• hyperion, kaotik donu$ yapan (ekseni etrafindaki donu$u cok kucuk etkiler nedeniyle onceden belirlenemeyen) bir saturn uydusudur. bildigimiz uydu normlari icinde degildir. standart kuresel yapi hyperion'da tamamen yamulmu$ vaziyettedir. en uzun capi 370 km olup bu buyuklukte bir uydunun normalde yuvarlak olmasi beklenir. en uzun ekseni saturn'un merkezinden 45° kaciktir. tum bunlar hyperion'a bir gokcisminin astronomik olarak yakin bir zamanda carpmis olmasi ihtimalini kuvvetlendirmektedir. bu carpma sirasinda hyperion'un kutlesinin ucte ikisini kaybetmi$ oldugu sanilmaktadir. normalde uydular bu tip carpmalar sonucu yorungelerine sacilan maddelerin cogunu geri toplarlar. ancak hyperion'un titan'a (ki kocaman bir uydudur) cok yakin olmak gibi bir sanssizligi vardir. hayat ona daha olusum a$amasindayken vurmustur en aci sillesini kisacasi. bu yuzden dagilan parcalarin cok buyuk bir kismini titan cok az bir kismini da rhea toplamistir. gune$ sistemimizin en tuhaf bicimli uydusu olmasi da kendisini takma ad olarak secmeme sebep olabilecek kadar ilgimi cekmi$tir.
  • hyperion, starcraft evreninin en çok savaş görmüş gemilerinden biridir. esasen sons of korhal'a ait bir komuta gemisidir. new gettysburg felaketinin ardından james raynor isyancılardan ayrılırken sadakatlerini kazandığı hyperion mürettebatı gemiyi kaçırıp onu izlemiştir. raynor bu güçlü gemiyi bayrak gemisi yapmıştır. hyperion raynor'un yanında char'da sarah kerrigan'ın queen of blades'e dönüşünü, tassadar'ın savaşını, aiur'un yokoluşunu, gantrithor'un muhteşem saldırısını ve overmind'in ölümünü, aiur, tarsonis ve korhal'da kerrigan'a, ve ued'e karşı verilen savaşları, brood wars'ın en kanlı sahnelerini, onurlu vve dost savaşçı praetor fenix'in kerrigan'ın elinde ölümünü gördü. starcraft evreninin yaşayan tarihi olan bu gemi, brood wars'ın ardından protoss'un saygısını kazanmış tek terran olan james raynor'un komutasında raynor's raiders'in komuta gemisi rolünü sürdürmektedir. şu anda hem korhal'daki dominion ve onun deli imparatoru, hem de eski sevgili yeni can düşmannı kerrigan tarafından avlanan raynor gibi onun da nerede olduğunu kimse bilmemektedir. söylentilere göre hyperion galaksinin bu tarafında kafasında en büyük ödül olan gemidir.
  • dan simmons'un yazdigi efsane seri, ve bu serinin ilk kitabidir. kitapta birbirinden inanilmaz farkli alti karakterin anilari anlatilir-- isin ilginc tarafi alti hikayenin her biri evreni sonlandiracak bir kehanet, durum yaratmakta, ve evrenin gelecegi ise hikayesini anlatan karaktere bagli kalmaktadir. isin acayip tarafi hikayeler konu ve fikirler bakimindan inanilmaz farkli olup, simmons'un usta kalemi ve kullandigi karmasik zaman egrisi sayesinde butunluk kazanmaktadir.

    bilimkurgu sevdalilarinin bildigi uzere bilimkurgu bir kitaptan bahsetmek zordur, cunku genellikle islenen fikirler detayli ve felsefi olduklari halde ozetlendikleri zaman eaharey uzaylilar isinnnn kilici seviyesinde algilanabilmektedir. ancak hyperion, akillara zarar yaraticiligi cok kaliteli bir uslupla harmanlayan bir kitap olup, bati edebiyatinin kimi eserlerine tas cikartacak kalitededir.
  • "insan hayal ederken bir tanrıdır, düşünürken ise bir dilenci."
    (hölderlin, "hyperion")
  • titan’lardan biri. uranos ile gaia’nın oğlu. kızkardeşi heia ile evlenerek helios (güneş), selen (ay) ve eos (şafak)’un dünyaya gelmelerine sebep oldu.
  • dan simmons'ın kitabı için konuşuyorum, son yıllarda beni en etkileyen bilimkurgu eseri olmuştur.

