• platon'un bir diyalogu. platon bu diyalogda sokrates'in ağzından, kendisi de bir rhapsod olan ion'a rhapsodların bu işi bilgiyle ve akıl yürütmeyle mi yoksa tanrısal bir güç ile mi yaptıklarını sorar. rhapsodlar o dönemde şehir şehir gezerek ünlü şairlerin şiirlerini insan topluluklarına okuyup onları etkileyen insanlardı. ion da homeros üzerinde uzmanlaşmış, döneminin homeros'a en hakim rhapsodu sayılmaktaydı. diyalogun sonunda sokrates ion'a kabul ettirir ki rhapsodlar bu işi şiirlerini okudukları şairlerin anlatttıkları her konuya hakim olarak, yani bilgiyle ve farklı farklı sanatlardaki uzmanlıklarıyla değil de tanrısal bir erke ile, içten gelen bir ilhamla yapmaktadırlar. tanrı ve şairden sonra ilham zincirinin üçüncü halkasını oluşturup bir son aktarıcı görevi görürler.
  • sokrates ile ion arasındaki sanat üzerine konuşmalarını barındıran, klasik platon eseridir.
  • yunanistan'da bir çikolata markası. hefis çikolataları vardır.
    (bkz: sokofreta)
  • íon (ion değil. söylediğine göre farklı bir anlamı varmış bunun, irlandalı ya hava atıyo işte); duncan patterson'ın yepisyeni projesi. sözlerin pek ağır olmayacağını, ama müzikal açıdan oldukça doyurucu olacağını söylüyor. stüdyo fotoğrafları arasında elinde saz tutan bi abla gördüğümde buna inandım ben de (yunanistanda bir stüdyoda da kayıt yapılmış).

    solist olarak emily saaen isimli gotik bi ablayla çalışıyormuş. ayrıca elfonía isimli bir meksikalı grubun vokalinden yararlandıklarını da söylüyor. aslında tek vokal yapan insanlar bunlar değil, daha var bi kaç kişi (aman be).

    albümlerini geçtiğimiz sevgililer günü'nde piyasaya sürmeyi planlıyorlarmış, ama olmamış doğal olarak. eh, adam zamanında anathema üyesiydi, anathema'dan kapmış sanırım bu geciktirme huyunu. önümüzdeki aylardan birinde piyasaya sürülecekmiş. şarkı listesi ise şöyle:
    1. madre, protegenos
    2. o efeito do verão
    3. iii
    4. believe
    5. learpholl
    6. father, forgive me
    7. goodbye johnny dear
    8. fe, esperanza, amor
    9. beyond the morning

    sadece ingilizce değil, ispanyolca parçalar da göreceğiz demek ki. şahsen ben pek bi sevindirik oldum bunu görünce, yaşasın ispanya!

    hatta duncan bu projesinden sonra türkiye'ye gelmek istediğinin müjdesini bile verdi.*
  • daha albüm çıkmadan önce eicca toppinen bir röportajında "albümün ismini henüz koymadık.doğrusunu söylemek gerekirse biz şarkılara isim koyma konusunda bile gayet kötüyüz.bu yüzden bu albümde -ion ile biten şarkı olmayacak." demişti.malumunuz, apocalyptica bu -ion ekini pek bir seviyor ********, görünüşe göre bu sefer de yaratıcı olamamışlar ve gidip şarkıya direkt ion demişler.
  • platon'un devlet adlı eserinde anlattığı sanat ve sanatçı kavramlarına odaklanmadan önce bu diyaloğu okumak işinizi kolaylaştırabilir. zira diyalog, bu kavramlar hakkındaki platonik yaklaşıma bir giriş niteliğindedir.
  • sokrates'in şiiri tanrısal bir şey ve şairleri de "tanrı'nın insanlara söylemek istediklerini söylemek için kullandığı elçiler" olarak tanımlamasıyla sanatın gücüne saygısının ne kadar kuvvetli olduğunu gösteren platon diyaloğu.
  • platon'un ion diyaloğunu ilk okuduğumda "bu neydi şimdi" dedim. biraz araştırıp biraz daha üzerinde düşününce taşlar yerine oturdu.

    homeros, hesiodos gibi meşhur şairlerin yapıtları yalnızca şiir olarak değil, mitolojinin kendisi olarak algılanırlardı. anladığım kadarıyla günümüzdeki kutsal kitapların antik yunan karşılıkları bu şiirlerdir

    işte rapsodlar para karşılığı bu şiirleri okur. okumakla kalmaz yorumlar da. platon'un derdi işte bu yorumlama ile.

    ion'un konuşmasından homeros hakkındaki uzmanlığının "homeros bunu dedi" şeklinde olmakla kalmayıp "homeros bunu diyerek çok doğru dedi," şeklinde de olabileceğini de düşünüdüğünü görebiliyoruz. her ne kadar teker teker sorulduğunda rapsodların her sanatta uzman olduklarını iddia etmese de, ion homeros'un söyledikleri hakkında açıkça uzmanlığını iddia eder. *hatta homeros'tan komutanlık sanatını bile öğrendiğini söyler.

    platon rapsodların uzmanlıklarını eleştirmek için ion'a homeros şiirlerindeki sanatların rapsodlar tarafından bilinemeyeceğini kabul ettirir. örneğin, şiirde arabacılıktan bahsediyorsa bu konuda yorum yapmak rapsoda değil, arabacıya düşer. her bir bilgiyi bir sanata verdikten sonra rapsoda uzmanlık göstereceği hiçbir konu kalmaz.

    şunun da altını çizelim. platon bu amacına ulaşmak için ortaya bir sanat teorisi atar. bu teoriye göre sanatçı ilhamını doğrudan tanrıdan alır. tanrısal ilham şairden rapsoda, rapsoddan dinleyiciye geçer. ortada rapsodun bir şey bilmesi söz konusu değildir.

    benim yapacağım eleştiri ise şu olurdu: platon rapsodun genel uzmanlığını ortadan kaldırmak isterken ondan şair ve şiir bilgisini de esirgemiştir. halbuki aslında rapsodun bilgisi sanatlar üzerine değildir ama şiirin üzerinedir. ilyada'nın filanca dizesinin nasıl olduğunun uzmanı rapsoddur. ayrıca diyalogta söylenenler doğru ise şiiri aktarmanın kendisi de ayrı bir sanat olarak alınabilir.
  • yunanistan'ın en iyi çikolata markası. özellikle noisetta(ortası tüm fındıklı) harikadır.
  • mimarlık bölümümüzün 2. sınıfımızda okutulan estetik isimli seçmeli dersimizin bir konusuydu bu

    hatta hoca bu soruyla ilgili sınavda şöyle bir soru sormuş bizden öncekilere;

    "ibrahim tatlıses sanatçı mıdır?"
    cevap; evet sanatçıdır, yok divine virtue, cart curt bağlıyormuşsun bir yerlerden sanatçı olduğu çıkıyormuş.

    şimdi ibrahim tatlıses gelse bu hocanın ağzına bir tane vursa kim ne diyebilir? haksız mı adam. sen işi gücü bırak bize ibrahim tatlıses'in kariyerini başarılarını yargılat. sor işte "bu sokrat'la ion ne konuşuyor arkadaşım" de mesela, platonun yaşını sor ne bileyim.

    yüzeysellik ve şaka bir yana, hoca iyi canım.
hesabın var mı? giriş yap