• dünya’nın sayılı elektro-gitar virtüözlerinden birisi, joe satriani. 2007’de türkiye’ye konser için geldiğinde bir vesile ile dinlemiş aşık veysel’i. “ben yıllardır biliyormuşum gibi dinledim onun melodilerini” diyerek belirtiyor hayranlığını. derken, bir sonraki albümünde ona atfen iki* parça yazmak istemiş. parçalardan birisi "aşık veysel"**. parçanın tanıtımı için hazırladığı podcast’te*** “büyük saz ustası” diye bahsettiği aşık veysel’in ismini kendi notlarına el yazısıyla geçirmiş, ve yazıyı kastederek harfleri doğru yazdığını gösteriyor. kendince hayranlığını anlatmaya çalışıyor. :)

    ben bu parçayı dinlemeden evvel aşık veysel’i hiç bilinçli bir şekilde dinlememiştim. ardından gidip bir albümünü aldım. şimdi az çok hakimim müziğine. ama utandığım bir durumdur bu. elin adamı dünyanın bir ucundan gelip, buradaki bir değeri fark ediyor, ve ben o değeri dünyanın bir ucundaki bu adam vesilesiyle fark ediyorum.

    aslında alışılmış bir vaka bu. biz bu toprakların insanları olarak bir aşağılık psikolojisine bürünmüşüz. kendimize ait değerleri fark etmiyor, bize ait olmayana (özellikle batıdan gelene) fazlaca bir değer atfediyoruz. kendimize ait güzellikleri bile dışarıdan birinin göstermesiyle fark ediyoruz. umuyorum ki gelecekte bu kötü huyumuzdan vazgeçer, sahip olduklarımıza, hak ettikleri değeri geç kalmadan verebiliriz.

    * diğer parçanın adı “andalusia”. joe satriani, aşık veysel’in ispanya’daki bir kasabada yaşıyormuşcasına bu parçaya aktarıldığını söylüyor. klasik gitarı bağlama tonu ile çalarak parçada kullanması bunun en büyük kanıtı zaten. http://www.youtube.com/watch?v=6sccixp0nxs
    ** http://www.youtube.com/watch?v=zribifmjnec
    *** http://www.youtube.com/watch?v=7mi6thqya6y
  • satriani diskografisinde kıyıda köşede kalmış o kadar güzel beste var ki, bugün biraz onlardan bahsetmek istiyorum. ne yazık ki ne güncel konser set list'lerde yer alıyorlar ne de resmi yayınlanan konser dvd'lerinde. her albümden böyle 1-2 şarkı seçmeye çalıştım:

    come on baby : 2015'te askerdeyken acemilik sonunda 1 günlük evci iznine çıktığımda, yaklaşık bir aylık müziksizlik sonrası telefonumdan dinlediğim ilk şarkı bu olmuştu. satriani'nin ballad'vari şarkılarının zaten hastasıyım, bu şarkı sakin ve huzur verici olmasının yanında onu özetleyen her şeye de sahip aynı zamanda. yavaş çalma hassasiyeti, melodik kontrol, muazzam blues cümleleri, estetik ve yerinde bend'ler... 2008 çıkışlı professor satchafunkilus and the musterion of rock albümünde yer alıyor:

    https://www.youtube.com/watch?v=aw_obfbh3tc

    movin' on : sıradaki parça adeta bir pozitif enerji bombası. güne iyi başlatan şarkılar klasmanından, gitaristler açısından da zorluk seviyesi bakımından daha çalınabilir duruyor. şarkının sonunda dj'lerin yaptığı scratch ses efektini satch'in gitarından çıkarması da şarkıya nefis bir lezzet katıyor. 2006 çıkışlı super colossal albümünden:

    https://www.youtube.com/watch?v=r_degvmb5no

    it's so good : pozitif mod'dan ve yine super colossal albümünden devam edelim. parçanın adı her şeyi özetliyor aslında, ortadaki solo bölümünün arkasındaki blues riff'lerin ve sondaki solonun hastasıyım. konserlerde herkesin el çırparak tempo tutabileceği tarzda nefis bir şarkı:

