciler tarafından. ve belediye bunlardan hiçbirini seçmeyip, yarışmayı boşuna yapmış olacak şekilde fazıl say’a teklif götürüyor.

    ahmed adnan saygun sanat merkezinin müdürü ve izmir’de belediyenin kültür-sanat yetkilisi emel akçay özer, salonun kapılarını ardına kadar bu saçma ve haksız proje için açıyor, orkestra toplanıyor, koro toplanıyor, hepsine ücret ödeniyor tabi, hem de ta ankara’dan istanbul’dan müzisyen getirterek topluyorlar.

    vay arkadaş bu nasıl israftır ya?

    şimdi de dünyanın parasını döktükleri marş sıçınca fazıl ayrı emel ayrı savunmalar paylaşmaya başlıyorlar. https://twitter.com/…?s=46&t=klj8jyt3tkshoxnnmwy-ew

    resmen boşa yarışma yapmış, yarışmaya başvuran insanların emekleriyle alay etmişler. dökülen kaynak ayrı israf. biz de ihale peşkeş çekiyorlar diye iktidara kızıyoruz. buyrun muhalefet, hem de dibi, yani izmir.

    bu arada aldığım bilgilere göre diğer başvuran marşların çoğu bundan iyiymiş. zaten bundan kötü 100 marş daha olması da mantıken imkansız bi yerde.

    bu olay çok büyük bir skandal anlaşılan. laylalalaylay laylalalaylay

    edit:
    bu da düzenlenip iptal edilen yarışmanın kuralları: http://kultursanat.izmir.bel.tr/…asi_sartnamesi.pdf

    --- spoiler ---
    7- şiirlerde aranacak şartlar:
    7.1. şiirler cumhuriyetimizin 100. yılına ithafen yazılmış olmalı, hukuka, insan onuruna aykırı olmamalı, siyasi içerik taşımamalı, ulusal birliği ve ülke bütünlüğünü bozucu, moral yıkıcı ve sanat değerinden yoksun olmamalıdır.
    7.2. şiirler türkçe dil kurallarına uygun biçimde yazılmalıdır.
    7.3. yarışmaya katılacak şiirlerin hece ölçüsü kısıtlaması olmamakla birlikte yedi (7) heceli mısralar şeklinde
    düzenlenerek yazılması tavsiye edilir.
    7.4. şiirler, herhangi bir yarışmaya katılmamış, herhangi bir mecrada yayınlanmamış, alenileşmemiş ve hiçbir yarışmanın finalinde yer almamış olmalıdır. internette yapılan taramalarda herhangi bir mecrada yayınlandığı veya yarışmalarda kullanıldığı tespit edilen eser diskalifiye edilir.
    7.5. başvuru belgeleri, en geç 1 ekim 2021 günü, saat 17.00'ye kadar yarışma raportörlüğü adresine iletilmelidir. postadaki gecikmeler dikkate alınmayacaktır ve eksik başvurular değerlendirilmeyecektir.
    --- spoiler ---

    seçtikleri marş, kendi kriterlerinin neredeyse hiçbirini karşılamıyor. inanılmaz arsızca bir peşkeş çekme bu.
  • ilkokul 4. sınıfa giden küçük oğlumla dinledik. güldü. niye güldün diye sordum, "1. sınıflar yazmış bunu, ondan güldüm" dedi.

    niye öyle düşündün deyince de marşın "yıkalım karanlığı" bölümünü geri alıp bir kez daha dinletti. hakikaten dinleyin bakın:

    (youtube)

    "yıkalım karanlığı" cümlesi, kendisine ayrılan o kısa aralığa uzun gelip sığmayınca donu yırtıp çıkıyor bir anda.

    ki karanlık yıkılmaz, aydınlatılır.

    bu uyduruk marş bana rte'nin entelektüelliğini, tunç soyer'in başarılarını, bülent arınç'ın samimiyetini, abdullah gül'ün atatürk sevgisini, davutoğlu'nun heybetini hatırlattı.

    bir de bekir bozdağ'ın davudi tekno sesi ile maskülen çekiciliğini.

    sen düşün artık bu marşın gerçekliğini, güzelliğini, gerekliliğini.

    o kadar duygusuz ki, hakikaten de "allah bu millete bir daha 100. yıl marşı yazdırsın."
  • dost aci soyler: bayagi kotudur.

