• son zamanların iyi filmlerinden. izlediğim iranlı yönetmenlerin filmleriyle karşılaştıracak olursam, asghar farhadi filmografisi, a girl walks home alone at night ve under the shadow'dan daha başarılı buldum. şimdiye dek izlediğim en iyi iranlı yönetmen filmi.

    --- spoiler ---
    filmin en büyük artısı, klasik bir seri katil ve polise güvenmediği için onu yakalama görevini üstlenmiş olan idealist gazeteci hikayesi gibi başlaması ama odağını katilin yakalanmasından çok yakalandıktan sonraki sürece çevirerek izleyiciyi bir nevi ters köşeye yatırması olmuş.

    izleyici uzun bir süre katil ha yakalandı ha yakalanacak diye bekliyor (ki filmin bu bölümü oldukça güzel işlenmiş) ve filmin asıl derdinin bu olduğunu sanıyor. çünkü klasik bir batı filminde bir seri katilin yakalanması ve suçunu itiraf etmesi öyküyü bitirir, çünkü sonrasında katile ne olacağını kestirmek güç değildir. ama film, izleme alışkanlıklarımıza adeta bir tokat atarak hikayenin iran'da geçtiğini bize hatırlatıyor ve izleyici olarak sinirlerimizle oynamaya başlayan sahneler ardı ardına geliyor.

    said'in halk tarafından kahramanlaştırılması, ailesi ve akrabalarının onu reddetmek bir yana daha da sahiplenmesi, oğlunun babasıyla gururlanması ve onun izinden gitmek istemesi, davanın ilk celselerinde cinayetlerden güle oynaya bahsedilmesi filmin asıl vurucu unsurlarını oluşturuyor.

    hatta iş öyle bir noktaya geliyor ki finale doğru katilin ceza evinden elini kolunu sallayarak çıkacağına dahi ikna oluyoruz. neyse ki muhtemelen tahran'ın müdahalesi ile infaz gerçekleşiyor ve dünya bir anlığına güzelleşiyor. yönetmenin bu sahneyi bilerek köpürtmemesi ve karharsise çevirmemesi de iyi olmuş. aksi halde vurucu bir final uğruna filmin doğal ve gösterişsiz tarzından taviz verilebilirmiş.
    --- spoiler ---

    senaryosuyla, yönetmenliğiyle, sinematografisiyle, oyunculuğuyla, her şeyiyle ortalamanın üstünde, taş gibi bir film.
  • cehalet, kör inanç ve taklitle yoğrulmuş bir “samimiyet” ve yanlış temeller üzerine kurulmuş bir “dindarlık” akıl almaz kötülükler üretebiliyor.
    iyilik, güzellik, doğruluk, merhamet, adalet, erdem gibi değerleri üretmesini bekleyeceğimiz samimiyet ve dindarlık; düşünme, sorgulama, araştırma ve hikmetten uzak düştüğünde kaçınılmaz olarak kötülük üreten, şiddet doğuran, kan döken kıyıcı bir hale geliyor.
    dolayısıyla kalbi kuru, gönlü kurak, kendine ve vicdanına yabancı, cahil ve taklitçi bir inananın elinde din, kötülük üreten bir mekanizmaya dönüşüyor.
    takvadan ve ahlaktan yoksun bir helaller-haramlar paketi ile alışkanlıktan ibaret hale gelmiş, ruhsuz ibadetlerle ölü-donuk bir imana ve şekle indirgenen din; cahil, fanatik, bağnaz ve yobaz müminler eliyle terör ve şiddetin kaynağı oluyor.
    akıl sınırlandırılarak, vicdan kötürümleştirilerek, düşünce dondurularak devreden çıkarılınca barış, merhamet, paylaşma, yardımlaşma doğurması gereken din; baskı, şiddet ve bağnazlık üretmeye başlıyor.
    o yüzden 1572 senesinde paris'te saint-barthélemy kıyımında katolikler birkaç hafta içinde 30 bin protestanı allah rızası için katledebiliyordu.
    tarihte nasıl ki hasan sabbah fedaileri cenneti garantilemek için vahşice cinayetler işledilerse, günümüzde ışid militanları şehadet şerbeti içmek, yemen'de, pakistan'da birbirinin camisini bombalayan şiiler ve sünniler allah'ın gözüne girmek için katliamlar yapabiliyor.
    dinler tarihi tanrı adına işlenen böylesi cinayet ve katliamlarla doludur.
    cahil kitlelerde oluşturulan hakikati temsil etme algısı, vaat edilen cennete ve ebedi kurtuluşa erme arzusuyla birleşince özgürlük, adalet ve merhamet dini; baskı, sömürü ve gaddarlık dinine dönüşüyor.
    insanın düşünme ve vicdan yetenekleri felçleşince kalp katılaşıyor, ruh hastalanıyor, hayvani yetiler öne çıkıyor ve kendini allah'ın eli, kılıcı, aslanı olarak görme ve canavarlaşma başlıyor.