    7 hacının yollarının kesişmesi, 6 birbirinden tarz, anlatım dili ve içerik açısından tamamen farklı hikayede öylesine ince ince işlenerek, öyle takibi kolay bir şekilde anlatılır ki, kitabı elinizden bırakamazsınız.

    bitirdiğimde resmen yolculuğun bir parçası ve kitaptaki karakterlerden biri gibi hissettim.

    aslında devam kitabı the fall of hyperion ile bir bütünün iki yarısıdırlar. tek kitap aşırı kalın olacağı için tek bir öykünün iki kitaba bölünmesi tercih edilmiş.

    gelecek tasviri ciddi anlamda korkutucu ve bir o kadar da gizemlidir. hyperion ve the fall of hyperion'ı okuduktan sonra mutlaka ek okuma yapmanızı tavsiye ederim.

    yapay zekanın evrimi, all thing, ousters, cybrids ... hangi birinden bahsetsem ki? bir bilimkurgu kitabının yapması gerekeni çok fazlasıyla yapan bir başyapıt bu.

    en favori bölümüm ise sol weintraub ve kızı rachel weintraub'un öyküsüdür. bitiminde hissettiğim üzüntü/şaşkınlık/yazarın hayal ve kalem gücüne saygı duygularını bana çok az kitap yaşatabilmiştir.
  • hugo odulu sahibi bilimkurgu romani. isaac asimov da cok ovmustur vaktinde bunu ve ikinci kitabi. "asimov'un vakif'i 50'lerde hangi etkiyi yarattiysa, bu kitap da kendi doneminde ayni etkiyi yaratacaktir." seklinde de ovulmus bilimkurgu cevrelerince.

    nagato yuki-chan no shoushitsu'da nagato'nun kutuphanede saatlerce dikilip okudugu kitap bu kitaptir. hatta onceki seride kyon'a bir kopyasini da verirdi.
  • alman şair friedrich hölderlin'in (1770-1825) iki cilt halinde yayınladığı mektup formunda (briefroman), üzerinde tekrar tekrar çalıştığı tek romanı. türkçede gürsel aytaç çevirisi "hyperion yunanistan'da bir münzevi" başlığıyla doğu batı yayınları'ndan 2017'de basılmış.

    dikkat, hyperion'u okumak için fazla hevesli olmak düş kırıklığı yaratabilir. ya çeviriden, ya doğrudan hölderlin'in ruhundan ve ifadesinden durgunluk, sıkıcılık akıyor. candan, akıştan nasibini almamış adeta. umarım ki sadece benim ten uyuşmazlığımdır. biz veya ben bu klasik-romantik çağ ruhundan çok kopuğuz, ayrıyız diye de olabilir mi? özel adlar ve mitolojik kavramlar, yer adları araştırması için yan okumalara ağırlık vererek incelenebilir.

    yunan mitolojisi ve antikiteye çok meraklı hölderlin. örneğin hyperion güneş tanrısının* ikinci adıymış ve aşkın olma özelliğini içeriyormuş. bildungsroman özellikleri de varmış. kitabın birinci cildi bir latince epigrafla başlıyor: "non coerceri maximo, contineri minimo, divinum est." aziz ignacio de loyola'ya (ignatius of loyola) atfedilen sözün yaklaşık türkçesi; "yalnızca en büyüğüyle sınırlı olmayıp, en küçüğünde de içerilmek, tanrısal bir özelliktir."

    "ah, bu muazzam tabiat, eğer bir babanın kızıysa, o zaman kızının kalbi babanın kalbi değil midir? kızın en derin ruhu, o baba değil midir?"

    (bkz: güneş tanrısı/@ibisile)
    (bkz: sikyon/@ibisile)
    (bkz: stella/@ibisile)
    (bkz: aether/@ibisile)
    (bkz: aristogeiton ve harmodius)
  • insanın yaşamadığı ve yaşayamayacağı herhangi bir durumu hayalinde çizebilmesine hep şaşırmışımdır. şaşırmışımdır, çünkü bu çok ender bir durum. dilerseniz bir ressam, heykeltraş, bestekâr, yazar... düşünün. eserleri çoğunlukla tecrübeye dayanır ve illâki ilhamına geçmiş veya şu anda referansı vardır. toplumsal ve kişisel uçlardan beslenmeyi ihmal etmez ve onu duygularıyla harmanlayarak bir armoniye çevirerek ortaya koyar.

