• çok kıskanıyorum...

    piyuff... ben buraya bir dolu şey yazmayı düşünmüştüm aslında... toparlayamayacağım, ortasından giriyorum.

    şarkı söylerken kaçamak kaçamak sevdiği kadına dönüp bakan bir adam var burada. bazen abartır hatta döner yüzünü şarkıyı ona söyler birden...

    zaten şarkıyı söylerken de kendinden geçer yüzü mimikleri zevk aldığını belirtir.

    e bir de eşlik eden kadife sesli bir kadın vardır ortada. piyanosunun başında sürekli sevdiği adama bakar gülümser.

    düşünsenize sevdikleri insanlara yazdıkları şarkıları sevdikleriyle birlikte söyleyen bir çift.
    kavga edilen bir gecenin sabahında bir ses kaydının bulunduğu bir cd... kavgayı tutkuyu öfkeyi anlatan şarkılarla dolu.
    başka ne olabilir ki?

    hah... ne diyorduk kızıl sakallı bir adamla kızıl kafalı bir kadının oluşturduğu çift.

    (bkz: the swell season)
  • if you want me isimli şarkıları ile beni her dinleyişte alkole vurdurup sigara sigara gitmeme sebebiyet verendir.

    if you want me

    bak gene sigara yaktım, nerde benim biram...

    muhteşem bir düet, muhteşem bir şarkı, dinlemeyen çok şey kaybeder...
  • aa ne hoş, böyle bir başlık varmış, anlatmak istediklerimi glen hansard'ın mı, marketa irglova'nın mı, yoksa the swell season'un mu, belki de falling slowly'nin ya da once'ın mı başlığına yazsam diye kararsızdım.

    böyle bir çift eskiden mevcuttu, kendilerinin tatlı, herkesin önünde bolca anıları yaşanan, güzel bir gönül ilişkileri vardı. gönül ilişkileri, çoğu sanatçı çift gibi ortak bir sanat eseri de ortaya çıkarıyordu, beraberce bir filmde de başrollerde oynayıp o film için yaptıkları müzikle akademi ödülü de aldılar. bu kadar efsanevi bir aşkın, zamanla aslında o kadar efsanevi olmadığı, tarafların farklı beklentileri ve hayat tarzlarının olduğu ortaya çıktı ve kendileri sessiz sedasız ayrıldılar. ancak ortada bir grup ve geride kalan bolca başarılı eser ve bunlara bağlı da birçok anı vardı. bunca anıyla ne yapılacağı bana bile dert olmuştu.

    bu çiftin varlığı sona erdikten sonra, belli bir zaman geçtiğinde marketa irglova'nın evlenip izlanda'ya taşındığını öğrendik. orada solo albümler kaydetti, albümlerin kayıt aşamasında eşi mio'nun da kendisine yardım ettiğini paylaştı, sonra bir bebek sahibi oldular ve her şey çok yolunda gözüküyordu. her paylaşımını "oh ne güzel de hayatı daha da iyiye gitti kadının, müzikle ilgili tek alakası glen hansard'la olan grubu olmadı, glen hansardsız da bir şeyler yapmaya devam etti," diye takip ettim, müziği yine çok güzeldi tek başına da, fotoğraflarında da gözlerinden ne kadar mutlu olduğu belliydi.

    glen hansard da yine kendi irlandalı müzisyen arkadaşlarıyla da bol bol turneler yaptı, konserler verdi, o da solo albümler yaptı.

    ve zaman zaman birbirleriyle ve eski projeleriyle ilgili de paylaşımlar yaptılar, en çok hoşuma giden buydu. glen hansard'ın bir başarısını marketa irglova da paylaştı, aynısı diğeri için de geçerliydi. bir araya gelip birlikte performans sergiledikleri de oldu.

    ve yenice vakitlerde glen hansard da evlenip çocuk sahibi oldu.

    geçen günlerde, glen hansard, eşi ve bebeği, izlanda'ya gidip marketa irglova'nın evinde konuk oldular ve onun ev stüdyosunda mio'nun da desteğiyle birkaç ev kaydı yaptılar. eşler, bebekler, çocuklar ve iki arkadaş kalabilmiş eski sevgili, bir evde birlikte sanatla ilgili faaliyetlerde bulundular. işte nezaket, medeniyet ve olgunluk budur. bir eski gönül ilişkisi, aradaki sevgi ve bağ, paylaşım ve ortaklıklar esasında aşka değil de arkadaşlığa dayanıyorsa ve taraflar bunu başta fark edemeyip aşk zannetmiş ama sonradan mevzuyu çözebilmişlerse bu şekilde bir araya gelebiliyor, böylece geride kalan ortak eserlerin yenileri de yaratılabiliyor. gerçekten egoların konuşmadığı, hakiki bir sevginin ve saygının mevcut olduğu ayrılıklarda insanlar ayrıldıktan sonra diğer tarafın gerçekten mutlu olduğunu görünce kendileri de mutlu olabiliyorlar, marketa irglova'nın glen hansard için yaptığı "seni bir eş ve bir baba olarak görmek kalbimi sevgiyle dolduruyor, bu potansiyeli bir gün çok güzel bir şekilde doğru biçimde kullanacağını biliyordum," paylaşımı benim çok hoşuma gitti, kadının "bu potansiyel madem vardı, niye bizde olmadı?" diye bir an bile düşünmediği o kadar açık ki, içtenlikle aksini rahatça paylaşabilmiş, gözünden belli bazı insanların içtenliği ya, canım benim.

    keşke eşken, sevgiliyken beraber müzik yapan, sanat yapan her çift ayrıldıktan sonra da bu çift gibi davranabilse. hala lisa hannigan ve damien rice düetleri dinleyebilirdik, başka bir henry lee daha ortaya çıkabilirdi.
  • pek sevimli bir ikili.
    bu basligim debeye girmesi bile ulkenin gelecegi adina umut verici…

    budut: tanim
hesabın var mı? giriş yap