    insanla canlı bir ilişki kuran allah; mevla, rahman, rabb ve kerim olmaktan çıkarılıp elini kolunu bağladığı kuluna önceden belirlediği senaryoyu dayatan "karanlık" bir mutlak otoriteye dönüştürülünce özgür iradesi, akıl ve vicdan yetenekleriyle donatılmış olan insan da kaderci, taklitçi ve doğmatik bir mümin tipine dönüşüyor ve deforme edilen din "hurafeler bataklığı"na saplanıp şiddet ve kötülüğün menbaı haline geliyor.

    üzerimde bıraktığı etki bağlamında bu yıl izlediğim en çarpıcı film olan holy spider tam da böylesi bir "samimi" bir "dindar"ı işliyor. biraz yakından bakalım.

    iran'ın kutsal şehri meşhed'de, şii hacılar imam rıza'nın türbesini ziyaret ederek hacı olurken şehrin yoksulluk üreten kenar semtlerinde, evine ekmeği vücudunu pazara çıkararak götürmek zorunda bırakılan mazlum kadınlar birer birer tüyler ürpertici cinayetlere kurban gitmektedir.
    cenneti garantilemek için yıllarca iran-ırak savaşı'nda cephede mücadele etmiş olan fakat savaşta ölüp şehit olamadığı için hayıflanan saeed, hemen her gece motosikletiyle günahkâr avına çıkmakta ve motosikletinin terkisine bindirdiği kadınları evine götürüp başörtüleriyle boğmaktadır. kimisi hamile, kimisi çocuklu, çoğu afyon bağımlısı bu kadınları gecenin karanlığında boş bir tarlaya atan saeed, ardından da gazeteyi arayıp cesedin yerini söylemekte, "kokmadan alın oradan" demektedir.

    katil, fuhuşa karşı cihat ilan ederek, işlediği seri cinayetlerle ahlaksızlığı sokaklardan temizleme azminde iken meşhed polisi adaletin bir şekilde tesis edildiği düşüncesiyle faili meçhul cinayetleri çözmek için çok da ciddi bir soruşturma yürütmemektedir. o yüzden kadın kurbanların akıbetini sorgulamak ve meselenin üzerine gitmek kadın bir gazeteci olan rahimi'ye kalacaktır.

    ***spoiler***

    bir iran filmine göre oldukça sert ve cüretkar bir film olan holy spider, 2000-2001 yılları arasında 16 kadın fahişeyi katleden saeed hanaei'nin hikâyesine dayanıyor.
    kurbanlarına bıraktığı işaretle "kutsal örümcek" olarak tanımlanan, üç çocuklu bir aile babası, dindar bir şii ve savaş gazisi olan hanaei, sıradan bir inşaat işçisi ve son derece normal bir insandır. film boyunca seri katilin ev yaşamını, çocuklarıyla ve eşiyle olan ilişkisini, arkadaşlarıyla muhabbetini izliyoruz ve görüyoruz ki saeed bazı cinayetlerde tecavüze yeltenme bağlamında gitgeller yaşasa da ne bir sapık ne de onulmaz bir sadisttir.

    hannah arendt'in eichmann'a yaklaşımındaki gibi saeed'de şeytani ve uğursuz bir derinlik aramak beyhudedir. ortada dehşet verici biçimde normal olan biri vardır ve arendt'in yıllar önce adını koyduğu kötülüğün sıradanlığıdır bu.

    nasıl ki eichmann nazi partisinin programından habersiz ve kavgam'ı da okumamışsa saeed de belli ki kur'an'ı hiç okumamıştı ve tüm dini bilgisi kulaktan dolma fıkhi malumatlara dayanıyordu. zira ancak bu boyutta bir cehalet, saeed'in kendini hakikatin temsilcisi ve kutsal adaletin sağlayıcısı yerine koymasına neden olabilirdi.
    saeed, kadınları o derekeye düşüren sebeplere, yoksulluğu üreten sisteme değil de bizzat kadınlara savaş açmıştı ve adaleti savunmasız kadınları boğarak sağlayabileceğini vehmediyordu.