    https://www.youtube.com/watch?v=b02chaopim8

    all alone : biraz geriye gidelim 1993 yılına, yani time machine albümüne. bu albümün en bilinen şarkıları genelde time machine ve super mario bros filminde de çalan speed of light'tır. benim favorimse duygusal, slow bir şarkı olan all alone'dur:

    https://www.youtube.com/watch?v=teermm8nc24

    tam bir satriani imzası taşısa da ilginçtir ki beste onun değil, ünlü caz piyanisti mal waldron'a ait ve left alone olarak geçiyor. bestenin orjinalini buradan dinleyebilirsiniz:
    https://www.youtube.com/watch?v=xuoqcaceevm

    luminous flesh giants : hakettiğinden daha az değer gören satch şarkılarından biri de kesinlikle budur. bu şarkının kaydedilme süreci çok sancılıdır. 95'te satriani nathan east, manu katche gibi o zamanın stüdyo müzisyenleriyle birlikte ünlü prodüktör glyn johns eşliğinde tamamen canlı kaydedilmiş bir albüm yapmak üzere toplanıyor. provaya giriyorlar, 1. deneme fail, 2. deneme fail, 3. deneme fail felan derken baya uğraşıyorlar yani grup içi kimyayı oturtmak için. albümün yapılış hikayesiyle ilgili bir belgesel var hatta reel satriani isminde: https://www.youtube.com/watch?v=wfbvspjv2po ben de hatta bir entride bu süreci detaylı bir şekilde anlatmıştım: (bkz: #90962740)

    velhasıl kelam bu şarkı benim için cidden çok özel bir şarkıdır, remix versiyonu felan da vardır, gitarda da inanıyorum bir gün baştan sona çalacağım:

    https://www.youtube.com/watch?v=qisz-yymles

    with jupiter in mind : 98'de satriani uzay temalı, parlak tonlara sahip, kendisinden bildiğimiz tarza geri dönüp müthiş crystal planet albümünü çıkarır. baştan sona harika olan albümde crystal planet, house full of bullets(of of hastasıyım) ve love thing gibi şarkılar ön plana çıkar. peki with jupiter in mind gibi gaz bir parçanın günahı ney ulan, niye tek bir konser kaydı bile yok!!?

    https://www.youtube.com/watch?v=dhpgn-tzesc

    just look up : satch diskografisinin en zayıf albümlerinden biri olarak görülen 2004 çıkışlı is there love in space albümünden rahatlatıcı nefis bir kompozisyon. az nota, çok duygu ekolünden. virtüözitenin v'si yok, yılların getirdiği yorum gücü ve doğaçlama var:

    https://www.youtube.com/watch?v=omy1jh5ws9u

    shine on american dreamer : şimdi de 2013'e gelelim. satriani'nin son yıllarda daha sade ve minimal bir kompozisyon anlatımına yönelmiş durumda olduğunu görüyoruz. bu şarkı işte bu bahsettiğim duruma muazzam bir örnek teşkil ediyor; çok az rif, tane tane basılmış notalar. sonuç: saf bir pozitif yoğunluk ve hissiyat.

    https://www.youtube.com/watch?v=exiiawl3p4m

    attack : 2000 yılında, milenyum kelimesini sıkça duyduğumuz zamanlarda satch yine vizyonunu göstermiş ve elektronik altyapılı, bolca synth'in kullanıldığı mükemmel bir albüm çıkarmıştı engines of creation adında. attack şarkısı da şu an bir techno club'da çalsa inanın milletin yerinde duramayacağı, kopacağı türden bir eser. ortasındaki tribal gitar solosuna yürek dayanmaz.

    https://www.youtube.com/watch?v=wajofwtluzk

    engines of creation : satriani tam bir duygu adamı. engines of creation içinde türlü güzellikler barındıran bir albüm olduğu için burdan seçeceğim diğer şarkı için epey kararsız kaldım, clouds race across the sky'a gitti elim önce ama bu şarkı ağır bastı. adım adım temponun nasıl arttığını ve sizi içine çektiğini hissedin. youtube yorumunda biri "bu şarkı öylesine kozmik ki, astronotlar eğitimlerinin bir parçası olarak dinlemek zorunda olmalı" demiş, haha harika bir tespit doğrusu.

