• "anlaşılmayı her zaman reddettim. anlaşılmak kendini satmaktır. âşık olmak yalnızlıktan usanmaktır; bu yüzden bir korkaklıktır, kendimize ihanettir. geçmişim, olamadığım her şeydir. hep uyanmanın sınırındaymışım gibi hissediyorum. japon çay fincanlarımdan birisi kırıldığında, gerçek nedenin bir hizmetçinin özensiz ellerinin değil o porselenin kıvrımlarına yerleşen desenlerin kaygıları olduğunu düşünürüm."
    (bkz: hiçbir şey istememenin mutluluğu)
  • kaç kişiyim ben? çevremdeki her şey, beni çevreleyen her şey buharlaşıyor. tüm yaşamım, belleğim, imgelemim, imgelerim, kişiliğim buharlaşıyor, uçup gidiyor. her zaman başka biri olduğumu duyumsuyorum; başka bir şey, başka burada rol aldığım sahne, başka bir oyuna ait. ve katıldığım bu gösteri de kendi kendimim. kimi zaman, on-on beş yıl önce yazdığım metinlere rastlıyorum karmakarışık çekmecemde. bunların çoğu, tanımadığım biri tarafından yazılmış gibi geliyor bana; kolayca tanıyamıyorum onlardaki kendimi. ben yazmışım; ama başka bir yaşamda, ondan henüz uyanıp geride bırakmış olduğum başka bir yaşamda. çok gençken, daha on sekiz-yirmi yaşlarındayken yazdığım kimi metinlerde, mahiyetini tam olarak kavrayamadığım bir etkileme gücü var. ergenlikten henüz birkaç adım attığım yıllara ait bu cümlelerin, bu pasajların bugünkü ben tarafından üretildiklerini anlayabiliyorum kimileyin. o zamanki kendimin, yılların ve nesnelerin eğitiminden geçmiş şimdiki kendimin aynısı olduğunu anlayabiliyorum. bugüne doğru büyük bir gelişim, büyük bir değişim geçirmiş olduğumu düşününce de, böylesi bir anlama durumunda, bir yere koyamıyorum geçirdiğim değişimi. bunda bir gizem var; beni değerden düşüren, üzerimde baskı kuran. yine birkaç gün önce, eskiden yazdığım küçük bir metni okuyunca müthiş bir acı duydum. iç sızımın, o metinlerde henüz birkaç yaşında olduğunu fark ettim. çekmecemde, aynı iç sızımın güçlü bir biçimde vurgulandığı daha eski metinler de buldum. doğrusu, geçmişteki kendimi tam olarak anlayamadım. şimdiki kendiliğime doğru nasıl bir ilerleme kaydetmiştim? bugün beni tanıyan biri, nasıl olur da dün tanımamaktadır? tüm bunlar, kendimle olduğum ve kendimden ayrı düştüğüm bir labirentte karmaşa içinde bırakıyor beni. zihnimde uçuşan binlerce düşünceyle geziniyorum; yazmakta olduğumun, aslında henüz yazmış bulunduğum olduğundan eminim. anımsamaktayım. ve içimdeki varlığın, duyumların platoncu bağlamdaki yorumu açısından düşünülüp düşünülemeyeceğini ya da ancak bu yaşam içinde varsayılabilecek önceki bir yaşama ilişkin başka bir belleğin bulunup bulunmadığını soruyorum kendime. tanrım, tanrım, izlemekte olduğum bu oyun kimin? kaç kişiyim ben? kimim? kendimle kendim arasındaki bu boşluk da ne?
    ömer hayyam'ın bir kişiliği vardı; benimse, daha iyi ya da daha kötü, yok böyle bir kişiliğim. bir an biri oluyorum, sonra tamamen başka biri; bugün ne olduğumu yarın unutuyorum. ömer hayyam gibiler, yani her kim ve ne ise o olanlar, tek ve sonsuz bir dünyada yaşarlar; benim gibiler, yani her kim ve ne ise o olmayanlarsa, yalnızca sonsuz, nesnel bir dünyada değil, biri öbürünü izleyen, apayrı, sonsuz ve öznel bir dünyada yaşarlar aynı zamanda. benim felsefem, ömer hayyam' ınkinin tıpkısı olmaya özense bile, tıpkısı olamaz. sonuçta, böyle bir şeyi gerçekten istemesem de, eleştirdiğim pek çok filozof var içimde -ruhlar misali. ömer, tümden reddedebildi bunları; çünkü ona yabancıydılar. bense reddedemiyorum; çünkü ben her kim ve ne isem onlar da o.

    fernando pessoa

    boston, 1998.
  • huzursuzluğun kitabı'nın ingilizce ismi* therapy?'nin son albümüne* ilham veren yazar.

    http://twitter.com/…capar/status/579381223652483073
  • galeano'yu anarken nasıl geldim bilmiyorum son durak oldu bu gece..uzun zamandır elime almamıştım, ya bu herif hiç yazmasıydı..dehşet!..

    "insanoğlunun kusursuzlaştırılabileceğine inanmamak ne büyük bir trajedi!
    -ya inanmak, ya o nasıl bir trajedi!
    (288)

    (bkz: huzursuzluğun kitabı)
  • arjantin, ispanya, yunanistan arasında dolanırken-okurken kendimi portekiz kıyılarında buldum şu an..o kadar hengamenin arasında şimdi farkına vardım bagaj hakkı sorunlarıyla boğuşurken, o kadar eşyadan vazgeçen ben yanımda getirmeyi unutmamışım huzursuzluğun kitabı'nı, meğer ne çok işlemiş nasılda yerleşmiş hayatıma..bazı bağları fark edince irkiliyor insan 2 ay sonra kitabın yanımda oluşunu ve herifi nasıl ilah ilan ettiğimle yüzleştirdi beni..

    savurgan, entelektüel, varoş, heyecanlı, hüzünlü kimliklerini her cümlede başka şekilde öldüren ya da dirilten, cümle uğruna canlarından kayıplar veren başka adamlardan biri işte..
  • ''insan, okurken yaşamaya ara verir.'' sözünün sahibi. **
  • ''kimseyle alay etme, asla kimseyi gülünç duruma düşürme, kalbinin en ücra köşesinde bile yapma bunu. insan yaşamı alaya alınmayacak kadar hüzünlü ve ciddidir.''

    fernando pessoa
  • "kalp" diyor, "düşünebilseydi, atmaktan vazgeçerdi."
  • "her birimiz, kendi kurduğumuz hayaliz sadece..."
hesabın var mı? giriş yap