    akıl ve izandan yoksun bir iman, onu ruhsuz ve kalpsiz biri haline getirmiş, daha da ötesi kesin inançlı bir ölüm makinesine dönüştürmüştü. saeed'in ana hedefi cennete gitmekti. bunu da literal yaklaşımla ele alınan bazı ayetlerle cihad algısı, kahramanlaştırılan bazı tarihi figürler üzerinden de şehitlik bilinci oluşturup karanlık dehlizlerine salındığı şehri ahlaksızlık ve kötülükten arındırarak kazanmayı düşünüyordu. saeed uç bir örnek değil maalesef. islam dünyası, içinde düşünce barındırmayan duygular üzerinden fikirsiz bağlılıklar yaratılarak zihni iğdiş edilmiş, bir makineye dönüştürülmüş sözüm ona cennet yolcusuyla dolu maalesef.

    katilin yöntemlerini ve kim olduğunu, nasıl yaşadığını baştan itibaren bildiğimiz için daha çok cinayetleri neden işlediğine ve yakalanıp yakalanmayacağına odaklanıyoruz. bu da filmi sıradan bir polisiye-gerilim filmi olmaktan çıkarıp iran'daki molla rejimini sorgulayan ve toplum eleştirisi yapan gerilim dozu yüksek bir film haline getiriyor. topluma dair eleştiri daha çok, yakalanması sonrasında katilin halk kahramanı ilan edilerek serbest bırakılması için kampanya başlatıldığı süreçte yapılıyor. 16 kadının katilini büyük bir iştiyakla destekleyen halk onu allah adına şehri fuhşiyattan temizleyen bir mücahit olarak görüyor. saf cehalet ve pürüzsüz kötülük halkın bu tutumunda da tüm çıplaklığıyla ortaya çıkıyor.
    --spoiler--

    iran rejimine ve kadına yönelik baskıcı tutumuna yönelik eleştirel yaklaşım ise cinayetleri soruşturan ve çözmek için kendini yem olarak kullandırmaktan çekinmeyen kadın gazeteci rahimi üzerinden getiriliyor.
    bekar bir kadının iran islam cumhuriyet'inde otel odası kiralayamaması, çalıştığı gazetenin patronu tarafından tacize uğrayıp üstüne bir de iftira atılarak işten kovulması, aynı şekilde polis tarafından kötü kadın muamelesi görüp tacize uğraması, gece dışarı çıktığında fahişe olarak algılanarak kovalanması ortadoğu'da kadın olmanın zorluklarını gösteren detaylar olarak dikkat çekiliyor. rahimi bir anlamda güçlü karakteri, cesareti ve kararlılığıyla son dönemde iran rejimine karşı başlayan protestolarda öncülük eden kadınları sembolize ediyor.

    iran asıllı yönetmen ali abbasi, filmde hâkim rolündeki karaktere, "fuhşun dini değil toplumsal bir sorun olduğunu ve yoksulluğun kadınları buna zorladığını" söyletip sistemin içinde iyi insanların da olduğu imasında bulunarak dengeyi korumaya çalışsa da bu, filmin çok sert bir sistem eleştirisi olmasını engelleyemiyor.
    filmin gerilim atmosferi, cinayetlerin işlenmesindeki rahatsız edici sertlik, bazı sahnelerdeki çıplaklık dozu ve gerilimi yükseltmede önemli rol oynayan etkileyici müziği, filmi klasik iran filmlerinden ayıran bir rol oynuyor.

    oyuncuların inandırıcılığı ise filmin meselesini inandırıcı ve ikna edici kılıyor. iran izin vermediği için ürdün'de çekilmesine rağmen, filmin uluslararası pek çok ödül alan yönetmeni ali abbasi ve cannes film festivali'nden en iyi kadın oyuncu ödülüyle dönen zar amir ebrahimi ölüm tehditleri almaktan bu nedenle kurtulamadı. film derdini çok etkili anlatabildiği için iran'da yasaklandı ve filme katkısı olan herkes seyahat yasağına uğradı ve film rejim tarafından salman rushdie'nin şeytan ayetleri kitabına benzetildi. oysa rushdie, islam'ı ve islam peygamberini hedef almışken bu filmin iran'ın baskıcı molla rejimini eleştirdiğini görüyoruz. ama dini siyasal bir araç olarak gören ve zorbalıklarını din üzerinden meşrulaştıran her istismarcı gibi iran rejimi de kendini dinin sahibi olarak görüyor, bir anlamda tanrı'nın yeryüzündeki temsilciliğini yürütüyor. dolayısıyla dokunulmaz ve eleştirilemez bir yerde konumlanan rejimi ve adaletsiz uygulamalarını masaya yatırmak allah'ı hedef almak olarak görülüyor ve şeytanlaştırılıyor.
  • taze izledim ve kafama yatmayan tek bir konu var, o da filmin konusundan veya iyiliğinden bağımsız.