    https://www.youtube.com/watch?v=1urlsxcvoty
  • "gitara yeni baslayanlara ne dinlemelerini tavsiye edersiniz?" diye sormuslar..
    "jimi hendrix in butun albumlerini dinlemelerini tavsiye ederim... tabii onlardan sonra benim flying in a blue dream albumumu de dinleyebilirler" demis..

    "gitaristler gitarlari yeterince iyi degil diye uzulmesinler, onlar daha iyi calmaya basladikca daha iyi gitarlar onlari bulacaktir" lafi da ona aittir.

    yasayan efsane..
  • mına kodumunun uzaylısı, öyle parçalar yapmış ki bir kere dinleyince diğer albümlerindeki parçaları dinlemeden bırakamıyorsunuz. sabah akşam enstrümental şarkı dinleyen biri olmanıza da gerek yok bunun için, bay satriani öyle bir yerden vuruyor ki sololarıyla, dur şunu da dinleyeyim, buna da bakayım, bir de şu vardı o nasıl acaba diye diye albüme sürüklüyor dinleyicisini.

    neyse, şunları şuraya bırakayım da satriani hayranları bayram etsin.

    ıf ı could fly
    nineteen eighty
    what happens next
    summer song
    light years away
    thunder high on the mountain

    tanım: gitarı dile getiren bir değişik gitarist.
  • joe satriani bence gelmiş geçmiş en iyi birkaç gitarist hatta müzisyenden biridir.tekniği çok üst seviyede olmasına rağmen tekniği ile değil besteciliğiyle ve insanlara enstrümental rock'ı sevdirmesi açısından önemlidir.teknik gösterisi yapmaz, her albümü birbirinden farklıdır ve oldukça orjinaldir.10 milyona yakın albüm satmış tek instrumental rock sanatçısıdır ve enstrümental rock'ı enstrümental rock yapan adamdır.
  • gitar dünyasının efsanelerinden. tam bir uzaylı. bakmayın siz, buralarda hobi olarak takılıyor.

    bir kere diskografisi muhteşem... başlı başına müzikal bir galaksi... bir sürü stüdyo albümü ve bir o kadar da canlı kaydı var. sürekli yeni bir şeyler deniyor zaten. gitar müziğine ve enstrümanın kendisine ilgi duyan birinin dinlemesi gerek bence.

    legatoları falan akar gider. hendrix tarzı blues licklerini aralara mutlaka yedirir. funky de çalar, 5 dakika boyunca klavye parçalayan solo da atar. kendine ait imza gitarları ibanez markadır ve js serisi diye geçer. güzel alettir. herkesçe bilindiği üzere kirk hammett'a falan özel ders vermiştir. steve vai'e de sanırım.

    kendi hipotezim; bu derslerin kirk reisin wah wah sevdası ile ilgisi olduğu. joe ilk başlarda efekt falan sevmese de sonradan en ilginç efektleri en güzel ve doğru şekilde kullanmıştır. bana kalırsa wah wah efektinin creative potansiyelini joe'dan kaptı kirk. tabi öyle olmayabilir de...*

    on parmağında on marifet olması yanında bence bu adamın gitar müziği için en önemli yanı müthiş bir kompozisyoncu olması. eserlerinin çoğunlukla giriş - gelişme - sonuç şeklinde ilerleyen bir hikayesi vardır. müzik ile hikaye anlatımı yapar. o sebeple çok iyi bir hikaye anlatıcısıdır bana kalırsa.