    zaten siirin asli da mars olsun diye yazilmamistir, yani balik bastan kokuyor. 10. ve 50. yil marslarinin yaninda cok degersiz kaliyor, say gibi dunya capinda taninan bir sanatcinin nasil olup da boyle birseye imza attigini acikcasi anlayamadim.
  • "yıkalım" karanlığı he mi? iyi bari en azından "yıkayalım" karanlığı, "çitileyip paklayalım" falan dememişsiniz.

    karanlık yıkılmaz ulan, aydınlatılır. temel türkce bilgisi... neyse artık, 150. yıla kadar öğrenip ayarlarsınız bunları. (karanlığa yeni bir anlam yüklenmis diye savunanalar: karanlik burada zaten mecaz anlamda, aloo?)

    haaa bu arada... agresif şebeğin yapıtını beğenmedik diye atam yüzümüze tükürürmüş ya hani... atatürk dirilseydi egosunu cumhuriyet'in 100. yılı şerefinin üstünde tutan bir şebeğin yüzüne bile tükürmezdi. "binlerce yetenekli gencimiz var, açın bi' yarışma, şu şebeği de aoç'ye kapatin." derdi. müzikten anlardı rahmetli.
  • iyi piyanistin iyi besteci olacağı anlamına gelmediğini gösteren beste.

    ayrıca prodüksiyon da kötü, desen ki orkestra çok önde koro anlaşılmıyor, o da değil baya kabak gibi önde bir koro var ve anlaşılmıyor. bu tarz bir proje kalabalıkla yapılmaz, az sayıda en iyi vokallerle yapılır kalabalık hissini prodüktör çözer, prodüktör kötüyse o da efekte boğar ama çevrenden feedback alabiliyorsan onu da görür çözersin.

    memleketin her kesiminde işi ehline teslim etme sorunu var. burada ikinci bir sorun daha var, çevresinde "abicim kötü bu" diyebilecek adam bırakmıyor kimse, pohpohçuları dost sanıyor. 2-3 tane gerçek dostun olsa beste aşamasında bile silkelerlerdi seni böyle bir iş çıkmazdı.
  • siyaset ve futbol tüm enerjisini emiyor kendisinin. şaşırmadığım eser.
  • fazıl say’ın mesajın eseri güzelleştirip taşımasını beklediği, oysa ki eserin mesajdaki güzelliği ortaya çıkarıp taşıması gerektiğini görmediği ve haliyle pek birşey beceremeyen eser.

    türkiye’de “la la la” diye isviçre alplerindeymiş gibi koşan bir gençlik, bir duygu yok, “ver ver ver” diye dizeye girerseniz çoğu insanın aklına bambaşka bir çağrışım uzayı açarsınız, ümitsizliğin eşiğindeki bir halk için şimşek metaforu zihinlerde canlı olamaz.

    hadi sözlere illa sadık kalmak istediniz, müziksel olarak nerede şimşek? size dies irae yazın demiyoruz (belki de demeliyiz) ama atatürk’ün gözleri ana metaforsa neden prozodik olarak sıkışık? neden herşey aceleye gelmiş, “ben bilirim” tepeden bakmacılığı ile yapılmış gibi duruyor?

    çünkü belki de öyle. liyakatten dem vuracaksak, bu tür bir eser için sanatçının liyakati insanların dile getirmeye çalıştığı duygularla temas halinde olmak, başkalarının “evet tam da bunu demek istiyordum” diyebilmesini sağlamaktır. bir marş için liyakatin ölçüm mercii kitlenin kendisidir. kitlede “la la la” demeye mecali olan kim var? deprem, yıkıntı, ümitsizlik, anlamsızlık, güvensizlik, cezalandırıcılık ortamından ışıması gereken güneş “la la la”lar ve “şimşek gözler”in intikamı mı?

    gurbet konserlerinde fazla takılmış, başka bir ülkenin sanatçısı olmuşsunuz, ne zamanı, ne de insanlarınızı anlamamışsınız. en azından şuan gereksizsiniz.
  • şu saçmalığı beğenmeyenlere aktroll dendi ya ölsem de gam yemem.

    ayrıca akp istediği işi bitirmiş gibi. şöyle ki; kendinin beğendiği şeyi beğenmeyenleri anında linçlemeye hazır, siyasi görüş farketmemsizin milyonlar yaratmış.
hesabın var mı? giriş yap