    baştan sona hayal edebilense çok çok enderdir. bu bir tür delilik emaresi mi? evet, elbette. zaten hölderlin de bir deli veya ayrıksı bir dâhi. hyperion ya da yunanistan'da bir yalnız da yıldızların üzerinden yazılmış fevkalâde bir eser. bunun sebebi eserinde mekânı muazzam bir canlılıkla, duygularını olağanüstü dürüstlükle ve sözlerini hayret edilecek bir dürüstlükle ortaya dökebilmesi. bu noktada hölderlin'in de antik yunan'a sırtını dayadığı söylenebilir; ancak bunun sağlıklı bir ifade olacağını sanmıyorum. zira antik yunan'ın bizlere göründüğü şekliyle, o zamanlarda yaşanan şekli arasında romantik ve masalsı bir uçurum olduğu ortada. hölderlin şaşırtıcı bir şekilde bu masalsı uçurumu ayakları yere basan, o zamanları bu zamana taşıyabilecek bir tarzı geliştirebilmiş. çıldırmasının bunda büyük payı olduğu şüphesiz...

    hölderlin, zweig'ın "kendileri ile savaşanlar"ında karşıma çıkmış, hyperion'a ilgim yoğunlaşmış; ancak bir türlü okumaya başlayamamıştım. serol teber'in melankoli'sinde hyperion'a duyduğum arzu pekişti ve nihayet kitabı okudum.

    * * *

    şunu söylemeliyim. hyperion herkes için yazılmış bir kitap değil. muhatabı delice şeyler yapan, kimi zaman romantik, kimi zaman realist, kimi zaman anarşist olmayı başarabilen; çıkar veya fayda ummadan donandığı tutkularının peşinden gidebilecek prensiplerin gösterdiği yolda yürüyebilen insanlara yol gösteren bir eser. hatta belki bir sabah meltemi veya güneşin batışı, olmadı sevgilinin seslenişi gibi... tüm bunlar olurken iç çekişleri arşın yedi kat üstünden duyulan birinin serzenişlerinin kitaplaştırılmış hali.

    bu tip delilerle karşılaşmayı hevesle bekliyorum; ancak hele de bir noktadan sonra umudum tükeniyor. şifayı yine ne yazık ki kanlı canlı heyecan dolu gülümsemelerde değil ancak ve ancak yıllar yıllar sonra yazılmış kağıtlarda buluyorum. sanıyorum sınırın ötesinde yaşayanların ortak kaderi bu. yani hem sınırın ötesinde hem de yalnız olmak.

    neyse, tekrar kitaba geleyim. hölderlin'in hayallerini süsleyenlerin bir kısmını hayata geçirebilmiş olmanın avuncuyla, sessiz ve sakince yaşayanlardanım. yani delirmeme, en azından şimdilik, gerek kalmadı. belki hayatı göz göre göre avuçlarının arasında kaçıranlar goethe gibi bir aymaz ve attığı her adımda maksatlı olmalıydı; ama deliliği ucundan da olsa tatmış kişilerin bunu yapabileceğini, kendini o duruma düşüreceğini sanmıyorum.

    kitap, kitaplığımın baş köşesindekilerin yanında, yerini alacak. başkası ne der bilmem; ancak şu kadarını söyleyeyim, kitabın neredeyse her cümlesi sınırların üzerinde. yine ve yeniden belirtmekte fayda var ki bu herkese göre bir kitap değil. özellikle normal olanlar, sözüm size. şayet bu kitabı okurken sıkılıyorsanız anlayın ki normalsiniz ve heyecanla okuyorsanız bilin ki siz de bir kaç tahtası eksik olanlardansınız.

    * * *

    üste yazılanlardan öğrendiğim kadarıyla melâhat togar çevirisi övülüyor. milli eğitim bakanlığı ve adam yayınları basmış. her ikisini de safahta bulmak mümkün. ben adam yayınlarını okudum; ancak gürsel aytaç'ın doğu batı yayınları'ndan olan çevirisini satın almayı tercih ettim.

    * * *

    son olarak, teşekkürler hölderlin.

    düzeltme*
  • evil superman'in marvel'da vücut bulmuş halidir. aynı güçler, aynı hikaye, farklı kişilik...

    bana hep avengers'ın aslında superman'i alt edebileceğini kanıtlama çabası gibi geliyor bu karakter. marvel'ın "evrenin en güçlü karakteri aslında kötü olsa, avengers onu durdurabilir miydi?" sorusuna kendince cevabıymış gibi. bunu kanıtlarken adamı şamar oğlanına döndürmek de kendilerine tatmin sağlıyordur muhtemelen.

    ha bir de mr. muscle turuncusu saçmasapan bir kostümü vardır.
hesabın var mı? giriş yap