    daha yakın zamanda ınstagram'dan sanırım yara olan parmak uçlarını paylaşmıştı. zaten eskiden beri ona atfedilen 'parmaklar kanayana kadar çalmak lazım' minvalindeki ifadeyi duymuşsunuzdur. kendisi '56 doğumlu ve bunu hala yapıyor:)

    debe editi: eyvallah gençler.
  • bu abinin fanı falan değilim. ama inanılmaz bir gitarist. inanılmaz bir müzisyen. abinin deep purple ile 1994'te almanya'da saarbrücken'de çaldığı bir konser performansı var inanılmaz. ritchie blackmore grubu turnenin ortasında tamamen bırakıp gittikten sonra gruba son dakikada dahil olmuş. hakikaten deep purple gibi eski ve köklü (ve bence yorgun) bir grupta geçici çalan biri değil sanki yüz senedir grubun üyesi gibi, müthiş bir enerjiyle çalmış. hele knocking at your back door'da attığı solo gerçekten müthiş: hem orijinal, hem deep purple, hem de joe satriani kokuyor. büyük müzisyen olmak gerçekten böyle bir şey.
  • 2008'in nisan ayında yeni albümünü çıkarmak için stüdyoya kapanmış ve oradan bildirmiş müzisyen.

    bu arada guitarist dergisi mayıs 2006'da kendisi ve okuyucuları arasında bir köprü kurarak okuyucuların sorularını kendisine iletmiştir. bu sorular ve satriani'nin yanıtlarının önemli yerlerinin alıntı yapılmış çevirisi aşağıdadır. evet seninleyiz bay joseph satriani.

    soru: enstrumental bir gitarist olarak, elton john'un bernie taupin ile yaptığı gibi siz de bir şarkı sözü yazarı ile çalışmayı hiç düşündünüz mü?

    js: pek düşünmedim, yaptığım iş konusunda zaten yapılacak çok şey var. dinleyicilerden sürekli şarkı sözleri alıyorum ve bazıları gerçekten çok garip. ben de benim için güvenli bir sığınak olan enstrumentalistliğime geri dönüyorum, inan bana. bir keresinde fransa'dan bir dinleyici benim echo adlı parçam üzerine round about midnight'ı okuduğu bir kaset göndermişti. hayatımda gördüğüm en garip, en komik ve en acı şey buydu. böyle şeyleri dinlediğin zaman bunlar kafanın içinde bir yerlere kazınıyor ve bir gün echo'yu konserde çalarken bu kayıt aklına geldiği gibi kopuyorsun ve kontrolünü kaybediyorsun. bu yüzden böyle şeyleri kendimden uzak tutmak zorundayım (gülüyor)

    soru: mick jagger ve deep purple tecrübeleriniz haricinde sizinle aynı kulvarda olan gitaristler eddie van halen, steve vai ve paul gilbert'in aksine siz hiçbir grupta lead gitarist olmadınız. bunu yapamadığınız için bir pişmanlık duyuyor musunuz?

    js : 14 ile 30 yaş arasında zaten bir sürü grupta çaldım aslında. benim enstrumentalist olmam şans eseridir. hep jimmy page olmayı istemişimdir ama ben kendi plant, jones ve bonham'ımımı hiç bulamadım. yine de olan bitenler konusunda şikayet edemem değil mi?

    soru : whammy pedal ile fulltone ultimate octave pedalı parçalarınızda önemli bir yere sahip. son zamanlarda keşfettiğiniz yeni bir pedal var mı? ve varsa super colossal albümünüzde parçalar üzerinde bir etkileri oldu mu?

    js : şu anda birkaç firmayla bazı prototipler hakkında görüşüyoruz fakat açıklama yapamam.

    soru : bilindiği gibi siz steve vai'a gitar dersi vermiştiniz. ona hangi konularda yardım ettiniz?

    js : steve o zamanlar daha başlangıç seviyesinde olduğu için yapılacak bir sürü sıkıcı şey vardı: akorların yerleri, barreler, biraz triad, tel çekmek vs.
    sonunda zappa ve hendrix çalıyorduk. ona gitar öğretmeye başladığım zaman ben 15, steve ise sadece 12 yaşındaydı; öncesinde ben bir davulcuydum ve steve akordiyon çalıyordu, bunu biliyor muydunuz? ben pndan sadece çok az bir farkla öndeydim. rock gitar o zamanlar bir hayli muhalif bir tavırdı ve o günlerde mtv falan da yoktu. hatta benim bir videom bile yoktu. albümleri koyup, dinler dururduk.