    bu insanlar filmi iran'da çekmişler. peki iran gibi sıkı ve cezaları idama kadar gidebilen bir ülkede, bu filmi çekecek götü nasıl bulmuşlar?

    edit: uyarılar geldi. film ürdün'de çekilmiş ve bir danimarka filmiymiş. ayrıca iran ve türkiye'den çekim için izin istemişler ama izin çıkmamış.
  • iran filmi değildir. ürdün'de çekilmiş danimarka, isveç, almanya ve fransa ortak yapımı bir film. sadece yönetmen ve oyuncular yurt dışında yaşayan iranlılar...
  • işlenen bir suç karşısında suçun faili devlet tarafından korunup kollanmak istense de iyi bir gazetecinin buna dahi engel olabileceğini gösteren iyi bir film.
  • spoiler ibaresi kullanmaktan bihaber bazı develerin başlığında cirit attığı film.
  • genellikle orta-doğu filmlerindeki köhnelik ,insanların geri kafalılığı sinirimi bozar pek izleyemem ama bu film çok iyi çok vurucu..kadim fars kültürünün din yüzünden geldiği hal içler acısı.

    spoiler ---

    kadınları kolayca öldüren adamın cennete gideceğini düşündüğü halde ölümden bu kadar korkması ikiyüzlülük değil mi?gazeteci kadının tek kalacağı için otelde oda verilmek istenmemesi ve polisin odasına gelmesi ,mahkemede katille birlikte gülünmesi ,adamın neredeyse kahraman ilan edilmesi,ölen kadınlara ailelerinin bile sahip çıkmayışı ,katilin oğlunun kardeşi üzerinden cinayetleri anlatması ve bunların gerçek olaylara dayanması korkunç doğrusu.

    --- spoiler ---
    umarım biz hala vakit varken iran olmayız..
  • --- spoiler ---

    mutlu sonla bitiyor gibi görünse de olabilecek en mutsuz sonla biten ali abbasi filmi. bu anlamda twist'in kralını yapmıştır.

    --- spoiler ---

    filmdeki katilin ve karısının gerçek halini şuradan görebilirsiniz: https://murderpedia.org/…/h/hanaei-saeed-photos.htm
  • iran'in meshed sehrinde 2000-2001 yillarinda fuhus yapan 16 kadini olduren bir seri katili anlatan bunu da en sonunda soyleyen film.. iyi de yapiyor zira izlerken insan iran'da boyle seyler olmaz diye dusunurken bir anda ters kose oluyor. bu arada filmin cekimleri sadece 35 gun surmus. bizim yonetmenlere yillar ver bunun gibisini cekemezler.

    --- spoiler ---

    rahimi hem polis memurundan hem suc muhabirinden ilgi goruyor. polis memuru emrivakiyle kadinin otel odasina girip zorla kendisiyle sigara icirten, istedigini alamayinca sen herkesle sigara icin bi kadinsin minvalinde konusup insani cildirtan bi tip.. muhabir adamsa oldukca insancil. kadin icin tehlikeli takip surecini ustlenip mesleki de olsa her an onun yaninda oluyor. kadina eski is yerindeki olayi o da soruyor ama tepkileri daha yumusak. nitekim en son opucugu kapan da bu adam oluyor.

    tipik bi iran sinemasi filmi olarak detaylari mevcut.. bunlari anlamak insanin zihnini aciyor, farkindaligini arttiriyor.. mesela en basta oldurulen fahisenin evine gazeteciler gorusmek icin gittiginde orda rahmetli kadinin kucuk bir kizinin oldugunu, ailesinin olum acisini asamadigini goruyoruz.. sonra anliyoruz ki; seri katilin oglu babasinin toplumdan takdir gordugunu anladikca ona ozenip adamdan tum cinayet taktiklerini ogrenmis.. bunu uygulamali olarak kiz kardesi uzerinde gosterdikce insan dehsete dusuyor.

    filmi izlerken pek cok acidan dehsete dustum aslinda.. sirf bekar diye kadina otelde oda verilmek istenmemesi, makyaj yapip topuklu giymis kadinin ahlaksiz biri olarak yaftalanmasi, toplumun katil adama destegi, iran rejiminin bu "ahlaksiz kadinlari" sokaklardan "temizleyen" katili yakalamak icin caba sarf etmemesi..ve daha pekk cok sey.

    --- spoiler ---
  • holy spider aynı zamanda 2019 yapımı borderfilminin yönetmeni ali abbasi'nin son filmi. islam-yozlaşmışlık-çürümüşlük üçgeninde ilerleyen sarsıcı bir film. yönetmenin izlediği bakış açısı katilin gözünden empati yaptırması bakımından bir hayli alışılagelmişin dışında.
hesabın var mı? giriş yap