    soru: hangi gitaristten gitar dersi almak isterdiniz ve ona ne sorardınız?

    js : jimi hendrix, çenemi kapalı tutar ve sadece onu dinlerdim.

    soru : bilgisayar oyunları için müzik yapmıştınız: sizce başkalarına ısmarlama parçalar yapmak serbesti sağlıyor mu? yoksa sizi kısıtlandırıyor mu?

    js : gerçekten çok iyi bir soru. doğası gereği kısıtlandırıcı, bir kurul toplanıyor ve diyor ki; " 5 saniye uzunluğunda 6 parça, 7 saniye uzunluğunda 8 tane, 4 tane de 1'er dakika uzunluğunda olacak, parçaların verdikleri hissiyat blues rock olacak."
    işte bu kısıtlayıcı değil mi? peki ben bilgisayar oyunu oynuyor muyum? hayır, her gitarist size böyle şeylerin elleriniz için zararlı olduğunu söyleyecektir.

    soru : şarkı öğrenme konusunda kendimi çok daha iyi buluyorum. yeni başlayan veya orta seviyedeki birine kendisini gelişterecek ve iyi vakit geçirmesini sağlayacak hangi parçalara çalışmasını tavsiye edersiniz?

    js : net yanıt hangi parçayı seviyorsanız o. benim eğitmenliğimin temel taşı öğrencinin amaçlarını belirlemekti: profesyonel olmak istiyorlar mı? veya okul veya işten sonra iyi vakit geçirmelerini sağlayacak kadar mı öğrenmek istiyorlar?
    bunu bir kez belirlediğiniz takdirde sıkıcı pratikler için gerekli agresifliği de inşa etmiş oluyorsunuz. sonraki adım ise çalmak için kafada oluşan modeli bulmak: bu creedence clearwater revival da olur, metallica da, önemli değil.. ben öğrencilerimin dinleyemeyi sevdikleri müzikleri öğrenmeleri ve çalmalarına yönelik bir şekilde çaba gösteriyordum. şu da bir gerçektir ki bir şeyden hoşlanmaya başladığınız zaman o konuda çok daha iyi bir noktaya ulaşırsınız.

    soru : gitar performansınızı korumak için ne gibi pratikler yapıyorsunuz? bütün teknilere çalışıyor musunuz? yoksa belli başlı olanlarla mı pratik yapıyorsunuz?

    js : eğer gitar hakkında öğrendiğim bir şey varsa o da asla kolaylık göstermediğidir. 14 yaşındayken 18'ime geldiğim zaman bu pratiklerin biteceğini ve mükemmel olacağımı sanıyordum. ve bak şimdi hala aynı yerdeyiz, pratik yapmadığım zamanlar geriye doğru gidiyorum. basit şeylerle pratik yapıyorum, bu benim için çok önemli, aradaki bağı korumak adına. kolay şeylerle başlayıp yavaş yavaş hızlanıyorum ve gergin olmamaya özen gösteriyorum. bedeninizin size nasıl yanıt verdiğini kontrol etmelisiniz.

    soru : beste yaparken herhangi bir cd'den, kitaptan veya bir filmden ilham alıyor musunuz?

    js : çok fazla kitap okurum. evdeyken eşim bana hala kitap okuyacak mıyım diye soruyor çünkü evde her zaman elimde bir kitap olur. mesela roma imparatorlugu'nun çöküşü, veya kurt vonnegut'tan ya da dan simpson'dan bir kitap. tek seferde birkaç kitap birden okumaya eğilimim vardır, bunun ilham konusunda yardımı olduğunu düşünüyorum.
    ayrıca yürüyüşe veya koşuya çıktığımda kafama kulak takmıyorum çünkü kafam müzikle zaten çok meşgul. ilham konusunda kulaklık takmak yerine insanları dinlemeyi, kuşların seslerini, arabaların homurtusunu ve hatta rüzgarı dinlemeyi tercih ediyorum.

    soru : ipod'unuzda neler var?

    js : bakalım neler varmış? bu parçaları daha yeni satın aldım, tura çıkarken çok faydası olacak;
    şunlar var: black sabbath, david bowie, dandy warhols, derek trucks, eddie harris, iggy pop, rolling stones, the velvet underground, radiohead - bu gruba bayılıyorumbeni bazen depresif bir hale sokmasına rağmen - bu arada birkaç tane film müziği ve benim provasını almam gereken bir iki parçam da var.

    soru : kariyerinizde hiç spinal tap dakikalarınız oldu mu? mesela can alıcı bir solo sırasında penayı uçurmak ya da konser için yanlış kente gitmek gibi?

    js : sahnedeyken elektiriğin kesildiği çok oldu, kesinlikle sinir bozucu. ama bak şimdi iyi bir tane geliyor: bir keresinde bir beyzbol takımı için ulusal marşımızı çalmam istenmişti. bu işi organize eden kişiler işin içine televizyon da karıştığı için çok gergindiler, çünkü ben marşı çaldığımda son notaya basarken jet uçaklarının tam kafamın üzerinden geçecek şekilde zamanlanmasını saniyesi saniyesine ayarlamaya çalışıyorlardı. fakat ben bir müzisyenim ve böyle şeylere anlayış gösterebilirim, sorun değil. ve 60 000 kişi önünde ulusal marşı çalarım.
    neyse, tam marşın sonunda aynen olması gerektiği gibi jetler geldiler, her şey olması gerektiği gibi yürüyordu, jetlerin sağır edici sesi yüzünden kalabalığın sesini duyamasam da bunu sevdiklerini görebiliyordum. marşı bitirdim ve başarıyla kotardığımız için zaferi kutlamak babında elimi kaldırdım, tam o sırada tv spikeri " veeeee şimdi, karşısınızda joe satrianiiiiiiii!!!!.
    döndüm ve produktörün suratına dik dik baktım. hey ben çaldım ama zaten? bir daha çalmamı ister misiniz?
    tam o esnada da birileri benim amplileri alıp götürmeye başlamıştı bile çünkü oyuncular sahaya çıkmaya başlamışlardı.
    eve döndüğüm zaman telesekreterimde bir sürü mesaj vardı. arkadaşlarım şöyle diyordu: " vay be joe! seni tv'de anons ettiler bir baktık sen gitarın kablosunu sökmüş sahayı terk ediyorsun, yoksa bu savaşa karşı bir protesto falan mı?"
    hayır değildi, bu televizyoncuların yanlış zamanlaması yüzünden olmuş bir şeydi. işte bu tam da bir spinal tap durumuydu.

    soru : g3 turları düzenlerken en çok kimlerle çalmayı sevdiniz? ve sizin rüyalarınızdaki g3 takımı kimler?

    js : bana yıllardır jeff beck ile eddie van halen soruluyor. bu benim hayalim. ayrıca bence buddy guy ve billy gibbons gibi blues müzisyenleriyle de mükemmel bir g3 gösterisi ortaya koyabiliriz. ya da brain may ve steve vai ile daha orkestral bir şeyler yapabiliriz. bazı konuklarla bu olayın çok farklı platformlara taşındığını düşünüyorum; geçmiş dönemlerdeki g3'lere bakın. eric johnson ve yngwie malmsteen birbirlerinden çok farklılar ama her ikisi de gayet iyidir.

    soru : sololarınızı sanki şarkı söylüyormuşsunuz gibi yazıyorsunuz. solo parçacıklarınızı çeşitlemeler veya çokseslilik ile birleştirerek mi yoksa gelişigüzel bir şekilde mi yazıyorsunuz?

    js : parçalarımın soloları her zaman doğaçlamadır ve şarkılarımda uğraştığım en son şey de sololardır. solosu üzerinde kafa yorduğum tek bir parçam var o da crushing day'dir; üzerinde çalışırken tüm eğlencesini yitirdiğinden dolayı bu parçayı çalmayı pek sevmiyorum. bu parça üzerinde neden "çalıştığımı" hala bilmiyorum. insanların bu parçayı bu kadar çok sevmesini hep şaşkınlıkla karşılamışımdır.
    sololardan en iyi sonucu almak için farklı bakış açılarından riffleri tekrar etmek gereklidir; bu yüzden sololar en sona bırakılmalıdır. en son anda parçanın gerçekte nasıl bir solo istediğini hissedersiniz.

    soru : caz, akustik veya blues tarzında farklı bir albüm yapmayı hiç düşünüyor musunuz?

    js : böyle albümler yaptım zaten. 95 senesindeki "the joe satriani" aslında bir blues albümdü.
    sonra engines of creation ise tekno bir albümdü. doğru bir iş yaptığımı hissedersem elbette yine yaparım. fakat kafamda böyle şeylerin planlarını tutmuyorum, hissettiğim yöne doğru ilerliyorum. akustik bir albüm yapmam içinse elektro'yu bırakıp akustik gitar ile 6 ay boyunca pratik yapmalıyım. çünkü akustik gitar daha fazla güç gerektiriyor, çünkü pull offları adam gibi yaptığıma emin olmalıyım.

    soru : bazen müzik yapmak sinir bozucu bir hale geliyor mu? bu tarz sorunların üstesinden gelmek için ne yapıyorsunuz?

    js : böyle şeyler her zaman olur. her müzisyenin bir daha yeni bir şarkı yazamayacağına dair endişeye neden olan bir sinir savaşı yaşadığına inanıyorum. eğer benim de sinirlerim bu yönde bozulursa yapacağım ilk şey gitarı yerine bırakıp gerçek hayata karışmak olacaktır. sevdiklerimle vakit geçirmek, normal işlerle uğraşmak gibi şeyler işte. tüm hayatım gitar çalmaktan ibaret değil zaten.

    soru : siz, slash ve u2'dan the edge en ünlü şapkalı gitaristlersiniz. hiç silindir şapka ile sahneye çıktınız mı?

    js : hayır! geçenlerde slash ile beraber bir etkinliğe katıldık. slash 2 adet şapka getirmişti. kuliste kafasında bir beyzbol şapkası vardı ve ben de şapkasızdım. sonra beraber sahneye çıktığımız zaman ben o salak şapkalarımdan birini taktım ve güneş gözlüğümü çıkardım, slash ise kafasında silindir şapka ile çıktı ama gözünde güneş gözlükleriyle beraber. beni sattı, o gerçek bir rock yıldızı.
    the edge ise insanların şapkasının altında ne olduğunu görmelerine izin vermemesiyle ünlüdür. en azından ben ara sıra şapkamın altında ne olduğunu insanlara gösteriyorum. hmm yani ne olmadığını gösteriyorum.

    "bu son sorudan sonra satriani artık gitmek zorunda. 2007 g3 için görüşmeler yapıyormuş. ilk albümü not of this earth yayınladığından beri 20 yıl oldu. fakat kendisi bu yoğunluğun içinde bunun farkında bile değil".

    " - bu albümün reklamını yapmaya başlayana kadar 20 yıllık zaman hakkında hiç düşünmemiştim. bunu sürekli gündeme getiren gazeteciler bunu bana hatırlatmayı kesin artık!
    kaza eseri bir kariyere sahip olan biri olarak minnettarım; özellikle dinleyicilerime, ayrıca plak şirketime de. sanki hep birlikteymişiz gibi hissediyorum, bu yüzden çok şanslıyım. inanın bana, bu soruları mecbur olduğum için yanıtlamadım hatta şu şapkalar hakkında olan garip soruyu bile."

    joe satriani
  • super insan
    duygu adami
  • michael jackson'ın ölüm haberini londra'da albüm imzalarken almış ve ilk tepkisi "çok üzücü.. çocukları da vardı değil mi?" şeklinde olmuştur. buradan (bazı rock star geçinenlerin aksine) empatisinin de gelişmiş olduğu sonucunu çıkarabiliriz.
hesabın var mı? giriş yap